« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

05 Ağu

2024

SEÇİM SONRASI YORUMLAR, ÇALKANTILAR - 1965 (29)

05 Ağustos 2024

Cumhuriyet, 12 Ekim 1965.

Seçimi kaybeden Alican Millî Bakiyeden istifade etmiyecek

Seçilemediğini öğrenen Ekrem Alican, bu devre Meclise girmemek kararında olduğunu söylemiştir. Alican, ayrıca, millî bakiye sisteminden de faydalanmayacağını bildirmiştir.

Milletvekili seçilmeyen diğer lider Alparslan Türkeş’in ise millî bakiye sisteminden yararlanarak Parlâmentoya gelme kararında olduğu söylenmektedir.



Zafer, 12 Ekim 1965.

CKMP 1969 Seçimine Hazırlanıyormuş!

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, kendisiyle konuşan Anadolu Ajansı muhabirine, seçim neticelerinin sürpriz olmadığını söylemiştir. Özdağ şunları söylemiştir:

<<Henüz kat’i sonuç alınmamakla beraber, netice sürpriz değildir. Bizim gerçek seçimimiz 1969’dadır, ona hazırlanıyoruz. Hayırlı olsun.>>



Yeni İstanbul, 12 Ekim 1965.

Türkeş: “AP’ye yardımcı olacağız”

Seçim sonuçları hakkında dün kendisi ile konuştuğumuz Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş, “Millî iradeye herkesin saygı duyması gerekir” demiştir. İştirak nisbetinin düşük olması sebebiyle baraj sayısının da küçülmesi karşısında, CKMP’nin Meclise 15 veya daha yukarı bir sayıda gireceğini belirten Türkeş, seçim sonuçları hakkında şunları söylemiştir.

“Bu durum milletin Adalet Partisini iktidara getirmek arzusunu ve azmini göstermektedir. Millî iradeye herkesin saygı göstermesi gerekir. Biz de saygı gösteriyoruz. Adalet Partisinin milletimize çok hayırlı hizmetler yapmasını temenni ediyoruz. Her vatandaş gibi biz de, her konuda kendilerine yardımcı olmayı en aziz bir vatandaşlık borcu sayıyoruz.”



Hürriyet, 12 Ekim 1965.

Alican ve Türkeş gereken barajı bile aşamadılar

Büyük sürprizlerle sonuçlanan seçimler, bir çok şöhretli siyasiyi sukutu hayale uğratıp şok tesiri yaparken, en büyük talihsizliğe, başta CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş olmak üzere bu partinin idarecileri uğramış, listelerin en baş köşesinde yer aldıkları halde seçimi ezici bir hezimetle kaybetmişlerdir. Ankara listesinin ilk sırasında yer alan Türkeş, Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Evliyaoğlu, Genel Sekreter Fuat Uluç, Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ ve Türkeş’le birlikte CKMP’de toplanan bütün 14 ler toptan başarısızlığa uğramışlardır.

CKMP nin Gönlü Kırıkları

CKMP de seçim kaybeden tanınmışların ise durumu şöyledir: Tahsin Telli, Dündar Taşer, Sadrettin Tosbi, Rahmi İnceler, Faruk Küreli, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Mustafa Kemal Erkovanlı, Saadet Evren, Cevad Odyakmaz, Mustafa Kepir, Fazıl Akkoyunlu, Numan Esin, Ahmet Tahtakılıç, Mustafa Kaplan, Rifat Baykal, Şefik Soyuyüce, Münir Köseoğlu.

Seçimi kaybeden bağımsız Madanoğlu, katını da kaybetti.



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 13 Ekim 1965.

Alican ve Türkeş

Duyduğumuza göre Alican da siyasî hayattan çekilmeğe karar vermiş ve bu kararını bütün dünyaya beyanatlarla ilân etmiş. Gerekçe olarak da <<Milletin bizim gibi düşünmediği anlaşılmıştır>> diyor, Alican. Bravo Alican’a. Hiç olmazsa bunu söyleyebiliyor, bu efendiliği gösteriyor. Ya diğerleri? Diğerleri ne olacak? Örneğin Türkeş’ten hiç ses çıkmıyor. Türkeş, o kudretli albayımız Alparslan Türkeş, artık oyları kabullenip gelecek mi meclise? Doğrusu hiçbir partinin mensubu olmamama rağmen, hanım başımla ben kabullenemiyorum bunu. Aday olsaydım da bana kala kala artık oylar kalsaydı, vallahi de kabullenmezdim, billahi de kabullenmezdim. Ama bazı parti başları İsmet Paşa’nın icadı bu artık oylarla milletvekili olmakta bir mahzur, bir beis görmüyorlar nedense… Bu durumda insanın <<Yaşasın Alican>> diyesi geliyor.



Vatan, 14 Ekim 1965.

Gökhan Evliyaoğlu << 5 - 6 tank 200 - 300 kağnıdan tesirlidir>> dedi.



Tercüman, 14 Ekim 1965.

CKMP basın sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu, sağladığı başarıdan dolayı AP ni tebrik etmiş, başarılar dilemiş ve <<Olumlu icraatına yardımcı olmak bizim vatanseverlik anlayışımızın icabıdır>> demiştir.

TİP’İN DURUMU 55 YILLIK ÇALIŞMANIN SONUCUDUR

Evliyaoğlu, CKMP’nin sağladığı başarının küçümsenecek başarı olmadığını, Türkiye’de ilk defa doktriner bir partinin iki aylık bir çalışma sonunda 230 bin’in üzerinde oy aldığını söylemiştir. Türkiye İşçi Partisi konusunda, <<Yeni bir parti gibi görünen TİP bile 1910 yılındanberi yani 55 senelik, yarı açık yarı kapalı bir çalışmanın sonucudur. TİP’in seçim neticesini bir başarı telâkki etmek yanlıştır>> demiştir.

400 KAĞNIYA 5 – 6 TANK

Evliyaoğlu, muhalefetin sosyal cephe, iktidarın ise 19 uncu yüzyıl liberalizm anlayışı içinde olduğunu söylemiş, mücadelenin çetin ve topyekûn milleti uyandırıcı şekilde olacağını belirtmiştir. Ayrıca CKMP nin meclise sokacağı milletvekillerini atomik bir çekirdeğe benzeterek, <<Bir zerre uranyum, bir milyon ton demir çelikten daha kuvvetlidir. 400 kağnı’ya 5 - 6 tank, daha başarılı siyasî bir savaş verebilir>> demiştir.

Ayrıca, Evliyaoğlu, üçte 1’den, kendisi ile birlikte, Türkeş, Tahtakılıç, Kemal Aytaç, Abdülkadir Aydoğan, Muammer Esin, Cevad Odyakmaz, Mehmet Altınsoy ve Mustafa Özden’in meclise gireceklerini sözlerine eklemiştir.



Son Havadis, 14 Ekim 1965.

