« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Halim Kaya

18 Tem

2023

BİR İKTİSAT DÜŞÜNÜRÜNÜN SERÜVENİ İDRİS KÜÇÜKÖMER

18 Temmuz 2023

Aslında okumakta çok seçiciyimdir. İdeolojik olarak sol görüşlü ya da günümüz de bağnaz Siyasal İslamcı olduğunu bildiğim hiç kimseyi; ne hakkında yazılanları ne de yazdıklarını mecbur kalmasam okumam ayrıca milli ve manevi değerlere aykırı olduğunu düşündüğüm şeyleri de okumam, ancak Türkiye’nin en iyi biyografi yazarı olan, yazdıklarına adeta (hâşâ) yeniden hayat veren Ahmet Güner Sayar yazdığı için “Bir İktisat Düşünürünün Serüveni İDRİS KÜÇÜKÖMER”i okumaya karar verdim. Önsöz’ünü okurken gördüğüm Dr. Muzaffer Demirbaş ismi ile de mutlu oldum. Çünkü Muzaffer Demirbaş ile Uludağ Üniversitesinde öğrenciliğe dayanan bir dostluğumuz ve zaman zaman da Ahmet Güner Sayar kitapları üzerine yaptığımız telefon görüşmeleri sırasındaki fikir teatisi yapabildiğimiz bir arkadaşlığımız vardır.

Ahmet Güner Sayar’ın yazdığı “Bir İktisat Düşünürünün Serüveni İDRİS KÜÇÜKÖMER” adlı kitabının Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından 1. Baskısı Eylül 2022 tarihinde yapılmış.Kitap 251 sayfadan ibaret olup, Kültür Bakanının “Takdim”, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Şerafettin Yılmaz’ın “Sunuş”, projeye maddi destek veren TEK-İMAŞ A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Malkan’ın “Sunuş” yazıları ve “Kısaltmalar”dan sonra İdris Küçükömer’in öğrencilerinden olan eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Arayış Ardında Bir Ömür” başlıklı “Eseri Takdim” yazısıyla başlayıp, “Önsöz” ve ana metinden sonra “Ekler”, “Kaynakça” ve “Dizin” ile tamamlanmaktadır.

“Önsöz” başlıklı yazıdan İdris Küçükömer’in Ahmat Güner Sayar’ın üniversiteden hocası olduğunu ve hakkında bir kitap çalışması yapma fikrinin Sabri F. Ülgener hakkında yazdığı “Sabri F. Ülgener Bir iktisatçının Entelektüel Portresi” adlı çalışması sırasında geldiğini ve neticede bu kitabı hazırlayarak hocasına olan vefa borcunu ifa etmiştir. Bu kitaptan önce yine Ahmet Güner Sayar’ın hazırladığı derleme bir kitabın baskısı 2011 yılında büyük ihtimalle Ertuğrul Günay Kültür Bakanı iken yapılmıştır. Elimizdeki bu kitap ise Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Şerafettin Yılmaz’ın Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunun 100 yılı münasebetiyle planladıkları kültür faaliyeti kapsamında Ahmet Güner Sayar’dan yazmasını istediği ve Ahmet Güner Sayar’ın “Onun [Av. Şerafettin Yılmaz] listesinde, bana teklif ettiği İdris Küçükömer’in de ismi vardı. Bu kitap çalışması, bu teklifin ürünüdür.” (S:21) dediği ve “Bir İktisat Düşünürünün Serüveni İDRİS KÜÇÜKÖMER” adlı kitabın 1. baskısıdır. Ahmet Güner Sayar bu kitabında Ertuğru Günay’ın Kültür Bakanı iken hazırlattığı editörlüğünü yaptığı kitaptan da çokça istifade etmiş.

Ahmet Güner Sayar’a tespitlerine göre İdris Küçükömer’in “talebe iken, İÜ. Merkez Binası’nın ek kanatlarının yapımında, günde bir lira ücretle, amele olarak çalışmış” (S:20) olması onun fakir bir aile çocuğu olduğuna işaret ederken ayrıca “solculuğuna” ve “sosyalist bir aydın” olarak tebarüz etmesine neden olan etkenlerden birisi olsa gerek. Nitekim Ahmet Güner Sayar “Maddi sıkıntılar ile mücadele, bir hayat üslubuna dönüştü, entelektüel dünyasının şekillenmesinde mühim bir etken oldu. Babasının vefatıyla birlikte, ailesinin içine çekildiği iktisadi sıkıntı, belki onun ilk iktisat ve sosyoloji hocası oldu.” (S:24) diyerek bu gerçekliğin altını çizmektedir.

