Erdoğan'ın 'sır küpüm' dediği Hakan Fidan'ın MİT karnesi
SAMET ALTINTAŞ 01 Ocak 1970
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Sır küpüm’ dediği MİT eski müsteşarı Hakan Fidan, AKP’den milletvekili aday adayı oldu. Bir dönemin ‘kara kutusu’ MİT’ten ayrıldı ama görünen o ki, müsteşarlığı zamanında yaşananlar uzun süre tartışılmaya devam edecek.
7 Şubat 2012’de yaşanan ‘MİT krizinde’ dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuşmuştu: “MİT olayındaki gelişmelerde sessiz kalmak mümkün değil. Benim malum nekahet dönemime rastlayan bir süreçti. Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti devletinin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü. İmralı’ya da gönderen benim. Oslo’ya da gönderen benim.” İşte Erdoğan’ın o sır küpü bugün AKP’den milletvekili olmak için görevini bıraktı. Resmî açıklamalara bakılırsa Erdoğan bu durumdan oldukça rahatsız. Bunun nedeni MİT’in başına başka bir ‘sır küpü’ bulma zorunluluğu olabilir. Şu bir gerçek ki Türkiye’nin Milli İstihbarat Teşkilatı, Fidan dönemindeki kadar siyasal bir yapıya bürünmedi. Önceki yıllarda kurumun başına gelen isimler hiç bu kadar siyasetin içinde olmadı, muhalefet partilerince eleştirilmedi. Öyle ki MHP ve CHP, MİT’in kendi partilerine operasyon yaptığını bile iddia etti. Onlara göre MİT, AKP’nin bir teşkilatı gibi çalıştı. Peki, Fidan iktidarın sınırsız desteğini alan biri olarak başarılı mıydı? Kimilerine göre sorunun cevabı evet. Ancak onun dönemini başarısız bulanlar da az değil. MİT’te yaptığı değişimi herkes yazdı. Peki neleri yapamadı ve hangi olaylarda eleştirildi?
Oslo görüşmelerini sızdıran bulunamadı
Ne zaman başlayıp ne zaman bittiği net bilinmese de 2009’da MİT ile terör örgütü PKK arasında Norveç’in başkenti Oslo’da görüşmeler yapıldı. Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarında, ‘Sayın Öcalan’ hitabı epeyce gündem olmuştu. Bu müzakere sürecinin PKK’ya yaradığı, Türkiye’nin bir terör örgütünü hukuken tanıdığı yazıldı, çizildi. MİT’in taraf olduğu görüşme aradan geçen süreye rağmen kimin sızdırdığını ortaya çıkaramadı.
Uludere’deki yanlış istihbarat
28 Aralık 2011 akşamı, Türkiye gündemine bir haber düştü: Türk Hava Kuvvetleri’nin F-16 uçaklarıyla Şırnak’ın Uludere ilçesini bombalaması sonucu 34 Kürt vatandaşımız hayatını kaybetti. Operasyonda yaşamını yitirenlerin Irak’tan Türkiye’ye kaçak mazot ve sigara getirdiği bilgisi paylaşıldı. Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Millet ve Adalet Partisi Genel Başkanı sıfatıyla düzenlediği basın toplantısında şu ifadeleri kullanmıştı: “Roboski katliamında üst düzey bir MİT görevlisi TSK’ya ısrarla ‘PKK’lı Bahoz Erdal sınırı geçiyor’ diye bilgi verdiğini söylemişti.” MİT’in yanlış istihbaratta ısrarı, 34 canın kaybına neden olmuştu.
Reyhanlı hâlâ meçhul
11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iki ayrı bombalı terör saldırısı düzenlendi. Saldırıda 54 vatandaşımız vefat ederken, 146 kişi de yaralandı. MİT’in saldırıdan 23 gün önce Suriye’nin Rakka şehrinde üç otomobile bomba yüklendiği ve şüphelilerin Türkiye’ye saldırı planladığı bilgisine ulaştığı ancak bunu Emniyet ve Jandarma’ya patlamadan sadece 18 saat önce bildirdiği ortaya çıktı. Faillerin görüşmeleri MİT tarafından tespit edilmesine rağmen gerekli önlemler alınmadı ve güvenlik birimlerine zamanında bilgilendirmede bulunulmadı. Yine Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen patlamada yaşanan ihmaller sonucu 13 vatandaşımızın ölüm haberi ‘Türkiye’nin istihbaratı ne işe yarar?’ tartışmalarını beraberinde getirmişti.
