« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Şub

2008

Laik fetvalar!

Taha AKYOL 12 Şubat 2008

BAŞBAKAN Erdoğan, tesettürün dini bir inanış olup olmadığı konusu için "Ulemaya sorun" dememiş miydi? CHP lideri Deniz Baykal ulemaya, hem de Hanefi mezhebinin kurucusu İmamı Azam'a sormuş işte! Kadın saçının dörtte biri gözüküyorsa, namaz bozulmazmış...

İmam-ı Azam'ın fıkıh ekolleri içinde en "liberal" içtihatları geliştirdiğini hukuk tarihinde hem Batılı Prof. A. Udovich, hem bizde Prof. Halil İnalcık gibi bilginler yazmıştır.

Ama konumuz hukuk tarihi midir?! Konumuz yükseköğretimde öğrenim hakkının sınırlarının ne olacağı meselesi değil miydi?!

Baykal fetva nakletti diye, yahut Kuran müfessirliğine soyunan Özdemir İnce Kuran'da tesettürün olmadığını yazıyor diye, tesettüre inanmış olanlar bundan vaz mı geçecek? Aynı şekilde, başı açık kadınlar, Kuran'da tesettür var diye başlarını mı kapatacak?

Sosyolojik faktörler yok! Toplumsal olaylar fetvalar savaşı sanki!



İnancın özü

Tarihte şeyhülislam fetvaları önemli rol oynamıştır. Bugün geriye baktığımızda iyi bulduklarımız vardır, matbaayı, diğer Osmanlı modernleşmesi adımlarını destekleyenler gibi... Kötü bulduklarımız vardır, inanç farklarını, farklı yorumları tekfir edenler gibi...

Tarihte fetva 'resmi' ve din bilimleri anlamında 'akademik' nitelikli kanaat beyanlarıdır. Buna karşılık, dini inanış özünde sübjektif ve derunidir. Bu sebeptendir ki, geniş halk kesimleri kılı kırk yaran fetvalara aldırmamış, kendi deruni (içsel) inanış biçimleriyle yaşamışlardır.

Tesettür konusu da nihayet 'deruni' bir inanış meselesidir. Böyle inananlara, Diyanet İşleri Başkanı bile "Tesettür yok" dese inandırıcı olamaz; "Söylettiler" diye karşılanır.

Tesettüre karşıysanız bunun Kuran'da yer alması sizi etkilemez; ya yok diye yorumlarsınız veya "O çağa göre öyleydi" diye yorumlarsınız.

Dini inanış özünde sübjektif ve deruni bir hissediş olduğu için, güven faktörü çok önemlidir. Tarihte kimileri müftünün, kimileri Mevlevi veya Bektaşi şeyhinin sözlerine güvenmiştir.

Baykal'ın veya Özdemir İnce'nin sözleri kimseyi başını açmaya ikna edemeyeceği gibi, Diyanet'in tesettüre dair yayınları da başı açık kimseyi örtmeye ikna edemez.



Bilimsel metot

Elbette bu şekilde akademik ve entelektüel tartışmalar yapılabilir ama siyasette, hele de hak ve özgürlüklerin içeriği belirlenirken, başvurulacak tek ölçü, çağdaş liberal demokrasidir.

Yasağı, elinizde varsa bilimsel araştırmalarla savunun, ama 'laik fetvacılık' mutlak yanlıştır.

Liberal demokraside bireyler dindar olur, dini istediği gibi anlar, ateist olur, istediği gibi yaşarlar. Siyaset inanışlara, felsefi tercihlere karışamaz, hayat tarzlarına karışamaz.

Üniversite ve başörtüsü tartışmasında meselenin özü şudur: Bunca baskı ve aşağılamalara rağmen boyun eğmeyecek kadar güçlü "inanç"a sahip olan bu kızlar, inanç değil deney, gözlem ve sınama alanı olan "bilim"i anlayabilirler mi?

Bu noktada ben bilimsel bir metot öneriyorum: "Deneyelim!"

Anlamazlarsa sınıfta kalırlar zaten! Ama anlayan ve başarılı olanlara bilim öğretmiş oluruz!

Dini veya laik fetvaları herkes kendi cebinde tutsun; çağdaş siyaset, pratik ve özgürlükçü çözümlerle "bilim"in kapılarını herkese açmalı.

Ziyaret -> Toplam : 125,04 M - Bugn : 61149

ulkucudunya@ulkucudunya.com