CKMP’den istifa ettikleri halde Bakanlıktan istifa etmemekte direnen iki Bakan, siyasi ahlâksızlık sergilemektedir. 6 Ağustos 1965 tarihli gazetelerin ana gündemi bu siyaset ve hukuk garibesi durumdur.
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, siyasî hayatta yeni karşılaştığı ve sonrasında sıklıkla karşılaşacağı bu sinsi ve kalleş çelmelerden ilkini boşa çıkarmak için var gücüyle uğraşmaktadır.
Adalet, 6 Ağustos 1965.
Türkeş’in yeni bir taktiği!..
Millî Savunma Bakanlığına Enver Kök, Köy İşleri Bakanlığına da Mustafa Kepir aday gösterildi. Ancak bu hususu temin edecek kanunî bir müeyyide olmadığı ileri sürülüyor.
Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ve Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk <<Bakanlar, partilere karşı değil, teşrii organa ve millete karşı sorumludur>> gerekçesile bakanlığa devam kararını vermişlerdir. Başbakan Yardımcısı Süleyman Demirel’i dün makamında ziyaret eden Seyfi Öztürk gazetecilere <<Halen vazifemin başındayım>> demiş, <<Türkeş, istifanızda ısrar ederse hareketiniz ne olacaktır?>> sorusuna <<18 senedir emek verip, bu günlere getirdiğimiz partiyi, her şeyi ile teslim aldılar. Şimdi sıra bakanlığa mı geldi? Beni fazla konuşturmayın>> cevabını vermiştir.
CKMP’NİN BİLDİRİSİ
CKMP Genel İdare Kurulu dün bir bildiri neşrederek, istifa edenlerce ileri sürülen <<Maceracı ve totaliter hüviyet>> iddialarını reddetmişlerdir.
İki bakanın istifasından ısrar eden Alparslan Türkeş, öğrenildiğine göre Enver Kök’ü Millî Savunma Mustafa Kepir’i Köy İşleri Bakanlıklarına aday göstermiştir.
DEMİREL’İN SÖZLERİ
Başbakan Yardımcısı Süleyman Demirel dün gazetecilere <<Eğer her iki tarafta da ısrar varsa, bu koalisyon mekanizmasında yeni ve emsali olmayan bir meseledir. Meseleler konuşarak halledilir. Buna da bir hâl çaresi bulunacaktır>> demiştir. Demirel ayrıca koalisyon protokolunun çiğnendiği iddialarına karşı <<Bizim tarafımızdan çiğnenmiş bir şey yok. Biz hiçbir şeyi çiğnemedik>> demiştir.
MÜEYYİDE YOK
Kabinedeki tek CKMP li bakan Mehmet Altınsoy <<Bakanlıktan ayrılmalarını mümkün kılacak bir müeyyide olmadığını>> söylemiş, bakanları Başbakan’ın tayin, fakat azledemediğini belirterek, kendisinin partisinin alacağı karara uyacağını bildirmiştir.
Diğer taraftan öğrenildiğine göre iki bakan, seçimlere kadar müstakil kalacak, seçimlerde müstakil olarak AP listelerinde yer alacaklardır. CKMP den ayrılan diğer milletvekillerinin önümüzdeki günlerde AP’ye girmeleri beklenmektedir. Bu arada Kütahya Milletvekili Prof. Sadrettin Tosbi’nin de CKMP’den istifa edeceği, Çankırı Senatörü Hazım Dağlı’nın da istifayı düşündüğü söylenmektir.
Yeni Gazete, 6 Ağustos 1965.
Ürgüplü ile bir görüşme yapan
TÜRKEŞ, DİNÇER İLE ÖZTÜRK’ÜN KABİNEDEN İSTİFALARINI İSTEDİ
Başbakan Suat Hayri Ürgüplü ile bugün akşam üzeri Başbakanlıkta, CKMP’den ayrılan Dinçer ile Öztürk’ün durumlarını görüşen CKMP’nin yeni Genel Başkanı Alparslan Türkeş bu iki Bakanın bugün öğlene kadar hükümetten istifalarının teminini istemiştir.
Ürgüplü, Hasan Dinçer ile Seyfi Öztürk’ün istifalarının temin edilememesi halinde ise, ikinci teklif olarak Koalisyon Partisi Liderlerinin bu akşam bu akşam bir araya gelmelerini ileri sürmüştür. Türkeş, Koalisyon Partileri Liderleri toplantısında, bu meselenin görüşülerek bir neticeye varılması gerektiğini söylemiştir.
Beraberinde Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kepir ile Genel Muhasip Cevad Odyakmaz olduğu halde, Türkeş’i dinliyen Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, Koalisyonun rahat bir şekilde işlemesi için elinden gelen gayreti göstereceğini, bu konuda müsterih olunmasını söylemiştir.
Türkeş, 45 dakika devam eden bu görüşmeden sonra gazetecilerin sorularını cevaplandırmaktan kaçınmış, ısrarlar üzerine şunları söylemiştir:
“- CKMP Genel Başkanı olduktan sonra Sayın Başbakanı ziyaret etmeyi düşünmekteydik, bu vazifeyi de bugün yerine getirmiş oluyoruz. Bu vesile ile yakında Rusyaya gidecek olan sayın Başbakana hayırlı yolculuklar ve başarılar temennilerinde bulunduk, kendileri de AP nin yapacakları temaslar hakkında geniş izahat lütfettiler. Ayrıca, Kıbrıs konusunda da geniş açıklamalarda bulundular.”
Türkeş gazetecilerin ısrarı üzerine CKMP’den ayrılıp, hükûmetten istifa etmeyen iki bakan konusunda da, Başbakanla görüştüğünü belirtmiş ve şöyle demiştir:
“- Günün aktüel konusu olan partimizden ayrılan iki bakan arkadaşımızın durumu üzerinde de, tam bir samimiyet ve anlayış havası içerisinde görüşmelerde bulunduk.”
Türkeş, gazetecilerin “bu bakanlar bakanlıktan istifa edecekler mi” sorularını cevaplandırmamış ancak ileride bu konularda da görüşlerini açıklayacağını bildirmiştir.
CKMP’den ayrılan Köy İşleri Bakanı da öğle üzeri Başbakanlığa gelerek, Demirel ile bir süre görüşmüş, çıkarken de “vazifemin başındayım” demiştir. Gazetecilerin istifa edip etmiyeceği sorularına Öztürk şu cevabı vermiştir:
“Anayasaya göre, hükûmet güven oyu alır ve Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti olarak vazife görür. Güvensizlik oyu verilmedikçe hükûmet veya hükûmete dahil bir bakan düşmez ve düşürülemez. Hükûmete dahil Bakanlar, güven oyu aldıktan sonra siyasî partilerin Bakanı değil, teşrii Meclise karşı sorumlu ve bütünü ile milleti temsilen vazife görür. Buna göre vazifemin başındayım. Anayasanın görüşü bu olduğuna göre, başka türlü düşüncelerin hukuk düzeninde yeri olmaz. Protokol, bir centilmenlik anlaşmasıdır. Hükûmet güven oyu aldıktan sonra, parti genel merkezlerinin hükûmeti değildir. Bir mebus seçildiği siyasî partiden istifa ederse, milletvekilliği düşer mi”
Alparslan Türkeş’in istifalarında ısrar etmesi halinde, durumun ne olabileceği yolundaki suale, Köy İşleri Bakanı, “18 yıldır emek verip bu günlere getirdiğimiz siyasî partiyi her şeyi ile teslim aldılar, şimdi sıra Bakanlığa mı geldi? Beni fazla konuşturmayın.” cevabını vermiştir.
TÜRKEŞ’İN ÇABALARI
Dinçer ile Öztürk’ün istifalarında ısrar eden CKMP Genel Başkanı öğrenildiğine göre, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel nezdinde de bu konuda bir vasıta ile temasa geçmiştir.
Türkeş, Gürsel’e yaptığı bu talebinde, Dinçer ile Öztürk’ün Bakanlıktan istifasının sağlanmasını istemiş, Millî Savunma ile Köy İşleri Bakanlıkları için CKMP’den iki aday bildirmiştir. Öğrenildiğine göre, Türkeş Millî Savunma Bakanlığı için kontenjan senatörü CKMP’li Enver Kök, Köy İşleri Bakanlığı için de Yozgat Milletvekili Mustafa Kepir’im isimlerini teklif etmiştir. Ancak Türkeş’in bu talebine Gürsel herhangi bir cevap vermemiştir.
Bilhassa bazı çevrelerinde ısrarı üzerine bakanlıkta kalan Hasan Dinçer ile Seyfi Öztürk, öğrenildiğine göre, önümüzdeki seçimlere “bağımsız” olarak AP listesinden gireceklerdir. CKMP’den ayrılan diğer Milletvekili ve Senatörlerin ise, önümüzdeki günlerde AP’ye girmeleri beklenmektedir.
Öte yandan, 8 eski CKMP’linin istifa mektuplarında ileri sürdükleri isnadları, CKMP Genel Merkezi dün bir tebliğ işe reddetmiştir. Tamamiyle Türkeşçilerden meydana gelen CKMP idarecileri, tüzük ve programın değiştirilmesiyle, parti hüviyetinin ortadan kalktığı iddialarının “asla varit” olmadığını bildirmiş, “Partinin totaliter metodlarla ele geçirilmesi iddiaları ise büsbütün gülünçtür” denilmiştir.
