« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

09 Şub

2015

Yeni Soğuk Savaş ve Türkiye'ye Etkileri

Sedat Laçiner 01 Ocak 1970

Rusya’nın Kırım’ı alması ve Ukrayna içinde ayrılıkçı asileri silah ve askerleriyle desteklemesi, Batı-Rusya ilişkilerini kökünden değiştirecek etkilere neden oldu. İşin aslına bakacak olursak sorunlar Putin’in gelmesiyle başlamıştı… Rusya’nın yükselen enerji fiyatlarının da etkisiyle yaşadığı özgüven patlaması BatI’ya daha kolay karşı çıkmasına neden oldu… Son 10 yıldır Rusya, hemen her yerde Batı karşıtı bloğun üyesi, hatta bazı yerlerde lideri konumunda…
Batı iel Rusya arasında ipleri kopma noktasına getiren gelişmeler ise Batı’nın Libya’ya tek yönlü müdahalesi, Suriye’de asileri desteklemesi ve son olarak Ukrayna iç savaşı. Elbette sorunu en çok ağırlaştıran gelişmelerden biri de Rusya’nın Snowden üzerinden CIA’in sırlarını ifşa ettirmesi oldu. Snowden belgeleri ABD ile Almanya gibi bazı müttefiklerinin arasının açılmasına dahi yol açtı…
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, Rusya ABD’ye meydan okuyor. Bunu sadece Ukrayna veya Suriye’de yapmıyor, burada tüm küresel sistem açısından bir meydan okuma var. Rusya, “dünya düzenini tek başına kurmana müsaade etmeyeceğim, beni de dikkate almak zorundasın” diyor.

YENİ ÇEVRELEME POLİTİKASI
Aslına bakarsak, ABD bunların başına gelebileceğini daha 1991’de biliyordu. Sovyetler Birliği çöküp, Rusya ekonomik ve siyasi sorunlar içinde yüzmeye başladığında dahi ABD’li stratejisiler Amerikan hegemonyasına en büyük meydan okumanın geleceği yerlerden biri olarak Rusya Federasyonu’nu görüyorlardı. Bu nedenle ABD ve AB, tıpkı Sovyetler Birliği’ne yaptıkları gibi Rusya’ya da yeni bir çevreleme programı başlattılar. Avrupa Birliği ve NATO’nun doğuya doğru her ilerleyişi aslında Rusya’ya diz çöktürme amaçlıydı.
Sonunda NATO Baltık Denizi’nden Karadeniz’e kadar genişledi. Karadeniz’de sadece Türkiye, NATO üyesiyken Bulgaristan ve Romanya da tam üye oldu. Eğer NATO Ukrayna ve Gürcistan’ı da tam üye olarak alabilseydi Karadeniz neredeyse bir NATO gölü haline gelecekti, işte o noktada Rusya gidişata dur dedi. Nitekim Rusya Başbakanı Medvedev, bir konuşmasında Gürcistan’a askeri müdahalelerini ima ederek, “eğer biz 2008 yılında hareket etmeseydik, artık farklı bir jeopolitik durum ortaya çıkacaktı ve Kuzey Atlantik İttifakı'na çekilmek istenen bir dizi ülke artık orada olurdu” demiştir. (1)
Avrupa Birliği de kuşatmanın ekonomik ve siyasi ayağını yürüttü ve Batı bu sadece Orta ve Doğu Avrupa’da Rusya’yı geri püskürtmüş oldu. Ukrayna’da iç savaşın patlak verdiği nokta da zaten AB’nin Ukrayna’yı kendisine bağlamak üzere olduğu andır. Moskova, eğer Ukrayna AB bağları ile bağlanır ise kendisinden kopacağını ve ardından NATO üyeliğinin geleceğini iyi bir şekilde gördü.