14’lerden Akkoyunlu CHP’ni itham etti

14 lerden Fazıl Akkoyunlu CKMP Genel Merkezinde tertiplenen basın toplantısına katılarak gazetecilere <<27 Mayıs ölmüştür, onun katili de CHP dir>> demiştir. Akkoyunlu, seçilememenin de bir galibiyet olduğunu iddia etmiş ve şöyle demiştir: <<Ben yurt dışına gönderildiğim gün, Çankaya’dan çıkarken de “Galip, bu yolda mağlûp” demiştim. Bunun canlı misali Özdağ’dır>>



Son Baskı, 15 Ekim 1965.

CKMP seçti: Uluç, Özdağ ve Baykal

Siyasî Partilerin milli bakiyeden TBMM’ne girecek milletvekillerinden üçte birini seçmek konusunda, genel merkezlerine verilen kontenjanın düzenlenmesi yarın öyleye kadar sona ermiş olacaktır.

Kontenjandan girecek milletvekillerini ilk seçen siyasî Parti CKMP olmuştur. CKMP’nin Genel İdare Kurulunun aday olmayan üyelerince seçilen ve Genel İdare Kurulunca ittifakla onaylanan milletvekilleri, Muzaffer Özdağ, Fuat Uluç ve Rifat Baykal’dır. Her üç milletvekili de Mardin milletvekili olarak yasama görevini sürdüreceklerdir.



Zafer, 15 Ekim 1965.

CKMP Genel Başkanı Türkeş de Demirel’i dün tebrik etti

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş AP Genel Merkezine gönderdiği telgrafta tebriklerini bildirmiştir Türkeş telgrafında şöyle demektedir:

“Adalet Partisi Genel Başkanlığına – Ankara
Seçim neticelerinin memleket ve partiler için hayırlı olmasını diler, tebriklerimi sunarım.
CKMP Genel Başkanı
Alparslan Türkeş”

AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, telgrafa mukabele ederek, teşekkürlerini bildirmiştir.



Zafer, 15 Ekim 1965.

Ürgüplü, Alican ve Türkeş ile de dün görüştü

Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, milletvekili seçimlerini müteakip parti genel merkezlerine yapmakta olduğu ziyaretlere dün de devam etmiştir. Ürgüplü, evvelki gün AP Genel Merkezini ziyaret ettikten sonra dün de saat 11 de YTP ne giderek Genel Başkan Ekrem Alican’la saat 11.30 da da CKMP de Parti Genel Başkanı Alparslan Türkeş’le yarışmar saat süren görüşmeler yapmıştır.

Alican’la Görüşme

Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün, Ekrem Alican’la görüşmesinde parti genel başkan yardımcıları Dr. Yusuf Azizoğlu ile Mehmet İzmen, Genel Sekreter Turgut Kapanlı ve Genel İdare Kurulu üyelerinden Recai İskenderoğlu, Şekip İnal ve Zeyyat Kocamemi de hazır bulunmuştur.

Türkeş’le görüşme

Başbakan daha sonra, CKMP genel Başkanlığına gitmiş ve kapıda eski MBK üyelerinden Rifat Baykal tarafından karşılanarak üst kata, Genel Başkanlık odasının bulunduğu yere çıkarılmıştır.

Başbakanı odasının kapısında karşılayan CKMP Gene Başkanı Alparslan Türkeş, <<Hoş geldiniz>> demiştir.

Daha sonra odada Başbakan Ürgüplü ile Genel Başkan Türkeş yalnız kalmışlar ve yarım saat kadar görüşmüşlerdir.

Alparslan Türkeş de, bu arada sorulan bir soru üzerine, millî bakiyeden parlâmentoya gireceğini söylemiştir.



Ulus, 15 Ekim 1965.

TÜRKEŞ MECLİSE GİRECEK

Ürgüplü ile görüşmesinden sonra CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, gazetecilerin <<Meclise girecek misiniz?>> şeklindeki sorusuna karşılık: <<Gayet tabiî gireceğim. 200 binden fazla yurttaş partimize oy vermiştir. Bu seçmen kitlesinin vekili olarak görevimizi yapacağız.>> demiştir.

Bilindiği gibi, CKMP Meclise doğrudan doğruya milletvekili sokamamış, bütün milletvekilleri millî bakiyeye kalmıştır. Türkeş de bakiyeden girecektir.



Milliyet, 15 Ekim 1965.

Eskişehir’de Vali, Muavinini Suçladı

Dünkü duruşmada Vali, muavini Osman Gümrükçüoğlu’nun diğer CKMP’lilerle birarada dolaşırken görüldüğünü ileriye sürdü

CKMP Lideri Türkeş’le yemek yediği için <<idare adamlarının bağımsız kalmasını öngören kanunu ihlâl ettiği>> gerekçesiyle hakkında Asliye Ceza Mahkemesinde dâvâ açılan Eskişehir Vali Muavini Osman Gümrükçüoğlu’nun duruşmasına dün devam edilmiş ve Vali İhsan Tekin tanık olarak dinlenmiştir.

Vali, ifadesinde, <<Osman Gümrükçüoğlu’nun, Türkeş’in Sivrihisar’da karşılanması için Kaymakamlığa baskı yaptığını, özel araba sahiplerinden vasıta rica ettiğini>> de bildirmiş ve şunları söylemiştir:

<<İçişleri Bakanlığına tel çekerek Gümrükçüoğlu hakkında idarî takibat alınmasını istemiştim. Bu mesele, bir Alparslan Türkeş’in karşılanması meselesi değildir. Vali muavini aynı zamanda CKMP’li adaylarla da görülmüştür.>>

Savunma avukatları, <<Olayın bir tertip eseri olduğunu>> ileri sürmüşlerdir. Duruşma başka güne bırakılmıştır.



Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 16 Ekim 1965.

6000 Oy’a 50.000 Lira!

14 lerden CKMP’li Numan Esin Bey, Çanakkale adayı imiş ya efendim. Duyduğuma göre Çanakkale’ye epi para bırakmış. Aylardır, o köy senin, bu köy benim özel arabası ile dolaşıp durmuş. Şişkin çantasını açıp, parasını oy yoluna bir iyice harcamış. Çanakkaleli vatandaşlar üşenmemişler, bir hesap yapmışlar. Numan Bey’in harcadığı para tam 50.000 lira imiş efendim.

Şimdi Çanakkaleli vatandaşlar diyorlarmış ki: <<Numan Bey iyidir, hoştur. Ama oy yoluna harcadığı şu 50.000 lirayı köy yoluna sarfetseydi daha iyi olurdu. Hiç olmazsa bizim hayır duâmızı alırdı.

Mamafih öyledir efendim. <<Haydan gelen huya gider>> diye boşuna söylememiş atalarımız.



Hürriyet, 16 Ekim 1965.