CKMP Genel Başkanı ayrıca “Cumhurbaşkanı Gürsel ile görüşmek için randevu talebinde bulundunuz mu?” sorusuna da, “No Commend” cevabını vermiştir.
AKDOĞAN’IN SÖZLERİ
Millet Partisi Genel Sekreteri İsmail Hakkı Akdoğan, Millî Savunma ve Köy İşleri Bakanlarının CKMP’den istifa etmelerinin koalisyonu zaafa uğratmıyacağını söylemiş ve “bu bakanlar tutum ve davranışlarında değişiklik yapmazlarsa, hükûmetin icraatı da aksamaz” demiştir.
Akdoğan, istifa eden bakanların iktidar kanadı partilerden birine katılmaları halinde de bir koalisyonun tertibi bakılımdan bir değişikliği gerektirmeyeceğini sözlerine eklemiştir.
MÜEYYİDE YOK
CKMP’nin tek Bakanı Altınsoy, koalisyondan çekilme kararının henüz genel idare kurulunda alınmadığını bildirmiş, Dinçer ile Öztürk’ün durumları ile ilgili bir soruyu şöyle cevaplandırmıştır.
“Bunların Bakanlıktan ayrılmalarını mümkün kılacak hukukî bir müeyyide de mevcut değil, sadece siyasî ahlâk müeyyidesi mevzuu bahistir. 4’lü koalisyon, eşit müessiriyet ve eşit mesuliyet esasına göre kurulmuştur. İki Bakan arkadaş da, bu esasın dışında hareketle, partiden istifa etmiştir.”
AZLEDEMEZ
Altınsoy, partiden ayrılan Bakanların Bakanlıktan da ayrılmaları için bir formül olup olmadığı sorusuna “Anayasamıza göre, Bakanları Başbakan tayin eder, fakat Başbakan azledemez. Ben bir siyasî partiye mensubum. Bu siyasî parti yapılan anlaşma altına imza koymuştur.” Cevabını vermiştir.
BUGÜN KARAR VERECEK
Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, akşam üzeri Başbakanlıkta Başbakan Suat Hayri Ürgüplü ile bir buçuk saat süren bir görüşme yaptıktan sonra gazetecilere memlekete hizmet bakımından bir karara varmaya çalıştığını, meseleyi bir sandalya ihtirası şeklinde görmediğini, kesin kararını yarın vereceğini bildirmiş, şunları söylemiştir:
“- Benim zaviyemden mesele ciddidir. Bu konuda şahsen bir karara varmadan önce iki günden beri yapmakta olduğum istişarelerime devam etmekteyim, hiç bir zaman konuyu bir sandalya ihtirası yönünden düşünmüyorum. Benim için asıl olan bu nazik devrede memleketime hizmet bakımından, hangi kararı almam faydalı olur zaviyesinden meseleyi ele almaktır. Yarın (Bugün) kararımı vereceğimi ümid ederim…”
ÜEGÜPLÜ ÇANKAYA’DA
Başbakan Suat Hayri Ürgüplü de, Dinçer ile Öztürk’ün durumları ile ilgili olarak, bu sabah Çankaya Köşküne giderek Cumhurbaşkanı Gürsel ile 45 dakika süren bir görüşme yapmıştır. Başbakan, köşkten sonra başbakanlığa dönmüş ve çalışmalarına devam etmiştir. Bu sırada da, Türkeş’in randevu talebi Ürgüplü’ye ulaştırılmıştır.
Milliyet, 6 Ağustos 1965.
Türkeş 2 Bakanın İstifasını İstedi
CKMP Lideri, Ürgüplü’ye Bugün Öğleye Kadar Mühlet Verdi
Ürgüplü, koalisyonda çatlama olmamasına çalıştığını söyledi
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Genel İdare Kurulunun arzusu üzerine, Başbakan Ürgüplü’yü ziyaret ederek, CKMP’den istifa eden Seyfi Öztürk’le Hasan Dinçer’in Bakanlıktan da istifa etmelerinin sağlanması için başbakana bugün öğleye kadar mühlet vermiştir.
Bu sağlanamadığı takdirde, Türkeş, Ürgüplü’den Koalisyona dahil parti liderlerinin bu akşama kadar toplantıya çağrılmalarını istemiştir. Ürgüplü, Koalisyon’da her hangi bir çatlama olmaması için gayret göstereceğini Türkeş’e bildirmiştir.
Türkeş’le Başbakan Ürgüplü görüşürlerken Türkeş, <<Ürgüplü’den Moskova gezisinden önce bu meseleyi halletmesini de istemiş, Moskova gezisi sırasında bir hükûmet buhranı olursa, bundan doğacak sorumluluğun CKMP’ye ait olmıyacağını>> bildirmiştir.
CKMP, istifa etmesini istediği Millî Savunma ve Köy İşleri Bakanlıkları için iki aday tesbit etmiştir. Bunlardan biri Mustafa Kepir’dir. 14’lerden hiç biri Bakan olmıyacaktır.
CKMP Genel İdare Kurulu toplantısından sonra görüştüğümüz bir kurul üyesi, iki Bakanın istifa etmemesi konusunda AP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Süleyman Demirel’in gayret gösterdiğini ve bunun tesbit edildiğini ileri sürmüştür. CKMP Genel İdare Kurulu üyesine göre, Koalisyonda CKMP’nin söz sahibi olması istenmemekte, bir hükûmet buhranı doğmasına önem verilmemektedir.
Sonuç Bugün Alınabilir
Eski CKMP li Bakanlar bugün istifa etmediği ve Liderler toplantısında da anlaşmaya varılmadığı takdirde, CKMP bir hükûmet buhranından doğacak sorumluluğu kabul etmediğini bildirip koalisyondan çekilecektir. Yetkili bir CKMP’li memleketin buhrana gitmemesi için bütün gayreti gösterdiklerini bildirmiştir.
TÜRKEŞ – GÜRSEL
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, önceki gün Cumhurbaşkanı Gürsel ile görüşmek üzere randevu istemiş, ancak Türkeş’e <<Cumhurbaşkanı’nın hasta olduğu>> cevabı verilmiştir. Türkeş’e bildirildiğine göre Gürsel, <<Hafif nezleden muzdariptir.>> Gürsel dün sabah Başbakan Ürgüplü ve bir Büyükelçiyi kabul etmiştir.
Zafer, 6 Ağustos 1965.
Gürsel iki Bakanın istifasını kabul etmedi
CKMP den istifa eden Millî Müdafaa Vekili Hasan Dinçer ile Köyişleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün, dün Bakanlıktan da istifa ettikleri öğrenilmiştir. Partiden istifa eden iki vekil istifalarını müteakip, Reisicumhur Cemal Gürsel ile bir süre görüşmüşler, partiden ve bulundukları Bakanlıklardan istifa ettiklerini bildirmişlerdir.
Reisicumhur Cemal Gürsel, gerek Dinçer, gerekse Öztürk’ün istifalarını kabul etmediğini bildirmesi üzerine Bakanlar eski vazifelerine devam etmiye karar vermişlerdir.
Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 6 Ağustos 1965.
Gürsel kabul etmedi!..
Türkeş’in rakiplerinin <<tahta adam>>lığından istifa[de] ederek CKMP içinde yaptığı ihtilâlin tesirlerinin parti dışına taşması, politikacıları bir çok yeni meseleyle karşı karşıya bıraktı.
Bu meselelerden en önemlisi ve başlıcası, ihtilâlden hemen sonra CKMP den istifa eden iki Bakanın, halâ aynı koltukta oturmayacaklarıdır.
Biliyorsunuz CKMP de postu kaptıranlarla birlikte istifayı basan Millî Savunma Bakanı ile Köyişleri Bakanı, koltuklarından ayrılmıyacaklarını hukukî bir gerekçe ile halkoyuna duyurdular..
Her iki bakan da bu açıklamayı yapmadan önce, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’le görüşmeyi faydalı bulmuşlardı. Ama, CKMP nin yeni Genel Başkanı Alparslan Türkeş de meselenin arap saçına döneceğini kestirmiş olacak ki, herkesten önce durumu Gürsel’e aksettirmekte fayda olduğunu düşündü ve Çankaya Köşkünden randevu istedi.
Türkeş, Cumhurbaşkanı ile en kısa zamanda görüşmek istiyordu. Köşkten görüşmenin konusu soruldu. Daha sonra şöyle bir cevap verildi:
- Sayın Cumhurbaşkanı rahatsız olduklarından sizinle ancak önümüzdeki Salı görülebilecekler…
Telefon, soğuk teşekkür sözlerinden ve şifa temennilerinden sonra kapandı.
Aradan yarım saat ya geçmişti, ya geçmemişti, CKMP Genel Merkezine Türkeş’in keyfini kaçıran bir haber geldi. Habere göre, Gürsel, Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk ile Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer’i kabul etmişti!.. Üstelik yarım saattir kendileriyle görüşüyordu!..
KURMAY HEYETİ TOPLANTISI..
Türkeş, meseleyi görüşmek üzere derhal kurmay heyetini toplantıya çağırdı. Heyetin hemen bütün üyeleri Genel Merkezde bulunduklarından toplantının akti fazla gecikmedi. Genel Başkan durumu anlattı ve ne gibi tedbir alınması gerektiği üzerinde görüşme açacağını bildirdi.
