Madem suç işlemiyorsunuz neden korkuyorsunuz?
Ekrem Dumanlı 01 Ocak 1970
Aylardır gündeme getirilen kanun maddelerine bir bakın; göreceksiniz ki pek çoğunda bir suçun ortadan kaldırılması hedefleniyor. ‘Suçlu’ durumuna düşürülmüş insanlar, torba yasalar vasıtasıyla kurtarılmak isteniyor.
Demek ki, kurtarma çalışması yapan ekip hâlihazırdaki suçu da biliyor, suçluyu da. “Yok kanun, yap kanun” denilerek çivisi sökülen devlet aygıtı bu kaba metotla kumpasçıları kurtarabilir mi? Hayır! Çünkü suçu işleyen de, işleten de bir gün mutlaka hesap vermek zorunda kalır.
Bir bankanın batırılmaya çalışılması elbette kanunlara aykırıydı. Bu konuda uluorta beyanda bulunan, en akıl almaz iddiaları TV ekranlarında haykıran, batırmak amacıyla haber yapıp yazı döşeyen, hukuksuz işlem yaparak bankayı iflasa zorlayan herkes suç işledi. Vaktiyle pervasız bir şekilde suça bulaşanlar şimdi paçaları tutuşmuş bir vaziyette çare arıyor. Yeni Sermaye Piyasası Kanunu ile sadece BDDK, SPK gibi kurumların hukuksuz uygulamaları değil; tetikçi figüranlığını yapan medya da aklanmak isteniyor. Kanunsuz işlem yapması için bürokratlara baskı yapanlar, o baskıya boyun eğenler, spekülatif haber yapanlar vs. topluca suç işledi ve hiçbir yasa onları adaletin pençesinden kurtaramadığı gibi tarih nezdinde aklanamazlar…
Bir başka misal: 17 Aralık sonrası Emniyet Teşkilatı’nda tasfiye yapabilmek için hem adlî soruşturmalar yapıldı hem idarî. Adalet huzuruna çıkarılanların ezici çoğunluğu - şaşaalı gözaltı şovuna rağmen- serbest bırakıldı. Tutuklananlar ise -iddianame bir türlü yazılamadığı için- mahkemeyi bekliyor. Tabii hakimlik ilkesini bir kenara iterek adaleti askıya alanlar yargı mensuplarına yaptıkları onca tazyike rağmen umdukları sonucu alamayınca idarî soruşturmalarla ceza yağdırmaya başladı. Müfettişlerin kim tarafından ve nasıl motive edildiği artık ayan beyan biliniyor. Haksız cezaların haddi hesabı da yok. Ve o cezaların hukukî değil siyasî olduğu, müfettişlerin kendi yetkilerini aşarak mahkeme gibi davrandığı pek çok raporda gün yüzüne çıktı. Yani? Kanun nizam tanımamazlık ‘emir kulları’nı suça ortak etti. Onları koruyabilmek için yollar aranıyor, unvanlar dağıtılıyor, korunaklı payeler veriliyor. Son emniyet müdürleri atamasının müfettiş yoğunluklu olmasının sebebi belli. Bir gün sular durulduğunda kanunsuz iş yapanlar da, yaptıranlar da hesap vermez mi sanıyorsunuz? ‘İç Güvenlik Paketi’ne yerleştirilen korumacı maddeler, hukukun ayaklar altına alındığı dönemde suç işleyenleri unutturamaz ki!
Torba yasalarla suçlular aklanıyor
Şimdi yeni bir aşamada olduğumuz Yeniçağ yazarı Ahmet Takan’a gönderilen mektupla ortaya çıktı. Bir emniyet müdürünün Takan’a gönderdiği mektupta yer ismi, katılımcılar, gündem maddeleri vs. en ince ayrıntısıyla naklediliyor. Toplantının ana mesajı korkunç bir senaryonun devlet eliyle devreye sokulacağını gözler önüne seriyor. Emniyet Teşkilatı içinden seçilen ve 54 kişiden oluşan 3. ve 4. sınıf emniyet müdürlerine çözüm sürecinin tükendiği, artık ‘kan dökülecek’ bir mücadele tarzının seçildiği aktarılıyor. Bu amaca yönelik tayinlerin yapıldığı ifade edilerek bahsi geçen 54 emniyetçiye yeni görev yerlerindeki misyonları anlatılıyor. Aynen ‘Kırın! Geçirin! Geri durmayın!’ talimatı veriliyor. Bu feci senaryonun anlatıldığı mektupta kimlerin toplantıya başkanlık ettiği, kimlerin konuşmacı olduğu tek tek söyleniyor. Başta Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü olmak üzere diğer genel müdür yardımcıları, terörle mücadele, istihbarat, özel harekat, kaçakçılık vs. Hepsi oradaydı, deniyor. Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz ve yardımcısı Zeki Çatalkaya gibi isimler veriliyor.
