İslâmla savaş, İslâm ile savaş!
D. Mehmet Doğan 01 Ocak 1970
Batı İslâmla savaşıyor. Bu yüzlerce yıllık değişmez hakikat...
Şu gerçek daha yeni: Batı İslâm ile savaşıyor! Cümle aynı değil mi? Değil aslında. “Batı İslâmı yanına alarak veya işe katarak savaşıyor” demek istedik ikincisinde.
Bunun yüzyıl önce, 1. Dünya Savaşı’nda ilk defa küresel ölçekte ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
Malûm o zaman Almanya ile müttefik olduk. Karşımızda amansız düşmanlarımız var. Başta İngiltere ve Rusya. En dost bilinen düşman Fransa ve devreye sonradan giren İtalya.
Almanlar Osmanlı Devleti’nin avantajını kullanmak için cihad ilânına zorladılar. Böylece İslâm dünyası ile düşmanları karşısında üstünlük sağlamak istediler.
Modern dönemlerde ilk “mukaddes cihad” ilanı bu olmalı... Osmanlı halifesi ilan ediyor... Sonuç?
Ne bizim resmî tarihlerde yazıldığı gibi tam fiyasko oldu, ne de tam sonuca ulaştı. Cihad ilanı Libya’dan Afrika ortalarına, oradan Yemen’e, Irak’a doğru bir hilâl çizerek etkili oldu. Hind müslümanlarını dalgalandırdı. Son ve kalıcı etkisi ise, Anadolu’da Millî Mücadele’dir. İnkılâp tarihçilerimizin şiddetli inkârlarına rağmen, Anadolu’daki mücadelenin “cihad” olduğu birçok metinde ve birçok şekilde ilan edilmiştir.
O zamanki tabirle “Ankara İslâm kıyamının karargâh-ı umumisi”dir!
Anadolu’yu cihad ederek kurtardık ama zaferden sonra emperyalistlerin kucağına oturduk! Onlar bize bir daha düşman olmayacağımız bir yol haritası tavsiye ettiler. Tabiî tavsiyeleri emir telakki edildi, devrim addedildi!
Dinî bağlarımızı, medeniyet rabıtalarımızı inkâr ettik. “Sizin düşmanınız İslâm, biz müslüman değiliz” demek istedik. İnkârla yetinmedik, onlardan utandık. Müslüman geçmişimizden utandık, Osmanlı geçmişimizden ar ettik. Bin yıllık alfabemizi bu yüzden değiştirdik, bin yıllık medeniyet dilimizi bundan dolayı terk ettik. Fetih nişanesi Ayasofya’yı cami olmaktan bu sebeple çıkardık.
Sandık ki, bütün bunlardan sonra batı bizi kayıtsız şartsız dost belleyecek.
Bellediler, ama dost değil!
Neyse bu yol bir kere açılmıştı. Emperyalistler zaman zaman düşmanlara karşı devreye İslâmı soktular. Sovyetlere karşı “yeşil kuşak projesi” böyle bir şeydi. Bu projenin en görünür hali “Afgan cihadı”dır. Bu cihada ABD desteği, kimsenin inkâr edemeyeceği kadar açık. Sonra Sovyetler yıkıldı.
Afganistan’ın geleceğini bir zamanların ABD destekli örgütleri, Taliban ele geçirmek istedi...
O zaman tu kaka oldular! 11 Eylül tezgâhı, işte o dönemden müdevver bin Laden ve el Kaide öcüsünü dünya kamuoyuna mal etti.
Tarih, ABD’nin Irak’a müdahalesini veya Suriye’ye müdahalesizliğini yüz yıl sonra nasıl yazacak?
Bir coğrafya nasıl bin parçaya bölünür ve her bir parçası nasıl birbirine düşman edilir? Bu düşmanlıklar sürerken IŞİD belâsı nasıl bu coğrafyanın başına salınır?
Bu nasıl tesadüf, bir zamanlar Mevlâna Halid-i Bağdadî vardı, bu coğrafyanın bütünlüğünü sağlayan bir ruh estirmişti; şimdilerde Ebubekir el Bağdadî icad edildi, onun taifesi Şam’a ulaşsa ilk yıkacağı türbe Mevlana Halid’inkidir!
İslâm düşmanlığı batıda hep vardı da, islâmofobi kavramı neden son çeyrek asırda ortaya çıktı?
Batı’nın iç savaşı, yani kapitalizm-komünizm çatışması tarihe intikal ettikten sonra İslâm fobisinın azması boşuna mı?
İslâm korkusunu büyütmek... Şu sıralar yapılan bu. Fransadaki gibi şiddet olayları, lâftan anlamayanlara bir nevi fırsat öğretimi (apperentissage incidentel). Onlarca kitaptan, yüzlerce makaleden, binlerce sözden daha tesirli.
Batının şu sıralar büyük öğretmeni, üst aklı, neyin ne zaman ve nasıl yapılacağını bilmez mi dersiniz?