İşlem hukuksuz, işgale son verin
Turhan Bozkurt 01 Ocak 1970
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) üzerinden Bank Asya’nın yönetim kurulu üyelerini değiştirmesi tam bir skandal. BDDK açıklaması hukukî açıdan tel tel dökülüyor.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 18. maddesine istinaden yüzde 54’ü halka açık bir bankanın yönetimine dışarıdan bürokrat atamak, banka genel kurulunun onayını almadan genel müdür tayin etmek, kanuna aykırıdır.
BDDK, Bank Asya kurucularından bazılarının kurucu olma vasfını kaybettiğini 15 sene sonra mı fark etti? Velev ki istenen belgeler vaktinde getirilmemiş olsun. Ek süre vermek ya da idarî para cezası kesmek dururken bankayı TOMA’lı polis ordusu ile basmak niyetin üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu ispat eder. Haddizatında 18. maddenin uygulanabilmesi için kurucuların bu vasfı kaybettiğinin, BDDK murakıpları tarafından tespit edilmesi gerekiyor. BDDK açıklamasında da görüleceği üzere böyle bir veri yok. Esasında Bank Asya’ya baskın düzenleyenlerin argümanı bazı ortaklarda istenen belgelerin geç gönderilmesinden ibarettir. Kurucularda aranan şartların kaybedildiğine dair herhangi bir tespit yoktur. Geç göndermenin cezası ise 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 146. maddesinin P bendinde 5 bin ile 15 bin TL arasında idari para cezası olarak belirlenmiştir. Böyle bir gerekçe ile banka yönetimi görevden alınamaz. Aynı mantıkla en küçük eksik evrakta her bankanın yönetimi TMSF’ye geçebilir.
Bankalar yeminli murakıpları gece gündüz Bank Asya’da. Murakıp raporlarında malî yapıda el koymayı meşru kılacak tek bir husus yer almadığını en iyi BDDK üyeleri biliyor. Ellerinde bu yönde karine olsaydı Bankacılık Kanunu 70. ve 71. maddelerine istinaden bankaya el konulurdu. Neymiş efendim! ‘Bazı kurucular, kurucu vasfını kaybetmiş olabilir’ şüphesi ile Bank Asya’nın yönetimi ilga ediliyor. Yerlerine hükümete, Saray’a yakın isimler atanıyor. Kimse, Bank Asya’nın sermayedarından, Ankara’daki zevatın ‘anahtarları masamda istiyorum’ hezeyanını kaale almasını ve ticarî itibarını, yılların birikimini çöpe atmasını beklemesin. Sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 18,2 (sektör ortalaması yüzde 16) olmasına rağmen müfterilere inat 600 milyon TL ilave kaynak bularak öz sermaye yapısını ve aktif kalitesini güçlendiren bir bankadan söz ediyoruz.
Mudiyi paniğe sevk edip korkutmak, böylece bankadan para çıkışını hızlandırmak maksadı ile yapıldığı aşikâr olan skandal operasyonda yüreğimize su serpen bir tavır var ki o da halkın malî haydutlara pabuç bırakmamasıdır. 14 aydır banka batırmaya çalışanların hevesini kursağında bırakan aziz millet, 3 Şubat malî darbesini tertip eden cuntaya demokrasi ve teşebbüs hürriyeti dersi veriyor. Her kesimden insan Bank Asya’ya sahip çıkıyor. Banka şubelerine koşup para yatıranların cesaret ve fedakârlığı sayesinde batırma teşebbüsü tutmadı. Bu kadar saldırıya rağmen bankacılık faaliyetine kesintisiz devam eden Bank Asya, ‘devletin bile batıramadığı güçlü banka’ imajını daha da kuvvetlendirecektir. Lakin 3 Şubat darbesine imza atan bürokratlar, özerk üst kurullar ve siyasî iktidar büyük itibar kaybedecektir. Ortakların dünkü ihtarnamesi bu saatten sonra Bank Asya’nın işleyişinde herhangi bir aksaklık meydana gelmesi halinde her türlü mes’uliyetin BDDK ve TMSF’de olacağına işaret ediyor.
TMSF’ye yönetim yetkisi verilemez
Yeri gelmişken hatırlatalım: 18. maddenin 5. fıkrasına göre TMSF’nin yetkisi 132 adet imtiyazlı ortak nitelikli pay statüsünden çıkıncaya kadar bu hisseler üzerinde gözetim yapmaktan ibarettir. Bu paylarla alakalı TMSF’ye yönetim ve denetim yetkisi kesinlikle verilmemiştir. Yönetim ve denetim yetkisi yalnızca 71. madde kapsamında temettü hariç ortaklık haklarının devrinde söz konusu olabilecektir. TMSF, 18. maddeye göre işlem yapıp 71. madde yetkilerini kullanamaz. Dolayısıyla el koyma söz konusu değildir, olsa olsa işgaldir. Teşebbüs hürriyeti ile mülkiyet ve yönetim hakkına modern müsadere işlemine sessiz kalınamaz. Hükümet, yabancı sermayeyi yeteri kadar endişelendirecek kararlara imza attı. Bugünden tezi yok, Avrupa Birliği ve ABD’den gelen ikazlar dikkate alınmalı ve Bank Asya’daki işgale son verilmeli. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ikna edici bir açıklaması olmalı. Çok açık ki; bankanın malî durum zayıflığı ya da likiditesi ile alakalı bir gerekçe ya da hukukîi bir dayanağa atıf yok. Deyim yerindeyse pek de ‘eften püften’ bir gerekçeyle, hatta ‘halka açılırken bu izni kim vermişti bu bankaya?’ sorusunu da sorduracak tuhaflıkta bir manevra yapıldı. Siyasî gaspta dahli olan herkes yargı nezdinde hesabını verecek.
Bank Asya’ya reva görülen hukuksuzluk gösterdi ki bankacılık sektörünün denetiminden sorumlu otoriteler olan BDDK ve TMSF’nin Bankacılık Kanunu’nu dahi bilmekten aciz olduğu anlaşılıyor. Acı ama hakikat bu. Bankacılığın B’sini bilmeyen eski Başbakanlık müfettişi Mutalip Ünal’ın vekâleten başkanlık yaptığı, AKP’de belediye meclis üyeliği ve Beyoğlu belediye başkan aday adaylığı gibi unvanlarla aktif rol üstlenmiş Muhiddin Gülal’ın üye olduğu BDDK’dan ne beklenir ki! 2 trilyon TL’lik büyüklüğe ulaşmış bankacılık sektörünü karanlık günler bekliyor.