Sinirler oldukça gergindi, teklifler kesin ve kısa oldu.. Toplantı kısa zamanda tamamlanmıştı. Kurmay heyetinin kararı şu idi:
İki Bakanın partiden istifa ettikten sonra Bakanlık koltuğunda kalmaları siyasî ahlâkla bağdaşamazdı. Derhal çekilmeleri gerekirdi. Genel Başkan bu kararı Başbakan Ürgüplü’ye duyurmalı ve ilgili bakanların istifasını sağlamak üzere kendilerine 24 saat mehil vermeliydi. Hazırlıklı olmak için de bu Bakanların yerine geçecek adayların isimleri Başbakana takdim olunmalıydı. Kurmay heyeti Millî Savunma Bakanlığı için Cumhurbaşkanlığı kontenjanından senatör olan Enver Kök’ü, Köyişleri Bakanlığı için de Mustafa Kepir’i tesbit etmişti.
Kurmay heyetinin kararı pek sertti. Türkeş bunu yumuşatmak için, Bakan adayları üzerinde fazla ısrar edilmemesi, şayet bunlar beğenilmezse Hükûmet başkanının parti içinden her hangi bir kimseyi seçmekte serbest bırakılması avansını istedi ve aldı
BUNDAN SONRASI…
Meselenin bundan sonrası oldukça açık cereyan etmiştir. Türkeş ve yardımcıları Başbakan Ürgüplü ile görüşmüşler, tekliflerini ve görüşlerini bildirmişler, üstelik Hükûmet Başkanının durumu Cumhurbaşkanı Gürsel’e intikal ettirmesini de sağlamışlardır!.
Ürgüplü bu mesele ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı ile iki görüşme yaptı. Görüşmelerin oldukça kısa sürmesi, konunun pek tartışmalı geçmediğini gösteriyor. Gösteriyor ama, ortada bir kıpırdanma da yok gibi. Oysa, Türkeş’in verdiği mehil bugün sona ermektedir. Bakalım, gün kimin için hayırlı geçecektir..
YÖNCÜLER VE CKMP
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin yeni idarecileri bir taraftan iki bakan meselesini halletmeye çalışırlarken, bir taraftan da boşalan kadrolarını takviye etmeğe çalışmaktadırlar.
Söylenenler doğru ise, kendilerini tebrike gelen Sosyal Demokrat Parti -Evet vilâyet kayıtlarında böyle bir parti adına rastlanmaktadır. Genel Başkanı Sıtkı Ulay, Genel Merkezi Sıtkı Ulay’ın evi, telefon numarası da Sıtkı Ulay’ın telefon numarasıdır.- idarecilerini CKMP’ye girmeye davet etmişler.. Doğrusu, şayet bu daveti kabul ettirebilirlerse, boşlukların en önemlisini doldurmuş olacakları muhakkaktır. Hele Sıtkı Ulay Paşa’nın Sosyal Demokrat Partiye program olarak kaleme aldığı makalelerle de CKMP tüzüğünü takviyeyi gerçekleştirirlerse, işte o zaman artık tadından yenmez olur!..
MAJİNO HATTI GİBİ…
Ama, CKMP yöneticilerinin açılan gedikleri kapatmak için asıl transferini düşündükleri ne Sıtkı Ulay ne de Sosyal Demokrat Partinin kurucusu görünen bir kaç kişidir. Onlar şimdi, Yöncülerin peşine düştüler!..
Daha doğrusu Yön dergisi <<bizi unutmayın>> gibilerden neşriyata başladı. Şayet, Yöncüler, Alparslan Türkeş’in CKMP sine girerlerse, siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü!.. Biliyorsunuz Türkeş, daha 14’ler arasına katılmadığı sıralarda bir Ülkü ve Kültür Birliği hikâyesi tutturmuş ve şimdiki Halkevleri Genel Merkezini de bu Birliğin Genel Merkezi haline getirmişti. Bilmem içimizde bilen var mı, bu Ülkü ve Kültür Birliği hikâyesi, aslında Türkeş’in fikri değil, şimdiki Yöncülerin görüşüdür!. Onlara kalırsa, CKMP ye girer girmez, şimdi ellerinde bulundurdukları Sosyalist Kültür Derneğini, tıpkı CKMP’ye yapıldığı gibi bir kongre ile Ülkü ve Kültür Birliğine çevirmektir..
Bakalım gelecek günler bize daha neler neler gösterecek?..
Sabırsızlanmamaya imkân mı var?. Arabın dediği gibi: El intizar, eşeddü minnennar!..
HerGün, 6 Ağustos 1965.
Başbakan CHP ve CKMP Başkanları çekilmesini, Bşk Gürsel ise çekilmemesini istiyor
CKMP den istifa eden iki bakanın hükûmetten ayrılmasına CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve Başbakan Ürgüplü’nün taraftar oldukları, onlara yakın çevreler tarafından bildirilmektedir. Sâdece Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in bu teze yanaşmadığı ve bakanların yerlerini muhafaza etmelerini istediği söylenmektedir. Gene aynı çevrelerin bildirdiğine göre, bu akşam üstü iki bakanın durumu hakkında resmî bir bildiri yayınlanacaktır.
Eski Adliye Bakanı İrfan Baran’ın Adalet Partisine gireceği yolunda kuvvetli söylentiler Ankara siyasî çevrelerinde dolaşmaktadır.
Akşam, 6 Ağustos 1965.
CKMP liderler toplantısı talep etti
CKMP’den ayrılan Savunma ve Köy İşleri Bakanlarının AP’nin isteğiyle görevlerinde kalmakta direnmeleri, koalisyonda yeni bir çatlak meydana getirmiş, dün Ürgüplü ile görüşen Türkeş, iki Bakanın bugün öğleye kadar istifalarının teminini istemiştir. Başbakan Ürgüplü iile görüşen Alparslan Türkeş, Mustafa Kepir ve Cevad Odyakmaz, iki Bakanın istifasının bugün öğleye kadar gerçekleştirilmemesi halinde parti liderlerinin toplanarak koalisyon protokolunu gözden geçirmelerini teklif etmiştir. Öte yandan AP nin iki Bakanı görevlerinde kalmaya teşvik etmesi, <<CKMP yi koalisyondan çekilmeye zorlama>> şeklinde yorumlanmıştır.
Görevimin Başındayım
Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk, dün Süleyman Demirel’le bir saat kadar görüştükten sonra gazetecilerin sorularını cevaplandırarak <<Görevimin başındayım>> demiştir. Öztürk, bakanların güven oyu aldıktan sonra, partilerin değil, Meclisin ve milletin malı olduklarını, güvensizlik oyu verilmedikçe bir bakanın düşürülemiyeceğini, Dinçer’in de kendisiyle aynı görüşte olduğunu söylemiştir.
Öztürk, koalisyon protokoluna göre durumunun ne olacağı yolundaki bir soruya da <<Koalisyon bir centilmenlik anlaşmasıdır. Bir hükümet, güvenoyu aldıktan sonra, parti genel merkezlerinin hükümeti değildir. Bir mebus seçildiği partiden istifa ederse mebusluğu düşer mi?>> cevabını vermiştir. Türkeş’in istifalarında ısrarı halinde durumlarının ne olacağı sorusunu ise Öztürk <<18 yıldır emek verip, bu günlere getirdiğimiz siyasî partiyi her şeyi ile teslim aldılar. Şimdi de sıra bakanlara mı geldi?>> diyerek cevaplandırmıştır.
Akşam, Yorum, 6 Ağustos 1965.
Hükümet buhranı mı?
Hükümete CKMP adına giren Hasan Dinçer ve Seyfi Öztürk’ün partilerinden istifa ettikten sonra Anayasada bir mecburiyet bulunmadığını görerek, hükümette kalmak istemeleri ve bunun için AP den teşvik görmeleri memleketimizi seçim öncesinde bir hükümet buhranına doğru itmeye başlamıştır.
AP ne yapmak ister?
Adalet Partisi Liderinin Dinçer ve Öztürk’ü istifa etmemek yolunda teşvikinin sebebi anlaşılmıştır: Süleyman Demirel, bu hareketi ile, Türkeş’e karşı alerjisi malûm olan AP teşkilâtı karşısında müşkül duruma düşmekten kurtulmak istemektedir. İhtilâlin kudretli Albayı ile Hükümette bulunmasının teşkilâtında doğuracağı tepkiyi iyi hesap eden Demirel’in bir başka hesabı da, şimdiye kadar AP’ye iyi nazarla bakmıyan çevrelerde, AP’yi şirin göstermektir. Hasan Dinçer’in Millî Savunma Bakanlığında tutulmak istenmesi de bu niyetin bir belirtisidir.
Türkeş ne yapabilir?
AP’nin neticede CKMP’yi Hükümetten çekilmeye icbar etmesi için giriştiği taktik, CKMP nin lideri Türkeş tarafından anlaşılmıştır. Nitekim Türkeş, beklenilenin aksine, Hükümetten çekilmekten değil, iki eski CKMP’li Bakanın çekilmesi lüzumundan bahsetmeye başlamış, bir taraftan onların kendisi hakkındaki <<Totaliterlik ve demokrasiye aykırı düşünme>> koltukta kalmayı tercih etmeleri ile çürütmeye, asıl totaliter ve demokrasiye aykırı düşünenlerin kendileri olduğunu yaymaya çalışırken, bir taraftan da, Hükümetteki tek CKMP’li Bakana <<Kararnameleri imzalamamak>> direktifini vermiştir. Bu direktifin tatbikatı ve sonradan bulunan diğer karşılıklı oyunlarla belki Hükümet yerinde kalacak, ama esasen bünye zaafları ile malûl olan bu heyetten iş beklemek de mümkün olmayacaktır.
