İç Güvenlik Paketi “Pirus Zaferi” olacaktır!
Erhan Başyurt 01 Ocak 1970
İç Güvenlik Paketi, toplumun her kesiminden gelen tepkilere rağmen Meclis gündemine getirildi.
Meclis’te önceki gece yapılan görüşmelerde, AK Parti milletvekilleri muhalefetten 5 milletvekilini yaraladı.
Paketin bundan sonra nasıl uygulanacağını Meclis’teki bu tavır aslında ortaya koyuyor.
Meselenin molotoflu eylemler ya da bonzai olmadığı, 31 maddelik pakette sadece iki maddeyi oluşturan bu hususların, geneli perdelemek için konulduğu apaçık ortada.
Paket hayata geçerse, yargıya ait bazı yetkiler valilere ve polis amirlerine devrediliyor.
Sıkıyönetim uygulaması gibi
Savcılık kararı olmadan, polis “makul şüphe” halinde ev, işyeri ve arabada arama yapma, 48 saatliğine gözaltına alma ve el koyma tedbirine başvurabilecek.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri de aynı kapsama alınıyor.
Böylece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin temel insan hakkı olarak tanıdığı şiddet içermeyen her türlü protestonun da önü kesilmeye çalışılıyor.
Polis ve güvenlik güçlerinin olaylara müdahale için silah kullanması kolaylaştırılıyor.
Olağanüstü hal ve sıkıyönetim uygulamalarında olduğu gibi, tüm yetkiler valilerde toplanıyor.
Jandarma ve Sahil Güvenlik’e ait bazı yetkiler de valilere devrediliyor.
Polis ve jandarma atamaları tamamen sivilleştiriliyor, yargı kararı olmadan disiplin cezası ve sürgün kararı verme hakkı valilere ve amirlerine devrediliyor.
Her kesimden tepki yağıyor
Suriyeli mültecilere “kimlik belgesi” veriliyor.
Suriyeli mültecilere oy hakkı verilip verilmeyeceği ise henüz net değil.
Tüm muhalefet partileri, barolar, sivil toplum örgütleri pakete karşı çıkıyor.
Ancak seçim barajı nedeniyle aldığı oy oranının çok üzerinde temsil edilen iktidar partisi, tüm bu eleştirileri kulak arkası ediyor ve Meclis çoğunluğu ile paketi hayata geçirmekte ısrarlı.
Düzenlemenin, Anayasa’nın en az 15 maddesine aykırı olduğunu hukukçular ortaya koydu.
Geçmişte AK Parti’nin hazırladığı kanunlara katkı sağlayan ceza hukuku uzmanı Prof. Dr. Adem Sözüer de iktidarı uyarıyor:
“Savcı ve hâkimin yetkisini, jandarma astsubayı, komisere verirseniz, gözaltında kayıplara, işkenceli günlere geri dönersiniz. Güvenlik Paketi, DGM’li döneme dönüştür ve bu hükümetin reformlarının imhasıdır…”
İktidarın 12 Eylül darbe dönemlerine benzeyen güvenlik politikalarına bu derece dönüşü şaşırtıcı…
Çözüm sürecinde ciddi bir tıkanma ve iktidarın sosyal muhalefete ilişkin çok ciddi kaygıları olduğunu gösteriyor.
Bunlar iyiye alamet değil
Ancak yakın zamanda polisin “makul şüphe” ile vatandaşa kelepçe takarak ölümüne neden olması, gösterilere müdahale ederken birçok vatandaşımızın hayatını kaybetmesi dikkate alındığında, verilen genişletilmiş yetkiler çok daha ağır olayların habercisi.
İktidarın yargıyı mefluç eden düzenlemelerin ardından, güvenlik bürokrasisinin keyfi uygulamalarının önünü açması Türkiye için iyiye alamet değil.
Türkiye’nin ileri demokratik uygulamalardan daha fazla uzaklaşması, Suriye ve Mısır gibi kapalı otoriter rejimlere yakınlaşması söz konusu…
“Parti devleti”, “polis devleti”, “muhaberat devleti” kaygılarını gidermek yerine, daha da onlara yakınlaştıran düzenlemeleri toplumsal muhalefete rağmen Meclis çoğunluğuna dayanarak çıkarmak, AK Parti için olsa olsa kaybetmeye mahkûm geçici bir “Pirus Zaferi” olacaktır.