« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

14 Şub

2007

IRKÇILIK VE KAFATASÇILIK

14 Şubat 2007

Geçen yazımdan sonra, yazıyla ilişkili olarak ülküdaşlarımdan iki konuda tenkitler aldım… Birincisi, Atatürk’ün yaptığı ve yaptırdığı “kafatası ölçümleri” ile ilgili… Arkadaşlar diyorlar ki, “Cumhuriyet dönemindeki ırkçılık ve kafatasçılık uygulamaları bundan mı ibaretti?”… İkincisi de, Recep Tayyip’in milliyetçilik ile milliyetçilere saldırmasıyla elde etmeyi umduğu sonuçla alâkalı… Arkadaşlar diyorlar ki, “Recep Tayyip’in milliyetçilik ve milliyetçilere saldırmasıyla, AKP’de safların sıklaşması arasında nasıl bir münasebet var, pek anlamadık?”

Bu tenkitlerle soruları aldıktan sonra, döndüm, yapılan eleştirileri de nazarı dikkate alarak, geçen yazımı bir kere daha okudum… Ülküdaşlarım haklılar! Yazım, söylenen noktalarda gerçekten de zayıf kalmış… Bu noktaların güçlendirilmesi lâzım… Bu yazıyı, o maksatla yazıyorum… Lütfen, bu yazıyla geçen yazıyı beraberce, bir defa daha okuyun.

Eğer ırkçılıktan ve kafatasçılıktan söz edeceksek; ilim, izan ve insaf sahibi herkes kabul eder ki, şüphesiz bunların MHP ile hiçbir ilgi ve ilişkisi yoktur! Cumhuriyet dönemindeki durumu doğru değerlendirebilmek için ise, daha çok Atatürk’ün sağlığında yapılan konuşmalara, hatta bizzat Atatürk’ün konuşmalarına ve İsmet İnönü’nün Atatürk’ün başbakanı iken söylediği sözlere bakmak lâzım gelir… En sağlıklı sonucu, bu ortaya koyar… Ben de öyle yapacağım.

Önce geçen yazıda söylediklerimi olduğu gibi, bir kere daha tekrarlamalıyım: Türkiye’de, insanların kafataslarını, bu Türk mü değil mi diye “mezura” ile ölçen ve ölçtüren biri varsa, o da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür! Sağlık Bakanlığı, Atatürk’ün direktifiyle, iki ayrı tarihte vatandaşların kafatası ölçülerini almış, Afet İnan da bu ölçümlerin sonuçlarını, hazırladığı doktora tezinde “veri” olarak kullanmıştır... Afet İnan’ın bu doktora tezi (Dr. Afet İnan, “Recherches’sur les Caracteres anthropologique des Populatious de la Turquie”, Cenevre, 1939) İsviçre’de yayımlanmıştır…

Bu, belki ilk ve son resmî kafatasçılık ölçülmesi tatbikatıdır ama, Cumhuriyet dönemindeki ırkçılık ve kafatasçılık düşüncesinin ne ilk ne de son seslendirilişi değil… Meselâ o tarihlerde, resmî niteliği tartışılamayacak olan, tek parti CHP Konferansları’ndan 1940 yılında verilen birisinde, Ermeni asıllı Türk vatandaşı dilci Agop Dilaçar, “Türkçülük ırkçı olmadığı için noksandır. Kemalizm ona ırkçılığı ilâve etmiştir” demektedir… (Başbakan Şükrü Saraçoğlu ise, 5 Ağustos 1942 tarihinde TBMM kürsüsünden şöyle haykırıyordu: “Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük, bir kan meselesi olduğu kadar ve en az onun kadar da bir vicdan ve kültür meselesidir.”)

O yıllarda İsmet İnönü de pek farklı düşünmemektedir. Şu sözleri Başbakanken, 26. 9. 1932 tarihinde, Gaziantep Halkevi’ndeki nutkunda söylemiştir: “Benim kanaatimce kahramanlık, milletler arasında birinci sırada yer tutmak için ilk şarttır. Kahramanlık, kanın fıtraten haiz olduğu kudretten gelir. Irkımızın kahramanlığına Gaziantep güzel bir numune olmuştur.”

19. 2. 1933’te Ankara Halkevi’nde verdiği nutukta ise şöyle demektedir: “Cumhuriyet idaresinin genç Türk unsuruna verdiği inandırıcı kanaat budur ki dünyanın inanmadığı eserleri vücuda getiren azim ve fedakârlık ırkımızda vardır.” İsmet İnönü’nün bu düşünceleri yaklaşık olarak 1944’e kadar devam etti… İsmet Paşa, hatta, Almanlar ilerlerken komünistleri toplayıp hapse attırdı… (Ancak şunu da unutmamak lâzım ki, aynı İsmet İnönü Sovyetler ilerlerken de milliyetçileri zindanlara doldurttu…)

Hal böyle iken, yani ırkçılık ve kafatasçılığın dik âlâsı Atatürk zamanında yapılmışken, Recep Tayyip durduk yerde ve hiç de gereği yokken, “ırkçılık, ayrımcılık ve kafatasçılık” diyerek, milliyetçilerle milliyetçiliğe saldırmaya neden başladı acaba?

Bana kalırsa, bunun en önemli sebeplerinden birisi, bekli de birincisi, milliyetçilikle milliyetçilere saldırmak suretiyle, Millî Görüş geleneğinden gelen AKP’lilere; “Ben, her ne kadar değiştim diyorsam da, siz bu sözlerime bakmayın… Ben, mecburen takıyye yapıyorum! Aslında, ben değişmedim… Ben, hâlâ sizlerle beraber olduğum zamanlarda nelere inanıyor idiysem, şimdi de aynı şeylere inanıyorum” diyor…Böylece, 2002 Genel Seçimleri’nde Saadet Partisi’nden aldığı emanet oyların, Saadet Partisi’ne geri dönmesine engel olmaya çalışıyor…

Recep Tayyip, milliyetçilikle milliyetçilere saldırmak suretiyle, AKP’liler ile “milliyetçiler” arasında, bilinçli olarak sun’î ve kontrollü bir gerginlik meydana getiriyor... Malûmdur ki, insanlar rizikolu ve tehlikeli kavga ortamlarında birlikte oldukları insanları –korktu da kaçıyor denmesinden çekindikleri için- terk etmekten imtina ederler… Özellikle Türk insanının böyle bir psikolojik durumu vardır.

Ve en önemlisi; milliyetçilikle milliyetçilere saldırırken, kendince milliyetçilik tarifleri de yaparak, aslında ben de milliyetçiyim, AKP de milliyetçi bir partidir ama “onlar-MHP’liler” gibi değil, diyerek… İktidar olduğu günden beri yaptığı gayrı millî uygulamaların AKP’liler de meydana getirdiği moral bozukluğunu izole etmeye gayret ediyor.

Recep Tayyip’in bu stratejisi ile ısrarla kullandığı konuşma üslûbu ne derece etkili olur? Bu, AKP’lilerdeki galeyana gelmiş, millî hisleri ne kadar tatmin eder? Bunu, şimdiden bilmek imkânsız… Daha doğrusu, bu sorulara, şimdi cevap vermek çok zor… Bunu, seçimden sonra göreceğiz… Çünkü, bu sadece AKP ve Recep Tayyip’in yaptıklarına bakarak anlaşılamaz, bunda başta MHP olmak üzere bütün muhalefet partilerinin gösterecekleri performansın da payı olacaktır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Ziyaret -> Toplam : 145,94 M - Bugn : 123674

ulkucudunya@ulkucudunya.com