'Lale Devri'nin sonu
Hurşit GÜNEŞ 19 Şubat 2008
Son beş yıldır Türkiye ekonomisi yüksek bir hızla büyüdü. 2002-2006 arası 5 yılda milli gelir yüzde 43 oranında arttı. Halkın refahı yükseldi. İşsizlik oransal olarak azalmasa da, birçok insan iş buldu. Bu dönemde hep arabalar, evler, beyaz eşya alındı. Haliyle sağlanan bu tatmin 2007 seçimlerine yansıdı. Ancak bunu hükümetin sahip olduğu siyasal istikrar fırsatına, ya da uygulanan ekonomi politikalarının performansına bağlamak yanlış olur. Çünkü bu dönemde küresel ekonomik iklim son derece uygundu.
2006 yılının ikinci yarısından sonra ise hava değişti. Son bir buçuk yıldır dünyada aralıklarla sağanak, ya da ahmak ıslatan yağıyor. 2006 yazının başında alınan parasal tedbirlerle bu sağanaktan bir biçimde fazla ıslanmadan çıkıldı. Fakat yağmurdan hiç ıslanmadan çıkmak mümkün değil. Dünyada küresel sıkıntıların boyutu belirginleştikçe içeride de ciddi yansımaları ortaya çıkıyor.
2002 %7.9
2003 %5.9
2004 %9.9
2005 %7.6
2006 %6.0
2007 T %4.7
2008 T %3.5
Büyüme hızı ve cari açık
Türkiye bundan sonra iki temel alanda etkilenecek görünüyor. Biri daha düşük bir büyüme hızı oluşması, diğeri de cari işlemler açığının finansmanında sorunlar çıkması. Henüz 2007 büyüme oranı belli değil. Mart ayı içinde bunu öğreneceğiz. Ama gerek 9 aylık veriler, gerek sanayi üretim endeksi gösteriyor ki, yüzde 5'lik bir büyüme hızı hayal.
2004 yılından bu yana büyüme performansı giderek düşüyor. 2008 yılında büyümenin daha da düşeceği bekleniyor. Tabii büyüme düşünce işsizlik düzeyinde ciddi sorunlar oluşacak ve hükümet siyasal olarak zorlanmaya başlayacaktır. 'Lale Devri'nde ahkâm kesmek kolaydı. Şimdi hükümet bulutlu havada ahkâm kesmenin zorluğunu tadacak görünüyor.
İkincisi, dış açığın finansmanında oluşabilir. Dünyada bu denli çalkantı doğduktan, büyük bankalar sermayelerini kaybettikten sonra elbette portföy yatırımlarında bir azalma olacaktır. Nitekim, 2007 Kasım verileri gösterdi ki portföy yatırımlarında net olarak girişler olmamış. Bu 2008 yılında net bir çıkışa dönüşebilir. Bu durumda dış açık azalmazsa, daha fazla doğrudan yatırım ya da kredi bulunması anlamına gelir ki, kredilerde bir azalma beklemek en doğrusudur. Çünkü artık küresel bankacılık sistemi eli sıkı davranmak zorundadır.
Tabii bu arada hükümet ne yapacak sorusu var. Para politikasının bu koşullarda birdenbire gevşemesini beklemek saflık olur. Ancak ne yazık ki, Para Politikası Kurulu hükümetin baskısıyla parasal gevşemeden kaçınamıyor. Bu durumda mali disiplinin çok sıkı hale gelmesi gerekiyor. Son ayın maliye verileri böylesi bir gelişmeyi gösterse de henüz bir yargıya varmak için erken. Çünkü büyüme düşmeye başlayıp mali disiplin gevşerse seyreyleyin enflasyondaki gelişmeleri. O zaman 3 yıldır ıskalanan enflasyon hedefi dört yıldır ıskalanmış olur. Hayırlısı.