Çatışmazlık hali devam ediyor
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Barış sürecinde yeni bir adım atıldı. Ama bu adım, propaganda mekanizmalarının göstermek istediği kadar “önemli” değil. Bir başka ifadeyle, Dolmabahçe’de o gün “tarih yazılmadı.” Her şeyden önce Öcalan, bir silâh bırakma çağrısı yapmadı. “Silâhlı mücadelenin yerini demokratik siyaset alsın” dedi. Öcalan’ın çağrısına uyan PKK kongresini toplayacak ve gelişmelere göre çatışmazlık halinin sürüp sürmeyeceği kararını verecek. Daha önceki mutabakata göre, zaten eylemsizlik hali mevcuttu. Şimdi Öcalan, eylemsizlik halinin uzatılması için bir niyet beyanında bulundu. Bunu da 10 madde üzerinde müzakerelerin yürütülmesine bağladı.
Yanlış anlaşılmasın… Barış sürecinde atılan adımlardan her zaman memnuniyet duyuyorum. Ama gerçeğin farklı takdim edilmesine karşıyım. O 10 maddenin altını doldurduğunuz takdirde, uzlaşmanın pek de kolay olamayacağını görürsünüz. Mesela, PKK’lıların siyaset yapabilmesinin önü açılacak; örgüt üyelerinin dağdan inmesi sağlanacak ve bir af getirilecek.“Ulus devlet” tanımı değiştirilecek. Özerklik ya da farklı bir öz yönetim modeli geliştirilecek. Kürt kimliği anayasal güvence altına alınacak. Bundan dolayı yeni bir vatandaşlık tarifi gerekiyor. PKK çizgisindeki örgütlenmeler, sivil toplum örgütü kabul edilecek ve yasal hale gelecek vs…
Bunların hepsi olabilir; tartışılabilir. Mühim olan insanların ölmemesi, barışın bozulmaması. Ama Dolmabahçe’de açıklanan metni, “Her şey oldu bitti. Artık silâh patlamayacak” diye özetlemek yanlış. Her şey müzakerenin olumlu gitmesine bağlı. Tabii müzakere başlayabilirse! Tereddüt etmemin sebebi, hükümetin çelişkili tutumu. Hükümet derken, Tayyip Erdoğan’ı da dahil ediyorum. Cumhurbaşkanı Suudi Arabistan’dan dönerken uçakta,İmralı ile Kandil arasındaki kopukluktan söz etmiş. İmralı’nın silâhları bırakmasını istediğini ama HDP’nin farklı bir yaklaşım içinde olduğunusöylemiş.
Bir kere -tekrar hatırlatayım- ortada “silâh bırakma” diye bir şey yok. Sadece çatışmazlık halinin devamı söz konusu. Ayrıca ilk adım, İç Güvenlik Paketi’nin geri çekilip, HDP’nin karşı çıktığı maddelerin yeniden düzenlenmesi olacak. AK Parti siyaseten böyle bir adım atabilir mi?
Parlamentoda bunca kavga, bunca gürültü çıktı; sivil toplum örgütleri ayaklandı; barolar yoğun eleştiri yaptı. AK Parti hükümeti ve yandaş medya sonuna kadar İç Güvenlik Yasa tasarısını savundu.
Pervin Buldan açıklıyor: “İç Güvenlik Paketi değişecek. Bizim istemediğimiz haliyle çıkmayacak. Meclis’ten geçen maddeler tekrar ele alınacak.”
Söz konusu pakette geri adım memleket için hayırlı fakat bu antidemokratik hükümleri ölesiye savunanlar şimdi ne yapacak, ben onu düşünüyorum.
Mesaj ve History
Sümeyye’nin korumaları değiştirilmiş. Herhalde, Twitter üzerinden “suikast geyiğine” inanıldığı için değil. Halkı “gerzek” yerine koyanlar, senaryonun inandırıcılığı artsın diye korumaları değiştirmiş olmalılar.
UmutOranCHP ile Fuat Avni’nin Twitter’da doğrudan mesajlaşması (DM), kötü yazılmış bir senaryo. Ama bundan da kötüsü, düzmece belgeleri hazırlayanların İngilizce dahi bilmemeleri. Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar Akdeniz’e Türkçe’den tercüme “White Sea” demesi gibi, mesajların üzerine de tarih yerine “History” yazmışlar. Herhalde Google tercümeye girmişler, tarihin karşısında iki seçenek var. Birisi “Date”, ay/gün/sene anlamında tarih. “History” ise ülkelerin, dünyanın, evrenin geçmişi; tarihi…
Kör talih, Date yerine History yazmışlar. Böylece hem belgenin düzmeceliği daha iyi ortaya çıkıyor hem de hazırlayanların eğitimsizliği ve özensizliği.
Zaten konuşmalar da dökülüyor. Umut Oran “Adam ne zaman gelecek”diye soruyor, Fuat Avni “Ayın 2 veya 3’ünde” cevabını veriyor.
Mesajlaşma şöyle devam ediyor:
Umut Oran: Yapacak diyorsun yani…
Fuat Avni: Evet hoca izin verdi.
Umut Oran: Nerede yapacak?
Fuat Avni: Bilemiyorum.
Umut Oran: Kesin de mi?
Şimdi bütün bu saçmalığın üstünü örtmek üzere, “Balyoz belgelerinin sahteliğini” gündeme getirdiler. Mehmet Baransu’yu gözaltına aldılar. 5 yıldır konuşuluyor bu sahtecilik iddiaları. Bugüne kadar nerelerdeydiniz? Kaldı ki Baransu, kendisine bavulla gelen belgeleri hemen adalete teslim etmiş. Sanıklar yargılanıp mahkûm olmuş; karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiş. Anayasa Mahkemesi, usuli yönden gördüğü hatalar sebebiyle yeniden yargılanmaya hükmetti. Aslında “yeniden yargılama”derken, mahkemenin sahtecilik iddialarını tartışmasını ve talep edilen 2 şahidin dinlenmesini istedi. O kadar… Ama hukuk öylesine çığırından çıktı ki, suçlular baş tacı edilirken, onların peşine düşenler şüpheli ya da sanık oldu.