Havadis, 6 Ağustos 1965.
Davet üzerine Alparslan Türkeş Suat Hayri Ürgüplü ile görüştü
CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün daveti üzerine dün saat 17.00 de Başbakanlığa giderek, Ürgüplü ile bir süre görüşmüştür.
Bilindiği gibi CKMP’den istifa ettikleri halde protokole ve teamüllere aykırı olarak Bakanlık görevlerinde kalmak için direnen Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer ile Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk’ün durumunun koalisyon hükûmetinde bir çözülme meydana getirmek istidadını göstermesi üzerine Başbakan Ürgüplü CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ile resmen görüşmek ve düşüncelerini öğrenmek istemiştir.
Havadis, 6 Ağustos 1965.
CKMP’nin Tebliği
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanlığı tarafından dün son istifalarla ilgili olarak bir bildiri yayınlanmıştır. Bildiride aynen şöyle denilmektedir
<<Yayınladıkları bir beyanname ile Sayın Hasan Dinçer, Ahmet Oğuz ve altı arkadaşının partiden istifalarını, bu istifalara gösterdikleri sebepleri hayret ve üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Beyannamelerinde iddia ettikleri gibi <<Tüzüğün, Programın değiştirilmesi suretiyle parti hüviyetinin ortadan kaldırılması>> aslâ vâki değildir.
Tüzükte yapılan değişiklik, Partiler Kanununa uymaktan ibarettir. Eski ve yeni tüzüğümüzle bu Kanunu mukayese edecek her iz’an sahibi tarafından bu gerçek kolayca tesbit edilebilir.
Bugünkü Türkiye’nin meseleleri, dertleri ve ihtiyaçları karşısında eski programımızın yetersizliğine herkesten çok kendileri kâni idiler. Bu kanaatledir ki, program çalışmalarına daha Hasan Dinçer’in Genel Başkanlığı zamanında başlanmıştır. Bu maksatla kurulan komisyon, Mehmet Altınsoy, Cevad Odyakmaz, İrfan Baran, Muzaffer Özdağ, Numan Esin, Rifat Baykal’dan müteşekkildir.
Şu andaki iddia ve davranışları karşısında henüz parti üyesi olmayan Muzaffer Özdağ, Numan Esin ve Rifat Baykal’ın bu komisyonda ne için görevlendirildiklerini izah o zamanın Genel Başkanı durumunda olan Sayın Hasan Dinçer’e düşen bir vazifedir.
Programın ruhu ve temeli demek olan ilk kırk maddesi bu komisyon tarafından hazırlanmıştır. Programın müteakip maddeleri ise, ilk kırk maddenin izahıdır.
Görülüyor ki, tüzük ve program diye gölgesine sığınacakları bir mazeretleri yoktur.
Partinin totaliter metodlarla ele geçirilmesi iddiaları ise büsbütün gülünçtür. Olağanüstü Kongreye gidilmesi ve kesin kongre tarihinin tesbit edilmesi ise, Genel İdare Kurulunun büyük ekseriyeti ile karara bağlanmıştır. Olağanüstü Büyük Kongrenin neticesi malumdur. Ekseriyetin kararına karşı geldiklerine ve devamlı bir tahakküm zihniyeti içinde bulunduklarına göre kimlerin totaliter metod uyguladığının takdirini Türk Milletinin vicdan, irfan ve iz’anına bırakıyoruz.
Sayın Türk Basınının bu hususta bizleri teyid ve tasvip ettiklerini görmenin kıvancı içerisindeyiz.>>
Havadis, 6 Ağustos 1965.
CKMP’den Ayrılanların Bakanlığı Terketmemeleri Siyasî Ahlâka Uymaz
CKMP’den istifa eden Hasan Dinçer ile Seyfi Öztürk, Koalisyonun bir kanadı olan ve partilerarası protokolda CKMP’ye verilmiş bulunan Millî Savunma Bakanlığı ve Köy İşleri Bakanlıklarından dün de istifa etmemişlerdir.
Dördüncü Koalisyon kabinesinin icraatında, CKMP’nin görüş ve fikirlerini savunmak mecburiyetinde olan bu iki Bakanın, CKMP ile maddî ve hukukî bir bağlantısı kalmamasına rağmen, onu temsil yetkisinde olduklarını iddia etmeleri, şiddetli tepkilere yol açmaktadır.
İstifalarında siyasî ahlâk ve faziletin savunucuları olduğunu iddia eden Dinçer ve Öztürk’ün, davranışları ile sözleri arasındaki tenakuza işaret eden siyasî çevreler <<Bu onların siyasî ahlâk telâkkilerini göstermesi bakımından şayanı dikkattir. Beyanları ile davranışlarını bir paralelde tutarsak onların nasıl bir siyasî ahlâkın savunucusu olduklarını görürüz>> demektedirler.
Protokol
Dördüncü Koalisyon hükümetinin kuruluşunu hazırlayan protokolün 3 üncü bendinde <<Müşterek ve eşit mes’uliyetin tabii neticesi olan eşit müessiriyet esasını gerçekleştirmek gayesiyle>> Bakanlıkların pay edildiğine işaret eden yetkililer, bu iki şahsın kabinede hangi teşekkülün temsilcisi olduklarının açıklanmasını isteyerek <<Bu iki şahıs, bakanlıkta kaldıkça kabinenin mesuliyetine CKMP iştirak edemez>> demektedirler.
Aynı görüşü müdafaa eden hukukçular da <<Dördüncü Koalisyon hükümetinde partiler arası anlaşma gereğince, koltuklar şahıslara değil partilere verilmiştir. Nitekim, kabineyi kurmakla görevlendirilen Sayın Ürgüplü, protokoldeki esaslar dairesinde, Bakanlarını ismen kendisi davet etmemiş, partilere müracaat ederek aday istemiş ve verilen isimler üzerinde dört partinin mutabakatı alınarak kabine kurulmuştur. Bu itibarla Koalisyona dahil Bakanları, her parti kendi kontenjanı içinde her zaman değiştirmek hakkına haizdir. Tabiatıyla, bunun için Başbakanla birlikte diğer partilerin de muvafakatının alınması şarttır.>>
Kabine güven oyu aldıktan sonra, Bakanların siyasî partilerin Bakanları değil, milleti temsilen vazife gören Bakan oldukları iddiasına da değinen hukukçular <<Başbakanlar, TBMM nin icra organı olan hükümetin birer üyeleridir. Bakanlar Bakanlığın temsilcileridir. Türk milletini temsil yetkileri, Bakanlıklarından değil, Milletvekili olmalarındandır. Koalisyon hükümetlerinde ise Bakanlar, kabinede bağlı bulundukları siyasî partinin görüşünü temsil ederler>> diyerek şu görüşü ortaya atmışlardır:
<<CKMP koalisyon hükümetinde 3 Bakanlığa sahiptir. Bu ikisinin dışında kalan Bakanlarını hükümetten çektikleri takdirde CKMP hukuken koalisyondan çekilmiş olur. Bu taksirde ise hükümet, geri kalan kanatların parlâmentodaki sandalyaları ile güven alacak ekseriyeti muhafaza edemiyorsa, bir azınlık hükümeti hüviyetini kazanır ki bunun için de yeniden güven oyuna gitmek iktiza eder. Nitekim, bugün CKMP’nin koalisyondan çekilmesi halinde hükümet mevcut üç parti ile 226 sandalyaya sahip olamayacağından güven oyu istemek zorundadır.>>
Altınsoy’un Demeci
Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy, bugün Başbakanlıktan ayrılırken bir soruya cevaben, <<CKMP’nin Koalisyondan çekilip çekilmiyeceğine partinin yetkili organları karar verir. Benim münferit bir hareketim bahis konusu olmaz. Bu, partice verilecek bir karardır. Bir siyasî teşekkül, diğer siyasî teşekkülle bir centilmenlik anlaşması yapmıştır. Bakanların, bakanlıklardan ayrılmalarını mümkün kılacak hukukî bir müeyyide maalesef mevcut değildir. Sadece, siyasî ahlâk müeyyidesi bahis konusudur. Dörtlü 4. Koalisyon, eşit müessiriyet ve eşit mes’uliyet esasına göre kurulmuştur. İki bakan, bu esasın dışında hareket ederek partiden istifa etmiştir.>> Devlet Bakanı Altınsoy, CKMP’nin koalisyondan çekilip çekilmiyeceği konusuna da değinerek, <<Buna, CKMP yetkili organları karar verir. Bu karar verildiği takdirde, ben, çekilecek adamım ve bakanlıktan çekilirim>> demiştir.