“Prof. Dr. İdris Küçükömer’in dedesi İdris Kaptan’ın Rusya’da parası için soyulduğu ve öldürüldüğü ortaya çıktı (…) İdris Kaptan, 1906 yılının sonlarına doğru eşkıyalar tarafından öldürülerek 5000 manat kadar parası alınmıştır.” (S:27-28) İdris Küçükömer dedesinin Ruslar tarafından öldürülmesine ve “1916-1917 yıllarında çarlık Rusya’sının Karadeniz’e yönelik işgal harekâtı Trabzon’a ulaşmıştı. Bunun üzerine İdris Kaptanın oğulları Eşref ve Mehmet Beyler de aileyi Giresun’un kazalarından Tirebolu’ya taşı”mak (S:28) zorunda kalmasına rağmen Rus ve Komünizm düşmanı olmamıştır. Rus işgalini Erzurum’da yaşayan Mümtaz Turhan bu işgalin tesiriyle Milliyetçi olurken İdris Küçükömer tam aksine dedesinin öldürülmesi ve işgal sebebi ile ailesinin göç etmek zorunda kalmasına rağmen yukarıda söz ettiğimiz gibi fakir bir aile çocuğu olarak yaşadıklarının etkisi dolayısıyla sosyalist olmuştur.

İdris Küçükömer “1 Haziran 1925’de Tirebolu, Cintaş Mahallesi’nde Küçükömeroğlu Mehmet Bey’le Azize Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi.”, “Dokuz yaşında, henüz ilkokul öğrencisi iken babası Mehmet Bey vefat ett.” (S:28) Bu vefat olayına rağmen İdris Küçükömer annesinin koruması altında ilkokulu Giresun’da orta ve lise tahsilini Trabzon’da yatılı olarak yaptı. Bu mücadelesi bile bu günün şartlarına göre çok büyük bir mücadeledir. Çünkü zamanımız insanları devlet destek ve imkânları daha çok geliştiği halde okumayı terk etmektedirler. 1943-1944 yıllarında üniversitede okumak için para biriktirmek amacıyla Giresun Orman İşletmesi muhasebe servisinde stajyer olarak çalıştı. 1945-1947 yıllarında askerliğini yedek subay olarak yaptı ve 1947-1948 eğitim öğretim yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde İktisat öğrenimine başladı. 25 yaşında 1951 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. (S:30) 1952 yılında Ord. Prof. Dr. Hüseyin Şükrü Baban ile Prof. Dr. Refii Şükrü Lulav’ın asistanı olur. 1955’te ‘Modern Kapital Teorilerinde Münakaşalı Bazı Problemler’ adlı tezle doktorasını tamamlar. 1958’de de ‘Sosyal Kıymet, İktisadi Refah, Sosyal Tercih Bazı Planlama Sebepleri’ adlı teziyle de doçent olur. (S:31)

Sabri F. Ülgener’in evinde iktisat sohbetlerine katılan İdris Küçükömer, 1960 ihtilaline kadar İstanbul Üniversitesinin Sabri F. Ülgener etrafında toplanan genç akademisyenlerinden biri iken, “27 Mayıs 1960 sonrasından, genç akademisyenlerin yolları hocaları Sabri Ülgener’le sessizce ayrıldı.” (S:33) herkes ihtilalden sonra ne olacağını kestiremediklerinden dolayı sessizce bekleşirken “Sessizliği 1961 yılında, ‘Yön Bildirisi’ne atılan imzalar bozdu. İÜİF’nden bazı akademisyenler ve İdris Küçükömer, bu bildiriyi imzalayanlar arasındaydı.” (S:33) Ahmet Güner Sayar’a göre ise “Fakülte çatısı altındaki bu bölünme, İdris Küçükömer’in esasen değişime uğrayan kendi yolunu ve hedefini tayinde önünü açmıştı. Bu günlerin ertesinde, sosyalizmi iktisadi bir sistem olmaktan öte, bir dünya görüşü olarak benimsemesine, neticeten kendisini akademianın fildişi kulesini terke zorlayacaktı.” (S:33) ifadelerinden anlaşılacağı üzere İdris Küçükömer 1961 yılında sosyalist olmuştur. Ancak Ahmet Güner Sayar, İdris Küçükömer İngiltere’ye gittiğinde yanında götürdüğü İlk eşi Olcay Eşelioğlu ile 5.X. 2021 yılında yaptığı telefon konuşmasından aktardığına göre “İdris İngiltere’ye gittiğinde sosyalisti.” (S:33) hatta eşi Olcay Küçükömer ile birlikte İngiltere de Doç. Dr. İdris Küçükömer olarak katıldığı ve “Hürriyetsiz Tahsil”, “Menderes istifa et” pankartlarının taşındığı 28 kişilik öğrenci protestosuna (S:32) katlımı da sosyalizme kaydığının emareleri olarak görülebilir. Asaf Savaş Akat’ta onun sosyalistliği konusunda “…o yıllarda İngiltere’ye giden beş Türk öğrenci arasında sadece Fahreddin’in solculuğu müsellemdi. Hoca [Doç. Dr. İdris Küçükömer] da solcu idi.” (S:34) diyerek Sosyalistliğine şahitlik etmektedir. Yine Ahmet Güner Sayar 4. Bölümün 1.dipnotunda şu bilgiyi [Kurtuluş Kayalı’nın Tezkire Dergisinin 2002 de çıkan 26. sayısının 86. Sayfasında de yazdığına göre “Sosyalizme yönelişinin kişisel yaşantısıyla güçlü bağları bulunmaktadır.”] (S:49) aktararak bizim kanaatimizi desteklemektedir.