Türkeş’in seçmediği Evliyaoğlu tası tarağı topluyor

Bakiye oylardan parti genel merkezlerine tanınan üçte bir oranındaki milletvekili seçimine ilk yapan CKMP olmuş, Genel Başkan Alparslan Türkeş, Genel İdare Kurulunun kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, 3 kişilik Millî Bakiye Kontenjanı için, “14 lerden Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal ve ordudan yakın arkadaşı CKMP sekreteri Fuat Uluç’u seçmiştir. Evliyaoğlu bu neticeyi öğrenince 15 dakika hiç kalkmamış, bir süre sonra da, “Tası, tarağı toplayıp bu partiden gitmekten başka çare kalmadı” demiştir. Yakınları, Evliyaoğlu’nun basın suçundan 8 yıl hapse mahkûm bulunduğunu bildirmişlerdir.



Medeniyet, 16 Ekim 1965.

Gökhan Evliyaoğlu istifa etti

CKMP’nin merkez kontenjanından istifade ettirmediği Gökhan Evliyaoğlu partisinden istifa etmiştir.

CKMP idarecileri Evliyaoğlu’nun istifasının üzerinde fazla durmamışlar ve içlerinden biri, <<Şu partiye girdiğinden beri belki on kere istifa etti. Ne yapalım yani?>> demişlerdir.

Evliyaoğlu’nun, CHP’ye gireceğine dair söylentileri tetkik imkânı bulunamamıştır.



Yeni İstanbul, 16 Ekim 1965.

CKMP, kontenjan mebuslarını seçti

Buna göre Fuat Uluç, Muzaffer Özdağ ve Rifat Baykal Mardin milletvekilini temsil edecekler

Millî Bakiye’den 3/1 kontenjanı adayını ilk tesbit eden parti CKMP olmuştur. Evvelki gün toplanan Genel İdare Kurulu bir karara varamadığından, adaylıktan feragat etmiş ve kontenjan adaylığı ile ilgisi olmıyan 12 kişilik bir komisyon teşkil edilmiştir. Bu komisyon evvelki gece çalışmış ve dün sabah tekliflerini Genel İdare Kuruluna getirmişlerdir.

Kısa süren Genel İdare Kurulundan toplantısı sonunda 3/1 kontenjanından Fuat Uluç, Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ ve Rifat Baykal seçilmişlerdir.

Seçilen bu üç kişinin ismi Yüksek Seçim Kuruluna bildirmiştir. Uluç, Özdağ ve Baykal Mecliste Mardin Milletvekilliklerini temsil edeceklerdir.

Genel İdare Kurulu üyesi Gökhan Evliyaoğlu, Meclise girememiştir.



Cumhuriyet, 17 Ekim 1965.

Türkeş’in kararı CKMP’yi karıştırdı

Merkez kontenjanını tesbit görevini üzerine alan Alparslan Türkeş’in eski MBK üyeleri 14’lerden Rifat Baykal ve Muzaffer Özdağ ile yakın arkadaşı Fuat Uluç’u seçmesi CKMP teşkilâtını karıştırmış, geniş tepkilere yol açmıştır.

Bu durumda <<CKMP yi Türkeş’e teslim edenlerin başında geldiği iddia edilen <<eski genel başkan vekili Mustafa Kepir dahi Parlâmentoya girme fırsatını kaçırmıştır. Kepir, durumu öğrendikten sonra, <<küsmüş>> ve partiden çıkıp gitmiştir.

Evliyaoğlu’nun durumu

Diğer taraftan Gökhan Evliyaoğlu’nun milletvekilliğine aday gösterilmemesi de teşkilâtta büyük tepki ile karşılanmıştır. Dündenberi genel merkeze ve Genel Başkana telgraflar çekilerek, kontenjan listesinin Evliyaoğlu lehine tashihi istemiştir.

<<Mesleğim politika>>

Dün, milletvekili gösterilmemesinden sonra ne yapmak istediğini sorduğumuz Gökhan Evliyaoğlu, <<artık benim mesleğim politika oldu. Büyük kongrenin altı ay içinde toplanması gerekmektedir. O zamana kadar istifa etmeden bekliyeceğim. Kongrenin vereceği karar sonrasında çapımın mesuliyetini kabul edeceğim>> demiştir.

Türkeş İstanbul’da

Şehrimizde bulunan Türkeş dün, <<Kontenjandan milletvekili olacak arkadaşlarımız konusunda şikâyette bulunanlar, aslında kendilerinin aday gösterilmesini isteyenlerden başkası değillerdir. Meclise az kadro ile giriyoruz. Bu bakımdan kuvvetli bir grupumuz olmalıdır.>> demiş ve seçim sonuçlarından memnun olduğunu açıklamıştır.



Akşam, 17 Ekim 1965.

Bakiyeler üç partide ihtilaf yarattı

CKMP nin Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal ve Fuat Uluç’u milletvekili seçip, partiye büyük emeği geçen Gökhan Evliyaoğlu ile Mustafa Kepir, Mustafa Kemal Erkovanlı, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Sadrettin Tosbi, Faruk Küreli, Saadet kaçar gibi eski CKMP lileri liste dışı bırakması dün partiyi eski CKMP lilerin baskınına uğratmıştır. Yaptığı tercihin yaratacağı tepkiyi tahmin eden Türkeş, önceki gece alelacele bir uçağa atlayarak İstanbul’a gitmiştir. Dün sabahtan itibaren genel merkezi dolduran partililerle, eski MBK’lılar arasında sert tartışmalar olmuş, bu arada genel idare kurulu odasında bulunan 14 lerden Fazıl Akkoyunlu’nun yüksek sesle <<Biz istediğimizi yaparız. Milletin istediğini falan bilmem, milletin anasını..>> dediği duyulmuştur.



Son Baskı, 17 Ekim 1965.

Kontenjanlar küçük partileri karıştırdı

CKMP Konya Milletvekili adaylarından Gökhan Evliyaoğlu da parti sözcülüğü görevinden istifa ettiğini dün açıklamıştır.

Evliyaoğlu istifası ile ilgili olarak gazetecilere teşkilâtın arzusu hilafına Parlâmentoya girmesinin önlendiğini söylemiş ve oyların değerlendirilmesinden sonra CKMP nin genel politikasında bir değişiklik yapılabileceğini bildirmiştir.



Milliyet, 18 Ekim 1965.

CKMP Milletvekilleri

CKMP’de doğrudan doğruya kimse Milletvekili seçilmemiş, Kemal Aytaç, Alparslan Türkeş, Mahmut Mehmet Altınsoy, Ahmet Tahtakılıç, Cevad Odyakmaz, Cemil Karahan, Kemal Çıracıoğlu, Numan Esin millî bakiye oylarından yararlanarak milletvekili olmuşlar, ayrıca Muzaffer Özdağ, Fuat Uluç ve Rifat Baykal CKMP’nin millî bakiye merkez kontenjanından milletvekili olmuşlardır.



Cumhuriyet, 18 Ekim 1965.