CHP Genel Sekreter Yardımcısı Suphi Baykam, şöyle demiştir: <<CKMP’den ayrılan bu iki bakanın istifa edip etmemeleri iç bünyeleri meselesidir. Koalisyonu kuran dört parti aralarında bir protokol imzalamışlardır. Bir protokol vardır. Bu bir protokol meselesidir, şahıs meselesi değil, parti meselesidir. Şahıslar değil, koalisyon partileri bu konuyu çözümlemeli. Ana görüşlerimizi açıklamak için vakit erken. İstifa eden CKMP’li iki bakan ile CKMP’nin samimi kanaatlerini bilmiyoruz. Olayları dikkatle izliyoruz. İlerideki davranış ve gelişmelere göre asıl görüşlerimizi açıklayacağız. Koalisyonun yıkılmasını değil, seçimlere kadar yaşamasını istiyoruz. AP Genel Başkanının CHP’nin koalisyonu parçalamakla itham etmesinin ne derece ciddi olduğunun takdirini size bırakıyorum.>>
Haber, 6 Ağustos 1965.
Biz CKMP değil milleti temsil ederiz
CKMP’den istifa eden Bakanlar, Kabineden istifa etmiyeceklerini açıklamışlar ve <<Biz her şeyden evvel CKMP’nin değil, Türkiye Cumhuriyetinin Bakanlarıyız>> demişlerdir.
Nitekim Köy İşleri Bakanı Seyfi Öztürk, dün Başbakan Suat Hayri Ürgüplü ve Başbakan Yardımcısı Süleyman Demirel ile birer görüşme yapmıştır. Öztürk görüşmeden sonra basın mensuplarının sorularını şu şekilde cevaplandırmıştır:
<<Anayasaya göre hükûmet güven oyu alır ve TBMM Hükûmeti olarak vazife görür. Güvensizlik oyu verilmedikçe hükûmet veya hükûmete dahil bir Bakan düşmez, düşürülemez.. Hükûmete dahil Bakanlar güven oyu aldıktan sonra siyasî partilerin Bakanı değil, teşrii Meclise karşı sorumlu ve bütünüyle milleti temsilen vazife görürler. Hâlen görevimin başındayım. Anayasanın görüşü bu yolda olduğuna göre başka türlü düşüncelerin hukuk düzeninde yeri olamaz.>>
Türkeş’in partiyi ele geçirmesinden sonra CKMP’den istifa eden Öztürk, Millî Savunma Bakanı Hasan Dimçer’in de kendisi gibi düşündüğünü ifadeyle <<Türkeş ısrar ederse ne yapacaksınız?>> şeklindeki bir soruya <<18 senedir emek verip bugünlere getirdiğimiz siyasî partiyi Türkeş her şeyiyle teslim aldı. Şimdi sıra Bakanlığa mı geldi?>> diyerek cevaplandırmıştır.
Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy da <<Bakanların Bakanlıktan ayrılmalarını gerektirecek bir müeyyide mevcut değil, demiş. Bunun tamamen siyasî bir ahlâk müeyyidesi olduğuna işaretle şunları söylemiştir:
<<Karar siyasî ahlâk yönünden CKMP ile koalisyona iştirak eden partilerin olacaktır. CKMP’nin koalisyondan çekilmesine, partinin yetkili organları karar verir. Partiden istifa eden Bakanlar Bakanlıktan ayrılmazlarsa hiç kimse kendilerine bir şey diyemez ve yapamaz.>>
Bakanların Bakanlıktan ayrılmamaları üzerine CKMP lideri Türkeş’in dördüncü koalisyon hükûmetinin âhengini bozacak bir oyunu da suya düşmüştür.
YTP kur yapıyor
CKMP’den istifa eden iki Bakan ve 6 parlâmento üyesi YTP’liler tarafından partilerine dâvet başlamıştır.
Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının ihtilâl metodlariyle CKMP’yi elde etmesini takiben beliren parti içi çözülmelerin akisleri devam etmektedir. Bu arada YTP ileri gelenleri, CKMP’den istifa eden 3 Bakan ve 6 parlâmento üyesinin kendilerine geçmelerini memnuniyetle karşılıyacaklarını belirtmişlerdir.
Bu konuda, bir YTP Genel İdare Kurulu üyesi şunları söylemiştir: <<CKMP’den istifa eden arkadaşlara karşı sempatimiz vardır. Onlar da aynı sempatiyi YTP’ye karşı duydukları takdirde bize iltihak edebilirler. Fakat bu konuda kat’î bir şey söylemek doğru olmaz. Onların bize sempati duymaları, bu iltihak konusunda esastır.>>
MP istekli değil
MP Genel Sekreteri eski İçişleri Bakanı İsmail Hakkı Akdoğan dün: <<Seçimlerde MP’nin alacağı oylar CKMP, YTP ve TİP oylarının üzerinde olacaktır>> demiştir.
Akdoğan ihtilâl metotları ile CKMP’yi ele geçiren Türkeş ve arkadaşlarından son 2 Bakan ve 6 Meclis üyesinin MP’ye iltihakları üzerinde durarak şöyle demiştir:
<<Kendileri ile daha önce anlaşmazlık sonucu ayrılmış olduğumuz arkadaşların bulunduğu bir istifa grubu var. Partimize alınmaları sonucu aynı anlaşmazlıklar devam edebilir. Fakat bununla beraber karar, Genel İdare Kurulunundur. CKMP’den hâlen bize muhtelif kademelerden iltihak edenler mevcuttur. Yalnız tüzük hükümlerimiz gereğince istifa etmiş oldukları partinin üst kademelerinde bulunanların partimize alınmaları için Genel İdare kurulunun ne düşüneceğini bilemem.>>
Havadis, Gökhan Evliyaoğlu, 6 Ağustos 1965.
Sevindirici ve üzücü şeyler
CKMP içindeki gelişmelerden büyük endişe duyarak bu partiyi sarsmak isteyen Adalet Partisinin tertipleri bir netice vermemiştir. CKMP Genel Kongresinden önce çeşitli entrikalar çeviren AP liler ve gazeteleri Kongreyi sabote edemeyince, ümitlerini başka tertiplere bağlamış bulunuyorlar.
Önceden pazarlık yaparak anlaştıkları bazı CKMP’li bakanların ve bir iki Milletvekilinin CKMP’den istifalarını emreden AP lideri ve arkasındakiler nihayet bu emellerinde muvaffak olmuşlardır.
Ama hepsi, işte bu kadardır ve bundan ibaret kalacaktır.
CKMP’li bazı bakanlarla bir iki milletvekilinin CKMP’deki kundaklamalardan sonra istifa edecekleri ve AP’ye girecekleri CKMP’de bilinen ve beklenen bir husus olduğundan bu sonuç bir sürpriz tesiri yapmamıştır.
Bu olayda CKMP’lilerin birleştikleri kanaat, daha önce Millet Partisi halindeyken liderle ve lider kademesinde huzursuzluk çıkaranların bu kişiler olduğunun artık iyice anlaşılmış olmasıdır.
Bu bakımdan bunların partiden ayrılmaları, geçmiş yıllardaki huzursuzluk unsurlarının gelecek yıllara bu huzursuzluğu sirayet ettirmek imkânını yok ettiği için, hatta, memnuniyet verici olmuştur.
Ancak bu konudaki üzüntü, CKMP vasıtası ile millete başarılı hizmetlerde de bulunmuş olan bu politikacıların dıştan gelen tesirlerile bazı değerli arkadaşlarını iğfal etmiş olmalarıdır.
Gazetelere intikal eden haberlerin hepsinin doğru olduğunu sanmıyoruz. Yakında kimlerin ne maksatlarla böyle bir hareketin içinde bulundukları anlaşılacaktır.
İnsanı sevindiren şey, AP gazetelerinin bütün yaygarasına rağmen Türk basınının büyük gazetelerinde yer alan ağır başlı, olgun ve objektif yorumlardır.
Bu gazeteler, kötü ve iptidaî alışkanlıklar üzerine kurulmuş bulunan Türkiye iç politikasının ve partiler dengesinin bir sarsıntı geçirdiğini, doktrinin doğmakta bulunduğunu, bundan büyük yığın partilerinin endişe duyduklarını, buna rağmen bu değişmelerin ve yetişmelerin bir iki senede olumlu sonuçlar vereceğini, CKMP’deki modern gelişmelere ayak uyduramıyan eski tiplerin döküleceğini ifade ediyorlar..
Görülüyor ki bütün çığırtkanlıklara rağmen CKMP’nin gelişmesini istiyenler ve kazandığı canlılığı takdir edenler az ve yalnız değildir.
Türk aydını ve uyanık halk, gençlik, esnaf ve işçi organizasyonları CKMP’nin yanındadır.
Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 6 Ağustos 1965.
Aynı Yanlış!..
CKMP de olup bitenlere şöylece bir göz atınız. Tıpkısı tıpkısına bir geçmiş olaya benzeteceksiniz. Biraz gerilere, çok değil 5 yıl kadar gerilere gidiniz.
Aylardan Hazirandır. 1960 ihtilâli henüz bir yavrudur. Yeni yepyeni bir devir başlamıştır. Türkiye sancılar çekmektedir. DP yönetimi bir askerî ihtilâlle sona erdirilmiştir. Bütün yurt üniformalı ihtilâlcilerden çok şey beklemektedir.
İhtilâlin başı o sıralarda basını aydınlatmak için sık sık basın toplantıları düzenlemektedir. Bir bakıma işler tıkırındadır. Halk ihtilâli benimsemiştir, halk ihtilâcilerden yanadır.