İdris Küçükömer İstanbul Üniversitesi tarafından onaylanmayan Profesörlüğü için 1974 yılında Danıştay’da dava açmış ancak Danıştay da Profesörlüğünü onaylamamıştır. 9 VIII. 1976 tarihinde İstanbul Üniversitesi Senatosu Danıştay’ın almış olduğu başka bir karar istinaden İdris Küçükömer’in profesörlüğünü onaylamıştır. (S:34) İdris Küçükömer “7.V.1983’de, 1402 sayılı yasa hükmünce, İÜİF’deki akademik görevine son verildi. 27.V.1983’de emeklilik maaşı bağlandı.” (S:35) üniversiteden el çektirilmiş ancak emeklilik hakkı korunmuştur.

İdris Küçükömer 1974 yılında İngiltere’ye de götürüp birlikte eyleme katıldıkları ilk eşi Olcay Küçükömer’den boşanmış, İÜİF İktisadi Gelişim Enstitüsünde görevli Meral Yılmaz ile de 1976 yılının sonlarına doğru ikinci evliliğini yapmıştır. “Bu evliliğinden Mehmet Şakir ve Ahmed Kadir isimlerinde iki erkek evlat sahibi oldu.” (S:35) İdris Küçükömer Sosyalist bir aydın olarak çocuklarına geleneksel isimler vererek o günlerde kültürel yabancılaşmanın kendisine tesir etmediğini, sosyalistliği de belki bir siyasi ve ekonomik görüş olarak kabul ettiğini göstermesi bakımından bir işaret olarak kabul edebiliriz.

Ahmet Güner Sayar, “İdris Küçükömer’in asistanlığa kabulü öncesinde İÜİF’nin akademik kadrosunu, hissedilebilir ağırlıkta, İstanbul’un elit münevverlerinin çocukları oluşturmaktaydı.” (S:37) dedikten sonra örnekler vererek akademik kadrodaki hocaların elitliklerini ispat edecek şekilde babalarının ve dedelerinin Osmanlıdan Cumhuriyete devlet kademelerindeki görevlerini sıralar. Ancak İdris Küçükömer gibi bu elit insanların tekelini kıracak hocalarında bulunduğunu “İstanbul kökenli bu akademisyen çemberini ilk kıranlar, Erzurum Tortum’dan Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Edirneli Ömer Lütfi Barkan, Siirtli Memduh Yaşa ile Denizlili Haluk Cillov olmuştu. Giresunlu İdris Küçükömer de, bu bağlamda onların takipçisi oldu.” (S:37) şeklinde örnekleriyle sıralar. İktisat Fakültesi dışındaki bölümlerde de Erzurumlu Mümtaz Turhan gibi İstanbullu elit olmayan hocaların bulunduğunu da eklemeliyiz.

İdris Küçükömer Osmanlı –Türkiye kalkınması ile ilgili fikrini kendisinden “Japon Kalkınması ve Türkiye” kitabına yazması istenilen “Önsöz” yazısın da “Japon kalkınma modeli Türkiye için bir örnek olmaz” diktumu ile başlamış ve “… Japonya’da, kapitalist ve emperyalist gelişmenin şartları oluşurken, Türkiye’de (ya da Osmanlılar’da) tersine bir oluşum ile karşı karşıya bulunuyoruz” (S:43) diyerek bu konuda Mehmet Genç ve Sabri F. Ülgener gibi hocaların ifadesine yakın bir ifade ile Osmanlı ekonomisi ve kalkınmasını daha doğrusu Batılılaşmasının perde arkasında yatanın farklı bir ekonomik zihniyet olduğunu ifadeye çalışırken Japon kalkınmasının perde arkasında Batılı kapitalizm ve emperyalizmin beslediği sermaye birikimi ve bilime dayalı teknolojinin yer aldığını Sosyalist bir yazar olarak ön görmüştür.

Ahmet Güner Sayar, İdris Küçükömer’in iktisat anlayışının temelinin “Çözüm, sosyalizmde idi, ama çözülmesi gereken düğümlerin, Türk tarihinde, küller altında olduğunu da görüyordu. (…) Artık, Türkiye’nin somut toplumsal meselelerinin çözümünde, kök aramanın zaruretine, bunun bir mecburiyet olduğuna kanaat getirdi.” (S:46) cümleleriyle tespit ederken aslında söylemek istediği onun sosyalizm içindeki çözümlerin milli bir anlayış ve bakış açısına dayanması gerektiği, Türkiye’ye mahsus çözümlerin kendine has olması gerektiğini savunduğunu söylemeye çalışmıştır. Ayrıca Ahmet Güner Sayar, İdris Küçükömerin akılcı bir davranış sergilerken siyasete bulaşması ile duygusallığı öne geçiren bir tutum takındığını ve bu durumun da kendisi ile çelişki oluşturduğunu bakın nasıl izah ediyor. “İdris Küçükömer’in de, kendi davranışlarında gözlemlenen bir tutarsızlığın içine çekilmiş olmasıydı. Daima akla işlerlik kazandırırken, bu defa, uğraştığı siyasetle yoğrulurken, işin his ve heyecan tarafını öne çekiyor, aklı ise öteliyordu. Bu bir manada, irrasyonelliğin temeli olan ölçü gevşekliğinin rasyonelliği teslim aldığı, ya da kapıldığı Türkiye sevdasının, bir duygu selinin içinde kalan İdris Küçükömer’in aklını rehin almasıydı.” (S:47) Biz bu duruma kısaca Sosyalizmi savunan partilerde (ilk 1960’larda TİP ve 1980’den sonra SODEP-SHP de) fiili siyaset yapmaya başlaması onunda gözlerini köreltmiş ve akılcı bir anlayıştan duygusal bir bakışa kaydırmıştır diyebilirirz.

