PKK’da son vuruş hazırlığı
Gültekin Avcı 01 Ocak 1970
PKK “son vuruş” için tüm kaynak ve hatlarıyla hazırlandı.
Yalçın Akdoğan “Cizre’de yaşanan olaylara HDP müdahale etmeli” derken, bölgedeki egemen gücün müdahalesinden bahsediyor.
Oysa Cizre’de yaşanan olaylar hukuku ve egemenliği olan bir devleti ilgilendirir.
Devlet olamadığınız yerde, işte böyle başkalarını göreve çağırırsınız.
AKP hükümetinin gözleri önünde PKK silah dağıtımını ve şehirlerden köylere kadar örgütlenmesini tamamladı.
Hakkâri, Beytüşşebap, Cizre, Siirt, İdil, Bingöl ve Bitlis’te silah dağıtılmadık ev kalmadı.
Her eve 1 silah değil.
Her evde eli silah tutan kaç kişi varsa o kadar silah dağıtıldı.
Bir evde 10 genç varsa 10 Kalaşnikof.
Örgüt silah dağıtımını yaparken çok güvendiği YDGH unsurlarına Kalaşnikof yerine Bixi verdi.
Genellikle Kalaşnikof olarak dağıtılan silah ve mühimmat içerisinde suikast silahı Kanaslar da var.
Evet, yanlış duymadınız Kanas silahları da dağıtıldı.
Son 1 aydır Cizre, Silopi ve Yüksekova’da her akşam silahlar ateşleniyor.
Molotoflar atılıyor.
Gece saatlerine kadar çatışmalar sürüyor.
Her evden silah atışları yapılıyor. İzli mermiler yükseliyor. Ve hiç kimse bu kara tablodan bahsetmiyor.
Muhabirlere “Bunları haber yaparsanız çözüm sürecine ihanet sayarız, işten atılırsınız” deniyor.
Zaten Şırnak’ta bu gelişmeleri haber yapan 10-15 civarında yerel muhabir işten atıldı.
PKK-YDG-H’nin şehirlerde açtıkları hendekler güvenlik güçlerinin değil, PKK’nın talimat ve müdahalesiyle kapatıldı.
Örgüt YDG-H’ye şu talimatı verdi:
“Artık hendekleri kapatın. Hendek açtığınızda sadece bir mahalle bizim oluyordu. Artık şehirlerin tamamı bizim. Hendeklere gerek yok, kapatın”
Bu talimat üzerine YDG-H timleri açtıkları hendekleri kapattı.
TSK unsurları şunu anlatıyor:
“Her akşam polislerle çatışıyorlar. Ölen olunca da ‘Çocuğum ekmek almaya gitmişti’ diyorlar. Oysa çocuk dediği kişinin yüzü kapalı elinde de silah var. Ölüm olduğu zaman hastaneye kaldırıyorlar ve ölenin silahını alıp başkasına veriyorlar.”
HDP’lilerin “Çocuklar öldürülüyor” beyanları karşısında, TSK unsurlarının bu ifadeleri dikkat çekicidir.
Örgütün dağa götürdüğü öğrencilerde yaş 10’a kadar indi. 10-15 yaş arası öğrencileri Kobani ve Şengal için dağa götürüyorlar.
Çocukların memleketi nereye yakınsa (Şengal’e yakınsa oraya, Kobani’ye yakınsa Kobani’ye) oraya götürüyorlar.
Şu an bölgede yaşanan çatışma ve eylem yoğunluğunun 90’ları mumla arattığını söylüyorlar.
En önemlisi ise çatışma yoğunluğu olsa da 90’larda bölgede egemenlik Türkiye’nindi ve bölünme riski yoktu. Şimdi ise egemenlik onlarda ve bölge Türkiye’den kopmuş durumda diyorlar.
Hükümet ısrarla PKK-YDG-H’ye müdahale edilmesini istemiyormuş.
YDG-H, Hüda-Par’lıları evlerine kadar takip ediyor ve halka Hüda-Par’lıları göstererek “Bunlar IŞİD” diye propaganda yapıyor.
Örgüt artık “tüm şehirlerde son isyan” ve “devrimci halk ayaklanması finali”ne tüm silah ve teçhizatıyla emin adımlarla yürüyor.
Düşünüyorum da…
Devletin başında Öcalan olsaydı, ancak bu kadar olurdu. Hatta belki PKK’ya bu kadar süratli gelişim ve donanım imkânı sağlanamazdı.
Yine bu köşede “Örgüt milis timlerine (YDG-H) 20.000 Kalaşnikof dağıttı, YDG-H tim komutanlarına Glock marka tabancalar verildi” diye yazdığımda tarih 27 Ağustos 2013’tü.
Takriben 1,5 yıl öncesi.
Şimdi anlattıklarım ise verdiğim o sayının üstüne yapılan silah dağıtımlarıydı.
Şimdi düşünme zamanı…
Dağıtılan bu on binlerce Kalaşnikof kimlere kurşun yağdıracak?
Bixilerle kimler vurulacak?
Kanaslar kimleri hedef alacak?
Çözüm isteyen bir örgüt Türkiye’de dağıttığı bunca silahı ne yapacak?
Veya çözüm isteyen bir hükümet, kendi ülkesinde bilgisi dahilinde ve gözleri önünde dağıtılan bunca silaha neden göz yumar?
