Müslümanları unutmayın
Soner Yalçın 01 Ocak 1970
Tespit: Anti- kapitalist devrimci Müslümanlar hareketinden Mehmet Lütfi Özdemir “Rıza Şehri” adlı romanını 2013 yılında yayınladı. Romanda; İstanbul’da taksicilik yapan Ali, bankadan aldığı krediyi ödeyemeyince tek varlığı olan evini kaybeder ve bunun sonucu intihar eder. Sonra gözlerini çölde açar ve buradaki yeşillikler içindeki Daru’s-Selam adlı şehre gider. Bu şehirde para geçmiyordur; özel mülkiyet-sınıflar-sömürü yoktur; herkes dayanışmacıdır-yardımseverdir ve herkes işini Allah rızası/toplum için yapıyordur…
Daru’s Selam; Barış Yurdu‘dur ve kaynağı Kur’an‘dır. “Biz ezilenleri yeryüzünde önder kılmak istiyoruz.” ( Kasas/5)
Samimi Müslümanların talebi, “dünyevi cennet” kurmaktır.
Peki…
Bugün “Bizim Mahalle” ittifaktan bahsediyor; ve ittifaklar kuruluyor. Ne güzel; milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler bir araya geldi/geliyor/gelecek…
Ya Müslümanlar? Unuttunuz mu?
Hedefi daraltıp, cepheyi genişletmek gerekmiyor mu?
100 yıldır milliyetçiler, Müslümanlar hep iç içe oldu. Peki, Müslümanlar ile sosyalistler arasına neden zamanla aşılması güç duvarlar örüldü?
Sormak isterim:
“Peygamberden sonra İslam, sağcılığa doğru kaymaya başladı” diyen “Hodaperestan-i Sosyalist” (Allahperest Sosyalist) Ali Şeriati‘yi benimsemeyen sosyalist olabilir mi?
Nurettin Topçu’suz, Cemil Meriç’siz, Melami Şeyhi Mecdi Tolun’suz, II.Abdülhamit’in süt kardeşi Nuri Bey’siz bir sosyalist hareket olur mu?
Sezai Karakoç, Zeki Kılıçaslan, İhsan Eliaçık, Nuray Mert, Eren Erdem, Hidayet Şefkatli Tuksal vd. yok sayılabilir mi?
Üsküdar’daki İstanbul Düşünce Evi’nin ya da Soğuk Savaş’ın ürünü Komünizmle Mücadele Derneği mirasını reddetmek için kurulan Kapitalizmle Mücadele Derneği‘nin kapısı çalınmadan ittifaktan bahsedilebilir mi?
Lüks otel iftarlarının alternatifi olan Yeryüzü Sofraları’na oturmadan birlikte mücadeleden bahsedilebilir mi?
Yönümüz aynıdır; “mahallelerimiz” değişiktir sadece. O halde…
Adacıklara hapsolmayalım; Müslümansız mazlumlar ittifakı kurulamaz.
İslam saraya hapsedildi
Tespit: Suriyeli Mustafa Sıbai’nin “İslam Sosyalizmi” kitabını 1969 yılında çeviren bir yayınevi, sosyalizme tepkisi nedeniyle kitabın belli bölümlerini çıkararak- sansürleyerek yayınladı!
İşte tüm mesele budur…
Tüm mesele; Müslümanları tek taraflı bir propagandaya/manüplatif okumayamaruz bırakmaktır.
Dinciliğin doğması yeni değildir.
Dincilik, devrimi geri çevirme hareketidir…
Dincilik, İslam öncesi Arap/Bedevi cahiliye dönemine dönmektir…
Yani dincilik, putçu, tefeci, kölecilerin iktidarı tekrar ele geçirmesidir…
Hz. Muhammed tehlikenin farkındaydı.
Tehlike, bedevi kültürüydü.
