Kitle, diktatör, aşk ve hüsran
Orhan Kemal Cengiz 01 Ocak 1970
Büyük bir aşktır diktatörle kitle arasındaki...
Önünde bir deniz gibi dalgalanan kitlede diktatör, mutlak haklılığının, tarihsel misyonunun onaylanmasını görür...
Ona bakan kitlenin içindeki her bir birey de kendisinin zirveye tırmanmış halini görür diktatörde...
Tarih bize kitleyle diktatör arasındaki aşkın, insanlığın başına gelmiş en korkunç şeylerden birisi olduğunu gösteriyor. Bu aşktan sadece vahşet, dehşet ve trajedi çıktı ortaya...
* * *
Geçtiğimiz cuma günü Hitler’in 30 Ocak 1933’te iktidara gelişinin 82. yıl dönümüydü.
Pek çok insan Hitler’in Gaz Odaları’yla, 2. Dünya Savaşı’yla Hitler olduğunu zannediyor. Hâlbuki onun yolculuğu korumak için üzerine yemin ettiği Anayasa’yı iktidara geldikten birkaç hafta sonra paspas yapmasıyla başladı.
O gücünü kitlelerden alıyordu; Anayasa ya da herhangi bir hukukla eli kolu bağlanamazdı. Parlamentoyu feshetti, yasa çıkarma yetkisini hükümete verdi, bütün hak ve özgürlükleri tek tek yok etti; bütün iktidarı kendisinde topladı...
Profesör Anthony B. Bradley, “Dünyanın Hitler’den kontrolsüz gücün yol açtığı tehlikelere ilişkin olarak öğrendiği ders hiçbir zaman unutulmamalıdır” diyor.
* * *
Türkiye’de bugün bizim önümüze “başkanlık” diye sunulan şey, hiçbir kontrol mekanizması olmadan bütün gücün bir tek adamın elinde toplandığı bir sistemdir. Bu sistemde yargı denetimi olmayacak; başkandan bağımsız şekilde hareket edebilecek bir Senato yok; onun gücünü dengeleyebilecek Amerika’daki gibi eyaletler yok; iktidarı denetleyebilen bir basın uzun süredir zaten yok...
* * *
Daha geçen gün Anayasa’ya göre Türkiye’deki sistemi hatırlatma büyük suçunu işleyen, “Muhatabımız başbakandır” diyen TÜSİAD eski başkanına had bildiriyordu Cumhurbaşkanımız. Ve o konuşurken bütün salon ayakta alkışlıyordu.
Erdoğan gücünü kitlelerden alıyor. Ama hukuk, kuvvetler ayrılığı olmadan hiçbir kitle hiçbir lidere demokratik meşruiyet sağlamıyor.
* * *
1936 yılında Hitler Hamburg’da bir geminin denize indirilişi için konuşma yaparken meydanda toplanmış bütün kitle “Heil Hitler” diye bağırıyordu. Bir tek, tersane işçisi August Landmesser kollarını bağdaştırmış duruyordu orada. Tarih bütün o kitlenin yanlış, o kollarını bağdaştırmış bir tek kişinin ise doğru olduğunu gösterdi...
Not: Biz basın mensuplarının görevi karşı karşıya olunan tehlikeleri, gerektiğinde en uç örnekleri kullanarak göstermeye çalışmaktır diye düşünüyorum. Yoksa tabii ki, Hitler ve Erdoğan’ı bire bir aynı kefeye koymuyorum.