Dönemeç
Mahir KAYNAK 19 Şubat 2008
İnsanlar ideolojik ya da inançla ilgili konularda tartışırken arka planda oluşan siyasi gelişmeleri göz ardı ederler. Oysa gerçek mücadele bu siyasi sonuçlar için yapılır ama, çoğu zaman, çatışan taraflar hangi siyasi hedeflere ulaşılmak istendiğini bilmezler. Şu anda kıyafet üzerine yapılan tartışmalar kadınların başını değil asıl kavgayı ve onun hedeflerini örtüyor.
Bir problem iki türlü çözülür: Ya karşı tarafla müzakere edilir ve bir uzlaşmaya varılır ya da taraflardan biri diğerini mağlup ederek istediğini kabul ettirir. Uzlaşma gerçek bir çözümdür, galibiyet yenen tarafın üstünlüğü süresince geçerli bir çözüm anlamını taşır. Kimin galip geldiği ise ancak mücadele sona erdiğinde anlaşılır.
Bir çatışmada fitili kimin ateşlediği önemlidir. Baş örtüsü tartışmasında ilk işareti veren MHP olmuştur. Bu gibi durumlarda inisiyatif kullananın bugünkü tavrı kadar geçmişteki eylemleri de değerlendirilmeli ve onun hedefinin ne olduğu kestirilmelidir. 2002 erken seçimleri aynı partinin inisiyatifi ile gerçekleşmiş ve en uygunsuz zamanda yapıldığı için iktidarı oluşturan tüm partilerin hezimetiyle sonuçlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve yapılan anayasa değişikliklerinin referanduma sunulduğu süreçte oynadığı rolle bu süreci beklenenin dışına taşımıştır.
Baş örtüsü yasağının toplumun neredeyse tüm kesimlerince olumsuz karşılandığı ve bir tarafın kazançlı sayılmayacağı bir çözümün tepki doğurmayacağı bir ortamda konuyu bir kamplaşmaya dönüştürmenin doğru yanı yoktur. Böyle durumlarda halk taraflardan birini seçmek zorunda bırakılırsa sorun tartışılan konu olmaktan çıkar tercih siyasi kriterlere göre yapılır. Mesela baş örtüsüne karşı olmayan bir kişi, iktidara karşıt ise, safını buna göre belirler. Bu nedenle, aksi iddialara rağmen, baş örtüsü bir simgeye dönüşmüştür ve toplum taraftarlarıyla karşıtları olarak bölünmüştür.
Siyasi analiz yapan bir kişi için böyle dönemler son derece zorludur. Çünkü herkes kendi tarafını destekleyen sonuçlar bekler. Oysa bugün hangi tarafın haklı olduğunu aramaktan daha anlamsız bir tavır olamaz. Doğru tavır nereye sürükleniyoruz sorusuna cevap aramak olmalıydı.
Benim olaya yaklaşımım şöyle: Ortadoğu'da önümüzdeki aşama nedir? Suriye için ne düşünülmektedir ve bu çatışmanın tarafları kimlerdir? Hizbullah liderinin öldürülmesi ve Lübnan'daki cepheleşme nasıl yorumlanabilir? Önümüzdeki dönemde taraflar mezhep farklılıklarına göre mi yoksa soy temelinde mi belirlenecektir? Bugünkü süreç İran'ın bölgedeki etkinliğini sınırlamak amacı mı taşımaktadır?
ABD seçimlerinde kimin kazanması planlanmaktadır ve bu sonuç bölgemizde zamanlama ve uygulamalar açısından ne ifade etmektedir? ABD bölgede kiminle ittifak içinde olacaktır? Bu sorunun şöyle anlaşılması gerekir? İngiltere mi Türkiye mi? İngiltere Türkiye'yi bir alternatif olmaktan çıkarıp ABD'ni kendine mecbur etmek mi istemektedir?
Öküz altında buzağı aradığım söylenip bunların baş örtüsü ile ne ilgisi olduğu sorulacaktır. Sizi iyice kızdırmak için bir cümle daha söyleyeceğim. Eğer Türkiye istikrarsız hale gelirse ABD'de demokratlar, içeride bir uzlaşma sağlanırsa Cumhuriyetçiler iktidara gelir.