ALMANYA’NIN HESAPLARI
Almanya, Uluslararası İlişkiler’de, özellikle Anglo-Saksonlar tarafından iki dünya savaşının da nedeni olarak görülür. Gerçekten de 1. ve 2. Dünya Savaşları bir anlamda Almanya Sorunu’nun barışçıl yollarla çözülememesinden kaynaklanmıştır. Aşırı büyüyen ve çevresini kaplayan Almanya’ya sistemde gücüyle orantılı bir yerin verilememesi dünya savaşlarını ateşlemiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yeni düzenin hâkimleri yeni bir dünya savaşı çıkmaması için Almanya’yı bölmeyi ve bastırmayı en önemli önlemlerden biri olarak görmüşlerdir. Bu doğrultuda Almanya silahsızlandırılmış, askeri gücü dış tehdit oluşturamayacak hale getirilmiş, iki Almanya Doğu ve Batı blokları arasında pay edilmiştir. ABD ve müttefikleri en büyük askeri üsleri de Almanya’da kurmuştur. Bu üsler bugün dahi önemli oranda varlığını sürdürmektedir.
1990 yılında iki Almanya birleşmiş, böylece 1949 yılından beri devam eden bölünmüşlük sona ermiştir. Almanya’nın bundan sonraki hedefi Orta ve Doğu Avrupa’yı Rus etkisinden kurtarmak, hatta Alman etkisine almak olmuştur. Tarih boyunca Rus ve Fransız saldırıları nedeniyle işgal tehlikesi yaşayan Almanya için etrafını ‘temizlemek’ tarihsel bir refleks olmuştur. Nitekim 1990’dan sonra da Almanya çevresindeki ülkeleri Avrupa Birliği ve NATO’ya aldırmayı en önemli hedefi saymıştır.
1990’da Almanya’nın doğusunda hiçbir devlet AB üyesi değilken 2013’deki son genişleme ile birlikte Almanya’nın batısı, kuzeyi, güneyi ve doğusu AB ülkesi haline geldi. Böylece Almanya ile Rusya arasındaki çok geniş bir arazi AB ve NATO şemsiye altına girdi, Almanya kadim korkularından bir nebze olsun kurtulmuş oldu. 2000’li yıllar boyunca ise Almanya, çevresindeki ülkelerde ekonomik üstünlüğünü arttırdı. En son yaşanan ekonomik krizden neredeyse tüm Avrupa ülkeleri zararla çıkarken Almanya ihracatını ve gelirini en çok arttıran ülke oldu. Bugün Polonya’dan Yunanistan’a kadar üretimde ve sermaye alanında Alman hâkimiyetinden bahsetmek hiç de yanlış olmaz. Rakamları incelediğimiz zaman 2. Dünya Savaşı öncesindeki Alman hegemonyasına dönüşü görmek mümkündür.

UKRAYNA KRİZİ VE ALMANYA
ABD, Rusya’yı Ukrayna’da durdurmak istiyor. Bunda kararlılar. Çünkü Ukrayna’da durdurulmayacak bir Rusya’nın önce Baltık devletlerine, ardından da Polonya gibi daha büyük devletlere saldırabileceği endişesi var. Hatta, NATO eski genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Rusya’nın yakın bir gelecekte bir Baltık ülkesini işgal edeceğini iddia edecek kadar ileri gitti.
Bu nedenlerle ABD Başkanı Obama, Rusya’ya karşı daha sert önlemler alması için ülkesinde baskı altında. Obama’nın yerinde belki önceki başkan Bush olsaydı ABD, Ukrayna’da daha sert olabilirdi. Ancak Obama, önceliklerini dışarıdan ziyade içerideki sorunların halline verdi. Buna rağmen ABD Yönetimi şu günlerde Ukrayna’yı Rusya’ya karşı silahlandırmak için müttefiklerini ikna etmeye çalışıyor. Buna en çok direnenler ise Almanlar ve Fransızlar.
Daha önce Rusya’ya karşı müeyyide kararında yaşanan zorluklar bir kez daha yaşanıyor. Çünkü Almanya da, Fransa da Rusya ile bozulan ilişkilerden doğrudan zarar görecek ülkeler. Almanya petrol ihtiyacının % 38’ini, gaz ihtiyacının ise % 36’sını Rusya’dan sağlıyor. Almanya’nın Rusya’ya ihracatı ise 40 milyar doları aşıyor. Ekonomik müeyyidelerden sonra ihracat ve turizmde çok ciddi düşüşlerin olduğu görülüyor. Rusya pazarı Alman ihracatında % 3 gibi bir oran tutsa da (2) Rusya ekonomisindeki bozulma Almanya’nın çevresindeki pek çok ülkeyi olumsuz etkiliyor ve sonunda Almanya’nın genel ihracatına zarar veriyor.
Başka bir deyişle, ABD ile Rusya arasında gerilim arttıkça bunun Alman ekonomisine faturası her geçen gün artıyor. Eğer sorun daha da büyür ise Almanya’nın savunma bütçesinin artacağı da öngörülebilir. Oysa şu anda Almanya savunmaya milli gelirinin % 1.3’ünü harcıyor, ki bu oran NATO ülkeleri arasında oldukça düşük kalıyor.
Bu çerçevede, Almanya ve Fransa Rusya’yı ikna etmeye ve Ukrayna sorununa silahsız bir çözüm bulmaya çalışıyorlar. ABD ise bu ikiliye son bir şans daha vermiş durumda. Eğer Fransa Devlet Başkanı Hollande ve Almanya Başbakanı Merkel görüşmelerinden sonuç alamazlarsa Amerika’nın Ukrayna’yı silahlandırma kararı hızlanabilir.
Bu arada, bazı analistlerin bu sürecin Almanya’yı Batı’dan kopracak şekilde gelişebileceğini iddia ettiklerini de hatırlatalım. (3)

