Her şey aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Londra ve Zürih Antlaşmaları’ndan doğan haklarını kullanarak, 21 Temmuz 1974 de milletdaşlarını kurtarmak üzere Kıbrıs’a asker çıkarınca başladı… Bütün dünya; “Ne oluyor?” diyerek, âdeta ayağa kalktı. Türklerin askerî güç kullanarak, “sınırları değiştirmesine” müsaade edemezlerdi. Yoksa Türkler, mazallah tarihte olduğu gibi gene fetihlere başlayabilirlerdi.
Kara, sarı ve kızıl emperyalistler, aralarındaki bütün düşmanlıkları bir tarafa bırakarak, elbirliği ile Türkiye’ye karşı askerî ve iktisadî ambargo kararı aldılar… Kıbrıs Harekâtı öncesinde kasasında 7,5 milyar doları bulunan Türkiye, “yetmiş cente muhtaç” hâle düştü. Petrol stokları tükendiği halde petrol ve istihsal için ham veya yarı mamûl maddeleri ithal edemez oldu. Fabrikalar ve traktörler çalışmadığı için, üretim yapılamadı… Ancak Türkiye Kıbrıs’tan çekilmedi.
Emperyalizm bu defa Türkiye’ye düşman yerli ve yabancı bütün örgütlere lojistik destek verdi. Bir taraftan ASALA’yı, diğer taraftan Dev-Sol ve Dev-Yol gibi komünist ve yahut DDKO gibi bölücü akımları güçlendirdi. Anarşi ve terörü azdırdı, Türk halkını hayatından bezdirdi. Türkiye gene de Kıbrıs’tan çekilmedi.
Bu sırada CIA, Yunanistan’da seçimleri PASOK’un kazanacağını, PASOK Hükümeti’nin de seçim sonrasında, Yunanistan’ın daha önce NATO’nun askerî kanadından ayrılmış olmasından da istifade ederek, Varşova Paktı’na katılacağı istihbaratını aldı… ABD yönetiminin etekleri tutuştu… Daha önce Fransa da NATO’nun askerî kanadından çekilmişti… Böyle bir şey olursa, NATO parçalanırdı. Üstelik ilk defa bir NATO üyesi, üyelikten çekilip, Varşova Paktı’na katılacaktı. ABD buna râzı olamazdı. Fakat engel olmak için her yolu denedikleri halde Yunanistan’ın bu hareketine mani olamayacaklarını anladılar.
Bu yetmiyormuş gibi, bir de Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal etti… Humeyni, Şahı devirip İran’da iktidarı ele geçirdi, İslâm Cumhuriyeti’ni kurdu… Böylece “Yeşil Kuşak Projesi” de çökmüş oldu. ABD dış politikası tam bir iflâs durumuna gelmişti. ABD buna rızâ gösteremezdi.
PASOK’un Yunanistan’da iktidara gelmesine engel olamadıklarına göre, ABD’nin yapacak tek şeyi kalmıştı. PASOK iktidarı ele almadan, Yunanistan’ın NATO’nun askerî kanadına dönüşünü sağlamak… Mevcut Yunan Hükümeti buna ikna edildi… Yunanistan genel seçimden önce NATO’nun askerî kanadına dönecekti… Ama bunun için tüm NATO üyelerinin de ikna edilmesi gerekiyordu. Çünkü her üyenin veto hakkı vardı. Herkes râzı olduğu halde, Türkiye, buna rızâ göstermedi.
Haklı olarak, Türkiye, önce Yunanistan’la arasındaki ihtilâflı konularının; yani Kıbrıs, FIR Hattı, Ege Adaları’nın Silâhsızlandırılması, Kıta Sahanlığı ve Kara Suları Meseleleri’nin halledilmesi şartını ileri sürdü. Aksi durumda veto hakkını kullanacağını açıkladı. Yunanistan ise buna râzı olmadı. ABD tam bir çıkmaz içinde kalmıştı. “Yukarısı bıyık, aşağısı sakal” durumu!
CIA’yı devreye soktu. 1 Mayıs Katliamı’nı yaptırdı. Türk Hükümeti teslim olmadı… 1. MC Hükümeti’ni devirtti… Malatya, Sivas ve Maraş Katliam’larını yaptırdı. Türkiye direnmeye devam etti… CHP-Bağımsızlar Koalisyonu’nu düşürttü… Çorum Katliamı’nı yaptırdı. MSP ile MHP’nin dışarıdan desteklediği AP Azınlık Hükümeti, gene de geri adım atmadı.
O arada ASALA da dünyanın çeşitli yerlerinde, Amerika ve İngiltere istihbarat örgütlerinin desteği ile Türk Diplomatlarını öldürmeye devam ediyordu. Ancak bu da yeterli değildi… Hemen PKK devreye sokuldu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan Türk ve Kürt vatandaşlarımız katledilmeye başladı… Ancak TBMM Hükümetleri, ABD’nin istediği tavizi gene de vermediler. Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın “siviller” bu dönemde çok büyük bir millî mukavemet örneği sergilediler. Türkiye’de tarihçiler varsa, tarih bunu bir gün tespit ve teslim edecektir.
Sivillerden ümidi kesen ABD, bu kez askerlere yöneldi… Çok aramasına lüzum kalmadı, o zamanki TSK’nin en üst kademesinde bulunan yeteneksiz ve fakat muhteris beş generali ne yazık ki, “üç günlük iktidar uğruna” ABD’nin isteklerine râzı geldiler… ABD’nin ve CIA’nın teşvik ve tahrik ettiği ve desteklediği ve hatta zaman zaman bizzat gerçekleştirdiği anarşi ve terör eylemlerini bahâne ederek, 12 Eylül 1980 günü yönetime el koydular… Türkiye vetosunu kaldırdı ve Yunanistan NATO’nun askerî kanadına, 16 Eylül 1980 günü döndü. “ABD erdi murâdına, beşli cunta çıktı kervetine”.
Gerisi hep hikâye, 12 Eylül Askerî Darbesi’nin bir buçuk sebebi var: Biri, Yunanistan’ın NATO’nun askerî kanadına dönüşünü temin etmek, yarımı da Türkiye’den Kıbrıs Barış Harekâtı’nın intikâmını almak.
M.Metin Kaplan 12.09.2006
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.