Mustafa Pehlivanoğlu suçsuz yere idam edildi
01 Ocak 1970
Zeynep Fırtına 75, eşi Ahmet Necmi Fırtına ise 81 yaşında. Ankara'da yaşıyorlar. Fırtına onların gerçek soyadı değil. Asıl soyadları olan Pehlivanoğlu'nu, 12 Eylül darbesinde yaşadıkları acı bir olaydan sonra aldıkları tehditler yüzünden, mahkeme kararıyla değiştirmişler.
12 Eylül, öncesinde ve sonrasında binlerce yuva yıktı, ana babaları ağlattı. Zeynep ve Ahmet Necmi Fırtına, 12 Eylül'ün faturasını ağır ödeyenlerden. Bugün lüks konutların bulunduğu, dönemin gecekondu mahallesi Balgat'ta, 10 Ağustos 1978 gecesi, teravih vakti, mahalledeki 5 kahvehane, kimliği belirsiz kişilerce tabancalarla tarandı, 5 kişi yaşamını yitirdi. Tarihe 'Balgat katliamı' olarak geçen bu olayda, sol görüşlülere ait üç kahvehanede 3, ülkücülere ait iki kahvehanede de 2 kişi yaşamını yitirdi.
Olaydan sonra operasyona başlayan polis, 3 kilometre uzakta, Ülkücülerin yoğun olarak oturduğu Karapınar Mahallesi'ne baskın düzenledi ve bir grup genci gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında, 22 yaşındaki Mustafa Pehlivanoğlu da vardı. 2 yıl kadar hapis yatan Mustafa Pehlivanoğlu ile aynı davadan yargılanan İsa Armağan, Mamak Cezaevi'nden kaçtılar. Planları yurtdışına kaçmaktı. Ancak aynı günlerde 12 Eylül darbesi yapıldı, sıkıyönetim ilan edildi. Mustafa Pehlivanoğlu ile İsa armağan, saklandıkları bağ evinde yakalanarak tekrar cezaevine kondular. 7 Ekim 1980 tarihinde idamı onaylanan Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim'i 8 Ekim'e bağlayan gece yarısından sonra, Mamak Cezaevi'nde asıldı. Ailesi idamı, 3 gün sonra cezaevine ziyarete gittiğinde öğrendi. Necmi ve Zeynep Pehlivanoğlu, oğulları yerine mezarını ziyaret etti.
MUSTAFA'YI BİR İHBAR YAKTI
Necmi ve Zeynep Fırtına, 26 yıl önce gecekondu olan Balgat Karapınar Mahallesi 375 numaradaki apartmanda oturuyorlar. Fırtına çifti ve 43 yaşındaki kızları Sevinç Sarı, 26 yıl önce ve sonrasında yaşadıkları 'darbe' acılarını anlattılar. Balgat'taki saldırı yapıldığı sırada 3 kilometre uzaklıktaki camide teravih namazı kılan oğulları Mustafa'nın, 3 yıldır arkadaşlık ettiği sözlüsü S.'nin ağabeyi A., tarafından ihbar edildiğini ileri sürdüler. Necmi Fırtına, "Oğlumu ihbar ederek kendisini kurtaran A, daha sonra bize bunu itiraf etti. Ancak öyle bir dönemdi ki ne A'nın, ne de Mustafa'nın olay sırasında teravih namazında olduğunu görenlerin tanıklıkları kabul edilmedi" diyor.
İTİRAF İÇİN İŞKENCE
Büyük oğlu Oktay'a da "Katliamı Mustafa'nın yaptığını itiraf et" diyerek işkence yapıldığını söyleyen Zeynep Fırtına, "Gözaltına alındığı gün karakola oğlumu ziyarete gittim. Yanıma, yüzü, gözü vücudunun her tarafı şişlik ve morluklarla dolu bir genç getirdiler. Tanıyamadım. İşkence acısından konuşamıyordu bile. Fanilasını giydirirken sadece, 'Anne yavaş' dediğini hala unutamıyorum" diyor.