Takan, bütün bunları 25 Ocak 2015 tarihinde yazdı ve hâlâ cevap yok. ‘Kürt Sorunu’ ve ‘Çözüm Süreci’ ile ilgili devletin karşısına oturup pazarlık yapanlar bile bu korkunç iddianın üzerine gitmiyor. Tuhaf değil mi? “Vatanın kurtarılması bizim elimizde” denilerek olayların içine atılan emniyet yetkilileri 90’lı yıllardaki gibi karanlık olaylara karışır mı? Karışırsa, bunları kim korur? “Mahkeme kararına gerek yok, kapısını kırın, o adamı alın... Gerekirse yasa yapar, yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız...” diyenler sürekli kanun dışı iş yapılmasını sağlıyorsa, bırakın başkasını, kendilerini nasıl koruyabilecek ki? Bazı MİT elemanlarının suça bulaştığı tespit edilince özel bir yasa çıkarıldı ve onların soruşturulması özel izne tabi tutuldu. Bu bir çıkış yolu gibi görüldü bazılarına. Doğrudur. Bir müddet yakayı kurtarmak bu tarz yasalarla sağlanabilir. Ne var ki suç daima suçtur; gölge gibi adamı takip eder, kâbus gibi mücrimin üstüne çöker bir gün. Mevcut yasalara göre hiçbir yetkili kanun dışı bir emir veremez; verse bile hiçbir memur o emri yerine getirmek zorunda değildir. Emir vericilerin panikle yasa üstüne yasa çıkarması ve torbalarla suçu aklayıp paklama gayretine girmesi yapılanların kanun nezdinde suç olduğunun da ispatıdır. Suç olmasaydı bu kadar korku olmazdı…
İstiklal Mahkemeleri’ni kurun da millet sizi tanısın
Son mahalli seçimden hemen sonra bazı seçilmiş medya gruplarının patronları ve yayın yönetmenleri huzura çağrılmıştı. Bu gazeteci milletinin ağzında bakla ıslanmaz; onların sağda solda anlattıklarına göre ‘stratejik toplantı’da kimileri kelle avcısı kesildi. Kraldan çok kralcılar çıktı meydana ve ‘paralelle mücadele’ konusunda canlı kanlı tekliflerde, telkinlerde bulundu. O coşkun havadan mutsuz olup da sesini çıkaramayanlar da vardı şüphesiz. Nitekim biri o atmosferi azıcık yumuşatmak, gerçek gündeme yönelmek gerektiğini söyleyince fırçayı yedi. Ve o gün her yol mübah sayıldı birilerine. Yalanın, iftiranın, hakaretin haddi hesabı yok onlar için.
Bu arada kelle avcılığı çoluk çocuğa kadar indi. İstihbarat devşirmesi toy kadroların çiğ yorumlarında hukuk, adalet aramak imkânsız. O yüzden “Okullar ne olacak, hâlâ yayın yapan medya kuruluşları var?” gibi garip sorular sorulabiliyor ve buna röportaj adı verilebiliyor.
Bir de güngörmüş kişiler edasıyla mangalda kül bırakmayanlar var. Onlardan biri geçenlerde binlerce insanın tutuklanacağını, Silivri Cezaevi’nin almayacağını üfürüyordu. Hayatı boyunca matruşka oynamış ve rengarenk urbalarla sağda solda dolaşarak kendine çöp ev inşa eden adamın içinde ne faşist bir canavar yaşarmış; onu da gördük. Tabii soran yok: Böyle bir iddia doğruysa sen nereden biliyorsun? Sana (ve senin gibilere) bu bilgileri kim veriyor ve seni kendi suçuna neden ortak ediyor? Velev ki bu meşum iddian doğru olsun, değil on binlerce, milyonlarca insanı tutuklasanız siz zalimden korkulacağını mı sanıyorsunuz?
Hele geçenlerde hukukçu kimliği ile bir zaman şöhret yapmış (ve maalesef benim de hukuka saygılı bir adam sandığım) biri zalimlere akıl hocalığı yapıyor. Mevcut kanunların yetersiz olduğunu yeni yasalar çıkarılarak ancak mücadele edilebileceğini söylüyor. Ey hafıza kaybına uğramış, bir dönem kaldığı yerleri unutmuş arkadaş! Bir şey kanunda suç değilse, yeni kanun ihdas edip suç icat etmek zulmün daniskası değildir de nedir? Sen hukuk diplomanı manavdan mı aldın ki özel kanunlar, özel mahkemeler, özel suçlar önerebiliyorsun. Yazık…
Bir de ‘cemaat faşizmi’nden bahsedip, savcıları, hâkimleri, polisleri bir kitleye karşı motive ederek daha çok kelle isteyenler var. Şu anki zulmü bağımsız ve tarafsız yargının icraatı ilan edebilmek için insanın ya aklını kaybetmesi lazım, ya vicdanını. Arpalıklar eşliğinde boy atıp filizlenen ve elde ettiği menfaatlerin kaybedilmemesi için her türlü kötülüğe alkış tutmaya hazır olan insanların entelektüellikle bir alakası olabilir mi?
Dün devletin ceberut tarzından müşteki olanlar şimdi devlet eliyle Yezid rolü oynamayı ve her geçen gün birkaç giyotin daha kurmayı kendilerine meslek edinmişler. Bunları ne tatmin eder? Ne tatmin eder ki paralel paranoyasına kurban edilen tsunami sükûn bulsun. Onlara naçizane tavsiyem: En iyisi İstiklal Mahkemeleri’ni kurun ve sizin gibi düşünmeyen herkesi sorgulayın, yargılayın, infaz edin. Ama unutmayın bu yoz ve yobaz tavrınız, bir gün mutlaka iğneden ipliğe hesaba çekilecek ve faşizm dolu yaklaşımlarınızın hesabını tarih huzurunda ve maşeri vicdanda veremeyeceksiniz.