Türkeş’in CKMP kongresine hesap vermesi isteniyor

CKMP parti sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu Merkez Kontenjanından milletvekili seçilmediği için dün yaptığı basın toplantısında <<sözcülük>>ten istifa ettiğini açıklamıştır. Evliyaoğlu bu konuda şunları söylemiştir:

<<CKMP teşkilâtının, partiden ümitli olan taraftarların ve basının ısrarlı telkinlerine rağmen muvaffak olmuş tecrübeli parlâmenterlerin büyük Meclise girmelerine mâni olunması, bu tercihlere yetkili kılınan sayın Genel Başkanın güç bir Meclis devresinde bizlerle çalışmak istemediğini açıkça ortaya koymuştur.

Bu durum karşısında şahsen benim kendisiyle çok yakından işbirliği etmeme imkân kalmamıştır. Bu sebeple partideki fiilî görevimden, yani, parti sözcülüğünden istifa ediyorum. Genel İdare Kurulu üyeliği sıfatımı bütün parti teşkilâtının telkinleri ve tavsiyeleri muvacehesinde yakında yapılacak olan Genel Kongreye kadar muhafaza edeceğim. Kongreye kadar olan süre içinde bulunduğum kuşağın, aydınların ve bütün parti teşkilâtının bana yüklemek istediği büyük sorumluluğa doğru kendimi hazırlayacağım.>>

<<Genel Başkan faydalı mı>>

Evliyaoğlu bu arada, halen partinin içinde bulunduğu şartlar sebebiyle birkaç ay içinde Genel Kongreye gidilmek mecburiyetinde kalınacağını belirtmiş ve Genel Başkanın faydalı olup olmadığı konusunda ise şöyle demiştir:

<<- Genel Başkanın partiye faydalı olup olmadığı seçim sonuçlarının değerlendirilmesinden sonra ortaya çıkabilir.>>

Diğer tepkiler

Diğer taraftan Türkeş’in son günlerdeki tutumunu beğenmeyen bir kısım eski CKMP liler <<Genel Başkanın hesap vermesi kanaatine vararak bazı tedbirler alacaklarını>> bildirmişlerdir. Bu arada bir eski CKMP’li şunları söylemiştir:

-<< Türkeş’in son günlerdeki tutumunu beğenmedik. Bunu elbette hoş karılamayacağız. Uzun süredir partiye hizmet eden arkadaşlar dururken Türkeş’in birkaç yakınını Merkez Kontenjanından aday göstermesinin muhasebesini yapacağız.>>

Bir olay

CKMP içindeki anlaşmazlıkların milletvekili seçilemeyen diğer adaylara da sirayet ettiği söylenmektedir. Bu arada, Genel İdare Kurulu üyelerinden Faruk Küreli, komtenjan adaylarının seçiminden sonra kendi adını listede göremeyince Genel Başkan Türkeş’in odasına sert bir ifade ile girerek partiden istifa edeceğini ve gerekli evrakı birkaç gün içinde kendisine göndereceğini bildirmiştir. Ancak yaptığımız temaslar sonunda parti yöneticileri herhangi bir kimseden istifa mektubu almadıklarını söylemişlerdir.



Tercüman,18 Ekim 1965.

Küçük partilerde istifalar başladı

Akkoyunlu “Eğer Türkeş teşkilâtın arzusuna uyarak Gökhan Evliyaoğlu’nu seçse idi, tabancamı çeker ve yere sererdim” diye konuşmuş.

Seçimlerden beklemedikleri neticelerle çıkan partiler içindeki kaynaşmalar dün şiddetlenmiş, ilk toplu istifalarla, bazı partililerin ihraçları yolunda hareketler başlamıştır.

Dün ilk olarak CKMP’den Odyakmaz, Küreli, Dağlı ve Ateşalp ile MP’den Celâlettin Uzer partilerini itham ederek istifalarını açıklamışlar, bazı teşkilât temsilcileri Fazıl Akkoyunlu’nun partiden ihracını talep etmişlerdir.

CKMP’de Durum

Millî Bakiye’nin tayini CKMP’yi karıştırmış ve milletvekili seçilemeyenlerin istifalarına yol açmıştır. Parti basın sözcülüğünden istifa ettiğini ve pasif bir genel idare kurulu üyesi olarak kongreye kadar hiçbir yorumda bulunamayacağını, yaptığı bir basın toplantısı ile açıklayan Gökhan Evliyaoğlu, Odyakmaz’ın, Küreli ve Dağlı’nın da istifa edeceklerini söylemiştir.

Kendisi İle Çalışamayacağım

Evliyaoğlu, <<Genel Başkan’ın muvaffak olmuş tecrübeli parlâmenterlerin büyük meclise girmesine mani olması, bizimle çalışmak istememesinin bir delilidir. Bu durum karşısında şahsen kendisi ile çok yakından teşriki mesai etmeme imkân kalmamıştır.>> demiştir.

Daha sonra, basın sözcülüğünden istifa ettiğini belirten Evliyaoğlu, <<Parti yetkilileri tarafından benim meclis dışı bırakılmam, partinin hey’eti umumiyesini, bana daha çok yaklaştırmıştır.> demiştir.

Evliyaoğlu, son olarak partide fikir beraberliği içinde bulunanların ve kendi kuşağındakilerin kendisine yüklemek istediği sorumluluğu müdrik bulunduğunu ifade ederek, basının ve gazetelerin kendisine gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ettiğini bildirmiştir.

Türkeş’i Vururdum

Altındağ, Merkez ve Bala temsilcileri de, Evliyaoğlu’nun neden seçilmediğini sordukları Fazıl Akkoyunlu’nun <<Eğer Türkeş teşkilâtın arzusuna uyarak seçseydi, tabancamı çeker, kendisini yere sererdim.>> dediğini ve bu soruyu soranlara ağır hakaretlerde bulunduğunu bir zabıtla tesbit etmişler, Akkoyunlu’nun ihraç talebi ile Haysiyet Divanına sevkini istemişlerdir. Ayrıca Yüksek Haysiyet Divanı üyesi Dr. Doğan Ateşalp de, partiden ayrıldığını açıklamış, istifasını bir çok istifaların takip edeceğini bildirmiştir.



HerGün, 18 Ekim 1965.

Fazıl Akkoyunlu CKMP Genel Başkanını tehdit etti “Türkeş’i yere serecektim”

Seçimlerden beklemedikleri sonuçlarla çıkan küçük partilerdeki kaynaşma durulmamış, bilâkis şiddetlenmiştir. Bu arada kontenjanlara bel bağlayıp bu fırsattan da faydalanamayan eski milletvekilleri, milletvekili olma haklarını tamamen kaybettiklerinden partilerinden istifa etmektedirler.

Bu arada Türkeş’in yetkisi ile kontenjandan faydalanan Fazıl Akkoyunlu’nun çok sert çıkış yapması üzüntü yaratmıştır. Akkoyunlu’nun <<Eğer Türkeş teşkilâtın arzusuna uyarak Gökhan Evliyaoğlu’nu seçse idi, tabancamı çeker ve yere sererdim>> diye konuştuğu ileri sürülmektedir.



