Tayyip’e uçan saray, askere uçan tabut!..
Mehmet Türker 01 Ocak 1970
Bir haftada üç savaş (!) uçağımız düştü, aslan gibi altı pilotumuz şehit oldu…
Ortada savaş mavaş yok!..
Ege semalarında “it dalaşı” filan da değil…
Kıbrıs Harekatı’nda hiç kayıp vermeyen Türk Hava Kuvvetleri, bir eli yağda bir eli baldaki iktidarın saraylar ülkesinde, altı pilotumuzu şehit verdi!..
Şehit Kurmay Yüzbaşı Mustafa Tanış’ın babası Hayri Tanış’ın yüreğine ateş düşmüş bağırıyordu:
“Oğlumu uçan tabuta bindirdiler”
* * *
Fıtratında varmış!..
Kadının fıtratında ölüm var…
Maden işçisinin fıtratında boğularak, yanarak ölüm var…
İnşaat işçisinin fıtratında düşen asansörde, çöken iskelede ölüm var…
Meğer üçü kurmay subay altı pilotumuzun fıtratında da, uçan tabutlarda şehit olmak varmış!..
* * *
Tayyip’in fıtratında da uçan saray var!..
VIP dizaynıyla halkımızın 300 milyon dolarına (780 milyon lirasına) mal olan en lüks, en modern, en yeni uçağa Tayyip biniyor, dünyayı dolaşıyor…
Tedavülden kalkmış uçan tabutlara da aslan gibi vatan evlatları binip eğitime çıkıyor!..
Şu fıtrata bakınız!..
Bu eğitim çok zormuş, savaş anında füzeden kaçış manevralarının fıtratında uçağın düşmesi varmış!..
Zaten başımıza gelen her bela fıtratımızda var!..
* * *
Savunma Bakanı, “Artık bu uçakların (F-4/Fantom) halkımız nezdinde inandırıcılığı kalmadı” diyor, onun Sadrazamı Ahmet New York’tan sesleniyor:
“Genelkurmay’la konuştum, bu uçakları kaldırabiliriz”
Bu uçakların artık kullanılmaması gerektiğini anlamak için üç uçağın düşmesini, altı pilotumuzun şehit olmasını mı beklediniz; aklınız başınıza şimdi mi geldi?!.
* * *
Altlarında uçan saraylar, zırhlı Mercedes filosu, helikopterler, içinde yaşadıkları şatafatlı saraylar…
Lüks, şaşaa, debdebe… Burunları bir karış havada, birer kibir abidesi halinde güya memleketi idare ediyorlar…
Öte yanda, uçan tabutlara binerek, ülke savunması için hayatlarını feda eden altı şehidimizin geride bıraktığı analar, babalar, eşlerler, nişanlılar, bebekler…
Durumu anladık…
Tayyip’in fıtratında uçan saraylar…
Şehitlerimizin fıtratında uçan tabutlar!..
Hâlâ Kabataş!..
Tayyip dün çıkmış Kadın İşçiler Kurultayı’nda yine Kabataş’ı anlatıyordu:
“Kimse o kadını taciz edenleri kınamadı, peşine düşmedi”
E peki, peşine sen düşseydin!..
Bu ülkede senden kudretli, senin kadar cevval, senin kadar her emrini yerine getirmek için bütün ülkenin seferber olduğu başka kimse var mı?..
“Hanım kardeşimiz dövüldü, üstüne işediler, bebeği yola fırlatıldı, araya giren amca öldüresiye darp edildi. Görüntüleri var” demişti…
Dönemin valisi görüntüler için “Ben görmedim” dedi, dönemin emniyet müdürü ellerinde böyle bir görüntü olmadığını söyledi…
* * *
Ve şu işe bakınız ki, Kabataş gibi yoğun bir kalabalığın ve trafiğin olduğu yerde bir Allah’ın kulu bile belden yukarısı çıplak, elleri deri eldivenli, bandanalı acayip 70-80 kişiyi görmemişti..
Üstelik, bu kadınla röportaj yaparak olayı pişiren yandaşın avukatı bile sonunda dayanamadı ve birkaç gün önce bunların “yalan olduğunu” açıkladı…
Valla bu gidişle dayak yediğini iddia eden “hanım kardeşimiz” çıkıp, “Hepsi yalan, ben uydurdum” diye yemin etse…
Önceki gün sözleşip yazılarına “Diliniz kaba, vicdanınız taş” başlığı atarak yalanın arkasında duran yandaşlar, hiç yüzleri kızarmadan “Hayır sen bilmiyorsun, hem dayak yedin, hem üzerine işediler” diyecekler!..