« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

16 Şub

2015

İç Güvenlik Paketi

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

AKP arzuladığı otoriter yönetim sistemini kanunlaştırmada oldukça süratli hareket ediyor.

Farkındaysanız artık AİHS ve Anayasa’yla değil, sadece AKP’nin çıkardığı kanunlarla idare ediliyoruz.

İç Güvenlik Kanun Tasarısı ise yürürlükteki MİT Kanunu’nu tamamlıyor.

MİT’in her fişleme ve raporu, artık valilerin emriyle soruşturma ve gözaltına dönüşebilecek.

Hukukun genel ilkeleri ve Anayasa karşısında İç Güvenlik Paketi’nin konumu şöyledir:

1- Tasarı, öncelikle Anayasa’nın “genel esaslar”ına ve cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen temel 2. maddesine açıkça aykırı.

Zira maddeye göre Türkiye Cumhuriyeti’nin asli niteliği demokratik bir hukuk devleti olmasıdır.

Hukuk devleti ise normlar hiyerarşisi, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi ilkelerle tanımlanır.

2- Tasarının 1/1 maddesi; kolluğa, kamuya açık alanda, yani sokakta, istediği kişiyi ve aracı, acele hallerde, hâkim, savcı veya kolluk amirininyazılı emri olmadan durdurma ve arama yetkisi veriyor.

Bu düzenleme Anayasa m. 20’deki arama yoluyla özel hayata müdahale için her halükarda “yazılı emir” arayan hükme açıkça aykırıdır.

3- Tasarının 1/1 maddesinde polise verilen bu durdurma ve arama yetkisinde;

Gecikmesinde sakınca olan acele hallerde yazılı emir verecek olan kolluk amirinin İçişleri Bakanlığı’nca görevlendirilmesi hususu, Anayasa’nın başlangıç hükümlerinde belirtilen, 7, 8 ve 9. maddelerinde inşa edilenkuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır.

Ayrıca Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu (PVSK) m.4/A’da kolluğa verilen durdurma ve arama yetkisi aynı zamanda adli bir yetkidir.

O halde, yazılı emri verecek kolluk amirini, vali değil, cumhuriyet savcısının belirlemesi gerekir. Valinin, adli konularda arama emri verecek kolluk amirini belirlemesi savcının yetki alanına müdahaledir. Oysa İl İdaresi Kanunu’na göre, valinin görevi suçu aydınlatmakla değil önlemekle sınırlıdır.

CMK’ya göre, suç işleme şüphesinden sonra ortaya çıkan süreçte, aydınlatma, soruşturulma ve faile ulaşma savcının görev alanında olan bir husustur. (CMK.160)

En vahim, en tehlikeli değişiklik

4- Tasarıyla PVSK 13. maddede yapılan değişiklik, kişilerin temel hak ve hürriyetleri açısından en vahim, en tehlikeli değişikliktir.

PVSK m.13/h ile Anayasa ve mevcut hukukumuzda olmayan, yeni özgürlük kısıtlaması sebepleri oluşturuluyor.

PVSK m.13/h şöyle oluyor:

“H) Kendisinin veya başkasının can güvenliğini tehlikeye düşürenleri,
Eylemin ve durumun niteliğine göre, uzaklaştırır, koruma altına alır ya da yakalar ve de gerekli kanuni işlemleri yapar.”

Bu düzenleme Anayasa m.19’da korunan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali niteliğindedir.

Böylelikle kişilerin kendisi ve eylemleri “tehlike” hatta “tehlike riski” oluşturuyorsa, uzaklaştırma, koruma ve yakalama yoluyla özgürlükleri kısıtlanacaktır.

Uzaklaştırma, koruma altına alma ve yakalama işlemlerinin hepsi de kişinin dilediği bir yerden başka bir yere gitmesini engeller.

Yani özgürlüğün kısıtlanmasıdır.

Bu hallerin takdiri ise polise bırakılıyor.

Dolaylı olarak valiye daha doğrusu AKP il-ilçe teşkilatlarına.

Kişilerin hürriyetlerini kısıtlamak için AKP tarafından yeni üretilen“uzaklaştırma”, “koruma altına alma” ve “tehlike yakalaması”kavramları, Anayasa dahil mevcut hukukumuzda tanımlanmış kavramlar değildir.

Oysa Anayasa m. 19’da belirtildiği üzere, mevcut hukuk sistemimizde, kişi özgürlüğü sadece 2 sebeple kısıtlanabilir:

A- Muhafaza altına alma gayesiyle özgürlük kısıtlama
Bu şekilde özgürlüğü kısıtlanacak kişiler, PVSK m.13/D, F ve G’de sayılanlardır.

Yani usulüne aykırı olarak ülkeye girmek isteyenler, akıl hastaları, uyuşturucu ve alkol bağımlısı, serseri ve bulaşıcı hastalık yayan gibi kişilerdir. Bu gruba giren kişiler, kendileri ve başkaları için tehlike oluşturan kişilerdir.

B- Adli amaçlı (mahkeme önüne çıkarma gayesiyle) özgürlük kısıtlama
Bu şekilde özgürlüğü kısıtlanan kişiler ise PVSK m.13/A, B, C ve E ile CMK m. 90’ da sayılan kişilerdir.

Yani bu grupta yer alan adli amaçlı özgürlüğü kısıtlananlar ya suç işleme şüphesi altındadır ya da işledikleri bir suçtan dolayı yakalanması ve mahkeme önüne çıkarılması gereken kişilerdir.

Bu iki sebebin dışında kişi özgürlüğünü kısıtlamak AİHS ve Anayasa’ya göre mümkün değil.

AKP ise PVSK m.13/H ile Anayasa ve mevcut hukukumuzda olmayan, yeni özgürlük kısıtlaması sebepleri oluşturuyor.

İkinci bir yazıyla devam edeceğiz…

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 126811

ulkucudunya@ulkucudunya.com