Davutoğlu’nun paketi
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Şaka değil, gerçek. Başbakan Davutoğlu ‘yolsuzlukla mücadele’ paketi açıkladı. Şeffaflık vurgusuyla birlikte... Tespit doğru, şeffaflık yolsuzluğa engel. İmar değişikliğinden, mal bildirimine kadar radikal düzenlemeler gündemde. Tarihî dokuya, şehrin silüetine falan zarar verilmeyecek, imiş. Gülmeyin, paketin yalancısıyım ben.
Redd-i miras gibi bir şey bu. AKP’nin rant ve inşaat politikası ne tarihî doku bıraktı ne silüet. İmar, silüet gibi konular Başbakanlık’ın boyuna aşar. Benden söylemesi.
Yolsuzluğu ihbar eden memur ödüllendirilecekmiş. Mükâfat büyük ‘3 ay izin’... Paketin içeriği çok iyi. İtiraz ne mümkün. AKP’nin geç bile kaldığı söylenebilir. Başbakan Davutoğlu’nun paketten önce atması gereken başka adımlar yok mu? Bir vicdan rahatlatması mı bu paket?
Mesele yolsuzlukla mücadaleyse dört bakanın dosyası Meclis’te. İşte er meydanı. Yüce Divan oylaması haftaya. Davutoğlu’nun Komisyon sürecinde iyi sınav verdiği söylenemez. ‘Kardeşim de olsa kolunu koparırım’ diyerek kendisini ayrıştırdığı doğru. Saray’dan farklı düşündüğünü gösterdi. Şüphesiz bu da bir şey.
Ancak sonuca tesir etmedi. Netice ortada. 9 AKP’li ‘Yüce Divan’a hayır’ dedi. O kadar kendilerini kaptırdılar ki ‘Bakanlar itiraf etse bile’ inanmayacağını söyleyen milletvekilleri çıktı. Davutoğlu henüz fırsatı kaçırmış değil. Bir imkân daha var. Yolsuzlukla mücadele paketinin anlamlı hale gelmesi için yol belli.
Yolsuzluğu ihbar eden memura ödül iyi fikir. Teorik olarak tabii. Pratik ortada. Bırakın mükâfatı 17 Aralık operasyonuna imza atan polis ve yargı mensuplarının başlarına gelmeyen kalmadı. AKP veya Davutoğlu inandırıcı olmak istiyorsa paketten önce ‘Yüce Divan’ oylamasında inisiyatif almalı. Ve mührünü vurmalı.
Yolsuzluk, mücadelenin sözünü etmek kolay, lakin adımını atmak zor. Halep Suriye’de, arşın burada. Paket oradaysa Yüce Divan burada. Bahane de kalktı ortadan. Anayasa Mahkemesi öyle söylendiği gibi ‘güvenilmez’ ve ‘darbeci’ olmadığını ispat etti. Açıklamalarından rahatsız olduğunuz Başkan Haşim Kılıç’ın da son günleri.
Yüce Divan oturumlarına nefesi yetmeyecek. AKP döneminde Anayasa Mahkemesi’ne seçilen üyeler çoğunlukta. En büyük endişe ‘yüzde 10’ meselesiydi. Kâğıt üzerinde de olsa barajın kalkma ihtimali AKP’yi fena panikletti. Sırf o yüzden Haşim Kılıç gibi bir isme söylenmedik söz kalmadı. Oysa AKP yokken Kılıç vardı. Başörtüsü ve parti kapatma gibi hassas dosyalarda vazifesini hakkıyla yaptı. AKP’nin asıl hedefi Haşim Kılıç değil, adaletin kılıcı. Herkes bunun farkında.
Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle yüzde 10 barajına dokunulmaması yönünde karar verdi. Ve AKP’yi rahatlattı.
Yetmedi, Sulh Ceza Hakimliği’ne de ‘olur’ verdi. AKP bu sistemi siyasi operasyonlar için ihdas etti. Bunu gizlemedi, açık açık da söyledi. Sulh Ceza Hakimliği, AKP’nin arka bahçesi gibi, faaliyetleri amacına uygun. STV’nin yayın patronu Hidayet Karaca’yı dünya hukuk tarihine geçecek kararla ‘dizi senaryosundan’ tutukladı.
Son sözü henüz söylemediği doğru. Ancak ilk karar, sonrası için de fikir vermekte. Söylemek istediğim AKP’nin Yüce Divan’dan korkmasına gerek olmadığı... Son 10 günün iki kararı ortada.
Davutoğlu’nun milletvekillerini vicdanlarıyla baş başa bırakması kâfi. ‘Vicdan’ ne yapacağını bilir. Yeter ki araya başka bir irade veya parti falan girmesin. Oylama Anayasa’da yazdığı gibi hakikaten ‘gizli’ olsun. Lafta kalmasın. Milletvekilleri zaptürapt altına alınmasın.
AKP’lilerin ‘evet’ yönünde oy vermelerini engellemek için nelerin planlandığını bilmeyen yok. Sözde gizli yani.
Davutoğlu Yüce Divan oylamasında inisiyatif almazsa şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele paketi ‘şaka’ veya ‘mizah’ konusu olur.