Çanakkale Ruhu
Sedat Laçiner 01 Ocak 1970
Bu yıl 2015… Yani, Çanakkale Savaşları’nın 100. Yıldönümü…
Çanakkale, Türkiye için çok özel bir kıymet…
Her milletin birleştirici, onu güçlendirici manevi değerleri, milli sermayeleri vardır… Örneğin Japonlar, üzerlerine atılan atom bombalarını bir başlangıca çevirmiş, onu hem bir yas hem de birleştirici bir güç saymışlardır…
Amerikalılar için Kuzey-Güney iç savaşı, İngilizler için 2. Dünya Savaşı’nın acıları ve ondan kurtulmak vs. bizdeki Çanakkale gibi onları birleştirici manevi dönüm noktalarıdır…
İşin aslına bakacak olur isek, 1915 Çanakkale Savaşları yukarıda saydıklarımızdan çok daha kuvvetli bir değerdir. Çanakkale, yıkılmakta olan bir imparatorluğun evlatlarının yeniden şahlandığı, dünyanın süper güçlerini yokluk ve zorluklara rağmen akıl ve iman gücüyle hem denizde hem de karada yenmeyi başardığı bir savaştır…
Osmanlı yıkılırken Çanakkale sırtlarında Fatih Sultan Mehmetler, Kanuni Sultan Süleymanlar ve Yavuz Sultan Selimler belirmiş, bir millet can havliyle adeta bir mucizeye imza atmıştır…
O ana kadar tefrikalarla, iç çatışmalarla boğuşan imparatorluğun çocukları Çanakkale cephelerinde, farklılıklarına aldırmadan, mezheplerini, meşreplerini, etnik kökenlerini, hatta kimi örneklerde dinlerini önemsemeden yan yana, omuz omuza savaşmışlardır…
Çanakkale’de Türk milleti sadece gücünü ve aklını değil, savaş ortamında dahi ortadan kalkmayan vicdanını ve insan sevgisini de kanıtlamıştır. Çatışmanın ortasında yaralanan düşman askerini sırtına alıp düşman saflarına taşıyan askerler de yine Türk askerleri olmuştur…
Çanakkale, bu yönüyle bence İstanbul’un fethinden de, Suriye ve Mısır’ın ele geçirilmesinden, hatta Malazgirt Meydan Muharebesi’nden de daha büyük bir başarıdır…
İşin ilginç yanı, Çanakkale bugün de ölmüş değil, önemini yitirmiş değil… Günümüzde en büyük ihtiyacımız olan birleştirici formül Çanakkale’nin ta kendisi…
ÇANAKKALE RUHU’NU CUMHURİYET’E ÜFLEMELİYİZ
Ne yazık ki 1923’den bu yana Cumhuriyet’in muhtaç olduğu ruhu devletimize ve ülkemize üfleyemedik. Kemalist Cumhuriyetçiler ile muhalifleri tüm Türkleri birleştirecek, Çanakkale cephesindeki omuz omuzalığı millete verebilecek formülü geliştiremediler. Bugün de benzeri kutuplaşmaları yaşamaktayız. Oysa ki Cumhuriyet’in 100. Yıldönümü olan 2023’e şunun şurasında sadece 7 yıl kaldı…
Türkiye, 2023’e de bugünkü bölünmüşlük içinde girmemeli… Bu milletin çocukları silahlarını, enerjilerini ve yeteneklerini kendi insanlarına karşı yöneltmemeli… Bunun gizli sırrı ise Çanakkale’de gizli… Türkiye, Çanakkale’yi artık kullanmalı… Çanakkale’nin bizlerin siyasi çimentosu olduğu, en kıymetli manevi sermayelerimizden biri olduğu fark edilmeli…
Neredeyse son 10 yıldır hep bunları yazıyorum, bu hususa dikkat çekiyorum… Hatta bu görüşlerimi bir 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’e ve şu anki Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’na ve Ankara’da pek çok yetkiliye de çeşitli vesilelerle anlattım… Çanakkale’nin sadece bir coğrafyanın adı olmadığını, 2015’in içeride ve dışarıda güçlü bir şekilde işlenebileceğini ifade ettim… Çanakkale Ruhu’nu 2015 ve 20023 arasında tüm ülkeye bir ruh olarak üflememiz gerektiğini dilim döndüğünce yazdım, çizdim, söyledim… Ne yazık ki herkesin aklına yatan bu görüşler belki de gündelik kavgalar ve krizler nedeniyle bir türlü hak ettiği karşılığı bulamadı… Denebilir ki, Türkiye kaçmaktan kovalamaya fırsat bulamadı… Sorunlar ile boğuşurken tam da o sorunların merhemini kullanmakta zorlandı… Ve 2015 geldi de geçiyor bile!
