MİT’e de yazık!
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Sonuçta bir millî kuruluş, bu ülkenin ve dolayısıyla hepimizin güvenliğine katkıda bulunmakla görevli.
İtibarının yerlerde sürünmesi, AK Parti'nin merkez teşkilatının bir birimi gibi görülmesi bu ülkeye zarar. Galiba bugün devlet kurumları arasında her türlü olumsuz ve güvensiz niteleme MİT için yapılıyor. Tek bir kişiye hizmet eden, hukuk-kanun tanımayan, herkesin can ve mal güvenliğine yönelik açık tehdit oluşturan karanlık bir örgüt. Üstelik tarihteki benzerlerinden farklı olarak üstlendiği her işi ağzına-yüzüne bulaştıran beceriksiz bir gizli servis. Yazık ki, ne yazık!
Devlet gücü bir işi uhdesine aldığı ve tekel oluşturduğu zaman, bu gücü kullananların sorumluluktan kaçacak yeri kalmaz. Siyasî sonuçlar istihsal etmek için Cumhurbaşkanı'nın kızına, suikast mı planlanmış? Lafı evirip çevirmenin, sağa sola sündürmenin hiç alemi yok. Sadece iki ihtimal var. Ya böyle bir olayı delilleri ve failleri ile paketleyip yargıya intikal ettiremeyen beceriksiz bir haberalma örgütünüz var; ya da bu iddianın kendisi siyasî sonuç elde etmek için masabaşında üretilmiş bir tezgâh. Birinci ihtimal varit ise sorumlu devleti yönetenlerdir, yine de bu teşkilatı hemen kapatmanız ve başınızın çaresine başka kurumlarla bakmanız lâzım. İkinci ihtimal ise yine içinde iki ihtimal barındırıyor. MİT, ya bu tezgahı bulup çıkartamayacak kadar beceriksiz ya da bu tezgah yani iddia doğrudan kendisinin eseri. Gördüğünüz gibi beceriksizlikle sahtekarlık arasına sıkışmış bir gizli servisiniz bulunuyor. Hangisi memleket ve devlet için daha az zararlı?
MİT'in, asıl görevi haberleri toplayıp işlemek ve böylece millî çıkarlarımızı korumaktır. Bünyesindeki altı daireden biri "istihbarata karşı koyma" diğeri de "teknik istihbarat başkanlığı" ve bu dairelerin aslî görevi, devletin kendi iç haberleşmesinin güvenliğini sağlamak. Dışişleri Bakanlığı'ndaki olay dahil, hükümet mensuplarının haberleşmesi dinleniyorsa yine iki ihtimal var. Ya bu Teşkilat işini adam gibi yapmıyor; ya da devlet büyükleri yalan söylüyor. Şu "Baykal kaseti" olayını bu gözle değerlendirin. MİT, doğrudan aslî görev alanına giren bu olayda faili bulamıyorsa, bütçeden aldığı paranın tek kuruşunu hak etmiyor demektir ya da aldığı emirle bu işi doğrudan kendisi yapmıştır. Devletin gizli bilgileri, siyasetçilerin yatak odaları ortalığa dökülüp saçılırken, devlet büyükleri ve yakınları güya tehdit edilirken gizli servisinizin "senin neden haberin olmadı?" sorusuna cevaben önünüze koyabileceği hiçbir mazeret olamaz. Ya bulup meseleyi aydınlatacak ya da bu işlerin sorumlusu olarak hesap verecek. Üçüncü bir şık mevcut değil.
MİT, yıprandı hem de çok yıprandı. Erdoğan'ın "Opriçnina"sı gibi karanlık ve kötü bir izlenim bıraktı. Aşırı derecede politize oldu, ön plana çıkartıldı, tartışmaların içine çekildi, aslî görevi olmayan işlerin altında ezildi. "Adana ve MİT TIR'ları" olayına iddiaların ötesinde neden bir "beceriksizlik numunesi" olarak bakmıyoruz? Bir aracın kendi ülkesinde intikal güvenliğini sağlayamayan bir gizli servise, dünyanın hangi ülkesinde rastlanır? Uludere faciası, sesi soluğu çıkmayan MİT'in üzerinde kaldı. Serap'ın yanarak ölümünde MİT'in payını araştırarak mı, yoksa molotof üzerinden iç güvenlik paketini çıkartarak mı daha güvende oluruz? Çözüm sürecini haberalma örgütünüzün yürütmesi, uğraştığı soruna ve ülkeye ne kazandırdı? Siyasî sorumluluk bürokrasiye devredilince, işlerin sağlıklı şekilde yürümesi nasıl mümkün olabilir?
Kılıçdaroğlu "Sümeyye'ye suikast" senaryolarının kaynağı olarak Hükümet'i ve MİT'i gösterdi. Bir cümlelik yalanlama ile MİT bu işin altından kalkamaz. Bende çok daha sağlam ve ikna edici bir delil var: Vizyona giren K.O.Z filmi ve benzer hikâyeleri konu alan diziler, berbat senaryoları yüzünden bir türlü tutmuyor. Demek ki bu kadar amatörce ve siyasî manipülasyon yüklü mesajlar içeren senaryolar hep aynı merkez tarafından üretiliyor.
Sonuçta olan MİT'e oluyor. Gerçekten yazık değil mi?