Ulus, 18 Ekim1965.

Millî Bakiyenin tesbiti işi CKMP yi karıştırdı

Parti sözcülüğünden istifa eden Gökhan Evliyaoğlu , büyük kongrenin altı aydan önce toplanmasının mümkün olduğunu söyledi.

Milletvekili seçimlerinde CKMP millî bakiye üçte bir merkez kontenjanından Meclise giremeyen CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu dün bir basın toplantısı yaparak partideki bu görevinden ayrıldığını açıklamıştır. Muhabirlerin ısrarlı sorularına rağmen Evliyaoğlu, partiden de ayrılıp ayrılmayacağını söylemekten çekinmiştir.

Evliyaoğlu partinin pasif Merkez İdare Kurulu üyesi olarak kalacağını belirtmiştir. Bu arada partiye 200 kadar telgraf geldiğini belirten Evliyaoğlu altı ay içinde yapılması gereken Büyük Kongrenin daha erken yapılmasının da muhtemel olduğunu söylemiş, ancak Kongrede hangi göreve talip olacağını belirtmekten kaçınmıştır.

Öte yandan, CKMP Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyelerinden , Gökhan Evliyaoğlu’nu destekleyen biri, Evliyaoğlu’nun ilk Büyük Kongrede Alparslan Türkeş’in karşısına Genel Başkan adayı olarak çıkacağını belirtmiş ve teşkilâttan bu yolda telgraflar geldiğini söylemiştir.

Evliyaoğlu , Millî Savunma Bakanı Hâzım Dağlı ile Sivas Milletvekili Cevad Odyakmaz ve Genel İdare Kurulu Üyesi Faruk Küreli’nin partiden istifalarının mümkün olabileceğini söylemiştir.

CKMP GENEL MERKEZİNDE

Gökhan Evliyaoğlu’nun, millî bakiyeden milletvekili gösterilmesi için önceki gün CKMP Genel Merkezinde toplanan CKMP Altındağ, Bâlâ ve Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyelerinin üstüne yürüyen Fazıl Akkoyunlu, <<Alparslan Türkeş, Gökhan Evliyaoğlu’nun tekrar seçerse tabancayı çeker kendisini genel merkezin önüne sererim>> demiştir.

CKMP Merkez İlçe, Çubuk ve Bâlâ İlçe Yönetim Kurulları üyeleri, önceki akşam CKMP Genel Merkezine giderek, Gökhan Evliyaoğlu’nun parti kontenjanından milletvekili gösterilmesi için Alparslan Türkeş’le görüşmek istemişlerdir. Üyeler, Türkeş’le görüşmek için sıra beklerken, bir grup halinde kendi aralarında konuşmaya başlamışlardır. Bu arada grupta bulunanlardan biri, Gökhan Evliyaoğlu’nun yeniden kontenjandan gösterilmesi gerektiğini, Yüksek Seçim Kuruluna verilen listenin bozulabileceğini söylemiştir. Bu arada orada bulunan Fazıl Akkoyunlu, birden bu sözü söyleyen ilçe yönetim kurulu üyesinin üstüne yürümüş ve <<Alparslan Türkeş, Gökhan Evliyaoğlu’nu tekrar seçerse kendisini genel merkezin önüne sererim>> demiştir. Bu sırada elini beline de götüren Fazıl Akkoyunlu olay yerinde bulunan diğer partililer tarafından güçlükle tutularak, müessif bir olay önlenmiştir.

Fazıl Akkoyunlu olay yerinde bulunan CKMP Ankara Milletvekili adayı Recep Gönül’e de hakaret etmiş ve <<Siz eskiler artık bu partiden gidin. Bu partide siz ve biz var>> demiştir.

Olay yerinde bulunan ilçe yönetim kurulu üyeleri Fazıl Akkoyunlu’nun Yüksek Haysiyet Divanına verilmesi için harekete geçmişlerdir.



Son Baskı, 18 Ekim 1965.

Evliyaoğlu ile Akkoyunlu arasındaki kavga güç yatıştırıldı

CKMP Genel Merkezi yayınladığı bildiride Evliyaoğlu’nun <<Meclise 400 kağnıya karşı 4 – 5 tank gönderiyoruz>> sözünü tasvip etmediğini açıkladı.

Kontenjan milletvekillerinin seçimi konusundaki olaylar sırasında AP ye oy veren vatandaşlar hakkında ağır sözler kullanan CKMP’li Ondörtlerden Fazıl Akkoyunlu ile Gökhan Evliyaoğlu Genel Merkez binasında bu sözler yüzünden bugün sert şekilde tartışmışlar ve çıkması muhtemel bir kavga araya girenlerin yardımı ile önlenmiştir.

Bu sabah Genel Merkezdeki odalardan birinde Fazıl Akkoyunlu ile kontenjan milletvekili Rifat Baykal otururlarken içeriye Gökhan Evliyaoğlu girmiştir. Evliyaoğlu, Akkoyunlu’ya elini uzatmış ancak bu hareketi sert şekilde reddedilmiştir. <<Sen parti içinde bütün olan biteni gazetelere yetiştiriyorsun ben senin elini sıkmam.>> şeklinde sözler sarfeden Akkoyunlu’ya karşılık Evliyaoğlu da şöyle demiştir:

KAVGAYA DOĞRU

<<Ben bu partinin basın sözcüsü idim, tabii ki basın ile irtibatım olacaktı. Ama sen de bize oy vermeyenlere, efkârı umumiyeye küfrettin.>>

Bu sözler zaten gergin olan sinirlerin bir kat daha bozulmasına yok açmış ve milletvekili seçilemeyen iki CKMP’li etrafta çok sayıda partili ve gazetecinin bulunmasına aldırmayarak tartışmaya devam etmişlerdir.

Konuşmaların süratle sertleşerek kavga halini alma eğilimi gösterdiği sırada, odada bulunan Rifat Baykal ve etraftan gelenler tarafından olay bastırılmış, böylece çıkması çok muhtemel bir kavga güçlükle önlenmiştir.

TÜRKEŞ’İN SÖZLERİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, bugün MP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’nın <<Politika hayatından çekileceği hakkında verdiği karar için üzüldüm>> demiştir.

Alparslan Türkeş gazetecilerle yaptığı sohbette, bakiye oylardan genel merkezce gösterilen 3 milletvekili ile ilgili olarak, bu seçimin genel idare kurulu kararıyla olduğunu bildirmiş ve şöyle devam etmiştir:

<<Maalesef, kontenjandan 3 kişiyi seçeceğimiz için her biri birer değer olan liyakatlı arkadaşlarımızı meclise sokamadık.>>

Genel idare kurulu üyeleriyle partililerin kendisinin <<en yakın>> arkadaşları olduğunu belirten CKMP Genel Başkanı, <<Yeni partili, eski partili diye bir ayırım olamaz>> demiş, böyle bir ayrımı partiye sokmak yolunda çalışmalar olduğunu ancak kucaklarının herkese açık bulunduğunu söylemiştir.