İşte bu sırada bir kişi birden kendisinden bahsettirmeğe başlamıştır. Türkeş, nasıl oturduğu sonradan bilinen Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğunda ihtilâlin 2 numaralı adamı olarak görülmektedir. Basın toplantılarında Gürselin yanıbaşındadır. Hareketleriyle <<öyle deme, böyle de>> gibilerden çıkışlar yapmakta ve halkoyunda yeni yeni sorular belirmekte <<İhtilâli Türkeş idare ediyor!>> <<İpin uçları Türkeş’in elindedir!>>
Kendisi bunu bilmektedir. Bunlarla İspanya’da şatolar kurmakta, başında buluna Türkiyenin hayaliyle avunmaktadır.
Sonuç bellidir. Türkeş MBK yönetiminde ilk çatlağı yaratan ve ihtilâlin yolunu şaşırtan kişi olmuştur!
*
Aradan kısa bir süre geçmiştir. 14 ler aralarında toplanmışlardır. Türkeş kendisini bu topluluğun doğal lideri olarak görmüştür. Yapılan toplantılarda sürekli sızıltılar ortaya çıkmıştır.
Sonuç bellidir. 14 ler de MBK yönetimi gibi birkaç parçaya ayrılmıştır.
*
Daha sonra Bay Türkeş’i politika içinde gördük. CKMP de liderlik mücadelesi.
Başlangıç son derece iyidir. Ötekilerinde olduğu gibi.. Genel müfettişlik, yurt gezileri ve halkoyunda merakla karışık bir sempati çevresi. CKMP’nin yayılan duyulan ismi. Gidilen illerde yakın ilgi. Basında bahsedilen ad olma. Küçük partide büyük kıpırdanmalar!..
İşte bay Türkeş’e bunlar yetmiştir. İspanyada şatolar kurması için yetmiş ve harekete geçme zamanının geldiği kanısını yaratmıştır.
CKMP de yapılan küçük bir savaş ve liderlik koltuğuna oturma.. Tıpkı, ihtilâlde müsteşarlık koltuğuna oturma gibi!..
Sonuç: Sonuç bellidir. CKMP çıtırdılar içindedir. Şimdi ortaya atılan bağırılan çağırılanlar suyun üstündekiler değildir. AP ile yapılan anlaşmalar vs, bunlar çok önce söylenmesi gereken şeylerdir. İşin aslı Türkeş’in ihtilâldeki özürünü tekrarlamasından ibarettir. Beklemesini bilmemek, kaybetmek demektir.
CKMP nin bu seçimlerde kaderi belli olmuştur!.. Ve söylenecek bir tek cümle konuyu özetliyebilecektir: <<Fareli köyün kavalcıları!..>>
Milliyet, Abdi İpekçi, 6 Ağustos 1965.
İki Bakanın ve Koalisyonun durumu…
CKMP’den istifa eden iki Bakanın, Bakanlıktan ayrılmaya niyetli olmadıkları dün Köy İşleri Bakanı Öztürk’ün yaptığı açıklama ile anlaşılmıştır. Öztürk, CKMP’den ayrılmanın, Bakanlıktan ayrılmayı gerektirmediği hususundaki görüşünü şu gerekçe ile izah etmektedir:
<<Hükûmete dahil Bakanlar, güven oyu aldıktan sonra partilerin değil, Teşriî Meclisin Bakanlarıdır ve ancak Meclise karşı sorumludurlar.>>
Bu gerekçe, hukukî bakımdan sağlamdır. Ancak durum, koalisyon statüsü ile çatışmakta ve ortaklığın mahiyetini değiştirmektedir. Zira, Adalet Bakanlığına tarafsız bir milletvekilinin getirilmesinden sonra, hükûmette 3 Bakanla temsili gereken CKMP’nin şimdi elinde sadece bir Bakanlık kalmaktadır. Dengeyi bozan ve koalisyon protokolüne aykırı olan bu eşitsizlik karşısında CKMP’nin itirazda hakkı vardır.
Öztürk ile Dinçer’in Bakanlıkta kalacaklarına dair yapılan açıklama, bu iki Bakanın Devlet Başkanı, Başbakan ve Başbakan Yardımcısı ile görüşmelerinden sonra yapılmıştır. Şu halde Öztürk ile Dinçer hükûmetteki durumlarını muhafaza için Gürsel’in, Ürgüplü’nün ve Demirel’in mutabakatını almışlardır. Bu bakımdan olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde Bakanlıklarında kalacakları anlaşılmaktadır.
CKMP’nin bu vaziyet karşısındaki tutumu ne olacak?
Hükûmette tek Bakanla temsile rıza gösterip seçim arifesindeki sorumluluğa bu şekilde katılmayı CKMP’nin uygun bulacağı düşünülemez. CKMP, herhalde koalisyon protokolünde kendisine ayrılmış olan Bakanlıklarda kendi üyelerini bulunduramazsa, protokol bozulduğuna göre koalisyonun da bozulduğu gerekçesiyle ortaklıktan ayrılacaktır.
Bugün için böyle bir ayrılma önemli gelişmeler yaratmaz. Zira iki aylık süresi kalan koalisyon hükûmeti görevine CKMP’siz devam edebilecektir. Esasen Meclis de çalışmasına son verdiğine göre CKMP’nin şimdi istifalarla zayıflamış grubunun desteğinden yoksun kalmak, hükûmeti toptan istifaya zorlayacak bir sebep değildir. Bu bakımdan mesele, CKMP’nin koalisyondan ayrılması üzerine Devlet Bakanlığından istifa edecek olan Altınsoy’un yerine bir yenisini tâyinle çözülebilecektir.
Durumun yaratacağı bir gelişme de şudur:
CKMP, bu suretle seçim kampanyasına iktidar sorumluluğundan ayrılıp bir muhalefet partisi olarak girecektir.
Ulus, Cihad Baban, 6 Ağustos 1965.
Vatandaşın yapacağı savaş
Nadir Nadi arkadaşımız, 10 Ekim seçimlerindeki mücadelenin seviyeli olması icab ettiği üzerinde duruyor. Halk Partisi Genel Başkanı ile Halk Partisi’nin hasreti de budur. CKMP’den gelen yeni bir ses de bu lüzumu bize sevinç vererek hatırlatmaktadır. Nadir Nadi arkadaşımız, çok memnun olacaktır, eğer diğer partiler de bu medenî icaba uyacak olurlarsa…
Seçim mücadelesi aslında bir fikir mücadelesi ve kendini beğendirme çabasıdır. Bizde kendini beğendirmenin ve fikir alanında millete yararlı bir şeyler söylemenin kudretini gösteremeyenler, karşılarındakini kötülemenin yolunu tercih ederek puan toplamanın çaresini aramışlar ve böylece de siyasî hayatımız isnat ve iftira fırtınaları arasında vatandaşı tatmin etmekten uzak kalmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasî hayatımızı bu kanserden kurtarmak ve dolayısiyle demokratik rejime itibar kazandırmak için çok çaba sarfettiğini herkes bilir. Bu seçimlerde de Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün temennisi bu öldürücü illetin siyasî bünyemize yapışmamasını temin etmektir.
Fakat, millete bu huzuru, güveni ve istikrarı çok görenler daima vardır. Bunlar hürriyetin kendilerine bahşettiği imkânları suiistimal ederek, partiler arası münasebetleri olduğu kadar, vatandaşlar arasındaki münasebetleri de dejenere etmek için büyük çaba göstermektedirler. Bunların her geçen yıl biraz daha itibardan düştükleri bir vakıadır. Fakat ne olursa olsun, yüzde yetmişi ümmî olan bir memlekette kendilerine daima Pazar bulmaktadırlar. Hiç şüphe yok, bu gibiler bu yolda kendi çıkarları için gidiyorlar. Kendi çıkarları ile yurt menfaatlerini karşı karşıya getirdikleri zaman kendi çıkarlarını tercih ediyorlar. Bu soydan insanlar yalnız Türkiye’de değil, dünyanın her tarafında vardır. Aradaki fark, bu gibilerin medenî toplumlarda, toplum dışı kalmaları, bizde ise yer yer rağbet görmeleridir. Bu gibilerin itibar görmeyecek hale gelmeleri, uzun tecrübelerden sonra olacaktır.
Bizi memnun eden cihet, Türk kamuoyunda bu gibi yalancı, iftiracı ve şantajcılara karşı bir tepkinin yavaş yavaş uyanmış olmasıdır. Bu tepkinin kuvvetini önümüzdeki seçim kampanyasında göreceğiz. Ve derecesini ölçmek imkânını bulacağız.
Siyasete vekâr ve ciddiyeti sokamadığımız müddetçe, Türk demokrasisinin sağlam temeller üzerinde oturduğunu iddia etmek mümkün olmayacaktır. Bu ahlâksız akım mevcut oldukça, şerefini korumak isteyen ve kendisini mücadelede kâfi derecede kuvvetli bulmayan insan siyasete atılmayacak ve memleket bundan zarar görecektir. İş bununla da kalmayacak, tevzi makinası işledikçe, devletin ciddî olarak işlere kendini vermesi hiç bir zaman mümkün olmıyacaktır. Her atılan adımı iftira ile kötüleyen, yalanla her teşebbüsü halka fena tanıtan bir sistem içinde teşebbüs kuvveti kırılacak ve milletin kıymetli zamanları boşa akıp gidecektir.
