Türkistanlılık mefkûresi, Avrupalılık tanımıyla Avrupa uluslarının üst değerlerde, hem de evrensellik iddiasındaki değerlerde birleşmelerine benzeri olarak, Türk milletinin bugün farklı devletlerde süren hayatının üst mefhumlarda, birlik ve bütünlük içinde kendini tasavvur eden bireylere istinadı ile müteşekkil ülküsüdür. Fikir bu yolla anlayışa dönüşür.
Müşterek maziye sadakat ve ortak geleceğe inanç Türkistanlılık anlayışımızın esası olmalıdır. Bu da bugünü geçmiş ve gelecek arasında bahsedilen mefkûre ve mefhum ile değere dönüştürmekle mümkündür.
Rolland'ın Jean-Christophe adlı romanında; “Bugünün Avrupası'nın artık hiçbir ortak kitabı yok; ortak ne bir şiiri, ne bir duası, ne de herkese ortak, inançtan kaynaklanan bir eylemi var; bu, zamanımızın bütün sanatçıları için yıkımla eşanlamlı olması gereken bir utançtır. Herkes için yazan, herkes için düşünen tek bir insan bile yok” denilir.
Çok tanıdık gelmedi mi? Türkistanlılık kavramı bağlamında, Türkçe'nin değeri milli müşterekleri gösteren romanlar, şiirler olarak müteferrik gayretler ötesinde güçlü olarak gerçekleştirilemedi. Kazakların gücü, Türkmenlerin enerjisi, Azerilerin renkleri, Özbeklerin birikimi ve Türkiye Türklerinin tecrübesi bizi bir ruhun bedeni kılamadı.
Herkes kendi cephesinde siyasilerin ve diplomatların o soğuk ve hesabi çevresinde toplanıp toplanıp dağıldı. Ziyalılar, aydınlar, sanatkârlar hayatımıza ışıklar taşıyamadı.
Türkistanlılık romantik bir grubun etnik temelli(!?) ham hayali gibi görülmenin ötesine taşınamadı. Hâlbuki Türkistan'ın tefekkür ve tesanüd tarihi yazılabilse siyaseti aşan bir değerler manzumesi bizi kucaklayacaktı.
Bu yaklaşıma hemen evrensel değerleri olmayan? bir ırk birleşimi gibi bakacaklar olabilecektir. Millet olmaksa ırkçılık bayalığının çok ötesinde bir tecrübe ve olgunluktur. Türkistanlılık, Kırgızistan, Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve tüm diğer toplulukların, devletlerin ve milliyetlerin üstünde milletimiz eliyle realize edilen insanlık değerlerinin geçmiş tecrübesini gelecekte yenileme iradesidir.
Buna mukabil yedi düvel Altay Dağlarında buna dair bir çoban ateşinin bile yanmasından endişelidir. Bunu gördükleri, sezdikleri anda müdahale etmektedirler. Bunun daha kötüsü ise içimizde buna dair bir idrak ve iradenin olmamasıdır.
Türkistanlılık bir erime kabında yok olmak değildir; bu Avrupalının yakın zamanlarda tanıdığı ve bildiği bir bütünleşme tarzıdır. Biz mozaik bilmeyiz, biz de kilim gibi olmak vardır. Kazak bu kabın içinde başka birisi, Azerbaycan Türkü başka bir adam olmayacaktır. Bu sosyal ve kültürel manası olan bir bütünlük ve birlik duygusudur. Ancak bu siyasi zeminli teşkilatlar kurmak da değildir. Bu bir duyuş, hissediştir.
Türkistanlılık etnik zeminde görülecek olsa da aslında insani manada Türk'ün müktesebatının önce kendi içinde, akabinde harice doğru genişleyen bir sosyolojik ve felsefi anlamının adıdır.
Bu kavramı siyasetçiler ve diplomatlar var etmeyeceklerdir. Ahmet Yesevî pirimizin Sarp Yokuşudur Türkistan. Türkistanlılar bu Sarp Yokuşta yürüyenlerdir.
Eski köye yeni adet mi diyenlere evet diyorum. Hayal kuramayanlar için gelecek makul bir zemin sunmayacaktır. Durun size bir kavram daha Kudüslülük de Türkistanlıların diğer bir yoludur.