Akşam, 18 Ekim 1965.

MP ve CKMP teşkilâtında huzursuzluk artıyor

Aydın KÖKER bildiriyor, ANKARA

Bölükbaşı’nın siyasetten çekilme kararı ile MP de meydana gelen karışıklık ve kontenjan bakiyelerinin açıklanmasından sonra CKMP deki kaynaşma devam etmektedir. Hattâ CKMP de büyük kongrenin toplanmasını isteyenler bile vardır.

CKMP de SON DURUM

Alparslan Türkeş’in merkez kontenjanından eski askerlik ve ihtilâl arkadaşlarını milletvekili yapması CKMP teşkilâtında sert tepkilere yol açmış ve büyük kongrenin toplanması için çalışmalara başlanmıştır. Gökhan Evliyaoğlu da bu çalışmalara katılmaya karar vermiş Türkeş’le yakın mesaide bulunamıyacağını bildirerek dün parti sözcülüğünden çekilmiştir.

TÜRKEŞÇİLER DE MUHALİF

Türkeş’in merkez kontenjanından Fuat Uluç, Muzaffer Özdağ ve Rifat Baykal’ı seçmesi bütün eski CKMP lilerle birlikte Türkeş’le birlikte CKMP ye gelen ve genel başkan olması için çalışan eski AP lileri de kızdırmış, böylece Türkeş’e karşı bir muhalefet cephesi teşekkül etmiştir. 14 lerden bazılarının da bu cepheye katılacakları bildirilmektedir. Muhalefet cephesi ilk genel yönetim kurulunda meseleyi gündeme aldıracak ve genel kongrenin toplantıya çağrılmasını isteyecektir.

TEŞKİLÂTA DAHA YAKINIM

Evliyaoğlu yaptığı basın toplantısında Meclis dışında bırakılmasının kendisini teşkilâta daha çok yaklaştırdığını bildirmiş ve <<Kongreye kadar içinde bulunduğum kuşağın fikir beraberliğinde olduğumuz aydınların ve bütün parti teşkilâtının bana yüklemek istediği büyük sorumluluğa kendimi hazırlayacağım ve bu sorumluluğa lâyık olmaya gayret edeceğim>> demiştir.

Evliyaoğlu, <<kendisine yükletilmek istenen sorumluluğun>> ne olduğu sorusunu cevaplandırmamış, ancak bütün gayrimemnunların birlikte hareket edeceklerini, istifanın söz konusu olmadığını söylemekle yetinmiştir.



Adalet, 18 Ekim 1965.

MİLLİ BAKİYE küçük partilerde çöküntü yarattı

Celâlettin Uzer MP’den istifa etti. Gökhan Evliyaoğlu Türkeş’e cephe aldı.

Partilerin genel merkez kontenjanlarından milletvekili seçilemeyenlerin parti bünyelerindeki kırgınlık ve küskünlükleri ile birlikte; partilerden istifalar da başlamış ilk olarak MP genel idare kurulu üyesi eski İmar ve İskân Bakanı Celâlettin Uzer partisinden ayrılmış, CKMP sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu da sözcülük görevinden istifa etmiş. <<Kongreye kadar bekliyeceğim>> demiştir.

Gökhan Evliyaoğlu beyanatında, millî bakiyenin merkez kontenjanından milletvekili gösterilmemesinden duyduğu üzüntüyü belli ederek, Türkeş’e karşı cephe alacağını ihsasla şunları söylemiştir:

<<Alparslan Türkeş tecrübeli parlâmenterlerin Meclise girmesinden çekinmektedir. Tecrübesi olmayan Muzaffer Özdağ, Fuat Uluç ve Rifat Baykal’ı milletvekili yapması bu sebeptendir. Büyük kongreyi bekleyeceğim.>>

Beyanatında, CKMP teşkilâtının kendisini tuttuğunu iddia edecek derecede cür’et gösteren Evliyaoğlu’nun düne kadar hayranlık beslediği ve müdafaa ettiği Türkeş hakkında, milletvekili seçilmemesinden sonra bu şekilde konuşmasını, tebessümle karşılanmıştır.

Diğer taraftan Cevad Odyakmaz Çankırı Milletvekili Fuad Küreli de CKMP den ayrılabileceklerini söylemişlerdir.



Son Havadis, 18 Ekim 1965.

Mağlûp partilerde çözüntü başladı

Dağlı da <<CKMP den ayrılacak çok sayıda arkadaşımız var>> dedi

Siyasî partilerin 10 Ekim’de aldıkları bakiye oylardan paylarına düşen üçte bir kontenjanın genel merkezlerce tesbitinden sonra parlâmento dışında kalan eski milletvekillerinden bazılarının istifa edecekleri öğrenilmiştir. Özellikle CKMP ve MP de Bölükbaşı ve Türkeş’e küsen eski eski milletvekilleri dün gazetecilere partilerinden istifa edeceklerini açıkça ifade etmişlerdir.

Nitekim dün bir basın toplantısı yapan Gökhan Evliyaoğlu parti sözcülüğünden istifa ettiğini bildirmiş ve <<Türkeş ile yakından teşriki mesai etmemize imkân kalmamıştır. Altı ay içinde genel kongre olabilir. Şartlar bu kongre tarihini daha erkene getirebilir>> demiştir.

Ayrıca CKMP li bazı eski milletvekillerinin partiden ayrılacağını yakın arkadaşları kesinlikle ifade etmektedirler. Partiden istifası beklenen eski milletvekilleri arasında Faruk Küreli, Cevad Odyakmaz ve Çankırı Senatörü Hazım Dağlı’nın isimleri bulunmaktadır. Nitekim dün kendisiyle konuştuğumuz Hazım Dağlı <<partiden istifa edecek daha çok arkadaşımız var. Durumun muhasebesini yapıyoruz. İstifayı düşünüyoruz.>> demiştir.



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 18 Ekim 1965.

EVLİYANIN OĞLU

Liderleri tarafından unutulanlardan biri de Gökhan Evliyaoğlu oldu. Evet, vefalı yârı Kudretli Albay, her nedense Gökhan’ı biran için aklından çıkarıverdi. Ve ne olduysa da ondan sonra oldu zaten. Şimdi Gökhan, bir yerlerde dolaşıp duruyor. Son olarak, en son partisi CKMP nin parti sözcülüğünden de istifa etmiş. Öyle olur zaten. Bir kısım politikacılarımız, bir yerden istifade edemediler mi, derhal basarlar istifayı. Çünkü onlar için matlup olan ideal değil, fakat mebusluktur. Mebusluk uğruna <<Şu parti senin, bu parti benim>> diye dolaşıp dururlar bu tipler. Yerlerinde su çıkmış gibi. Her neyse, şimdi bu konuda diyorlar ki: <<Yahu, bu Gökhan, bir velinin, iki velinin değil, fakat bir sürü velinin çocuğu, velilerin yani evliyanın oğludur. Bu, zaten dokunulmaz bir delikanlıdır. Türkeş ne cesaretle bunun teşrii masuniyetine engel oluyor? Gerçi Türkeş için <<Kudretli Albay>> falân diyorlar ama, evliyanın oğlu, kudret mudret dinlemez. Vallahi düpedüz çarpar adamı…>> Fakat gerçek şu ki, Türkeş evliyanın oğlunun herkesin gözü önünde unuttu. Bakalım buna karşılık Evliyaoğlu, kerametini nasıl izhar buyuracak?