Pehlivanoğlu'nun cezaevinden ailesine yazdığı mektuplardan
Tavana asıp altımda ateş yaktılar
12.02.1980
Mamak Askeri Cezaevi
Bismillahirrahmanirrahim
Kıymetli kardeşim Sevinç
Bacım, hasretle gözlerinden öperim. Nasılsın, iyi misin. Ben çok iyiyim, koç gibi yatıyorum. Ne mutlu ki vatanını, milletini seven, Allah yolunda mücadele için içeri düşen ve yine de yılmayıp Allah için mücadele eden ber abiye sahipsin. Bunun için hiç bir zaman ağlamanızı istemiyorum.
Size, bugüne kadar hiç anlatmadığım bazı şeyler anlatacağım. 10 gün Emniyet Sarayı'nda kaldım. Ceyrana bağladılar, her yerimden falakaya yıktılar. Yetmiyormuş gibi bir de tavana asıp ayaklarımın altında ateş yaktılar. Böyleyken ben ağlamadım ve sabredip her şeyi Cenab-ı Allah'a bıraktım. Sizin de bir daha ağladığınızı duymayacağım tamam mı?
Bize düşmanlık yapan Allah'ından bulur. Bunu unutma. Kimin ne yaptığını çok iyi biliyorum ve onlara istediğim kötülüğü de yaptırırım ama her şeyi Allah'a bırakıyorum. Kimseye kin gütmeyin.
Balgat katliamının silahları Dev Sol'un hücre evinden çıktı
Necmi Fırtına, dava devam ederken Balgat katliamında kullanılan silahların, Dev Sol'un hücreevi olarak kullandığı Gölbaşı'ndaki bir mağaradan çıktığını ancak bunun da Mustafa'yı kurtarmaya yetmediğini söylüyor. Zeynep Fırtına, "Savcılık kararı ile mezarı açtılar. Limon kabuğu nasıl sararmışsa yavrumun kefeni öyle sararmıştı. Ne kefeni, ne vücudu, ne teni hiçbir şekilde bozulmamıştı. Oradaki herkes şahit, mis gibi bir koku yayıldı etrafa. Oradakiler, 'Biz bugüne kadar böyle bir mevta görmedik' dediler" diye konuşuyor.
Necmi Fırtına, 12 Eylül döneminin yeniden sorgulanması gerektiğini söyleyerek, "O gençleri kırdıranlar, her yerin kan gölüne dönmesine seyirci kalanlar, 'İhtilalin olgunlaşmasını bekledik' diyenler, bir gün sonra silahları nasıl susturdular. Açıklasınlar. Gerçek suçlular, bir günde tüm silahları susturma gücüne sahip oldukları halde onca gencin kanının dökülmesini bekleyenlerdir" diyor. Necmi Fırtına'nın bir de isteği var: "Bugüne kadar gazetecilere hep, 12 Eylül darbecilerini ve Kenan Evren'i sevmediğimi söyledim. Hiç biri yazmadı. Sizden bunu yazmanızı istiyorum. Bütün insanlar Kenan Evren'i sevmek zorunda değil ki."
İki temyiz hakkımız daha vardı
Anne Zeynep Fırtına, idam kararını üç kez temyiz etme hakları bulunduğunu ancak sadece bir temyiz haklarını kullanabildiklerini anlatıyor. İdam kararının ardından, ağabeyi Mustafa'nın, İsa Armağan'la birlikte Mamak Cezaevi'nden kaçtığını, yurtdışına kaçmak isterken 20 gün sonra bir bağ evinde yakalandıklarını anlatan kız kardeşi Sevinç Sarı ise "Bu arada 12 Eylül darbesi olmuştu. Mahkeme ikinci ve üçüncü temyiz başvurumuzu beklemeden, 7 Ekim günü idamı onaylamış. Bunu bize haber vermediler. Solculardan Necdet Adalı ile abim Mustafa'yı aynı gece idam etmişler" diyor.