Havadis, 6 Ağustos 1965.
İnceler, Tansu, Akkoyunlu ve Soyuyüce CKMP Genel İdare Kuruluna girdi
Son istifalarla boşalan CKMP Genel İdare Kurulu üyeliklerine dün dört tayin yapılmıştır. CKMP Genel İdare Kurulu üyeliklerine yedek sırada bulunan Rahmi İnceler, Fazıl Akkoyunlu, Ziya Tansu ve Şefik Soyuyüce getirilmiştir. İnceler, Akkoyunlu, Tansu ve Soyuyüce Genel İdare Kurulunun dün yaptığı toplantıya katılmıştır.
Havadis, Flaş, 6 Ağustos 1965.
CKMP de çözülen ne?
AP li yaygaracılara göre CKMP’de çözülme varmış. Doğru ama çözülen ne? Buzlar çözülüyor, soğukluk gidiyor, hava ısınıyor. G.E.
Havadis, 6 Ağustos 1965.
CKMP’de Milletvekili aday tespitine başlandı
CKMP Seçim Bürosu Başkanı Kemal Tamer dün bir açıklama yaparak, CKMP’den Milletvekili olmak isteyen vatandaşların müracaatlarının tetkiki ve dosyalarının tanzimi için Merkez Seçim Bürosunda çalışmaya başlandığını bildirmiştir. Tamer’in bu konudaki açıklaması şudur:
<<CKMP’den Milletvekili olmak isteyen vatandaşlar,
a) İllerden denemeye girmek suretiyle aday olmak isteyenler doğrudan doğruya talip olduğu seçim çevresindeki Parti teşkilâtına veya Genel Merkeze müracaat edebilirler.
b) Müracaatların tetkiki ve dosyaların tanzimi için çalışmalara Genel Merkez Seçim Bürosunda 5/8/1965 tarihinde başlanmıştır.
Bilgi edinilmesi rica olunur.>>
Haber, 6 Ağustos 1965.
Özdağ dün felsefe yaptı
CKMP Genel İdare kurulu üyesi Muzaffer Özdağ, dün verdiği bir demeçte: <<Parti yeni programın çizdiği istikamette gelişecektir>> demiştir.
Partiden ayrılanlara başarılar dileyen ve: <<Yolları açık olsun, güle güle gitsinler. Yine bekleriz>> diyen Özdağ, CKMP programının Türk millî kurtuluş hareketinin ikinci safha aksiyon plânı olduğunu söylemiştir. Özdağ demiştir ki: <<Program insanı kutsal bilen bir felsefeden hareket etmektedir. Kişiyi topluma, devlete feda eden her görüşe cephe almaktadır. Bu haliyle antikomünist ve antifaşisttir. Programın CKMP’ye yeni bir gelişme ufku açacaktır. Barışçı ve hürriyetçidir. Milletlerarası işbirliği fikrine aşkla bağlıdır. Cihan bütünlüğünü istemektedir. Hümanist bir milliyetçi ruh ifade etmektedir CKMP yeni prensiplerine inananlarla demokratik nizam ve kardeş partiler için kuruluş sebebi ve teminatı olacaktır.>>
Muzaffer Özdağ, kendisine soru soran muhabirimizle de şakalaşarak şunları söylemiştir:
<<Partimiz faşisttir. Biz tamamiyle faşistiz. Üzerimizdeki gömlek ve kravatları çıkartarak siyah gömlekler giyeceğiz. Partinin terazisini atarak onun yerine gamalı haçı koyacağız. Sakın bunları yazma. Bunlar espridir. Yani sorunuzun gayri ciddî cevabıdır. Aynı soruyu bir kere daha sorun ciddî cevabımı vereyim.>>
Son Havadis, Yedekçi, 6 Ağustos 1965.
Aynı ideal arkadaşları…
İnönü, bir telgraf çekerek CKMP’nin yeni önderi, ihtilâlin kudretli Albayı Türkeş’i tebrik etmiş.
Vaktiyle 14’lerle teması var, diye Kasım Gülek’i partiden çıkaran İnönü’nün şimdi 14’lere karşı bu derin muhabbeti neden?.
Nasıl da severmiş meğer İnönü Türkeş’ciğini!..
Yine 14’lerden Kabibay, bu memlekette hiçbir mesele CHP’nin fikri alınmadan halledilmez demişti ya, herhalde CKMP’deki önderlik işi de, İnönü’nün fikri alınarak bir hal çaresine bağlandı!
Havadis, 6 Ağustos 1965.
Sıtkı Ulay: “Zaferinizi ve safra atımınızı tebrik ederim” dedi
Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sıtkı Ulay beraberinde Genel Sekreter Aslan Türkdoğan ve Genel Sekreter Yardımcısı Rasim Süerden olduğu halde dün sabah saat 10.30 da Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Merkezine giderek, Parti Genel Başkanlığına seçilmesinden dolayı Alparslan Türkeş’i tebrik etmişlerdir.
Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Sıtkı Ulay, CKMP Genel Merkezinden ayrılırken basın mensuplarına bir demeç vererek <<Biz CKMP yi iki bakımdan tebrike geldik. Biri, arkadaşlarımızın demokratik yolla kazandıkları zafer, ikincisi de safra atımıdır.
Bu atımla hafiflemiş olacaklar ve ileri Türkiye yolunda yelkenlerini açarak muvaffak hamlelere doğru yöneleceklerdir.>> demiştir. Ulay demecinde şunları söylemiştir:
<<Bugün gençlerin dediği gibi Türkiye, hakikaten oluşum halindedir. Cepheler teşekkül etmiştir. Karşımızda kompradorların desteklediği büyük gibi gözüken, hakikatte zayıf bir cephe vardır. Bugünkü fikir savaşı Sakarya Meydan Muharebesi kadar önemlidir. Atatürk’ün her yaştaki genç aydınları, fikirsiz cepheyi 10 Ekimde yaracaklar ve tadı damağında kalan soyguncular bir kez daha hezimete uğrayacaklardır. Akılları başlarına gelirse, bu fikir savaşından evvel teslim bayrağını çekerek sosyal demokrasiye iltica ederler. Aksini siz düşününüz.>>
Tebrikler Devam Ediyor
Alparslan Türkeş’in Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanlığına seçilmesi dolayısiyle dün de teşkilâttan ve yurdun çeşitli bölgelerindeki vatandaşlar tarafından tebrik ve bağlılık telgrafları gelmeye devam etmiştir.
Bu arada YTP Genel Başkanı Ekrem Alican ile Ordinaryüs Profesör Hüseyin Nail Kubalı CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’e birer mektup göndererek tebriklerini bildirmişlerdir.
Ordinaryüs Profesör Hüseyin Nail Kubalı da mektubunda şunları yazmaktadır:
<<Muhterem Alparslan Beyefendi,
Siyasî tarihimizin her yönden yüzkarası bir idareye karşı hakkın, hürriyetin ve faziletin şahlanışı olarak 27 Mayısın yaratılmasından biri olmak hüviyetinizle CKMP Genel Başkanı sıfatının şahsınızda birleştiğini görmekten bir 27 Mayısçı olarak büyük haz duyuyorum.
Kabul buyurduğunuz yeni mesuliyetin memleketimiz, partiniz ve şahsınız için hayırlı olmasını dileyerek size ve partiniz Yönetim Kuruluna giren 27 Mayısçı aziz arkadaşlarınıza en samimi tebriklerimi sunar, hepinizin gözlerini içten sevgi ve saygılarımla öperim.>>
Haber, 6 Ağustos 1965.
Ulay, CKMP ile birleşiyor
Başkent siyasî çevreleri, Sosyal Demokrat Partinin CKMP ile birleşme temayülünde olduğunda hemfikirdirler.
Bir rivayetten ileri geçmeyen bu hususu kısmen de olsa doğrulayıcı bir görüşme, dün CKMP lideri Türkeş ile SDP lideri Sıtkı Ulay arasında yapılmıştır. Bir saate yakın devam eden görüşmeden sonra Ulay, gazetecilere, Türkeş’in tutumunu öğmüş, partiden istifa edenleri kastederek: <<CKMP bir safra atmıştır>> demiştir. Ulay, görüşmeden sonra şunları söylemiştir:
<<CKMP bu safra atımıyla hafiflemiş olacak ve ileri Türkiye yolunda yelkenlerini açarak muvaffak hamlelere doğru yönelecektir. Bugün gençlerin dediği gibi; Türkiye oluşum halindedir.>>
SDP lideri, AP’nin kır at amblemi ile ilgili bir soruya da, kendisinden beklenen ciddiyetle cevap vermemiş ve: <<Kır atı alacaklarına deveyi alsalardı hacı olurlardı. Böylelikle daha çok oy toplarlardı>> demiştir.
Dünya, 7 Ağustos 1965.
CHP, TİP ve CKMP ile güçbirliği yapacak
Seçimlerde CHP nin TİP ve CKMP ile <<Güçbirliği Cephesi>> kuracağı, dün CHP li bir yetkili tarafından açıklanmıştır.
Güçbirliği Cephesinin kurulma gerekçesini <<memleketin çeşitli meseleleri çözüm beklemekte, bunun için bütün partilerin birlik olması gerekmektedir.>> şeklinde özetleyen CHP li yönetici bu arada <<Yeni CKMP>>ye yapılan hücumları da yermiş ve AP yi bu partinin gelişmesinden korkmakla itham etmiştir.