MİT TIR’larının durdurulması
1 Ocak 2014’te Adana ve Hatay’da MİT’e ait TIR’lar, Suriye’deki terör örgütlerine silah taşıdığı için durduruldu. MİT’in El-Kaide ve IŞİD’e silah ve mühimmat taşıdığı iddia edilmiş, yine CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, tutanak bilgilerini sunarak, “Birinci TIR’da birinci sandığı açmışlar 25-30 adet füze ve roket. 15 sandıkta yaklaşık 300’e yakın 450’ye yakın bomba atar mühimmat. İkinci sandıkta 20-25 adet füze roket.” diye konuşmuştu. Yani MİT kendi TIR’larının bile güvenliğini sağlayamadı ve deşifre olmasını engelleyemedi.
Nijerya’ya silah taşıma iddiası
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Mustafa Varank ile Türk Hava Yolları Kurumu Özel Kalem Müdürü Mehmet Karakaş arasında geçtiği iddia edilen ses kaydında ‘şok’ diyaloglar vardı. Buna göre MİT, THY aracılığıyla Nijerya’daki terör örgütü Boko Haram’a silah sevkiyatında bulunuyor. Aslında birçok istihbarat teşkilatı bu tip gizli işler yapar. Ancak bu bilginin kamuoyuna sızması MİT’in hanesine eksi olarak yazıldı.
Niğde saldırısı
Yerel seçimlere bir hafta kala IŞİD militanlarınca, Niğde’nin Ulukışla ilçesinde yol kontrolü yapan jandarmaya ateş açıldı. Bir asker ve bir polisin şehit olduğu olayda, üç saldırgandan ikisi yakalandı. Davanın sanıklarından Mehmet Aşkar, MİT’le bağlantılı olarak Suriye’deki muhaliflere silah sevkiyatında bulunduklarını açıklayarak, teşkilatı zor durumda bıraktı.
Dışişleri Bakanlığı ses kayıtları
30 Mart 2014 yerel seçimlerine az bir zaman kala internet siteleri ‘şok ses kaydı’ başlığı altında bir haber paylaştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e ait olduğu ileri sürülen dört ses Suriye politikasını masaya yatırıyor, değerlendirmelerde bulunuyor. Fidan’a ait olduğu serdedilen seste şunlar yer almıştı: “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye sekiz füze attırıp savaş gerekçesi üretirim. Süleyman Şah Türbesi’ne de saldırtırız.” Dışarıdan dinlenmenin imkânsız olduğu bir odadaki konuşmaların sızması skandaldı. En az bunun kadar skandal olan ise, işin içinde MİT müsteşarının da olması ve bunu sızdıranların hâlâ bulunamamış olmasıydı.
Musul rehineleri
11 Haziran 2014 tarihinde, terör örgütü IŞİD, Türkiye Cumhuriyeti’nin Musul Başkonsolosluğu’na silahlı baskın gerçekleştirdi. 900’den fazla IŞİD militanı, Başkonsolos Öztürk Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu 49 kişiyi rehin aldı. Birtakım istihbarî bilgilerin olmasına rağmen MİT’in konsolosluk çalışanlarını tahliye etmemesi epey eleştirildi. 101 gün süren esaret sonucu rehinelerin operasyonla kurtarıldığı söylendi. Ancak kurtarılan rehinelerden birinin söyledikleriyle operasyon değil, anlaşmalı tahliye yapıldığı ortaya çıktı.
Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesi
Geçtiğimiz ağustos ayında, Alman İstihbarat Örgütü BND’nin Türk makamlarını son beş yıl boyunca dinlediği kamuoyuna yansıdı. Türk yetkililer, diplomatik skandalı geçiştirmekle yetinirken; MİT’in aylarca süren dinlemelerden haberdar olmaması dikkat çekti.
Fuat Avni bulunamadı
MİT’in Twitter fenomeni Fuat Avni’yi yakalayamaması da ayrı bir başarısızlık öyküsü. Uzun uzun analizlere hiç gerek yok. Galiba mevzuu en iyi yine Fuat Avni’nin kendisi özetliyor: “Zift medyasının sahte kahramanı Acem(i) Fidan, beni bulamadan gitti ya artık deşifre olsam da gam yemem.”