MİT’in sicili
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
Fuat Avni’nin MİT’in kitlesel eylem yapıp Hizmet Camiası’na yıkacağı iddiası oldukça gerçekçidir.
MİT geçmişte zaman zaman illegal eylemlerde yer aldı.
Ama bu illegal faaliyetler kurumsal bir istikrar ve kimlik arz etmemişti.
MİT Kanunu MİT’in görev bellediği suç faaliyetlerini adliye, polis, siyasal muhalefet ve halktan gizlemek için çıkarıldı.
Savcıların gözleri önünde bir katliam gerçekleşse ve faillerin bir kısmının MİT bağlantısı tespit edilse bile MİT Kanunu’nca MİT’in izni olmadan katliamın “eleman failler”ini soruşturmak yasak.
Bu da MİT’in ülke içinde girişebileceği illegal bombalama ve suikast eylemlerini yargıdan ve milletten saklayacak.
“Ben öbür tarafa (Suriye’ye) 4 tane adam gönderirim 8 tane füze attırırım sorun değil”diyebilen bir cinnet ve ihanet zihniyeti için masum vatandaşları öldürmek önemli değildir.
Şüpheli ilişkiler
Zira MİT yakın geçmişte bu “cinnet zihniyeti”nin gereği olarak benzer eylemlerde zaten bulunmuştu.
2011-2012 yıllarında yürütülen KCK soruşturmasında savcılar hangi gerçekleri ortaya çıkarmıştı?
Hatırlayalım:
1- Diyarbakır'da sırtında bomba yüklü olarak emniyete girmeye çalışırken yakalanan PKK'lının MİT elemanı olduğu tespit edildi.
2- İstanbul'da belediye otobüsüne molotofkokteyli atıp yakalanan KCK üyelerinin bir kısmı MİT elemanı çıktı. Molotoflama eylemlerinden birinde Serap Eser isimli genç bir kız feci şekilde hayatını kaybetmişti.
3- Van'da PKK kırsalı için eleman toplayıp dağa gönderen ve 20 kişiyi ikna ederek örgüte katılmalarını sağlayan KCK'lının MİT elemanı olduğu tespit edildi.
4- İstanbul'da Emniyet Amiri Semih Balaban'ın şehit düştüğü Devrimci Karargâh operasyonunda ölü ele geçirilen Orhan Yılmazkaya silahlı eğitimini Kandil’de almıştı.
Terörist Yılmazkaya’nın Kandil'e geçişini sağlayan kişinin MİT'le bağlantısı tespit edildi.
5- Mersin'de onlarca eylemin tertipleyicisi olan ve pek çok terör eylemine karışan il KCK sorumlusunun MİT elemanı olduğu tespit edildi.
6- Öcalan'ın örgüte “eyleme başlayın/saldırın” emirlerini Kandil'e bizzat MİT taşıdı.
Apo'nun emriyle başlayan PKK saldırılarında 134 asker ve polisimiz şehit oldu
7- MİT, KCK’nın şehirlerdeki bomba, molotof ve silah yığınaklarını bildiği halde adliye ve güvenlik birimlerine ısrarla bilgi vermedi.
Oslo’da MİT’çi Afet Güneş, PKK’lı Sabri Ok’a “Şehirleri bombayla doldurdunuz biliyoruz”diyordu.
Bildiklerini devletin güvenlik birimleriyle paylaşmadılar ve nice ölümlere sebebiyet verdiler.
Zaman aşımı işlemez
8- MİT, PKK’nın batıda ve doğuda girişeceği molotoflama eylemlerini bildiği halde “tedbir alınması için” devletin adliye ve güvenlik birimlerine bilgi vermedi. Bilakis devletin tüm hatlarıyla yürüttüğü KCK operasyonlarını sabote eden ve engelleyen kurumun MİT olduğu anlaşıldı.
Bunlar KCK soruşturmasında tespit edildi.
MİT, o süreçte yakalanan PKK eylemcileri için “Bizim elemanımız” diye devreye girip bırakılmalarını istiyordu.
PKK cinnetinde kaybettiğimiz masum insanlar, asker ve polislerimizin kanı hâlâ MİT’in üstündedir.
KCK soruşturmasında işte bu gerçekler ortaya çıktı.
7 Şubat’ta Hakan Fidan ifadeye davet edildi diye neden bu kadar bağırdıklarını şimdi anlıyor musunuz?
Merak etmeyin.
TCK 302 gereği ağırlaştırılmış müebbet gerektiren bu suçlardan dolayı 30 yıl sonra bile bu cinnetin sorumlularından hesap sorulabilecektir.
Şimdi ise MİT Kanunu zırhıyla o bilinen “elemanlar”a silahlı eylemler yaptırıp Hizmet Camiası’na yıkma gayesi söz konusu.
Camia’nın geçmişten bugüne silahlı faaliyetlere kararlılıkla karşı olduğu ve şiddeti her seferinde tel’in ettiği namuslu her aydın ve vatandaşın malumu.
Nuh Mete Yüksel bile bunu bildiği için “silahsız örgüt”ten yol bulmaya çalıştı. Lakin illegal hiçbir faaliyet bulunamadığı için çıkmaz sokakta kaldı.
MİT’teki dar operasyonel kadro ile kanlı eylemler gerçekleştirilebilir.
Yabancı pasaportlu terör unsurlarına, PKK, Devrimci Karargâh ve DHKP/C’ye sipariş de verilebilir.
Ama dünyada ve Türkiye’de orta zekâlı hiçbir kimse Camia’nın katliam yaptığına inanmaz.
Olan, despotizmin ihtiras ve cinnetine kurban giden masum vatandaşlara olur.
AKP’nin tek başına iktidarı tarihe karıştığı ilk anda, “vatana ihanet”in hesabı ağır şekilde sorulur.