Fidan boylu Fırat niye katledilir ki?
Mehmet Kamış 01 Ocak 1970
Çakır gözlü, sırım gibi bir yiğit oğlan Fırat! İnsanın bakmaya kıyamadığı civanmert bir delikanlı. Gencecik bir ana kuzusu. Evlat yani.
Akademisyen olmak istiyor. Ege Üniversitesi’nin yemyeşil kampüsünü ya da okuduğu Edebiyat Fakültesi’nin koridorlarını arşınlarken ülkesi için kaygılar taşıyor. Çok sevdiği ülkesine büyük hizmetler vermeyi hayal ettiği bir zamanda, kardeş kavgası gelip okulun bu gözde delikanlısını buluyor. Gencecik bir fidan daha düşüyor toprağa.
Okuduğumuz zamanlardan bilirim Ege Üniversitesi’nde de her okulda olduğu gibi küçük gerginlikler, itiş kakışlar olurdu. Zaman zaman kavgalara şahitlik ederdik. Hatta aynı görüşten öğrenciler bile karşı karşıya gelirdi kimi zaman. Ama cinayete varan bir kavga olmazdı. Bu sebeptendir ki, bu yiğit oğlanın, Fırat’ın katledilişini bir hayli ürkütücü ve karışık buluyorum.
Seçimlere gidildiği, İç Güvenlik Yasası’nın döve döve çıkartıldığı bir zamanda Ege Üniversitesi’nin en gözde ülkücü öğrencisinin öldürülmesi bir hayli tedirgin edici. Bu cinayetten sonra sokaklara inmesi muhtemel bir MHP ile HDP arasındaki gerginliğin çok büyük siyasi sonuçlarının olması kaçınılmazdır.
Her şeyden önce; ta başından beri nereye gideceği, neyle sonuçlanacağı ve neyi amaçladığı belli olmayan ‘çözüm sürecinin’ tam anlamıyla gelip tıkandığı bir zamanda, araya ülkücülerin girmesi AKP’ye arayıp da bulamayacağı bir fırsatı sunacaktır. Hizmet Hareketi’nin kucağına koyamadıkları çözüm sürecinin bitişini ülkücülerin eline bırakacak ve sıkışıp kalmışlıktan ülkücüleri bahane ederek sıyrılacaklar. Çünkü AKP’yi yönetenler seçim sürecinde daha milliyetçi bir dil kullanmak istiyor, ancak ‘çözüm süreci ayaklarında bir bağ olarak duruyor. Daha önce de yazmaya çalışmıştım, AKP’nin tek meşruiyet alanı seçim sandıkları olduğu için bütün politikalarını sandık üzerinden yapıyorlar. Kürt seçmenden, daha fazla oy alabilme ihtimallerinin olmadığını görüyor, bunun yerine cumhurbaşkanı seçimlerinde aldıkları Orta Anadolu’daki milliyetçi oyları partide tutmanın hesabını yapıyorlar.
Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanı seçimlerinde yaptığı gibi HDP’nin Türkiye partisi olma çabası, onun Kürt olmayan kitlelerden de oy alabilme ihtimalini güçlendiriyor. AKP’yi yönetenler, muhtemel bir MHP-HDP gerginliği ile bu ihtimalin ortadan kalkacağını da düşünüyor olabilirler. 400 milletvekili isteyenlerin en önemli planı HDP’nin baraj altında kalmasını sağlamak ve ikinci plan olarak da milliyetçi oyları daha çok AKP’ye çekebilmek. Bunun için tabanda bir MHP-HDP kavgasının çıkması, en çok 400 milletvekili isteyenlerin işine yarar. Sokak kavgasına girmiş HDP’lilerin Türkiye genelinde bir hayli ürkütücü görüneceği ortadadır.
Muhtemel MHP-HDP çatışması, bir diğer kritik etkiyi de, olağanüstü hali bütün Türkiye’ye yayacak olan İç Güvenlik Yasası’nda oluşturacaktır. Bu yolla kamuoyuna makul gerekçe sunulurken, MHP’nin ve HDP’nin İç Güvenlik Yasası’ndaki ortak tavrı da böylece parçalanmış olacaktır.
Dolayısıyla, Ege Üniversitesi’nin en gözde ülkücülerinden biri olan Fırat’ın öldürülmesine ve ondan sonra yurdun muhtelif yerlerinde meydana gelebilecek, tabandaki MHP-HDP kavgasına karşı herkesin çok dikkatli nazarlarla bakmasında büyük fayda var. Bu kavgayı gerçekte kimlerin isteyeceği ve kimlerin işine yarayacağı iyi hesaplanmalıdır.
