Milli irade pazarlık yapar mı?
Bülent Korucu 01 Ocak 1970
AK Partili dört eski bakan yolsuzluk komisyonunda, dokuz partidaşının oyu ile aklandı.
Şimdi gözler Genel Kurul’da. TBMM’deki oylama önemli ama son değil. Mesut Yılmaz da 2000’de Yüce Divan’a gitmekten kurtulmuştu. Ancak 2004’te siyasi tablo değişince kendini Anayasa Mahkemesi’nin önünde buldu. AK Parti’nin derdi bakanları kurtarmak değil. Yolsuzluk konusunun seçime gidilirken fazla konuşulmasını istemiyorlar. En azından bir seçim daha kazanıp kafalarındaki sistemi inşa etmek hayati önemde. Bunu en fazla kafaya takan da hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan. Tarafsızlık yeminine rağmen kadın milletvekillerini 1000 odalı sarayda toplayıp, “Seçimlerde 330’un üstünde milletvekili alarak Anayasa’yı değiştirme gücü elde edilmeli. Bunun için çok çalışılmalı.” diyebiliyor.
Yolsuzluk Soruşturma Komisyonu, Saray’daki kurmayların gözünü epey korkutmuşa benziyor. AK Partililerin ezici çoğunluğuna ve Başkan Hakkı Köylü’nün bütün çabasına rağmen komisyon, ‘yolsuzluk var’ algısını pekiştirdi. Daha kontrolsüz bir alanda, Yüce Divan’da ortaya saçılacakları kestirmek ürkütücü olmalı. Meclis’teki oylama komisyon kadar kolay değil. Vekiller oylarını gizli kullanmak zorunda. İktidar partisinden 53 kişi ‘evet’ dediği anda Yüce Divan yolu açılıyor. “AKP’li vekiller ‘hayır’ oyunu kullandığını ispat etmek zorunda kalacak” iddiası Ankara kulislerini dolduruyor. Kullandığı oyun fotoğrafını çekerek ya da ‘evet’ pusulasını grup başkan vekillerine teslim ederek bunu yapacakları öne sürülüyor.
AK Parti yönetimi iddiaları kesin dille yalanlamalı. Vekiller de iradelerine ipotek koyma manasına gelen söylentilere karşı çıkmalı. Anayasa, oylamanın gizli yapılmasını emrediyor. İhlali ispat edilirse AYM tarafından iptali mümkün. Öyle olmasa bile baskıyla oy kullandırtmak iki şeyi gösterir. Bir, “Yolsuzluk AKP’lileri bile ikna edecek netlikte ortada duruyor. Kendi başlarına bırakılsa iktidar grubundan Yüce Divan kararı çıkar.” tezi doğrulanmış olur. İkincisi, vekiller hakkındaki ‘kendi ayakları üzerinde duramayan kurşun askerler’ suçlaması tescil edilir. Komisyon oylaması öncesinde gazetelere verilen tam sayfa ilanlar ortada duruyor. “Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını ‘Sağlam İrade’nin gölgesine borçlu olanların küçük hesapları ‘Büyük Türkiye’ yürüyüşünü durdurmaya yetmeyecektir.” cümleleri açık tehditti. İlan sahipleri reddetmediği gibi Meclis Başkanı Cemil Çiçek de söz konusu ifadeleri, “Bu çok terbiyesiz ve saygısızca” diye kınadı.
AK Parti sihirli bir sözcükle bütün problemleri çözeceğine inanıyor. O kelime: darbe. Başbakan Ahmet Davutoğlu, cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmelettin İhsanoğlu’nun adaylığını bile ‘darbe girişimi’ olarak niteledi. ‘İktidar partisine oy vermemek suretiyle darbe girişimi’ şeklinde bir suçun ceza kanunlarımıza girmesi yakındır! Anayasa Mahkemesi de darbenin merkez üslerinden denilerek yaftalandı. Oysa AYM çok kritik zamanlarda Saray’ı üzecek kararlar almıyor. Seçim barajı, sulh ceza hâkimlikleri, Ankara seçimi, HSYK kanununun gecikmeli iptali… bir çırpıda sayabileceklerimiz. Buna rağmen Yüce Divan kararı çıkmaması adına aynı kampanya Genel Kurul oylaması öncesinde de tekrarlanacaktır. Yalnız AYM’nin ‘darbe odağı’ olduğuna ikna etmek komisyondaki dokuz kişi kadar kolay olmayabilir. ‘Darbeci olsaydı barajı kaldırırdı’ cümlesi vekillerin elini güçlendiriyor. AK Parti Grubu’ndaki pazarlık çetin geçecek diyebiliriz. Sağlam İrade’nin tehditleri artırması da ihtimal dâhilinde.