7 Haziran seçimleri yaklaşırken 'Tarihî çağrı'dan büyük beklentiler
ÇETIN GÜNEY 01 Ocak 1970
28 Şubat’ta Dolmabahçe Başbakanlık ofisinde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, HDP heyetinden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’in, katıldığı toplantıda Sırrı Süreyya Önder tarafından kamuoyuna açıklanan Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadeleyi bırakma konusunda PKK’yı bahar aylarında olağanüstü kongreye davet etmesi “tarihî çağrı” olarak lanse edildi. Görüldüğü kadarıyla hükümet genel seçimlere giderken “tarihî çağrı”dan en büyük beklenti yükselen tansiyonun düşürülmesi ve seçim sürecinin güvenliğidir.
Tarihî çağrı ne kadar yeni?
Abdullah Öcalan, 2013 Nevruz’unda okunan mesajında ifade edilen silahlı mücadeleden vazgeçilerek demokratik siyasetin tercih edilmesi önerisiyle 28 Şubat’ta takdim edilen “tarihî çağrı”da ifade edilenlerin benzerliğine bakıldığında yeni bir durum olmadığı söylenebilir. Silahlı mücadeleden vazgeçmenin bir olağanüstü kongre ile uygulamaya geçmesi yeni olarak görülüyorsa bunun ne kadar yeni olduğunu görmek için bahar aylarında toplanacağı varsayılan PKK kongresi sonrasını beklemek gerekiyor. Öcalan’ın bu çağrıyı hükümetle müzakerelerin başladığını gösteren 10 maddelik mutabakatı, izleme heyetinin oluşturulması, hasta mahkûmların tedavisinde kolaylık, Öcalan için sekretarya oluşturulması gibi hususları taahhüt altına alarak yapmıştır. Hükümetin pazarlık sürecinde kullandığı tek enstrümanın güvenlik paketi olduğu düşünülürse çok fazla işe yaramadığı görülmektedir. 10 maddelik mutabakat metni Öcalan’ı yeni anayasanın yapıcıları arasına yerleştirmiştir. Bugün itibarıyla tartışılan on maddenin sembolik anlamı, içeriğinin bir hayli önüne geçmiştir.
Kazananlar
“Tarihi çağrı”dan AK Parti, HDP, PKK, Abdullah Öcalan’ın kazançlı çıktığı görülüyor. HDP ve Öcalan’ın aldıkları taahhütler karşısında hükümete verdiği tek taahhüt 7 Haziran seçimlerinin çatışmasız ortamda gerçekleşmesidir. Ekonominin giderek kırılganlaştığı bir ortamda 6-7 Ekim benzeri çatışmalı ortamın yeniden gündeme gelmesi AK Parti’nin oldukça iddialı 400 milletvekili çıkarma hedefini engelleme potansiyeline sahiptir. Ancak bu durum HDP için de geçerlidir. Seçim barajını aşarak Türkiye genelinde meşruiyetini tahkim etmiş bir HDP için 7 Haziran seçimleri hayati önemdedir. Seçim sürecinin güvenli geçmesi, barajı geçmeyi hedefleyen HDP’nin demokrat ve sol çevrelerden oy almasının önünü açabilir. 6-7 Ekim benzeri bir çıkış HDP’nin Türkiyelileşme hedefinin sonu olabilir. Radikal Kürt kökenli seçmenden oy alabilen marjinal bir parti konumuna düşebilir. HDP’nin kullandığı siyaset dilinin zaman zaman şiddet yüklü olması sol, demokrat ve liberal çevrelerin HDP’ye kuşkuyla bakmasına neden olmuştur. Seçimlerin güvenli ortamda gerçekleşmesinin kazananı sadece AKP değil, aynı zamanda HDP de olacaktır. Dolayısıyla HDP, Öcalan’ın örgüt hiyerarşisi içinde halen devam eden etkinliğini kullanarak hem hükümetten 10 maddelik mutabakat metni ile beraber müzakere taahhüdü almış, aynı zamanda güvenli ortamda seçime gitme imkânı elde etmiştir. HDP’nin batıda kullanacağı, siyaset dışı kalan marjinal gruplarında hak taleplerini siyasal alana taşıyan geniş katılımlı radikal demokrasi söylemi, birleştirici dil ve üslup üzerinden seçmen tabanını genişletmeye çalışırken Doğu ve Güneydoğu’da güvenlik açıklarından yararlanmaya çalışan PKK’nın yerel unsurlarının bölge seçmenine yönelik şiddet içerikli telkinleriyle oyunu artırmayı çalışacağı öngörülebilir.
Seçim sürecinin güvenliği AK Parti bakımından birinci öncelik halini almıştır. Dolayısıyla HDP yine seçim güvenliği üzerinden hükümetin Parlamento’dan geçirmeye çalıştığı güvenlik paketinin yeniden revizyonu için hükümeti sıkıştırabilir.
AK Parti ve HDP’nin 7 Haziran seçimlerine yönelik ‘marketing’ çalışması
Güncel deyimiyle tahkim edilmiş ateşkesin sağlanmasının garantisi Kandil’dir. Basına yansıdığı kadarıyla Kandil Başkanlık Konseyi üyesi Duran Kalkan aracılığıyla seçim güvenliğinin sağlanacağına dair mesajlar verilmiştir. PKK’nın gençlik yapılanması duruma icabet ederek Cizre’de olduğu gibi çatışma konumundan uzaklaşmaya başlamıştır. Gelinen durum Kandil’in HDP’nin güçlenerek Parla-mento’ya girmesi hususunda ikna olmasıdır.
Kandil’in bahar aylarında kongre toplayarak silahsızlanmaya geçeceğinin emareleri görülmemekle beraber –Başkanlık Konseyi defalarca örgütün silah bırakmayacağını ifade etmiştir- PKK ve HDP, hükümetten üç aylık süre için alabildiği ödünleri yeterli görmektedir. Peki o zaman eğer örgüt silah bırakmayacağını ifade etmeye devam ediyorsa “tarihî çağrı”nın anlamı nedir? “Tarihi çağrı” AK Parti ve HDP’nin 7 Haziran seçimlerine doğru yaptığı giderek yükselen toplumsal ve siyasi gerginliğin gazını almaya yönelik bir marketing çalışmasıdır denebilir. Bu marketing çalışması seçimlere kadar olan üç ayı planlamaktadır. Dolayısıyla kamuoyuna yansıtılanın aksine kısa dönemli bir perspektifi vardır. Her iki taraf için de henüz güven sorununun aşılmadığı bir durumda aksini düşünmek zordur. Güven tahkim edilmeden çatışmasız ortamın sağlanması zor görünmektedir.
Kandil’den yapılan açıklamalar “tarihî çağrı”nın ömrünün üç aylık olduğunu göstermektedir. Kandil, 7 Haziran sonrasında yeni taleplerle yeni hükümetin karşısına çıkacağına dair mesajlarını vermiştir. Asıl süreç 8 Haziran itibarıyla başlayacak gibi görünmektedir.