Protesto, Ama Nasıl?
Sedat Laçiner 01 Ocak 1970
Gerek Fransa’da yayınlanan marjinal karikatür dergisi Charlie Hebdo’nun, gerekse Danimarka’da yayınlanan Jyllands Posten adlı gazetenin Hz. Peygamber’i yakışıksız şekilde resmetmesini ve hatta onun hakkında hoş olmayan ifadeler kullanmasını asla ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirmedim. Yapılan bir dinin mensuplarına ve onların kutsallarına hakarettir, hatta saldırıdır.
Elbette Fransızlar da, Danimarkalılar da İslam dinini ve hatta onun Peygamberini eleştirebilirler, peygamber olarak dahi görmeyebilirler. Zaten başka bir dinden olduklarına göre mantık gereği Hz. Muhammed’i peygamber olarak tanımlarını beklemek de mümkün değildir. Nitekim bizler de Hinduların, Budistlerin vs. dinlerini hak din saymıyoruz, hatta gerçek din olarak görmüyoruz. Belki kutsalları anlamsız geliyor, bizde alaycı bir gülümsemeye dahi yol açıyor. Ayrıca Hristiyanlığın ve Museviliğin bozulmuş dinler olduğuna inanıyor, bugünkü takipçilerini yanlış yolda giden talihsizler olarak görüyoruz. Eğer farklı dinlerde isek bu saydıklarımız işin doğasında var. Ancak bu düşüncelerimizi kaba bir şekilde karşımızdakine haykırmanın da bir anlamı yok… Eğer siz onların kutsallarına hakaret ederseniz, onlar da sizin kutsallarınıza hakaret edebilirler. Bu nedenle kutsalını korumak isteyen öncelikle kendisi başkasının kutsalına ve inançlarına hakaret etmemelidir.
Bu bağlamda, 7 Ocak Paris saldırılarından sonra ‘Je suis Charlie’ diyenlerden olmadım. Yapılan saldırıyı terör eylemi olarak görüyorum ve kınıyorum. Ancak hiçbir saldırı mağdurun İslam dini ve Müslümanlara ilişkin tavrını haklı çıkarmıyor… Terör saldırısını kınarız, ancak terörün hedef aldığı kişi veya kurum olmak zorunda da değiliz. Kurulmak istenen empatiyi, verilmek istenen nazik desteğini anlıyorum, ancak ifade özgürlüğüne sarılmış hoyratlığı, medeniyetleri çarpıştırma planlarını görmezden gelmeyi de bir o kadar anlayamıyorum…
BENİM PEYGAMBERİM
Hakaret ve kutsallar ile alay etmek ifade özgürlüğü değildir; ancak diğer taraftan benim dinimi savunacak olanlar da teröristler olamaz. Hiç kusura bakmasınlar, İslam dininin de, onun Peygamberinin de kendilerini savunmak için kör teröre ihtiyacı yok. Bu usul Peygamber’in yolu değil…
Benim dinimin Peygamberi, masum-suçlu ayırt etmeksizin insanların üzerine ateş açmadı, teröre asla başvurmadı… Benim dinim, “masum bir insanı öldüren kişi, bütün insanlığı öldürmüş kadar günah işlemiş olur” der. Bu durumda karikatür dergisini tarayan teröristler öldürdükleri Müslüman polisin vebalini nasıl ödeyeceklerdir. Bir markete girip rastgele insan öldürmek bizim kutsal kitabımızda var mı? En zor şartlar altında işkenceden inim inim inleyen ilk Müslümanlar hangi evi kundakladılar, kimin yakınını bıçakladılar. Onlar hakarete uğramadı mı? Bırakınız kendi şahıslarına ve Peygambere hakareti, dinlerine hakaret edilmedi mi? Peki, onlar neden gidip de intikam almaya kalkmadılar?
