« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Şub

2015

Çıkmaz sokak

Mehmet Kamış 01 Ocak 1970

Bir kez daha dillendirmiş olalım; bugün ülkemizde yaşadığımız şey, Türkiye’nin rotasının nereye döndüğü tartışmasıdır. Ülke, Batı’ya mı Doğu’ya mı doğru yol alacak?

Yönler sizi sakın şaşırtmasın. Doğu demek İslamî, Batı demek gayri İslamî demek değil. Belki tam tersidir. Bu nedenle kanaat-i acizanem Türkiye’nin rotası Doğu değil Batı’dır. Şark’ın kişi merkezli ilkesiz, despot ve ne pahasına olursa olsun iktidarı devam ettirmeye dayanan anlayışının İslamî olduğunu söylemek asla mümkün değil. İslamî olan hukuk ve adalet üzerine olmaktır.

Batı, İslam dünyasında hep içki ve eğlence üzerinden tanımlandı. Batı demek açık-saçıklık demekti. Bütün Batı’yı bu çerçevede tanımlayıp, yorumladık ve bir yere mahkûm ettik. Oysa Batı yönetim tarzı, İslam’ın çok önemsediği kamu yönetiminde şeffaflık ve adalet konusunda çok büyük mesafeler almış durumdaydı. Hukuk merkezli, adil yönetim konusunda da Şark’tan çok ileride olduğunu söylemek hiç de yanlış olmazdı.

Hz. Peygamber (sas) ve daha sonra gelen 4 halife dönemindeki devlet yönetim anlayışını, kamu malına karşı gösterilen tutumu bugün Şark ülkelerinin neredeyse hiçbirinde görmek mümkün değil. Batı bu anlamda da daha İslamî bir anlayışla yönetiliyor. Devlet idaresinde suiistimali olan, adı yolsuzluk ve rüşvet ile anılan hiçbir yönetici görevinde kalmıyor, kalamıyor. Herhangi bir baskı olmasa bile gerektiğinde aklanmak için kendileri istifa etme yolunu tercih ediyorlar. Batı hükümetlerinde yöneticiler ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma ve bunun için bütün ilkeleri askıya alma derdine düşmüyor. Yönetim erkini kişisel çıkarları için kullananlar, kendiliğinden istifa etmezse bu kez hukuk toplum adına devreye giriyor.

AKP hükümeti ve anlayışı hâlâ olayları ilkeler üzerinden değil de iktidar olma üzerinden açıklamayı tercih ediyor. 17 Aralık’ın ilkeler kısmını ya da bunun dinde ve hukuktaki yerini konuşmak yerine kendilerine darbe yapılmak istendiği iddiasını ortaya atıyorlar. Bu yolla yolsuzluk suçlamasını izah etmeye çalışıyorlar. Bir an için bunun doğru olduğunu düşünsek bile yapılması gereken şey, bu değil. Mesela Hz. Peygamber (sas) döneminde meydana gelen ‘İfk’ hadisesini hatırlayalım. Hz. Peygamber(sas) Aişe validemize iftira atanlara karşı yeri göğü inletip onlara şiddetli bir tepki göstermemiş, olayın aydınlanmasını beklemişti. 17-25 Aralık’ta diyelim ki size darbe girişiminde bulunuldu. Sizin yapmanız gereken şey; hukukun adil bir şekilde görevini yerine getirmesini beklemek, olayın aydınlatılmasını sağlamaktı. Müslümanca olan, bir Müslüman’ın göstermesi gereken davranış biçimi buydu. Ama tam tersi yapıldı.

Bu tavır; özden çok şekille ilgilenen, içselleştirilmemiş sadece semboller üzerinden kurgulanan siyasî İslamcılığın da tepe taklak yere çakılması sonucunu doğurdu. Temeli bulunmayan derme çatma bir baraka bir küçük rüzgârda yerle bir oldu. Miting meydanlarında ya da kürsülerde slogan şeklinde söylenen sözlerin pratik hayatta hiçbir karşılığının olmadığını gördük böylece.

Siyaseten dinî figürleri ağzından hiç düşürmeyen bir iktidar döneminde, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları Cumhuriyet tarihinde görülmemiş biçimde arttı. Aynı şekilde İslam’ın ruhuyla asla bağdaşmayan, kendinden olmayana karşı zulüm, ilkesizlik, kişi haklarının ve mallarının gaspı da zirveye çıktı.

Yaşadıklarımıza bakarak bugün iyice anlıyoruz ki, meğer AKP’nin bize yutturmaya çalıştığı şey, İslam’la alakası olmayan Şark’ın zalim Baas rejimiymiş.

Ziyaret -> Toplam : 125,21 M - Bugn : 94793

ulkucudunya@ulkucudunya.com