“Gücün kendisi bir ekonomik iktidardır.” (S:51) kabulü dolayısıyla Türkiye gibi ülkelerde toplumsal değişimin güç ile olacağına inanan İdris Küçükömer’in bu amaçla askerle irtibat kurması ile üyesi bulunduğu SKD (Sosyalist Kültür Derneği) tüzüğündeki demokrasi vurgusunun (S:50) arasındaki zıtlığa işaret eden Ahmet Güner Sayar’ın yazdıklarında biz de İdris Küçükömer ile Mehmet Genç ve Sabri F. Ülgener arasındaki Osmanlı ekonomik sistemi ve zihniyetine bakışlarının aynileştiğini söyleyebiliriz. Çünkü İdris Küçükömer’in de taraftarı olduğu “Sosyalist Kültür Derneği, her türlü sermayeciliği ortadan kaldır”mak (S:50) noktasındaki savunusu nedeniyle İdris Küçükömer ile Mehmet Genç ve Sabri F. Ülgener’in Osmanlının sermaye birikim karşıtlığını izahta farklı yollardan aynı hedefe vardıkları sonucunu çıkarabiliriz. Buradan Sabri F. Ülgener evinde yapılan iktisat sohbetlerinin İdris Küçükömer üzerinde tesir ettiğini de söyleyebiliriz.

TİP kongresinde Talat Aydemiri destekleyen İdris Küçükömer demokrasi karşıtıydı ve Murat Belge “… Sosyalizm, Atatürkçü subayların yolundan yürüyerek kurulacaktı. … İdris Küçükömer, … böyle düşünen başkaları ile aynı perspektifi paylaştı.” (S:52) diyerek tam da bu günün sol aydınının açmazını ifade ediyordu. İdris Küçükömer Atatürkçü subayların yolundan giderek Atatürk’ün arkadaşı ve Kurtuluş Savaşı komutanlarından olan İsmet İnönü’ye Atatürk adına karşı çıktığı gibi bu günün solcu Atatürkçüleri de Atatürkçülük adına bölücülerle kol kola siyaset yaparak Kurucu parti ilkeleriyle çelişmektedirler. İdris Küçükömer’in yaşadığı bu tezat Türkiye’de son dönem siyasetçileri içinde yer alıp bir ara Doğruyol Partisi Genel Başkanlığı da yapan İsmet Sezgin’in “İnönü için asker kaçağı derdik, halk da inanırdı” cümlesindeki aymazlığı hatırlattı. Ömrü savaş meydanlarında geçmiş bir komutanın asker kaçağı olmadığını düşünemeyecek bir halk kitlesi ve siyasetteki çelişkiler ile siyaset etme başarısını gösteren siyasiler.

Ahmet Güner Sayar’ın çeşitli kaynak ve kişilerden derleyerek ortaya koyduğuna göre İdris Küçükömer sosyalist bir akademisyen olması yanında aynı zamanda bir sokak adamı, bir eylem adamı olarak da tebarüz etmektedir. İnandığı doğrultu da asker ve darbeciler ile işbirliği yapmak da dâhil sokak elemlerine katılmak gibi hatta sokak eylemelerini organize etmek, polis ile de karşı karşıya gelmek gibi Türkiye’de her akademisyenin yapmadığı, yapamayacağı bazı davranışları çekinmeden gösterme cesareti ile bilinen birisi olduğunu anlıyoruz. Ancak demokrasi karşıtı ve eylem adamı İdris Küçükömer Talat Aydemir’in ikinci darbe girişiminde başarısız olması neticesinde idam edilmesi ile YÖN dergisinde yazı yazmaktan vazgeçerek demokratik sosyalizmi savunduğu TİP’de mücadelesine devam etmiştir. (S:61)