Son Havadis, Mümtaz Faik Fenik, 9 Ağustos 1965.
CHP nin yeni güçbirliği
Halk Partisinden bir yetkili, seçimlerde CHP’nin TİP ve CKMP ile güçbirliği yapacağını açıklamıştı. Demek şimdiye kadar söylenenler ve yapılan tahminler doğru çıkmaktadır. Esasen bunun böyle olmaması için de sebep yoktur. Milletin itibarından düştüğünü nihayet anlamaya başlayan ve bu seçimlerde de umduğunu bulamayacağını idrâk eden CHP, ileride iktidara iştirâk için başka hangi ümide bağlandılar? Elbette şimdiden hazırlıklarını yapacak, kendisine bir payanda arayacaktır.
Bir gazetenin bildirdiğine göre bu üç parti arasında bir güçbirliği kurulmasının gerekçesi şöyle özetlenmektedir: <<Memleketin çeşitli meseleleri çözüm beklemekte ve bunun için bütün partilerin birlik olması icap etmektedir.>>
Her memlekette çeşitli meseleler, daima çözüm bekler. Meselâ, İngilterenin de, Fransanın da, hele Almanyanın da zor meseleleri vardır. Ama anlaşılıyor ki, Halk Partisi için bugün çözüm bekliyen en önemli mesele, behemehal iktidarı elinde bulundurmasıdır. İhtilâlin önüne serdiği aynı zamanda bütün imkânlardan faydalanamayıp, bu işi becermedikten sonra, artık kendisine yakın fakat aynı zamanda cılız partilerin yardımına sığınmakla bir netice elde edebilir mi? Fakat şimdi ümit o dağın arkasında kalmıştır; bir defa tecrübe edecektir.
İnönü’nün bundan bir müddet evvel, <<Seçimlere kadar çok şeyler olur>> sözünün mânası şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Herhalde bir güçbirliği, o çok şeylerin başında gelen bir şeydir.
Bazıları CHP Genel Başkanı ile CKMP’nin yeni hâkimi Türkeş arasındaki eski bir mücadeleyi hatırlayarak, buna imkân olmadığını iddia edebilirler. Hele İnönü’nün kinini bilenlerin havsalası böyle bir güçbirliğini kolay kolay almaz. Şurasını hemen söylemek gerekir ki, kin bu güçbirliğinin antitezi değildir. İnönü olsun, Türkeş olsun kendi başarılarını sağlamak için her türlü imkândan ve fırsattan faydalanmağa bakan insanlardır. Hele bir defa neticeyi elde etsinler, kin meselesinin icaplarını ona göre kolaylıkla yerine getirmek kabil olur.
Son iki yıl içinde İnönü’nün 14’lere karşı nasıl oynak bir siyaset kullandığı, onları evvelâ yerden yere vurup sonra baş tâcı ettiği cümlenin malûmu değil midir?
Türkeş’e gelince, o da siyasî müşavirlikte siyaseti pekiyi öğrenmiştir! Daha bir iki gün evvel parti içindeki mücadeleleri örtbas edebilmek için mâziyi tamamen unutmaktan bahsetmiştir. Bu lâfın önemli kısmı da ayrıca İnönü’ye ait olmak gerekir.
Geriye kala kala bir TİP mi kalıyor? Çetin ceviz o mu? Hiç zannetmiyoruz. Çünkü TİP’in prensiplerini ve ideallerini Halk Partisi çoktan benimsemiş, hattâ bazı noktalarda TİP’i geride bile bırakmıştır. Misâl mi istiyorsunuz? Verelim:
Sayın Banguoğlu, İnönü’ye yazdığı mektupta bazı Halk Partili propagandacıların mülkiyet hakkına bile dil uzattıklarını bildirdiği halde, Halk Partisi buna karşı bir cevap vermek lüzumunu dahi duymamış fakat TİP ayrıca bir bildiri yayınlayarak kendisinin tasarruf ve mülkiyet haklarına riayetkâr olduğunu açıklamıştır.
Halk Partisi bütün heybeti ile ortanın solunda dururken, <<Yeni bir dünya doğar, biz de yerimizi alırız>> derken TİP’in Halk Partisinin içinde erimesi bahis konusu olur mu? Çünkü Halk Partisi başındaki bir avuç insanın ihtirası uğruna TİP’in idealleri içinde erimek yoluna girmiştir. Ve Gromiko Halk Partisi liderine gösterdiği çok yakın ilginin onda birini değil yüzde birini bile TİP’in liderine göstermemiştir. Ama bu işin dış görünüşüdür. İç görünüş, TİP’le CHP’nin esaslı noktalarda tam mutabakat halinde olmasıdır.
CKMP ise bugünkü manzarasıyla, hele Türkeş’in son beyannamesindeki güdümlü sosyal güvenliği ve merkeziyetçi sosyalizmi ile, ne Halk Partisinden ne de TİP’den ayrı bir doktrin manzarası arzetmiyor. Bunların hepsi bir hamurun ayrı ayrı kalıplara dökülmüş şeklidir. Bu itibarla aynı ideal arkadaşlarının güçbirliğini yadırgamaya imkân yoktur.
Son Havadis, Yedekçi, 8 Ağustos 1965.
Bir gemi yelken açtı
Halk Partisinden sonra Sosyal Demokrat Parti de Türkeş’in partisine kur yapmağa başladı..
Şimdi biliyorum, Sosyal Demokrat Partisi de ne partisi?. diyeceksiniz!. Çünkü partinin isminden daha çok kurucusunun ismi meşhurdur. Bu, Sıtkı Ulay Paşanın partisidir. Artık anlaşıldı değil mi ne partisi olduğu..
Evet, Doktor Baykam’dan sonra Sıtkı Ulay Paşa da gitmiş, Türkeş’i kucaklayarak tebrik etmiş.. ve CKMP’nin safra attığını söylemiş.
Peki ama bu parti balon mu ki safra atarak yükseliyor?..
Hayır efendim hayır.. Ulay Paşa bunu şöyle izah ediyor:
- CKMP bir atılımla hafifleyecek ve ileri Türkiye yolunda yelken açacaktır!..
Oh oh maşallah!
Evvelâ her aileye bir tencere et!. Sonra her Türk’e günde bir bardak süt!. Herkese bir kravat.. ve nihayet CKMP’ye de yelken…
Fakat niçin yelken?..
Galiba 10 Ekimde yelkenleri suya indirmek için yelken…
* * *
Hüseyin Feyzullah
İhtilâlin kudretli Albayı, bundan 48 yıl evvel, Kıbrıs’ta Lefkoşa şehrinde doğduğu zaman, ebesi göbeğini Hüseyin diye kesmiş!.. Sonradan babası, buna Feyzullah’ı eklemiş.. Olmuş size Hüseyin Feyzullah!..
Küçük Hüseyin Feyzullah büyümüş. Ailesiyle beraber Türkiye’ye göç etmişler.. Fakat Hüseyin Feyzullah bu ismi beğenmemiş.. Neden beğenmemiş?.. Belki de olur da arkadaşları kendisiyle:
<<- Unkapanı’nda Arpacıoğlu Feyzullah! Feyzullah!>> diye alay ederler diye çekinmiş! Aramış taramış yakışıklı bir isim olarak Alparslan Türkeş’i bulmuş!..
Gerçi Alplerde aslan yok kartal var ama, Alpaslan da Malazgirt kahramanının ismi! Anadolunun kapıları bu meydan savaşından sonra açılmış!.
Küçük Feyzullah’a da Alpaslan’la gelecekte ne ufuklar açılacaktır!
Hadi Alpaslan yakıştı. Fakat Türkeş’in hikmeti ne?.
Türkeş de isimlerin birbiri arkasından gelişindeki senfoniyi tamamlıyor:
- Alparslan Türkeş!..
Şu lâftaki heybete bakın!.
Sakın Profesör Feyzioğlu da şimdi Alparslan Türkeş’e imrenerek ismini değiştirmeğe kalkmasın!...
* * *
Türkeş ne demek?
Geçen gün vapurda iki arkadaş Türkeş’in bir mânası olup olmadığını konuşuyorlardı. Birisi:
- Keş, dedi, çeken mânasına geliyormuş!. Meselâ eskiden <<Tuğrakeş>> ler varmış. Padişah fermanlarının üzerine tuğra çekerlermiş… Bir zamanlar padişah adına tuğra çekmek yetkisinde olan vezirlere de <<Tuğrakeş vezir>> denmiş!..
Bir de esrarkeş var. Afyonkeş var..
Esrar çeken, afyon çeken demek!.. <<Tür>> cins, nevi demek olduğuna göre acaba Türkeş de, cins çeken mânasına mı?.
Arkadaşı cevap verdi:
- Zannetmem!. Türkeş’i duymadım ama, Tirkeş’i bilirim.. Eskiden okçuların içine ok koydukları ve atın eğerine astıkları meşin bir çantadır. Yahya Kemal’in de bir mısraını hatırlarım:
Kalsaydı tirkeşimde tek bir altın ok
En tatlı bir hayal için atmazdım ufkuma
Belki Türkeş, Tirkeş’in daha üslûba uygun bir şeklidir. Baksanıza Halk Partisinin altı okunu o dokuza çıkarmış. Boyuna atıyor…
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.