Yeni Erdoğan, yeni AKP...
Mustafa Ünal 01 Ocak 1970
Türk tipi başkanlık olur mu? Abdullah Gül ‘Hayır, olmaz’ dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Bal gibi olur’ diye cevap verdi.
Yeni Türkiye’yi bilmem ama karşımızda ‘yeni Erdoğan’ olduğu muhakkak. Gül’ü bile ‘kardeşi’ olmaktan çıkardı. Erdoğan, hafta sonu Suudi Arabistan’daydı. İhram giydi, umre yaptı, başında takkeyle namaz kıldı. Bunda yadırganacak bir şey yok.
Bir cumhurbaşkanının umre yapması memnuniyet verici. Ancak ihram ve takkeli fotoğraflarının boy boy basında, özellikle de havuz medyasında yayınlanması yadırgandı. Çünkü eski Erdoğan fotoğrafa da, yayına da karşı çıkardı. Yeni Erdoğan onay verdi. Belki fotoğrafı engellemek zor ancak yayınlanmasının önüne geçmek Erdoğan için çok kolay.
Anlayacağınız, Erdoğan değişti. Artık karşımızda 2002’lerin, 2007’lerin o eski Erdoğan’ı yok.
Gül’ün AKP politikaları üzerinde pek tesiri yok. Güvenlik paketine ilişkin uyarısı hiç işe yaramadı. AKP duymadı bile. Oysa Gül, sıradan bir isim değil ki AKP için. Partinin kurucusu. ‘Cumhurbaşkanlığı’ ve ‘Başbakanlık’ koltuğuna oturmuş bir siyaset adamı. Bir köşede unutulacak biri mi? Gidişattan tedirgin olduğunu tahmin etmek zor değil. AKP’yi tanımakta zorlandığı muhakkak. Reformcu ve yenilikçi vasfını yitirdi. Gül, aktif siyasetin içinde olmak ister. Geçen hafta AKP sözcüsü Beşir Atalay, ‘Kendi ifadesine göre aday olmayacak.’ diye bir cümle sarf etti. Hayır, Gül’ün böyle bir ifadesi yok. ‘Aday olmayacağım’ demedi. Ardına kadar açmasa da o kapıyı hep aralık tuttu.
Biraz araştırdım. Acaba kamuoyuna yansımayan bir cevabı oldu mu diye. Hayır, yok. Partiye aday olmayacağını söylemiş de değil. Bu tablo karşısında Atalay’ın açıklamasından rahatsız olduğunu tahmin etmek zor değil. Çünkü ‘istenmeyen adam’ pozisyonuna düşüyor. Ahmet Davutoğlu’nu siyasete kazandıran isim Gül. Ama ilişkilerinde o eski sıcaklık yok.
Sebebi az çok belli. Saray korkusu. Eski veya yeni milletvekillerinin Gül’e selam vermekten çekinir hale geldiği sır değil. Ankara’da herkesin bildiği gerçek. AKP üzerinde Saray’ın sadece vesayeti yok, aynı zamanda korkusu da var.
AKP artık AK Parti değil. Bütün değer yargılarını yitirdi. Adaylarda aradığı tek kriter ‘paralel yapıyla mücadele’. En küçük bir şüphe, çizilme gerekçesi. Aday adaylarının tanıtım broşürleri ‘cemaat karşıtı’ vurgularla dolu. Afişleri ibretlik. Mizah konusu oldu. Şu an AKP’ye en çok yakışan isim Çetin Doğan Paşa aslında. ‘Balyoz ve Ergenekon’ davaları ‘kumpas’ olduğuna göre iade-i itibar yapın. Mağduriyetlerini de gidermiş, kendisini affettirmiş olur. Erdoğan, bir zamanlar ‘savcısıydı’ bu davaların. Şimdi avukatı. Çetin Doğan’ı aday yapmaya cesaret edebileceklerini sanmıyorum. Zihniyetinin AKP’de iktidar olduğu aşikâr.
AKP üzerinde Öcalan, Gül’den daha etkili. Pervin Buldan kesin konuştu: ‘Bizim itiraz ettiğimiz haliyle çıkmayacak’ dedi.
HDP itirazlarını içeren maddelerini hazırlamaya başladı bile. Sadece paket değil, daha 10 madde var. 10 emirden farksız. Hepsi zor ama AKP bir kısmını somutlaştırmak zorunda. Başkanlık sisteminin kaderi de HDP’ye bağlı. Doğrudan ya da dolaylı. Barajı aşamaması en fazla AKP’ye yarayacak. Sayı yeter mi? Erdoğan’ın hedefi 400 milletvekili hayal.
HDP, Meclis’e girmesi durumunda başkanlık sistemine ‘evet’ der mi? Biraz espriyle söyleyecek olursak Türk tipi başkanlık yerini, Kürt tipi başkanlığa bırakır mı? HDP, Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemine karşı.
Dün Selahattin Demirtaş, grup toplantısında söyledi: ‘Bu anayasa beni bağlamıyor diyor. Seçimden sonra kendime yasa yapacağım diyor. Bunun için 400’cük vekil istiyor. Başka bir vaadi yok. Bunu durduracak güç HDP... Düşünün bir de başkan olduğunu. Ya da düşünmeyin, olamayacak zaten’. Başkanlık sistemine HDP’nin kapısı kapalı. Türk tipi de zor, HDP destekli de...