İdris Küçükömer’in derslerinin dolup taştığını ifade eden Ahmet Güner Sayar hakkında yaptığı “Ancak, İdris Hoca’nın natıkası [Konuşma yeteneği] pek akışkan değildi. Dolayısıyla dersi derste öğrenmek muhaldi.” (S:61) şeklindeki tespitiyle amfilerin dolma sırrını sorgular. Konuşması akıcı olmayan İdris Küçükömer’in yazma kabiliyetinin ve Türkçeye hâkimiyetinin de “Yazdıkları da, edebi bir Türkçeden uzaktı. Ayrıca, kendisinin telif ettiği ders kitabı, “İktisat İlkeleri Üzerine” , yolu düşünceyle ilk kez karşılaşan öğrencileri için de kolay okunabilecek bir kitap değildi.” (S:62) şeklinde pekte olumlu olmadığını görüyoruz. Konuşması akıcı olmayan ve yazmasında da edebi bir dil bulunmayan İdris Küçükömerin sınıfları doldurmasının sırrını öğrencisi Burhan Şenatalar karizmasına (S:63) bağlasa da bize göre İdris Küçükömer’in sosyalist genç bir aydın olması, eylem adamı vasfıyla sokaklarda organizasyonlar yapması, o günlerde komünistlik ve sosyalistlik’in gençler arasında moda bir akım olması sayesinde dolmuştur diyebiliriz. Yine erken bir tahminde bulunmuş olduk, nitekim Ahmet Güner Sayar, İdris Küçükömer’in gençlerin üzerindeki etkisini “Bu etki iktisat hocalığından değil, genç ve masum ruhları teshir kuvvetinde olan sosyalistliğinden geliyordu.” (S:64) diyerek tespitimizi doğrulamakta, öğrencilerinden Osman Saffet Arolat’ın “… O, bizim önderimizdi.” (S:64) gibi anlattıklarıyla da mühürlemektedir.

1965 yılına gelindiğinde Kapitalizm ile kalkınmak isteyen Türkiye’nin “egemenliğini kaybetmesi”nden (S:71) korkan İdris Küçükömer, sosyalizm anlayışını da “… Sizlerin ve Türk halkının istediği kadar” (S:71) sosyalizme bağlayarak Türk milletine dayanan milli ve demokratik bir sosyalizm evresine dönüştürmüştür.

Abidin Nesimi Fatinoğlu’na göre ise İdris Küçükömer “anayasamızın meşruluğunun kabul ettiği yoldan sosyalisttir.” (S:83) Abidin Nesimi Fatinoğlu bu kanaate TİP’in 3. Kongresinde Mehmet Ali Aybar ile İdris Küçükömer’in Sovyetler Birliğinin Çekoslavakya’yı işgal etmesine karşı çıkmaları, Behice Boran ile Sadun Aren’in ise desteklemeleri üzerine TİP’li delegelerin de Behice Boran ile Sadun Aren ikilisini desteklemeleri üzerine Mehmet Ali Aybar’ın genel başkanlıktan, İdris Küçükömer’in de üyelikten ayrılarak ilişkilerini kesmeleri neticesinde ifade etmiştir.

Ahmet Güner Sayar, İdris Küçükömer’in çatışan halk ve bürokrat ikilemine inandığını ve bu çatışmanın da III. Selim zamanına kadar gerilere gittiğini kabul ettiğini ifade ederken onun “Osmanlılar’da iki cephenin kurulduğunu görüyoruz. Bunlardan biri yeniçeri-lonca esnafı-ulema’dan meydana gelen İslamcı halk cephesi, diğeri de Batıcı ya da yenilik taraftarı bürokratik cephedir.” İfadelerine dayandırır ve “… Batı kurumlarını alabilmek için, çalışanlara karşı, bu ulema, yeniçeri, esnaf birliği, İslamcı akımın gittikçe büyüyen çekirdeğini meydana getirmişti.” (S:85) ifadeleriyle de Batıcı kesimin karşısındaki homojen olmayan bütün grupları toptancı bir yaklaşımla İslamcı olarak genel bir grup olarak tasnif ettiğini gösterir. Ancak Doğan Avcıoğlu’nun bürokrat/halk ayrımının tutucu dediği kesimler tarafından propaganda aracı olarak kullanıldığını ileri sürdüğü ifadeleri ileride Avcıoğlu/Küçükömer çatışmasının “Küçükömer’in halk tabanlı İslamcı oluşuma sıcak bakması” (S:88-dpn:3) üzerinden devam etmesine sebep olmuştur. Kenan Somer ise “İdris Küçükömer, ‘Düzenin Yabancılaşması’nda sosyalistlere, ‘Batıcı-laik bürokratik cepheden Doğucu-İslamcı cephe içinde yer alan emekçi halk yığınları ile sosyalist akımı kaynaştırmayı amaçlayan çetin bir strateji değişikliği öneriyordu.” (S:90) İdris Küçükömer’in İslamcı cephe ile sosyalist akımı kaynaştırma girişimleri bizim o yıllarda Ülkücüler ile aynı cephede yer alması gerekirken Akıncıların komünistlerle iş birliği yaparak kol kola girip okula girerkenki vaziyetlerine anlam veremeyimişimizin sanırım bir izahıdır.

Ahmet Güner Sayar, İdris Küçükömer’in Atatürk ve Kurtuluş Savaşına bakışının olumsuz olduğunu bu olumsuzlukta da Kemal Tahir Bey’in tesiri bulunduğunu “Türkiye’nin sağlıklı bir fotoğrafını çekebilmek için tarihin tetkikinde ve teorik kurgulamalarını Osmanlı ile başlatmasında, Kurtuluş Savaşı’nın sıradan bir Türk-Yunan Savaşı olarak hafife almasında ve Mustafa Kemal [Atatürk] Paşa’nın tek adamlığına dudak bükmesinde Kemal Tahir Bey’in İdris Küçükömer’e olan etkisini göz ardı edemiyoruz.” (S:91) İfadeleriyle ortaya koymaktadır.