ERMENİ SORUNU VE ÇANAKKALE
Çanakkale sadece iç sorunlarımız için değil, dış ilişkilerimiz için de mühim bir avantaj sunuyor. Çanakkale Savaşları’ndan çıkan pek çok yeni devlet ve hatta millet var: Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada bunlardan bazıları… Hatta İsrail dahi bugünkü devlet özünü Çanakkale Savaşı’na katılan Katırcı Birliği’nden aldığını düşünüyor… Savaşa katılanlar arasında bugünkü Fransa’dan, İngiltere’den, Almanya’dan Hindistan’dan, Pakistan’dan, Bangladeş’ten, Afrika’dan; Filistin, Suriye, Irak gibi Ortadoğu ülkelerinden; Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan vs. askerler bulunmaktadır… Bu anlamda Çanakkale’de dünya savaştı desek yeridir…
Bu çerçevede Türkiye, 2015 yılını savaş ve barış teması ile işleyebilirse dış politikamız açısından da büyük bir başarı olacaktır… Çanakkale’ye ne kadar çok yabancı devlet başkanı ve diğer siyasileri getirilebilirse, burada büyük toplantılar gerçekleştirilebilirse Türkiye bundan kazançlı çıkacaktır. Bunu sadece 18 Mart veya 24 Nisan’la sınırlandırmak da gerekmez. Örneğin Sonbahar’da büyük bir barış kongresi bu ilimizde toplanabilir ve savaşın fenalığı, barışın gerekliliği Çanakkale’de dünyanın en önemli isimlerince tartışılabilir…
Diğer taraftan Çanakkale’de çarpışan oldukça ilginç bir grup daha var; o da Ermeniler. Hristiyan Ermeniler bu savaşta Osmanlı saflarında savaştılar ve oldukça büyük yararlılık da gösterdiler. İçlerinden hayatını kaybedenler de oldu, gazi olanlar da… Oysa ki o sıralarda ülkenin doğusunda Taşnak militanlarının kışkırtmasıyla büyük bir iç savaş da yaşanmaktaydı. Osmanlı Devleti, kendisini arkadan vuran ve üçüncü kol gibi kullanılan Ermeniler tehcir etme, yani bulundukları bölgelerden daha güvenli saydığı topraklara sürme kararını almıştı. İşte o günlerde Osmanlı Ordusu’nun unsurlarından biri de Ermenilerdi ve Çanakkale Savaşı’nda Türkler ve Ermeniler omuz omuza çarpışıyorlardı…
Malum, 2015 Ermenistan’ın ve bazı Ermeni derneklerinin büyük bir Türkiye karşıtı kampanyaya imza atmak istedikleri bir yıl. Türkiye’nin ise bu konuda elinde pek az savunma aracı var. Belli ki 2015’de Ermeniler milliyetçi ve intikamcı bir kampanya ile Türk-Ermeni ilişkilerine daha fazla zarar verecekler, kalıcı hasarlar artacak. İşte, Çanakkale bu hasarı azaltabilir, hatta barış için bir süreci de başlatabilir…
Bu yöndeki tekliflerimi zamanında 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Gül’e sunmuştum. O teklif Ermenistan Cumhurbaşkanının 18 Mart 2015 günü Çanakkale’ye gelmesini ve Şehitlikte saygı duruşunda bulunmasını, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın da 24 Nisan 2015’de Ermenistan’da ‘Soykırım Anıtı’nı ziyaret ederek, orada “biz bu olaylara soykırım demiyoruz, ancak adı ne olursa olsun ortak acılarımızı anıyor ve Ermeni komşularımızın acılarına ortak oluyoruz” demesini içeriyordu…
Türkiye bu kadar ileri gider mi, bilemiyorum… Ancak dün, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomatik hamlesini duyunca umutlandım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 102 ülkenin devlet ya da hükümet başkanlarına 23-24 Nisan tarihleri için Çanakkale davetiyeleri göndermiş… Aynı şekilde Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu da başbakanlara birer mektup göndermiş… Büyük ihtimalle diğer devlet bakanları ve diğer yetkilileri de davet edilmiştir…
Bu mektuplar arasında en ilginci ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’a gönderdiği davet mektubu…
Cumhurbaşkanı mektubunda barışa vurgu yapmış ve Türkler ile Ermenilerin Çanakkale’de birlikte savaştıklarını ifade etmiş, “Çanakkale savaşlarının 100. yıldönümünde sizi aramızda görmekten mutluluk duyacağız” demiş…
Erdoğan, geçtiğimiz yıl 24 Nisan’da bir ilke imza atmış ve 1915’de hayatlarını kaybeden Ermenilerin torunları için bir taziye açıklaması yapmış, 1915 için “gayri insani sonuçlar doğuran hadise” demişti. Bu yılki diplomatik hamlenin ne kadar ileri gideceği ise merakla bekleniyor. Belli ki davet mektubu bu planlar içerisinde yer alıyor…
AZERBAYCAN DA DAVETLİ
Türkiye’nin Ermeni politikasını Azerbaycansız yürütmesi kolay değil… Azerbaycan’ın parçası olmadığı bir Ermeni ve Ermenistan politikasının başarısızlığa mahkûm olduğunu Protokoller Süreci’nde yaşadık. Bu nedenle Türkiye, hamlelerini Azerbaycan’ı bilgilendirerek yapmaya başladı. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'le birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında 24 Nisan'da Çanakkale anmasına birlikte katılacaklarını açıkladı.
Sonuç olarak Çanakkale hem dış politikamız için hem de iç dengelerimiz açısından büyük bir değer… Türkiye bu değerin kıymetini bilmeli, ondan daha fazla yararlanabilmeli…