« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

03 Şub

2015

Barış süreci mi genel seçimler mi?

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Bugünün Türkiye’sinde sözüne en fazla itibar edeceğiniz kişi kim? Güven bir anda oluşmuyor, “püfff” deyip dağılması ise çok kolay.

Söz konusu güven olunca Twitter fenomeni Fuat Avni ile herhalde hiç kimse yarışamaz. Ne dese doğru çıkıyor, üstelik bu sefer sadece o söylemiyor. Siyasal analiz, birbirinden bağımsız görünen olayları bir araya getirmek, aralarında ilişki kurmak ve bastığınız yeri görüp, yolunuzu aydınlatmak için yapılır. Fuat Avni, Kandil ile doğrudan Erdoğan arasında kriptolu telefonlarla görüşmeler yapıldığını, kayıtların Almanya’da ve Kandil’de bulunduğunu öne sürüyor. Almanya’dan yaklaşık bir yıl önce gelen “Türkiye’yi dinliyoruz” açıklamasına, o tarihlerde Erdoğan’dan gelen “büyük devlet dinler” karşılığını hatırlayınca, Fuat Avni’nin iddiası bir derinlik kazanıyor.

Yine de eksik parçalar var. Erdoğan neden böyle bir risk alsın, doğrudan görüşmeye neden ihtiyaç duysun? Hükümetin barış süreci konusundaki ciddiyetini ve kararlılığını göstermek için mi? Varsayalım ki, Erdoğan ile Karayılan veya Bayık arasında gerçekten bir görüşme veya görüşmeler oldu. Ne değişir? Başbakan’ın talimatı ile devlet birimlerinin temasa geçip müzakere yürütmesi ile doğrudan başbakanın devreye girmesi arasında ne fark var? Elbette çok fark var, ancak burada fark değil, konuşmanın içeriği önemli olmalı. Görüştüyse Erdoğan ne demiş, hangi sözü vermiş olabilir? Daha ötesi, yoğun bir şekilde yürütülen müzakerelerde nereye gelindi?

Ahmet Takan Yeniçağ’da peş peşe bu alana ışık tutan çok önemli iki yazı yayımladı. Birincisi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde yapılan üst düzey bir toplantıya dair, toplantıya katılan bir emniyet müdürünün kaleme aldığı bir mektupta yer alan inanılmaz iddialara dair. Mektupta hazirandaki seçime yönelik Güneydoğu için yapılan korku ve endişe dolu hazırlıklardan bahsediliyor.

İkinci yazı yine aynı konuda Genelkurmay’ın web sitesinde yer alan kısa bir bilginin yorumlanmasına dayanıyor. Takan’ın gösterdiği üzere sitede yer alan fotoğraflı açıklamaya göre İkinci ve Üçüncü Ordu karargâhlarında yapılan yıllık değerlendirme toplantılarında “Terörizmle mücadele harekâtı, toplumsal olay görünümlü terör eylemleri ve hudut güvenliği konuları ile bu konuların hukuki mevzuatı incelenmiş, 2014 yılının genel değerlendirmesi yapılmış ve 2015 yılına yönelik uygulama esasları görüşülmüştür.” deniyor. İfadeler Ahmet Takan’ın dikkat çektiği şekilde biraz tuhaf. En tuhaf ifade ise “toplumsal olay görünümlü terör eylemleri” ifadesi. Ordu, belli ki Başbakan’ın dilinden düşürmediği “kamu düzeni”ni tesis etmek için inisiyatif geliştiriyor. Önü arkası dikkate alınırsa, bu açıklama doğrudan hükümete yönelik adrese postalanmış bir “ihtar” niteliği taşıyor. Zira, EMASYA protokolü kaldırıldıktan ve İller İdaresi Kanunu değiştikten sonra, TSK’nın görev tanımları içinde “toplumsal olay görünümlü terör eylemleri”ne müdahale yetkisi bulunmuyor. Demek ki asker gelmiş sınıra dayanmış. Neden? Barış süreci ile PKK’nın sağladığı “toplumsal hakimiyet” sebep olabilir mi?

Öyle anlaşılıyor ki, barış sürecinden PKK’nın sağlayacağı faydalar tamamlanmış. Süreci başından beri yakından izliyorum. Bende oluşan kanaat şu: PKK bu sürece stratejik değil, taktik bir manevra olarak yaklaştı. Şehirlere yerleştirdiği eylem kapasitesini istediği düzeye çıkardı. Karşıda bu işin tek patronu Erdoğan ve bu sürece, “politik olarak benim bu işten kârım ne olacak?” diye yaklaştı. Bugün yine bu kâr-zarar hesabını, seçimin kazasız belasız atlatılması ve HDP’nin barajın altında kalmasıyla Güneydoğu’yu AK Parti’nin silip süpürmesi üzerine yapıyor. Ancak bu mesele, kısa günün kârı peşindeki esnaf hesabıyla yürüyecek bir mesele değil. Kürt sorununu çözmek ve şiddeti engellemek için HDP’nin Meclis’te temsil edilmesi lazım. Güneydoğu’da kamu düzenini sağlamak için ise terörle mücadelede tecrübeli, bugün sağa sola sürülen emniyet mensuplarının görevlerinin başına dönmesi şart.

Önümüzde barış süreci diye bir şey yok, sadece genel seçimler var.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 19356

ulkucudunya@ulkucudunya.com