Türkistanlılık ve Türkistanlılar değer taşıyan insanlardır. Her şeyin globalleştiği dünyada Türkistanlıklar maziden beri bu değerlerle düşünür ve eylerler, bunun yayılmasını isterler: Pir-i Türkistan Ahmed Yesevi ile aynı coğrafyada yaşayıp, hikmetler saçan 12. asırdan Edib Ahmet Yüknekî dilinden aktaralım; “İnsan bilgisi ile tanınır; bilgisiz, hayatta iken, kaybolmuş sayılır; bilgili adam ölür, (fakat) adı kalır, bilgisiz, sağ iken, adı ölüdür”, “Bilgili insan kıymetli dindardır”. (Bilgi), “O (söz) şudur; kibri yere çalıp, tevazuu sıkı tut ve ona kuvvetle sarıl (Tevazu)”, Cömert adam bilgiyi yedebildi, bak. Malını onunla sattı ve senâ aldı(Cömertlik), “Kötülük yapan insana sen iyilik yap; keremin başı budur, bunu iyi bil (Kerem), “Kusurlu adamın kusurunu affet, düşmanlık kökünü kazıp, ortadan kaldır; hiddet ve düşmanlık ateşi tutuşarak, alevlenirse, yumuşaklık suyunu serp ve o ateşi söndür” (Hilm), “Sözü düşünerek söyle, acele etme; sözünü sakla ki, sonra başını saklamayasın.
“Bin kişi dostun olsa, çok görme; bir kişi düşman olsa, azımsama”(Dili koruma), “Eğer bir insanda (şu) iki şey birleşirse, o insana mürüvvet yolu kapanmıştır: (bunlardan) biri, lüzûmsuz yere gevezelik etmek, ikincisi ise, yalan söylemektir” (Yalan), “Siyaset, riyaset, kiyaset (Akıllılık) , kerem (ve bunlara), adaleti ekle; bunları işit ve anla”. (Adalet), “İnsanların iyilik ve kötülükleri arzu etmekle geçmez, iyi işin de kötü işin de karşılığı gecikmez; ey kötülük yapıp, iyilik uman (kimse), diken eken üzüm biçmez”(İyilik), “Müslümana karşı şefkatli ve merhametli ol, kendin için düşündüklerini Müslüman için de düşün; Sana cefa edene vefa ile mukabele et; ne kadar yıkanırsa yıkansın, kan kan ile temizlenmez” (Merhamet), “Yemeğe yarar yemek (varsa),aç insana yedir, giymeye yarar elbise bulursan, çıplağa giydir; başkasına zorluk ve zahmet çektirme, eğer sana başkası eziyet ederse, tahammül et.” (Sabır), “İnsanın arkadaşı iyi olursa, kendisi de iyi olur; İnsan arkadaşının iyi olmasından çok hayır görür; kötüye yaklaşma, kötü sohbeti seni hemen kötü huylu yapar” (Dostluk).
Türkistanlılık bu çerçevede değerlidir, azizdir ve anlam katar. Milliyet ve vatan bu değerlerin müşterek anlaşılıp, davranılıp adet edildiği yer diye azizdir, kutsaldır.
Türkistan bir aziz vatan, sınırlarını duygularımızın, düşüncelerimizin, inançlarımızın estetik bir bilinçle çizildiği kocaman bir vatan. Türkiyeli, Kazankistanlı, Azerbaycanlı, Kırgızistanlı, Özbekistanlı ve cümlesi bu vatanın çocukları, bu vatanda kendisine yurt açmış evlatları. Siyasi sınırlarımızın büyük vatanı Türkistan büyük vatandaşlığı Türkistanlılıktır.
Türkistan ve Türkistanlılık Pir Ahmed Yesevî ve Maturidi merkezinde doğu ile batı arasındaki üçüncü yoldur. Maturidilik nasıl mutezile ve eşariye arasında üçüncü yol akidesi kurduysa Türkistan da yeniden dünyanın sıkıştığı doğu-batı çıkmazında üçüncü yolun mekânı, Türkistanlılar bunun milletidir.
Türkistanlılık dışlayan değil herkesi kucaklayan bir sosyolojidir. Türkler geçmişte nasıl herkese adalet ve iyilik temin eden düzen kurabildilerse gelecekte de bunu yapabilme imkânı noktasında en önde gelen milletlerden biri olacaktır.
İnsanlık nasıl Avrupalılık merkezli son paradigmasını kurduysa bundan sonra da Türkistanlılık üzerinden geleceğine yürüyebilecektir. Tekraren ve teyiden ifade etmek isteriz ki bu siyasi değil estetik ve sanat çerçeveli bir bütünlük ve birlik olmalıdır.
Teavün, tesanüd ve tefekkür Türkistan'ın küllenmiş kandillerini yeniden yakacaktır.
Hayal etmek, umut etmek ve gayret etmek insanı yaşatır. Kader ise gayrete âşıktır.
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.