Bank Asya’nın bedeli
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Başbakan Davutoğlu'nun 'başkanlık sistemi' konusunda sessizliğine dikkat çekmiştim. Suskunluğunu bozdu, tartışmaya katıldı. Sonunda 'başkanlık sistemi' demek zorunda kaldı. Bir başbakan sesi değil. Zayıf, cılız bir ses. Belli ki söyledikleri içine sinmiyor. Cümleler bir siyaset adamından çok bir akademisyenin ağzından çıkan sözlere benziyor zaten.
Davutoğlu sonunda 'başkanlık sistemi' dedi ama mecburiyetten. Başka çaresi yok. Muhalefetin tezine itiraz ederken haklı 'başkanlık sistemiyle otoriterliğe geçilmez'. Doğru. 'Otoriterlik' için başkanlığa lüzum yok. Her daim mümkün bu. Şu andaki durum örneğin. Mevcut hali tanımlayacak bir sistem yok. Erklerin ayrılığı, parlamenter sistem, yargının bağımsızlığı, cumhurbaşkanının tarafsızlığı...
Kâğıt üzerinde yazılanlar hükümsüz. Fiil durum kelimenin tam anlamıyla felaket. Anayasa askıda. Hukuk can çekişiyor, ölmek üzere. Saray'ın 'başkanlıktan öte' yetki kullandığı ortada. Erdoğan'ın konuşmaları sadece kitlelere mesaj değil mevcut yapının da özeti. Davutoğlu milletvekili adaylarını ona sormak zorunda. Bazısını sorduğunu biliyoruz.
Olağan bir sistem söz konusu değil. İşte örneği...
Normal bir düzende böyle bir 'Bank Asya olayı' yaşanır mı? İki gündür ülkenin gündemi. Ekonomiden sorumlu Bakan Ali Babacan savunamadı. Soruları cevapsız bıraktı. Olayın olduğu gün gazetecilerin karşısına çıktı. Ancak söyleyecek bir söz bulamadı. Sessizliği hem siyaseten hem de tarih önünde 'sorumluluktan' kurtarmaz.
Başarılı bakandı. Siyasete veda etmesine sayılı günler kala Bank Asya kararı, itibarına da imajına da büyük darbe vurdu. Yarın 'haksızlığı engelleyemeyen bakan olarak' anılacak.
Karar siyasî, ne hukukî dayanağı var, ne de ekonomik. Tam hukuksuzluk hali. BDDK bağımsız. Ama 'sözde'. AKP'nin kontrolünde. İktidar partisinin arka bahçesi gibi. Üyeler arasında AKP'de siyaset yapan, aday adayı olan isimler var. İktidarın tam güdümünde. Sicili ortada.
Bank Asya aylardır hükümet ve havuz medyasının hedefi. Siyasetçilerin söylediği suç. Medyanın yayını suç. Bankacılıkla ilgili konuşmak, yazmak özen gerektirir. Ağzına geleni söyleyemezsin, kalemin ucuna geleni yazamazsın. Buna rağmen söylenmedik söz, yazılmadık yalan kalmadı.
Harekete geçmesi gereken BDDK'nın çıtı çıkmadı. Ne konuşana 'dur' dedi, ne de yazana. Bankacılık Kanunu'nu işletmedi. BDDK'nın Bank Asya konusunda sicili temiz değil zaten. İki gün önce sudan bahanelerle yönetime el koydu. İktidar istedi, BDDK yaptı. Gerekçe mi? Yok. İleri sürdüğü maddelerin müeyyidesi el koyma değil.
BDDK'nın kurucu Başkanı Zekeriya Temizel'in açıklamalarını okudunuz. 'Belgeleri vermediler diye işlem yapılması mantıklı ve tutarlı değil.' dedi. Ben, kararı savunabilen ekonomi uzmanına rastlamadım. Havuz medyası hariç. Çünkü onlar yukarıdan gelen her kararı alkışlamaya hazır. Yayınları yine farklı değil. 'Gol' diye ayağa kalktılar ve tezahürata başladılar.
Bugün Bank Asya'da tam hukuksuzluk ve gasp var. Dün o çok konuşulan karikatürün tasvir ettiği gibi. Ürdünlü pilotu diri diri yakan IŞİD'den mülhem... Kafesin içinde Bank Asya binası. Bir el ateşe veriyor. İktidar hedefini gizlemiyor. Her şey açık. Korku ve panik oluşturarak Bank Asya'ya çökmek.
Amacına ulaşması kolay değil. Daha önce testten geçen bir banka. Halk paralarını çekmek için değil, yatırmak için şubelere akın etti. Ekonomi tarihine geçecek bir manzara. İleride Bank Asya üzerine çok tezlerin yazılacağı, doktora çalışmaları yapılacağı kesin.
Bu hukuksuzluğun altından ne BDDK kalkabilir, ne TMSF, ne de AKP iktidarı. Bu anayasayı askıya alan, kanunu takmayan acayip sistem ilanihaye devam etmez. Bunun bir sonu var. Eninde sonunda ırmak yatağına döner. Hukuk devreye girer, kurallar işlemeye başlar. Bank Asya faturasının çok ağır olacağı muhakkak.