Kur’an, Bedevileri sert biçimde eleştirir:
“Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha ileri ve Allah’ın peygamberine indirdiği hükümlerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındır.” (Tevbe/97)
“Bedevilerden geri kalanlar sana, ‘Bizleri mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu, bizi bağışla’ der. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlar.” (Fetih/11)
“Bedevilerden öylesi vardır ki (Allah yolunda) harcayacağını angarya sayar.”(Tevbe/98)
İslam’ın ilk yıllarında kendini “zekat vermemek” gibi karşı çıkışlarla gösteren“Bedevizm”; Hz. Muhammed’ten sonra kendi hayat biçimini İslam’a dayattı. Siyasi sahtekarlıklarla Hz. Muhammed gibi “ölüler konuşturulmaya” başladı. “Hadis enflasyonu” yaşandı ve iktidarın bedenine göre İslam’a “yeni elbise” giydirildi!“Sünnet” adı altında Bedevilerin adetleri İslam’a dolduruldu! (Bugün Türkiye’de de; boş- gereksiz konuşan “Haşviyye”, İslam’ın temsilcisi olarak gösteriliyor!)
Ve sonuçta Emeviler İslam’ı, “saltanat teolojisine” dönüştürdü.
Abbasiler döneminde akılcılık bir dönem etkisini gösterse de zamanla “hadisci demooglar” tarafından Bedevi akılsızlığı yeniden iktidara oturtuldu.Uzatmayayım…
Dincilik, İslam’ı bayağılaştırmaktır…
Dincilik, sürüleşmektir…
Bugün Bedevilik, Selefilik adı altında yine gündemdedir.
Bugün Bedevilik, Kaçak Saray’da oturmaktadır.
Bugün ittifakın görevi; günlük siyasetin kurtarıcısı haline getirilen İslam’ı,Bedevilerin/Selefilerin elinden çekip kurtarmaktır.
Yemeği kaşıkla yiyen kafir
Tespit: Müslüman sosyalist Ali Şeriati diyor ki:
“Onların hak yolunda olduklarına dair kendilerince ayet ve hadislerden bin bir türlü delilleri vardır. Ancak tüm bu delillere yakın ve güvene karşın geri kalmışlık tüm görkemiyle karşımızda durmaktadır. Sonuçtaysa kendilerine karşı bir kuşkuları, bir şeyler yapma, kendilerini değiştirme, kusur ve hastalığın nerede olduğuna bakma çabaları yoktur. Bu yüzden, ineğe tapan, Allah’a tapandan ileri geçer; Allah’a inanın ise haberi olmaz.”
Cahiliye artığı Bedeviler bu sözlere kuşkusuz yanıt vermedi, ama ne yaptılar biliyor musunuz; “Kravat takan; yemeği kaşıkla yiyen kafir birinin sözü dinlenmez!”
Ve tabii ki Ali Şeriati’yi hapse attılar.
Şaşırmamak gerekir; dünyanın her yanında İslam, bu anlayış sonucu devlet katına hapsedildi. Bu gericiler, Müslümanlığı Allah’a değil iktidarlara/egemenlere biat eder hale getirdi.
Tevhid dini, şirk dinine dönüştürüldü.
Ama buna yenik düşmeyenler de oldu. Örneğin…
Dün; “İttihad- ı İslam” diyen Namık Kemal gibi Jön Türkler de vardı.
Dün; Saltanatın gölgesindeki gelenekçi Müslümanlara karşı çıkıp Kurtuluş Savaşı için Anadolu yollarına düşeni Mehmet Akif gibi aydın Müslümanlar da vardı.
Bugün de milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler ve “adil düzen” savunucusu Müslümanların katılacağı -Sultan Galiyev’in yaptığı gibi- yeni bir “Doğu Halkları” ittifakına ihtiyaç vardır.
Zalim Muaviye’nin sömürü ve lüks düşkünü yönetimine isyan ettiği için Rebeze Çölü’ne sürülen Sahabe Ebuzer Gifari’nin yoludur bu ittifakın yolu…
Zorba Kaçak Saray oligarşisini yıkıp “Kerim Devleti” inşa etmek isteyenlerin yoludur bu…