50 fire
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Yüce Divan oylamasında hem ‘beklenen’ oldu, hem de ‘beklenmeyen’. Bakanlardan hiçbirinin Yüce Divan’a gönderilmeyeceği öngörülüyordu.
Aynen öyle oldu. AKP Grubu dört bakana da sahip çıktı. Hiçbirini feda etmedi. Oylamadan önce Yüce Divan, dört bakanın meselesiydi. Bugün AKP’nin sorununa dönüştü. Yüce Divan, AKP’nin kamburu artık. Ne yazık ki İslamcı siyaset ‘yolsuzluk’ sınavını kaybetti.
‘Beklenmeyen’ oldu. AKP Grubu oylamada çok fire verdi. En az 40 küsur milletvekili bakanlara arka çıkmadı. Bu rakamın 50’nin üzerinde olduğunu söylemek mümkün. Bakanların çok az sayıda muhalefetten oy aldıkları hesaba katılmalı. Neresinden bakılırsa bakılsın 50 civarında fire çok yüksek. Vicdanın isyanı bu. Onca propagandaya rağmen AKP’nin 17 Aralık tezlerine itiraz. 17 Aralık’a ‘darbe’ değil, ‘yolsuzluk’ olarak bakan 50 milletvekili var AKP’de.
Parti yönetimini de şoke eden bir tablo. Buna nasıl tepki vereceği meçhul. 50 kişiye ‘hain’ olarak bakanların olduğu doğru. Münferit bir-iki milletvekilinin düşüncesi değil bu. Parti içinde Saray’a uzanan bir damar. Daha sakin karşılanması gerektiğini savunanların varlığı da malum. Başbakan Davutoğlu böyle düşünüyor. Yumuşak üslubu sıcağı sıcağına yaptığı değerlendirmeye yansıdı. Parti yönetimi için ‘50 haini’ bulmak hiç zor değil. Hangi yaklaşımın galebe çalacağını kestiremiyorum.
‘50 fire’ önemli ancak muhalefetin heyecanlanması yersiz. Asla ‘güvenoyu’ açısından bakılamaz. Bir çözülmenin habercisi de değil. Yüce Divan oylamasının doğurduğu tablo bu. Devamını beklemek gerçekçi olmaz. Firelerin sebebi çok. Dosyaların içi boş değildi. Milletvekilleri ortaya saçılan belgelere kayıtsız kalamadı. Bakanlar ne komisyon aşamasında ne de Genel Kurul’da ikna edici cevaplar veremedi. Olumlu oy kullanan milletvekillerinin büyük bölümü ‘kerhen hayır’ dedi. Vicdanları rahat değil. Ne olup bittiğinin farkında.
Unutmamak lazım ki Davutoğlu da keskin tavır koymadı. Vurgulu şekilde ‘Yüce Divan’a hayır diyeceğiz’ demedi. Aksine Yüce Divan yönünde mesajlar verdi. Bakanlara ‘Kendiniz talep edin’ dedi. Oylama sırasında yurtdışındaydı. Çok önem verseydi, Meclis’te olurdu. Grupta ‘sıkıyönetim’ ilan ederdi. Ama yapmadı. 50 fire sıkıntıya işaret eder ama siyasî sonuç çıkmaz. Ancak Yüce Divan konusunda Saray ile Davutoğlu’nun ayrışması önemsiz addedilemez. Bundan ikili arasındaki ilişkilerin nasıl etkileneceğini görmek lazım.
AKP dört bakanı aklarken kendini kirletti. Bunun hiçbir bahanesi olamaz. Siyaset sahnesine çıktığında AK idi bugün zebra gibi oldu. Yüce Divan oylaması siyah çizgileri daha da belirginleştirdi. Bu leke temizlenmez, çizgiler silinmez.
Birkaç gündür siyasetin mekânlarında bir hikâye anlatılmakta. Derviş’in kuşla hikâyesi. Süleyman Peygamber döneminden... Süleyman Peygamber’in hayvanların dilinden anladığı malum. Bir gün bir kuş, kanatlarını kıran bir dervişi şikâyete gelir. Süleyman Peygamber dervişi huzura çağırır, kuşun kanatlarını niye kırdığını sorar. Derviş ‘Hanede evladı ıyal var. Onların rızkı için avlanmak zorundayım. Tuzak kurdum. Bu kuşu tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. Üzerine atladım kanatları kırıldı.’ diyerek kendini savunur.
Bunun üzerine Süleyman Peygamber kuşa ‘Derviş haklı. Niye göz göre göre tuzağa düştün. Sonra da kaçmaya kalktın?’ diye sorar. Kuş itiraz eder: ‘O derviş avcı kıyafetinde olsaydı, o zaman hemen kaçardım. Ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için, zarar gelmeyeceğini düşündüm. Tedbirsiz davrandım.’ Süleyman Peygamber bu savunma üzerine kuşu haklı bulur. Kısas cezası verir. Dervişin kollarının kesilmesini ister. Kuş karşı çıkar. Kısas yerine diğer kuşların aldanmaması için ‘Üzerindeki derviş giysisinin çıkarılmasını, Müslüman kıyafetinin yasaklanmasını ister’. Hükmü verilir, derviş kıyafetlerinden sıyrılır.
Yorumunu siz yapın...