Zafer, 18 Ekim 1965.

CKMP TEKRAR BÖLÜNÜYOR

Dağlı, Odyakmaz ve Küreli istifa ediyor
Evliyaoğlu parti sözcülüğünden ayrıldı

CKMP Parti sözcülüğünden istifa eden Gökhan Evliyaoğlu, dünkü basın toplantısında, Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı ile Sivas Milletvekili Cevad Odyakmaz ve Genel İdare Kurulu üyesi Faruk Küreli’nin parti’den istifalarının mümkün olabileceğini söylemiştir.

Kendisiyle görüştüğümüz Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı henüz istifa etmediğini bildirmiş, <<istifa edecek misiniz>> şeklindeki bir soruya da <<henüz belli değil>> diye cevap vermiştir.

GÖKHAN EVLİYAOĞLU PARTİ SÖZCÜLÜĞÜNDEN İSTİFA ETTİ

CKMP Genel İdare Kurulu üyesi ve parti sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu, dün parti sözcülüğünden istifa ettiğini yaptığı basın toplantısında açıklamıştır. Evliyaoğlu istifa gerekçesini öyle özetlemiştir:

<<Tecrübeli parlâmenterlerin büyük meclise girmelerine mani olunması, kısaca, bu tercihlere yetkili kılınan sayın Genel Başkanın güç bir meclis devresinde bizlerle çalışmak istemediğini açıkça ortaya koymuştur.

Bu durum karşısında şahsen benim kendisiyle çok yakın teşriki mesai etmeme imkân kalmamıştır. Bu sebeple partideki fiili görevimden, yani, parti sözcülüğünden istifa ediyorum. Genel İdare Kurulu üyeliğimi parti teşkilâtının telkinleri ve tavsiyeleri muvacehesinde yakında aktedilecek olan genel kongreye kadar muhafaza edeceğim. Kongreye kadar olan süre içinde, beraber bulunduğum kuşağın fikir beraberliği içinde, aydınların ve bütün parti teşkilâtının bana yüklemek istediği büyük sorumluluğa doğru kendimi hazırlıyacağım.>>

CKMP BÜYÜK KONGRESİ

Gökhan Evliyaoğlu bu arada, <<Büyük kongreye vaktinden evvel gidilebilir mi?>> sorusunu, <<şartlar kongremizi çabuklaştırabilir.>> diye cevaplamıştır.



Zafer, Osman Yüksel, 18 Ekim 1965.

Evliyaoğlu Dostumuz

Biz şahsen CKMP nin başında kudretli bir albay bulunan bir partinin bir manga mebus çıkartacak kadar ezilmesini istemez ve beklemezdik.. Amma olan olmuş.. Bizim Gökhan Evliyaoğlu dostumuz bu hezimeti örtbas edebilmek için işi kemiyet, keyfiyete döküyor. Adalet Partisini kağnıya, kendilerini topa, tanka benzetiyor. Başlarında da ihtilâlci albay Türkeş var ya.. Onlara bu beyanat yakışıyor, doğrusu. Kendilerini atom çekirdeği gibi görüyor; gösteriyor.. Bizler de 400 kağnı… Demek Anadolu’dan bir sürü kağnı geldi. Bu evliyazade bir keramet göstererek bu kağnıları bir anda dağıtacak… Hak ile yeksan edecek.

Hiç unutmam… 1961 seçimlerinde ben Konya Hapishanesinde idim… Gökhan bir gazetenin başında idi… Adalet Partisinin çok miktarda mebus çıkarması üzerine coşmuş, gazetesine <<Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir>> başlıklı bir başmakale yazmıştı. Bütün makale, baştan sona kadar bu cümlenin tekrarından ibaretti.

Şimdi de kalkmış Gökhancığım, hakimiyet tankın, topun, atomundur deyip duruyor..

Bir Anadolu çocuğu olan Gökhan’ın, Anadolu ruhunu duyan, duyurabilen bu şair arkadaşımızın Anadolu ruhuna, Millî hakimiyet rejimine karşı topla, tüfekle çıkması doğru bir şey değil.. İnsanlar ne çabuk değişiyor. Değişir, değişebilir… Fakat bu değişiklik hayra doğru değildir. Başkalarını hor görmek, millete tepeden bakmak, milletin seçtiklerini küçük görmek, göstermek, toptan tüfekten bahsetmek hayra alâmet değildir

Kendileri atom çekirdeği iseler, yerleri meclis değil, bunların, gitsinler Atom Araştırma Enstitüsüne… Belki orada faydalı olabilirler.

TBMM Meclisi atom bombası patlatılacak yer değildir. Hem bizler de varız orda Gökhancığım. Hiç olmazsa bizi gör.>>



Vatan, Ayak Üstü, 18 Ekim 1965.

Haydi ordan terbiyesiz!

17 Ekim tarihli Akşam gazetesinin birinci sayfasında şu çirkin satırlar var.

<<14 lerden Fazıl Akkoyunlu’nun yüksek sesle biz istediğimizi yaparız. Milletin istediğini falan bizi ilgilendirmez. Milletin anasını… dediği duyulmuştur.>>

Şu millet nasıl da kestiriyor anasına küfredecekleri. Ve onları nasıl her defasında saf dışı bırakıyor.

Bu yazılanlar doğruysa eğer artıklardan bile mebus olamayan bu mebus adayına bir tek cümle ile cevap vermek gerekir:

<<Haydi ordan terbiyesiz adam…>>

E.İ.



Son Baskı, 18 Ekim 1965.

AP Liderinin bakıyeden seçilenler için demeci: “Hiç kimsenin bakiyeden seçilenleri küçültmeye hakkı yoktur.”

AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Millî Bakiyeden tesbit olunan milletvekillerinin durumu konusunda bugün verdiği özel demeçte, <<Evvelâ şurasını kaydedeyim ki, gerek Yüksek Seçim Kurulu gerekse Parti Genel Merkezleri tarafından tesbit olunan bütün milletvekilleri, hiçbir şekilde “Bakiye milletvekilleri” olarak adlandırılmamalıdır. Hiç kimsenin de bu milletvekillerini küçümsemeye hakkı yoktur. Sistemin icabı budur. Bu milletvekilleri, bizim kanaatımızca, hiçbir şekilde diğer milletvekillerinden farklı değildir. Daima karşısında bulunduğumuz Millî Bakiye Kanununun Parti Genel Merkezlerine yüklediği çok zor işlerden biri de, Millî Bakiyeden seçilecek kimselerin tesbiti olmuştur. Bu hususun sükûnet içinde çalışması ve büyük işler başarması beklenen parlâmentomuzda bir polemik mevzuu yapılmasından imtina edilmesi herkesin vazifesidir.>>



Zafer, 19 Ekim 1965.