İdris Küçükömer Türkiye’deki sağ-sol ayrımını değiştirmiş, sola sağ, sağa ise sol demiştir. “İttihat ve Terakki’yi CHP’ye bağlayan “sağ” çizgiyi, HİF, TCF, SF, DP, AP de ‘sol’ çizgiyi sürdürmüşlerdir.” S:94) Yani CHP sağ AP sol partidir, ancak bu partiler kendilerini tam tersi olarak adlandırmışlardır. Bundan dolayı olsa gerek ülkemizde Batı tipi politikalar söz konusu olunca Avrupa’nın solcularının Türkiye’de sağcı, Avrupa’nın sağcılarının da Türkiye’deki solcular oldukları söylenir durur.

Osmanlı alfabesini bilmeyen İdris Küçükömer analizlerinde Osmanlı tarihindeki örneklere yöneliyor ancak ‘Düzenin Yabancılaşması’ kitabının ikinci baskısına izin vermemesine gerekçe olarak da Abidin Nesimi Fatinoğlu’nun aktarımı ile “… Bu konularda belgelerin yetersiz olduğu, eski harfleri bilmediği … gerekçesiyle, bilgisinin çok sınırlı olduğunu belirtti. Bu nedenlerle, Düzenin yabancılaşması yapıtının birinci baskısını noksan bilgilerle ancak sezgi yoluyla yazdığını, ikinci baskıda, değindiğimiz konulara da yer vereceğini belirtti.” (S:98) kitabının yetersizliğini de itiraf ediyor. Osman Ulugay, İdris Küçükömer’in kitabı Düzenin Yabancılaşması’nı doğrudan doğruya “bilimsellikten uzak” buluyor. (S:99)

Emre Kongar ve diğer sol aydınların İdris Küçükömer’in “Düzenin Yabancılaşması”nda öne sürdüğü tezlere karşı çıkmaları ve İdris Küçükömer’in bu kitabında kurmuş olduğu sosyalist şemanın bu ülke gerçekliği tarafından doğrulanmadığını iddia eder. Ahmet Güner Sayar’da müstakil bir “Şeyh Bedrettin” kitabı hazırlamış birisi olarak İdris Küçükömer’in Şeyh Bedreddin hakkında yazdıklarını “ciddi araştırmadan yoksun olduğunu işaretle yetinelim” (S:105) diyerek kendisinin de itiraf ettiği en azından Şeyh Bedreddin hakkındaki yetersiz araştırmayı tespit etmektedir. Ahmet Güner Sayar, sol aydınlar tarafından da çokça eleştirilen, bizim İdris Küçükömer’in aceleciliğine ve olayların akışı içinde kaleme almasına bağladığımız tezlerindeki yetersizliğini, “İdris Küçükömer’in çok çabuk varsayımlar üretmesi, bunlar için gerekli ve yeterli zihni demlenme sürecini kısa tutması, ya da mantıki dedüksiyon sürecini yaşamadan, sınamaya tabi tutmadan fikirlerini, eleştirel görüş almadan, piyasaya sürmesi, dalgalı bir yazma tekniğini de beraberinde getirmiştir.” (S:105) diyerek açıklamaktadır.

Türkiye’deki Sosyalizmin Behice Boran çizgisinde taraftarlarından Sadun Aren Sosyalizm tarihini 1961-1989 arsı ve 1990’dan sonraki dönem olarak iki devreye ayırırken “Birinci dönemde, sosyalizm ile kapitalizm bir ölüm kalım mücadelesine girmiş oldukları için sosyalistler açısından, Sovyetler Birliği yararına olan her şey doğru ve onu zayıf düşürecek her şey –eylem kadar, düşüncede- yanlıştı… Bu nedenle, resmi Sovyet görüşü, tüm sosyalistler için tartışılmaz kabul edilen bir doğma haline gelmişti.” (S:113) ifadeleriyle sosyalizmin gayrimilli olduğunu ve bilimsel sosyalizmin de bir ütopyadan ibaret olduğunu itiraf etmişlerdir. Oysa Ahmet Güner Sayar’ın tespitlerine göre TİP içinde Mehmet Ali Aybar- İdiris Küçükömer ve Behice Boran-Sadun Aren iki ana grup birbirleri ile mücadele ederken daha farklı nice fraksiyon da TİP içinde toplanmış ve onun Kanunlar çerçevesinde kuruluş meşruiyetinden olduğunca istifade ediyorlardı.

