« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Oca

2015

Demokrasiden geriye ne kaldı?

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Soru biraz Attila İlhan’ın “Kim kaldı?” şiirinin kasvetli ve yapayalnız havasını hatırlatmalı.

“Silah atılmıyor/ güvercin şakırtısıdır/ şafakta yaldızlanan/ şadırvanda su/ ıhlamurlarda ezan/ görkemli bir namaz uğultusu/ heyhat/ hamzabey cami-i şerif’inden kim kaldı?” Şöyle devam ediyor: “kim kaldı ittihat ve terakki’den/ o jöntürkler ki - `hariçten/ evrak-ı muzırra celbederlerdi’ -/ o fedailer ki barut öksürürler”di. Biz Attila İlhan’dan ilham alarak bugün için soralım: Ne kaldı veya kim kaldı, demokrasiden geriye? Eski demokratların bir kısmı kurt postuna bürünüp racon kesmeye başlayınca, demokrasi çok mu sahipsiz ve çaresiz kaldı?

Galiba bir tek biz kaldık. Peki çaresiz miyiz? Elbette hayır. “Türkiye’de dikta rejimi olsaydı, bu eleştirileri yapabilir miydiniz?” diyenler bir hakikati ifade ediyorlar. Bizler eleştirdiğimiz ve karşı çıktığımız için, dikta mimarisi bir türlü tamamlanamıyor. Bizler, yani demokrasiye sahip çıkanlar var olduğu sürece de tamamlanamayacak. Susturmaya niyetlenen buyursun! Güneş de orda, balçık da.

Bir tarafta yolsuzluğa, hırsızlığa “hayır” diyen Hidayet Karaca, Silivri Cezaevi’nde özgürlüğü elinden alınmış, demokrasi nöbeti tutuyor, öbür tarafta yolsuzluktan gelen paralarla dönen rotatiflerin bastığı gazeteler, patlamış kanalizasyon borusu misali çamur-çirkef saçıyor. Mukayeseyi siz yapın:

“Onlara su bile yok” diyen bir kin ve öfke nöbetinin yönettiği operasyonlar hep boş çıkıyor. Geriye kalan sadece bu operasyonlarla ilgili iktidar medyasının sayfalarında, kayıtlarında kalan yargısız infazlar. Alın bugünün örneği. En tepedeki “bu eteklerden çok taşlar dökülecektir” lafını, “kapının önüne konması gereken yargıçlara” çektiği ayarın eşliğinde söylüyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı da yargının görevini tanımlıyor, iktidar medyasının amiral gemisi manşete taşıyor: “Yargı, üst aklı ortaya çıkarmalı.” İlker Başbuğ’un Oruç Reis firkateyninin güvertesinde, arkasına kuvvet komutanlarını dizip, meşhur ıslak imzalı belge için “Savcılar o belgenin sahte olduğunu ispatlamalı.” sözleri ile aynı frekanstayız. Tek fark silahların ve üniformaların yerini iktidar medyasının alması. TÜBİTAK BİGEM Başkanı Hasan Palaz “Ekşi yemedik mi karnımız ağrısın.” diyerek gelip teslim oluyor ve Yeni Şafak bu soruşturmayı dün “Tutuklansın” başlığı ile veriyor. Yargıçları fırçalayan, onun altında mahkemelere görev veren “sağlam” iradenin uzantısı elbette böyle bir medya olmalı. Masum insanların algı operasyonlarında bu mekanizma ile tutuklanmasını ve sonra mecburen serbest bırakılmasını iktidarın cilvesi olarak görmeniz gerekiyor.

İşin ucu gelip, bu ülkede yaşayan herkese dokunuyor. Her Allah’ın günü cadı avı peşinde koşan gazete, kamu bankalarından tek kuruşu geri ödenmemiş kredilerle satın alındı. Dünkü haber: Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı öğrenci yurtlarındaki kantinlerin işletmesi, “Tutuklansın” manşetini atan gazetenin patronuna verilmiş. Bu kantinlerin toplam cirosu bir milyar lira tutuyor.

Üniversite okuyan evladınıza harçlık veriyorsunuz, o da kantine gidip en ucuzundan kaşarlı tost yaptırıyor. Ödediği o küçük paranın bir kısmı “tutuklansın” diyen gazetenin mürekkebine ve köşe yazarının maaşına dönüşüyor. İşte kamu kaynakları bu şekilde bir iktidar havuzuna akıtılıyor; ortaya havuzdan öte bir partiyi iktidarda uzun süre abad edecek bir gölet çıkıyor.

Biz ne kadar direnirsek direnelim, kamu kaynaklarının bu kadar ayarsız bir şekilde iktidar propagandasına akıtıldığı bir ülkede demokrasiyi işletemeyiz. Demokrasinin vazgeçilmezi eşit ve adil şartlarda yapılan seçimlerdir. İtiraz edenin hapiste olduğu, çanak tutanın kamu ihaleleriyle servetine servet kattığı, dolayısıyla basın özgürlüğünün sadece iktidara destek olma özgürlüğü olarak anlaşıldığı bir ülkede eşit ve adil seçimlerin yapılabilmesi mümkün mü? Karşınızda devletin elinin ulaştığı her yeri havuza çevirmiş bir iktidar varken.

Demokrasi, iktidarın sandıkla değişebilmesi demek. Hangi muhalif parti veya kalem devletle rekabet edebilir?

Kıssadan hisse: Basın özgürlüğü yoksa demokrasiden geriye hiçbir şey kalmaz.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 33957

ulkucudunya@ulkucudunya.com