Ben, arkadaşları kızgın kumlarda işkence görürken dahi insanların evlerine, yakınlarına saldırmamış bir Peygamberin ve ashabının dinindenim…
Benim Peygamberim, ayakkabıları kanla dolduğunda dahi, “Allah'ım onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” dedi ve onları ikna etmeye çalıştı…
Benim dinim, bırakınız masum sivillerin katledilmesini, savaşta dahi katı kuralların olduğunu söylüyor ve sivilleri savaşın dışında tutuyor...
NASIL MÜCADELE EDECEĞİZ?
Diyeceksiniz ki, bu durumda kutsallarımıza hakaret edenlerle nasıl mücadele edeceğiz?
Sorunuzda haklısınız!... Eğer ortada en çok kıymet verdiğimiz değerlerimize hakaret varsa bir şeyler yapmak gerekir… Ancak o bir şeylerin bize yakışır ve sonuç alınabilir bir eylem olması gerekir… Bu açıdan baktığımızda Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırı İslam düşmanlığını azaltmadı, hatta düşmanlıkları daha fazla körükledi…
Emin olunuz, buna benzer saldırılar ne kadar artarsa İslam’dan uzaklaşanların sayısı da bir o kadar artar… Bu yol, insanları ikna etmenin, İslam’a davet etmenin yolu da değil. Hadiste belirtildiği üzere, “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; sevindiriniz, nefret ettirmeyiniz”… Şu hali ile İslam dünyası kime İslam’ı sevdirebilir, kimi korumaya çalıştığı Peygamber’in yoluna davet edebilir?
Demek ki terör yoluyla protesto meşru olmamanın ötesinde etkili de değil. Eğer maksat hakaretlere engel olmaksa bu yöntem tam tersi sonuçlar vermektedir… Nitekim, Hz. Peygamber’in karikatürünü bastı diye baskına uğrayan Charlie Hebdo, saldırılardan sonra daha ünlü olmuş, en son sayısı 3 milyondan fazla basılmıştır. Üstelik yeni bastığı sayıda da benzeri karikatürleri basmaya devam etmiştir…
Bir diğer önemli konu ise Peygamber’e ve dine hakaretin ne olduğu ile ilgilidir. Marjinal bir karikatür dergisindeki birkaç çizimi insan öldürmek için geçerli neden sayanlar Filistin’de yaşanan katliamlara ve işkencelere karşı neden sessizdirler?
IŞİD ve El Kaide’nin bugüne kadar çok ama çok az olayda İsrail’i hedef alması, buna karşın en çok Müslümanlara saldırması şaşırtıcı değil midir?
Peygambere asıl hakaret, onun ümmetini cehalet, sefalet ve iç savaşlar içinde perişan etmek değil midir?
Yemen’de, Pakistan’da, Afganistan’da, Nijerya’da, Suriye’de, Irak’ta ve daha birçok Müslüman ülkesinde Müslümanların içinde bulunduğu durumu değiştirmek için hiçbir şey yapmayanlar, tam tersine o durumları daha vahim bir hale getirenler ellerini birkaç Fransız karikatürist veya birkaç Danimarkalı gazeteci öldürerek temizleyebilirler mi? Mezhebi veya meşrebi farklı diye çocuk yaşta ailelerinden koparılan, pazarlarda köle diye satılan, işkenceden geçirilen, kutsal mabetleri havaya uçurulan Müslümanların da kutsallarına saldırılmamakta mıdır?
Elbette Müslümanların sorunları Fransızlara veya Danimarkalılara hakaret etme hakkını vermez… ve elbette Müslümanların da söz konusu yayınlara karşı protesto hakları vardır. Ancak bu hak meşru ve barışçıl araçlar ile kullanılabilir.
Bundan daha ötesi ise Hz. Peygamber’in hakkını savunmak isteyen kişi öncelikle Müslümanların eğitimiyle, iktisadıyla, birlik ve dirliği ile ilgilense kanaatimizce gerisi kendiliğinden gelir, hiç kimse Müslümanlar ile ilgili böylesine hoyratça ve çiğ davranışlarda bulunamaz.