« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Şub

2015

İktidar uzatmaları oynuyor

Lale Kemal 01 Ocak 1970

Kürt sorununun silahsız çözümü sürecinde iktidarın bugüne kadar attığı adımlara baktığımızda dağ fare doğurdu demek mümkün.

Kısaca atılan adımlarla neler olmuş bakalım; Kürtler ana dillerini artık serbestçe kullanabiliyor, sokaklarda ve evlerinde Kürtçe şarkı söyledikleri için polisçe derdest edilmiyorlar ve kimi üniversitelerde Kürtçe kürsüler kuruldu vs. Açılım diye sunulan bu adımların hepsi aslında devletin, Kürt vatandaşları mahrum ettiği en doğal hakları.

Ama hâlâ, Kürtlere dair çekilen bir film, mantar gibi biten çok sayıda televizyon kanalında gösterilmediği için filmi çekilecek.

İktidarın, TSK’nın içine sinmese de en azından ilk başlarda engel çıkartmadığı Kürt sorununa silahsız çözüm sürecini başlatmış olması kendi başına tarihsel bir adımdı. Bu politikayı, ilk çıkış noktasında küçümsemek, sert tepki vermek aslında tüm Türkiye’yi esir alan istikrarsızlığa toplumu mahkûm etmek anlamına da geliyordu. Kabul etmek gerekir ki CHP’nin çözüm yanlısı kanadı, bu sürecin sağlıklı işlemesi adına yapıcı eleştiriler getirdiler.

2013 Nevruz’unda PKK lideri Öcalan’ın ilan ettiği ateşkes yani silahların susması süreci, kimi ufak tefek çatışmalara rağmen devam etti. Bu arada, Kürtlerin, Suriye’de özerklik ilan etmiş olmaları, Kuzey Irak Kürtlerinin, kendi anayasalarının da öngördüğü üzere Kürdistan Bölgesel Hükümeti olarak varlıklarını pekiştiriyor olmaları gibi Kürt ulusal bilincini güçlendiren gelişmeler de yaşanagelmekte. İktidarın, Suriye Kobani’de, IŞİD’e karşı Kürt gruplara en nihayetinde ABD’nin ısrarlı talepleri ile gecikmiş yardım göndermiş olması, aslında Ankara’nın, ülkedeki Kürt sorununu çözmek için gerekli cesur adımları atmada isteksiz olduğunun da bir kanıtı olarak ortaya çıktı.

Cesur adımlardan kastımız, zaten devletin istihbarat örgütünün lideri ile görüşmekte olduğu PKK ile çözüm için müzakere sürecine geçilmesi örneğin. Bu müzakere süreci, Öcalan’ın evde göz hapsine alınmasından bazı PKK’lıların siyasete girmesine, en önemlisi de Anayasa’nın kökten değiştirilmesi, olmuyorsa Kürtleri eşit vatandaş statüsüne getirecek düzenlemelerin yapılmasını kapsıyor.

İktidar, yandaş medyayı, ‘yok PKK silahları bırakacak’, ‘yok müzakerelere başlanacak’, gibisinden üfleme bilgilerle dolduruşa getire dursun. İşin aslı öyle değil. Sorunun çözümündeki isteksizlik, her geçen gün PKK’nın talep çıtasını yükseltmesi için zemin hazırlıyor. Çoktandır örgüt bölgede zaten adeta fiilî bir özerk güç gibi hareket ediyor, gelen haberler bu yönde.

İktidarın, yukarıda değindiğim, zaten Kürtlerin doğal hakkı olan kimi yasakları kaldırmış olmasını, toplum ekseriyetinde de kabul gören lütuf gibi sunmaktan öteye gitmeyen politikaları, sorunun çözümünü çoktandır tıkadı.

Bu tıkanmayı kemikleştiren ana faktör ise, iktidarın, demokratik ilkelerden önemli ölçüde uzaklaşırken Kürt, Türk muhalif kesim üzerinde despotik uygulamalara ağırlık veriyor olması.

Oysaki Kürt sorununu, ülke genelinde demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ile çözmek mümkün.

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, geçenlerde çıktığı bir televizyon programında, çözümü toplumsal dinamiklerin dayattığına vurgu yaparken, “Süreç muhalefete de görev veriyor. Toplumsal dinamikler, hak taleplerinin karşılanıp karşılanmaması meselesi, demokrasi ile eşit vatandaşlık verilmesi gibi unsurlarla bağlantılı. Hükümetin Türkiye’ye özgü ‘demokrasi modeli,’ maalesef bu meseleyi çözemez.” diye de ekliyordu.

İktidarın, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözme mantığı, Kürtlere, siyasi haklardan ziyade sosyal ve kültürel hakların verilmesi yani doğasında olan bu hakların lütfedilmesi mantığına dayanıyor. Bu politika, sürecin çökmesi anlamına geliyor. İktidar, seçimlere kadar zaman kazanmak için uzatmaları oynuyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 87742

ulkucudunya@ulkucudunya.com