Selçuk Türkoğlu... Ülküdaşım... otuz yıllık arkadaşım… Memleketi Kayseri’den Bursa’ya yüksek tahsil için geldiğinde “teşkilatta” tanışmıştık.
O yıllar sol örgütlerin platform adı altında güç birliği yaparak toparlanmaya çalıştıkları dönemlerdi… Türkiye genelinde Görükle, Beytepe ve Odtü kampüsleri eylem için pilot bölgeler olarak seçilmiş, jandarma bölgesi olması hasebiyle polisin müzahir olmadığı, örgütçülerin sempatizanları militanlaştırmak için rahat çalıştıkları alanlardı.
Görükle kampüsü de örgütlerin okuldan dağa kolayca ve bolca eleman taşıdığı bir kara delikti. Selçuk, kampüs içindeki yurtta ve bilhassa idari bilimler fakültesinde pkk ve sol örgütlerin baskısına direnen 25-30 kişilik Ülküdaşıyla birlikte hem kampüsün hem de Bursa Ocak’ın yüküne omuz vermişti.
Öğretmenliğe de Sason/Batman gibi zor bir bölgede başladı; 90’lı yıllar Güneydoğu’nun yangın yeri olduğu yıllardı. Sason’da başlayan öğretmenlik yılları Bursa’da devam etti. Seçim çalışmalarında pazar yerlerinde MHP broşürleri dağıtırken, yılbaşı gecesi Ulucami’de Arvasi Hoca ruhuna okutulan mevlitte cemaate şeker-gül suyu ikram ederken henüz stajyer öğretmenliği sona ermemiş, memuriyeti onanmamıştı.
Öğretmenlik yaptığı iki okuldan birisi işyerimin diğeri de evimin bulunduğu mahallede olduğundan öğrencileri / velileri / mesai arkadaşları vasıtasıyla mesleki becerisi ve başarısına yakinen şahit oldum. Hem becerisi hem de başarısı Ülkücülüğü ile birleşince mesleğinin henüz başındayken, gencecik yaşına rağmen Türk Eğitim-Sen başkanlığı ona tevdi edildi.
Ocak’ta başlayan teşkilatçılığı sendikada devam etti. Sendikacılıktaki ilk yıllarında bakanlık DSP’deydi. MHP’nin koalisyon ortaklığına rağmen Ülkücüler için sıkıntılı yıllardı. DSP’den sonra AKP’li yıllar başladı ve sıkıntılar daha da arttı; memurlar için, Ülkücüler için ve de şahsiyet sahibi olan herkes için…
Selçuk Türkoğlu, gün geçtikçe azgınlaşan AKP iktidarına karşı Bursa’daki bütün siyasi partilerin ve bütün sivil toplum kuruluşlarının toplamından daha fazla muhalefet etmiştir, ve bu muhalif tavrı ile ülkücülerin yüz akı olmuştur; kanatindeyim…
Kültürel açıdan İstanbul, idari açıdan Ankara merkezdir. Ve bu iki merkez dışında Ankara’nın hemen yanı başındaki Konya’da, İstanbul’un yanı başındaki Kocaeli de, eski payitaht Bursa’da ve hatta İzmir’de taşradır. Sosyolojiden siyasete, iktisattan tarihe bütün sosyal alanların en kapsayıcı(!) analiz modeli olan merkez/çevre şablonuna en uygun ülke sıfatıyla taşranın başarılarını merkeze taşıması imkânsızken.. gencecik bir sendikacı, hem de memur sendikacısı, üstelik Ülkücü bir sendikacı olarak Selçuk Türkoğlu eylemlerini bütün Türkiye’nin gündemine taşıyabilmiştir.
Bütün bu becerilerinin, başarılarının yanı sıra hataları da vardır. Özellikle güç karşısında eğilmemek, haksızlık karşısında susmamak, iktidara yamanmamak gibi günümüz şartlarında affedilmeyecek hataları(!) da yok değil!...
Her insan gibi onun da yanlışları olmuştur. İnsan sevdiğine karşı kör olurmuş, hatalarını görmezmiş… Aramızdaki muhabbete binaen göremediklerim olsa da gördüklerimi onunla da paylaşmışımdır. Siyasete atılması, MHP’den milletvekili adaylığı da görebildiğim yanlışlarından(!) birisiydi; evvelen bizde hiçbir başarı cezasız bırakılmazdı, saniyen Balgat’taki o dar muhitle kan uyuşmazlığı vardı, salisen siyasette kurşun askerler revaçtaydı.
MHP’de kapılar kapalıydı; ya pek çoğumuzun yaptığı gibi siyasetle yollarını ayıracaktı, ya da bir çoğumuz gibi yeni bir alternatifle yeniden deneyecekti. O da, Türk Milliyetçileri için yeni bir alternatif iddiasındaki İYİ Parti alternatifini tercih etti. İyi ki etmiş!
Başbuğ’un vefatından sonra, AKP’nin giderek azgınlaşan iktidarında siyaset adına hiç iyi bir şey görmedik, yaşamadık. Eğer yirmi yıllık aradan sonra iyi bir şey göreceksek İYİ Parti’nin performansı belirleyici olacaktır.
Ancak bariz şekilde görünen o ki, artık fikrin/idealin/dâvânın temsilcisi partiler yok; genel başkanlık koltuğunda oturanların partileri var. Oy verecek partiler yerine oy verebilecek adayları arıyor gözlerimiz… Şahsiyeti, omurgalı adaylar… Bursa İyi Parti’nin her iki bölgede üçüncü sıra adayları olan Selçuk TÜRKOĞLU ve Adnan İSLÂMOĞULLARI gibi Ülkücü kimlikleri ile temeyyüz etmiş, Ülkücülüğe hâlel getirmemiş adaylar… Böyle milletvekillerine ihtiyacımız var. İnşaallah iyi olur!..
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.