Ahmet Güner Sayar’a göre İdris Küçükömer’in avunduğu “halk tabanlı İslamcı oluşum” tezi doğrultusunda “Yıl 1973, kendi tezleri doğrultusunda vücut bulan siyasal bir gelişme, MSP’nin TBMM’ne girmesi idi. İdris Küçükömer ise [kendisine saldıran sosyalistlerden] farklı düşünüyor, MSP’ni ‘toplumcu ve demokrat’ olarak görüyor ve bu oluşumu ‘sol’a yakın buluyordu. II. Cumhuriyet, 14 Mayıs 1950’de [DP’nin iktidarı ile], artık III. Cumhuriyet’te, MSP’nin de parlamentoya girmesiyle fiilen başlamış, netice itibarıyla ‘daha demokratik III. Cumhuriyet’le Jön Türk hareketi bitmiştir.” (S:124) gerçekleşmiştir. Yalçın Küçük İdris Küçükömer’in bu çıkışını İslamcılar için bir “bone nouvelle”, “müjde, muştu” olduğunu söylemiştir. Daha açık söylemek gerekirse İslamcılar İdris Küçükömer’in “halk tabanlı İslamcı oluşum” tezini kendilerinin var olacağına bir işaret bir müjde olarak algılamışlardır. Biz de bu “bone nouvelle”i İslamcıların komünistlerle ortak hareket etmelerinin dayanak noktası olduğunu düşünüyoruz. Hatta bu sol kesimde biraz da alay kokan “…Küçükömer, Selâmet, iktidar adayı” (S:124) şeklindeki yorumlara yol açarak “İdris Hoca’nın İslamcı cepheye bir düşünür düzeyinde katıl[m]ış algılandı” (S:125)

Ali Gevgilili’ye göre İdris Küçükömer’in Kurtuluş Savaşına bakışı “Türk Kurtuluş Savaşı, sıradan bir Türk-Yunan savaşıydı ve iddia edildiği gibi anti-emperyalist bir savaş değildi.” (S:131) şeklindeydi Kendisinin ifadesine göre de “Yunanlılarla … Kemalistler arasında bir savaş verilmiştir. İngiliz İmparatorluğu’nu savunmak ve geliştirmek için farklı stratejiler söz konusudur. Bu, onun içindir ki, anti-emperyalist bir savaş değildi.” (S:131) İdris Küçükömer Kurtuluş Savaşını anti-emperyalist bir savaş olarak görmemektedir. Bizim “İngiliz İmparatorluğu’nu savunmak ve geliştirmek için farklı stratejiler söz konusudur.” cümlesinden çıkardığımız sonuca göre İdris Küçükömer Kurtuluş Savaşını İngiliz menfaatlerine hizmet etmekle suçlamaktadır. Bu gün de özellikle Siyasal İslamcı kesimde Atatürk ve Kurtuluş Savaşı bu minval üzere eleştirilmekte. İngiltere ile nerede savaştığımız sorularak sorgulanmakta, hatta ‘yedi düvele karşı savaştık diyorlar ancak karşımızdaki düşman dün bizim eyaletimiz olan bir ülke idi.’ olarak lanse edilerek Yunanistan’a İngiltere başta olmak üzere Batı ülkelerince yapılan silah yardımı göz ardı edilmektedir. Kurtuluş Savaşında sadece 2.İnönü Savaşı sırasında Türklere ait düzenli ordunun asker sayısının tamamı 15 bin civarında iken Anadolu’ya çıkan Yunan askeri gücü 60 bin’dir. Büyük Taarruz sırasında ise Yunan askeri gücü 220 bin iken küçültülerek Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanan neticesi de küçümsenmektedir. İslamcı-Sosyalist iş ve fikir birliğinin bir ortak noktası daha bu şekilde belirlenmiş olmaktadır.

İdris Küçükömer III: TİP kongresinden sonra ayrıldığı ve on yıl boyunca uzak durduğu siyasete geri dönmüş 1984 yılında SODEP’e üye olmuştur. (S:148) Ancak SODEP İdris Küçükömer’in yıllarca sağ olduğunu iddia ettiği CHP’nin devamı olduğunu söylüyordu. SODEP daha sonra SHP ismini almıştı. SHP’nin başında da Erdal İnönü vardı. (S:148, dpn:2) Mehmet Kavut İdris Küçükömer’in SHP’ye üye olmasını “1980 sonrası dönemde… Küçükömer, sosyalizmden uzaklaşıp sosyal demokrasi düşüncesine yaklaştığı ve SODEP içersinde siyaset yaptığı bu kısa dönemde, özellikle sosyal demokrasinin sorunları üzerine yoğunlaşmıştır.” (S:149) Şeklinde izah etmiş, İdris Küçükömer’in fikirlerini demokrasi karşıtlığından ve Sosyalizm den vazgeçerek değiştirdiğini, sosyal demokrasiye yöneldiğini ortaya koymuştur.

