Bank Asya’ya operasyon ve mülkiyet hakkının ihlali...
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
Bank Asya yönetimine geçici olarak el koymanın siyasi olduğu ve hukuki hiçbir dayanağı bulunmadığı net olarak ortaya çıktı.
Bir bankanın fona devrini, Bankacılık Kanunu’nun 71’inci maddesi düzenliyor.
Bunun için de “sermaye yeterlilik oranı”nın yetersiz olması gerekiyor.
Bank Asya için böyle bir durum söz konusu değil.
Aksine Bank Asya, yüzde 18,3’lük sermaye yeterlilik oranı ile en güçlü 3’üncü banka.
BDDK ve TMSF de yönetimine geçici el koyma gerekçesi olarak zaten 71’inci maddeyi değil Bankacılık Kanunu’nun 18’inci maddesinin 5’inci fıkrasını gösteriyor.
Yönetime keyfi müdahale
Ancak bu maddeye göre TMSF sadece “Kurucularda aranan nitelikleri kaybeden nitelikli paya sahip ortakların” temsil hakkını üstlenebilir.
Bankanın ortaklarının yüzde 58’i istenilen ek belgeleri tamamladıklarını açıkladı.
Buna karşılık TMSF, ortakların çoğunluğunu yok sayarak bankaya keyfi şekilde yeni yönetim atadı.
Atanan isimleri de genel kurul onayına sunması gerekirken yapmadı.
Yönetime geçici el koymanın ötesinde sanki bankaya el koymuş gibi davrandı.
Yapılan tamamen hukuksuz ve kanunilikten yoksun bir uygulama.
BDDK ve TMSF yetkilileri apaçık suç işliyor.
Prof. Dr. Sami Karahan yapılan işlemi hukuksuzluk olarak niteliyor ve ekliyor:
“29 yıllık ticaret hukuku ve banka hukuku hocasıyım. Bank Asya operasyonu gibi hukuka aykırı böyle bir rezalet ne gördüm ne de duydum...”
CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay Bank Asya operasyonunu şu sözlerle değerlendirdi:
“Yapılan zorbalıktır. Yasa dışıdır. Eşkıyalıktır… Bankanın kasasını ha silahla soydunuz ha kanunsuz işlem yaparak… İkisi de aynıdır… Bu bir gasptır…”
Türkiye, 17/25 Aralık operasyonundan bu yana Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan “adil yargılama hakkı, ifade ve basın hürriyetini”açık şekilde ihlal ediyor.
Üç temel ilke ihlal edildi
Şimdi bunlara “teşebbüs hürriyeti ve mülkiyet hakkı”nın ihlali de eklendi.
Evrensel hukuk standartları ve demokrasiden akıl almaz bir şekilde uzaklaşıyoruz.
Anayasa hukukçuları Prof. Ergun Özbudun ve Prof. Ersan Şen de gelinen noktanın, Türkiye’nin uluslararası hukuk kurumlarınca cezalandırılması ve altından kalkılmaz tazminat cezalarına çarptırılması ile sonuçlanabileceğine dikkat çekiyor.
Kesinlikle haklılar. Önümüzde canlı örnekler duruyor.
Türkiye Kentbank için 4,5 milyar dolar, Rusya da YUKOS için 57 milyar dolar tazminat cezasına çarptırıldı.
Mülkiyet hakkı, demokratik toplumların ve evrensel hukukun vazgeçilmez ana ilkesidir.
Türkiye’nin de altına imza attığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) Ek Protokol No.1’i bu konuda evrensel ortak uygulamaları belirliyor.
AİHS hükümleri anayasamıza göre Türk kanunlarının üzerinde bağlayıcıdır.
İlgilisi, Anayasa Mahkemesi’nin resmi internet sitesi ile Sayıştay ve Danıştay’ın resmi internet sitelerinde çok sayıda AİHS’nin mülkiyet hakkının ihlali kararlarını irdeleyen makaleleri inceleyebilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mülkiyet hakkının ihlal edilip edilmediğini 3 temel kritere göre belirliyor: Kanunilik, kamu yararı ve orantılılık…
Bank Asya’ya müdahalede bu 3 temel ilke de açık şekilde ihlal ediliyor.
Kanunilik yok. Halkın para yatırma kuyrukları da gösteriyor ki kamu yararı yok. Ortakların yüzde 58’i şartları yerine getirmiş. Yapılan işlemde orantılılık da yok.
Kaldı ki Bank Asya 1 yıldır 28 devlet murakıbı tarafından aralıksız denetleniyor.
Kanuna aykırı tek işlemi de yok.
Anayasa Mahkemesi’nin resmi internet sitesinde yer alan Aida Grgic, Zvonimir Mataga, Matija Longar ve Ana Vilfan imzalı ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokollerinin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz Kitabı’nda şu önemli analiz yer alıyor:
“1 No’lu Ek Protokolün 1’inci maddesi kapsamındaki mülkiyet hakkına saygı zorunluluğu negatif ve pozitif her iki yükümlülüğü de kapsamaktadır.
Bu hükmün asıl hedefi bireyi devlet tarafından kendi mal ve mülküne yapılacak olan haksız müdahaleler karşısında korumaktır…”
Ağır cezalar alacaklar
Yine Monica Carss-Frisk imzalı ‘Mülkiyet Hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 No’lu Protokolünün 1’inci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz Kitabı’nda da şu tespitlere yer veriliyor:
“Mülkiyet hakkına herhangi bir müdahalenin aynı zamanda hukuki kesinlik veya yasallık şartına da uyması gereklidir...
Hukuki kesinlik kuralına göre, ‘hukuk’ kavramının temel şartlarını yerine getiren yeterince erişebilir ve kesinlik içeren iç hukuk hükümlerinin bulunması ve bunlara uyum gereklidir. Bir başka deyişle, ‘kanun tarafından belirlenen koşullara tabi olma’ ifadesi sadece iç hukukla kısıtlı değildir...
Hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı demokratik bir toplumda, keyfi olan hiçbir karar hukuki kabul edilemez…”
Tüm hukuk metinlerinde mülkiyet hakkının ihlalinin tazminat ile cezalandırıldığına vurgu yapılmaktadır.
BDDK ve TMSF yetkilileri, siyasi bir talimatla gerçekleştiği izlenimi veren hukuksuz uygulamadan tez elden vazgeçmelidir.
Ortaya çıkacak yüklü tazminat vatandaşın cebinden çıkacağı gibi, kendileri de ulusal ve uluslararası yasal çerçevenin dışına çıktıkları için ağır cezalarla yüz yüze kalacaklar.