NATO’DAN YENİ ÜSLER
Rusya, askeri yöntemlerde ısrarlı görünüyor… Putin’in Doğu Ukrayna’dan vazgeçeceğini kimse düşünmüyor. Nitekim Moskova Ukrayna’daki asilere silah ve diğer yardımları göndermeyi sürdürüyor. Hatta bizzat Rus askerleri çatışmalara katılıyor. Putin, çözüm için Luhnask ve Donetsk’de asilerin işgal altında tuttukları yerlere bağımsızlık verilmesini, ayrıca Doğu Ukrayna’da özerkliğin sınırlarının genişletilmesini talep ediyor. Bu ise Putin’in Batı’nın taleplerini asla yerine getirmeyeceğine işaret ediyor.
Rusya’nın silahlı gücüne karşı ABD ise NATO’yu ileri sürüyor. Geçtiğimiz hafta toplanan NATO Savunma Bakanları toplantısında NATO, Doğu Avrupa’da yeni konuta merkezleri oluşturulmasına ve hızlı müdahale güçlerinin en az iki katına (30 bin asker) çıkarılmasına karar verdi. Tüm bu önlemlerin Rus tehdidine karşı alındığı da kamuoyundan saklanmadı.NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e göre bu önlemler NATO’nun Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana attığı en büyük kolektif savunma adımı. Türkiye’de fazlaca tartışılmış olmasa da uzmanlara göre söz konusu adım yeni Soğuk Savaş’ın başlangıcı da olabilir.

TÜRKİYE’NİN YERİ
Türkiye, Rusya’ya karşı Batı’nın başlattığı müeyyidelere katılmadı. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi de bu konumda. Ancak bir NATO üyesi olarak gerilimin daha da artması halinde Türkiye bir tercihte bulunmak zorunda kalacaktır ve elbette bu hiç de kolay bir tercih olmayacaktır.
Rusya, tarihi olarak Türkiye’nin en çok tehdit algıladığı ülkelerin başında geliyor. Kırım’ı işgal etmiş olması ve Türkiye’nin müttefiki Gürcistan’ı parçalamış olması da Türkiye’nin aleyhine. Kafkasya’da, Suriye’de ve Ukrayna’da Rusya ile Türkiye’nin dış politika çıkarlarının uyuşmadığı çok açık. Buna rağmen başta enerji politikaları olmak üzere Türkiye Rusya pazarında pek çok maddi çıkar görüyor. Ayrıca Türkiye ile Batı arasında son yıllarda yaşanan gerilim Putin ile Ankara’yı yakınlaştırıyor.
Kısacası Avrupa ve Türkiye için zor günler başlıyor dersek çok da yanlış söylememiş oluruz.

---------------
(1) (‘Gürcistan'a saldırmasaydık, Ukrayna NATO üyesi olmuştu’,http://www.rusya.ru/Content/17593-_G%C3%BCrcistan_a+sald%C4%B1rmasayd%C4%B1k_+Ukrayna+NATO+%C3%BCyesi+olmu%C5%9Ftu_+
(2) Jeevan Vasagar ve Roger Blitz, ‘German exports to Russia tumble as sanctions bite’,Financial Times, 29 October 2014.
(3) Bkz.: Hans Kundnani, ‘Leaving the West Behind’, Foreign Affairs, January/February 2015, ss. 108-116.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 16322

ulkucudunya@ulkucudunya.com