Kılavuz
Serdar AKİNAN 19 Şubat 2008
Son birkaç gündür, kimi organize, çok yoğun eleştiri aldım.
Hepsine müteşekkirim. Zira meselemi anlatmakta ciddi bir sıkıntı yaşadığımı gördüm.
Öncelikle bilgi birikimine, zekâsına, aklına, vizyonuna inandığım ve güvendiğim çok yakın gördüğüm hemen her görüşten yakın dostlarım şöyle bir ricada bulundu:
“Biz seninle uzun uzun sohbet imkanı bulabildiğimiz için meselelere nasıl baktığını biliyoruz. Özellikle son yazında da neyi ifade etmeye çalıştığını anladık. Ancak bir köşenin sınırları içinde bunu geniş kitlelere ifade etmeyi beceremiyorsun. Otur ve gerekirse birkaç yazıda ne düşündüğünü açık açık anlat...”
O nedenle böylesi bir “kılavuz”a; beni anlama, beni okuma, beni deşifre etme kılavuzuna ihtiyaç olduğuna ikna oldum.
İşte birkaç samimi soru ve fakirin açık ve net yanıtları...
Ulusalcı mısın?
Ulusalcı değilim. Milliyim...
Ulusalcı cemaati anakronik (çağın gerisinde) buluyorum.
Cumhuriyeti bu kadar başarısız kılan asıl etmenin tam da bu jakoben kültür olduğunu düşünüyorum.
Bugün yaşadığımız iki temel ve hayati sıkıntının (Teklik ve Laiklik) sürmesinde sorunun en temel parçacığının bu inatçı cemaat olduğunu görüyorum.
İmparatorluk bakiyesinin heba edilmek üzere olduğunu ve ancak milli bir anlayışın bir cılız tarihsel fırsatı samimiyetle değerlendirebileceğini biliyorum.
AB karşıtı mısın?
Evet.
AB medeniyetine ait değiliz.
AB’ye siyasi aidiyet yolu üzerinden yürüyenleri samimiyetsiz ve ahlaksız, iktisadi mensubiyet üzerinden yaklaşanları akıllı ve dürüst buluyorum.
Küreselleşmeye karşı mısın?
Vahşi neo-liberal aygıta; o eli kanlı çeteye elbette karşıyım.
Ama küresel ekonomik gerçeğe değil.
Çin, Rusya, Latin Amerika, Hindistan gibi örnekler dururken, körü körüne bu eli kanlı çeteye biat etmeyi affetmiyorum.
Yeni bölgeselci bir dünya hızla yükselirken; geliştiren, üreten kuşakları budayıp bu yeni dünyada bize sadece işçilik reva gören bir zihniyeti reddediyorum.
AK Parti?
Neo-Takiye adlı bir kitap yazdım. Orada ne düşünüyorsam hâlâ geçerli...
Şeriat ajandaları yok. Korkum bu değil...
2001 seçimlerinde Türkiye, AK Parti kadrolarına muazzam tarihi bir fırsatı altın tepside vermişti.
Halkın verdiği bu güçle Türkiye’yi değil bölgesel küresel bir güç haline getirebilecekken bu fırsatı kaçırdıklarını görüyorum.
Şimdi meteoroloji raporları havanın bozduğunu söylüyor.
Ekonomi çok ciddi sıkıntıya giriyor.
Özgürlükler konusunda somut adım atamadan, toplumsal barışı korumadan ve memleketin yapısal sorunlarını gidermeden nasıl bu fırtına atlatılacak bilemiyorum.
Erdoğan’ın süreci artık yönetmediğini, sürecin onu yönetmeye başladığını görüyorum.
AK Parti elitinin içine düştüğü siyasi körlüğün kısa vadede değil ama uzun vadede, sadece partiye değil, memlekete büyük ve kalıcı zararlar vereceğini görüyorum.