İdris Küçükömer kendisini tarif ederken fikirlerinin kaynağını “Ben, geleceğe o [mutlak yoksul] evlerden bakmaya çalışıyorum.” (S:175) diye açıklarken dışarıdan ona bakanlar [Osman Saffet Arolat] onu “… İdris Hocayı biz sosyalist sanıyorduk. Hâlbuki baktık öyle değilmiş. Siyasetçi yanı güçlüydü, ama kafası hep karışıktı. Hep arayış içindeydi.” (S:172) şeklinde ve A.Uslu - G. Atılgan tarafından da “… [İdris Küçükömer,] toplumun demokratikleşmesi için emperyalizmden bağımsız olmak, ama iktisadi hürriyetçilikten [kapitalizm] vazgeçmemek gibi bir perspektif benimsedi. İktisadi hürriyetçilik olarak adlandırdığı şey [iktisadi sistem], serbest piyasa ekonomisi idi.” (S:173) ifadeleriyle tanımlanmaya çalışılmış ancak Gökhan Ak “… Küçükömer’in sivil toplumu, Marksist gelenekten beslenen, sosyalist bir sivil toplumdur.” (S:173) diyerek fikirlerinin kaynağının Marksizm’e dayanan bir sosyalizm olduğunu ifade ederken onun için İslamcıların fikir babası olarak da görenler olmuştur. Ahmet Güner Sayar kitap boyunca aktardığı İdris Küçükömer’i tarif eden, onu sosyalist, sosyaldemokrat, İslamcı vs. kılıktan kılığa sokan ifadelerden sonra “İdris Küçükömer’i[n] hâlâ Marksist olduğunu iddia edenlerin, sivil bir dinin sâlikleri oldukları da başka bir gerçektir.” (S:174) şeklinde müdafaa etmektedir. Ahmet Güner Sayar bu müdafaadan sonra onu “Hasbi ve samimi olması, onu gıpta edilecek bir Türkiye sevdalısı yapmıştır. Ülke sorunlarını bir çözüme bağlamak için verdiği uğraşta, herhangi bir ideolojinin kör takipçisi olmamıştır.” (S:187) şeklinde tarif eder.

Hiç kimsenin başka birinin inancına veya inanmadığına söz söyleme hakkı yoktur. Ancak konu İdris Küçükömer olunca hakkında Marksist, Sosyalist olduğundan tutunda çeşitli fikirler yürütülmüş,”Allah’tan bana zorunu vermesi için dua ettim.” (S:210) dediğinden tutunda “rahmetli İsmet Paşa” (S:211) demesi gibi hayırla yâd ettiklerine hatta “Müslüman halkı, inançlarından ötürü koruyor ve onlara ‘gerici’; ‘yobaz’ denilmesini içine sindiremiyordu.” (S:211) gibi tavırlarına varana kadar her şeyi onun inandığına yormaya çalışmışlardır. Bu da ben komünistim ama ne olur olmaz diye gece yatmadan “İhlâs” okuyorum diyen meşhur komünist aydının durumuna düşürülmesine sebep olmaktadır İdris Küçükömer’in. Bu ülkede yaşayan herkes ibadet ve niyazını zaman zaman ya da genellikle ihmal etse de atadan öğrenme bir taklidi imana sahiptir ve ömrünün bazı demlerinde bunu izhar eder. Bize düşen şahit olduğumuz iman halini anarak hayırla yâd etmek, ahretteki hesabının Allah ile onun arasında olacağını bilmek ve söylemektir. Kaldı ki kişi komünist olmakla dinden çıkmaz, belki komünizmin edip eylediklerinde dahli varsa günahkâr olur ama ancak aşikâre Allah’ı veya Kur’an Ayetlerini inkâr ettiğini beyan ederse o zaman zahire göre hareket etmek gerekir.

Elimizdeki kitabın baskı hataları zaten sağlığında anlaşılması zor olmuş İdris Küçükömer’in hakkında söylenenleri açıklamak için alınan alıntıların ve yazılan yazıların da acaba İdris Küçükömer’in anlaşılmayan ifadelerinden birimi durumuna düşürmektedir zaman zaman insanı.

İdris Küçükömer sosyalist bir düşünceye sahip değilken önce sosyalist olur, sonra yön dergisinde yazılar yazarak sosyalist bir düşünür olarak aksiyon adamı özelliğini ve anti demokratik bir sistemi savunur. Darbeci askerlerle iş birliği yapar, Türkiye’nin değişmesi için güce ihtiyaç vardır. Ancak 1965 yılında demokratik sosyalizmi savunmaya başlar ve sosyalizmin ne kadar olacağına “Türk halkının istediği kadar” diyecek kadar mili bir sosyalizmi savunur. Hem fikir adamıdır, hem de sokak adamı, önder bir kişiliği vardır, kitleleri etkiler ve peşinden sürükler. İdris Küçükömer’in sosyalist kimliği zaman içinde olgunlaşır, gelişir ve evrilerek değişir ancak eylem adamlığından da hiçbir zaman vazgeçmez.

Ahmet Güner Sayar, İdris Küçükömer hakkındaki değerlendirme ve tespitlerini öyle yerli yerinde yapmış ki, konuyu ilk okumaya başlayınca bende hâsıl olan kanaatin aynını konunun ortalarında veya sonunda mutlaka ifade ettiğini gördüm. Objektifliğini hiç kaybetmeden ancak kişiyi de rencide etmeden, Türkiye’deki yerleşik hataları kapatmak, değinmemek, gizlemek anlayışının aksinse bulabildiği her konuyu ele alan, ancak hakaret ve incitici hiçbir kelama yer vermeyen bir biyografi yazarıdır. Başta da belirttiğim gibi benim nezdim de Türkiye’nin en iyi Biyografi yazarıdır.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,43 M - Bugn : 28142

ulkucudunya@ulkucudunya.com