Gökhan Evliyaoğlu ile Akkoyunlu kavga etti

G. Evliyaoğlu sordu: Sen seçimleri kaybedince millete küfretmedin mi?

CKMP nin eski elemanlarının harcanması ayrıca Gökhan Evliyaoğlu’nun parti kontenjanından milletvekili seçilmemesi, dün partiyi yine karıştırmış ve Fazıl Akkoyunlu ile Gökhan Evliyaoğlu gazetecilerin önünde kavga etmişlerdir.

Parti kontenjanından milletvekili olamadığı için CKMP sözcülüğünden istifa eden Gökhan Evliyaoğlu, dün öğleden evvel, yine seçimleri kaybettiği için millete küsen Fazıl Akkoyunlu’yu odasında ziyaret etmek maksadıyla içeriye girmiş ve Fazıl Akkoyunlu’nun elini sıkmak istemiştir. Bu arada basında intişar eden bazı yazıların Gökhan Evliyaoğlu tarafından verildiğini söyleyen Fazıl Akkoyunlu, Evliyaoğlu’nun elini sıkmak istememiş ve: <<Ben senin elini sıkmam>> demiştir.

Bu hâdiseye sinirlenen Gökhan Evliyaoğlu Fazıl Akkoyunlu’nun üzerine doğru yürüyerek:

<<Seçimleri kaybettiğiniz için sen efkârı umumiyeye küfretmedin mi?>> demiş ve bu hususun inkârı kabil olamayacağını Akkoyunlu’ya hatırlatmıştır. Olay cereyan ederken kapı gazetecilere kapatılmıştır.

Parti Kontenjanı ve Türkeş

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Genel İdare Kurulu üyelerinin hepsinin bir kıymet olduğunu, üç kişilik kontenjandan bu kıymetleri Meclise sokmanın imkânı bulunmadığına temas etmiş ve arkadaşlarının hepsinin partiye menfaatleriyle değil, idealleriyle bağlı olduğunu söylemiştir. Türkeş ayrıca kontenjanla alâkalı milletvekili olmak isteyen eski mebuslardan bir kısmı için giden heyetler hakkında malûmatı olmadığını ve kendini bu hususta ziyarete gelenlerin bulunmadığını nakletmiştir.

Bölükbaşı Ayrılmasın

Genel Başkan Türkeş, Millet Partisi Lideri Osman Bölükbaşı’nın Milletvekilliğinden istifası ile alâkalı bir soruya ise Bölükbaşı’nın bir kıymet olduğuna temas etmiş ve <<üzülürüm>> demiştir.



Tercüman, 19 Ekim 1965.

Evliyaoğlu ve Akkoyunlu 3 te 1 ler için Birbirine Girdi

Alparslan Türkeş partisindeki kaynaşma konusunda yenilerle eskiler arasında bir tefrik yapılmadı demiş, istifaları yalanlamış, Genel Kurula hesapla ilgili olarak <<Ben her zaman hesap vermeye hazırım.>> demiştir.

Gazetecilerle bir süre özel sohbet yaptıktan sonra CKMP deki kaynaşma konusunda Türkeş şunları söylemiştir: <<Ben her zaman hesap vermeye hazırım. Bu kontenjan seçimi genel idare kurulumuzun kararı ile olmuştur. Maalesef seçeceğimiz kontenjan üç kişi olduğu için hepsi ayrı ayrı bir değer ifade eden kıymetli arkadaşlarımızı meclise sokma imkânı bulamadık.>>

Hesap Vermeğe Hazırım

Kongrede hesap vermeniz gerekiyormuş, bu konuda ne dersiniz? sorusuna Türkeş <<Partiler zaten usul olduğu üzere daima genel idare kurulu ve genel başkanların kendi idarelerine ait zamanın icraatının hesabını verirler>> cevabını vermiştir.

Daha sonra eskilerle yeniler arasında tefrik yapıldığı iddialarına cevap veren Türkeş şunları söylemiştir: <<Bütün partili ve gerek genel idare kurulu arkadaşlarım benim en yakın arkadaşlarımdır. Yakınlık itibariyle bir fark yoktur. Eski partili yeni partili diye bir ayrım da olamaz. Böyle bir ayrılık olduğu görünüşünü partimize dışarıdan sokmaya çalışanlar olmuştur.>> CKMP lideri istifaların olmadığını, arkadaşlarının partiye menfaatleri ile değil idealleri ile bağlı olduklarını söylemiştir.

Evliyaoğlu İle Akkoyunlu Birbirine Girdi

Dün sabah saat 11.00 de odasına gelen Gökhan Evliyaoğlu ile karşılaşmıştır. Evliyaoğlu ilk önce partililerin elini sıktıktan sonra elini Akkoyunlu’ya uzatmıştır. Akkoyunlu kızgın bir tavırla <<demagoji yapma Evliyaoğlu>> diye sözle mukabelede bulunmuştur. Bu esnada Evliyaoğlu da sert bir çıkış yapmış ve <<gerçek ortada şahitlerim var, demedin mi?>> demiştir. Tarafların tam birbirine gireceği bir anda araya partililer girmiş ve odanın kapısı da kapatılmıştır. Bir süre kapalı odada ağız kavgası yapıldıktan sonra Akkoyunlu bir partilinin kolunda dışarı çıkarılmıştır.



Vatan, Ayak Üstü, 19 Ekim 1965.

Bir Açıklama

Dünkü yazımda 14 lerden Fazıl Akkoyunlu’nun Akşam gazetesinde gördüğüm bazı sözlerinden bahsetmiştim. Bugünkü Akşam gazetesinde Akkoyunlu’nun bu konuda bir açıklaması çıktı. Aynen yayınlıyoruz:

<<Dünkü Akşam’da bir tartışma sırasında (Milletin Anasını) şeklinde millete küfrettiğim yolunda çıkan cümleyi içim yanarak okudum. Ben milletin hürriyeti için baş koyan adamım. Millete küfredemem. İğfal sonunda gazetenizde çıkan ve söylediğim iddia olunan sözün tarafımızdan tekzip olunduğunun sayın gazetenizde yayınlanmasını rica ederim. Fazıl Akkoyunlu.>>

Ayrıca telefonla görüştüğümüz Akkoyunlu merkez kontenjanından istemediği için mebus olmadığını da açıklamıştır.

E. İ..



Vatan, 19 Ağustos 1965.

Gökhan Evliyaoğlu emirlere aykırı hareket etmiş

CKMP bugün yayınladığı bir bildiride kontenjan milletvekilleri konusunda usule uygun hareket edildiğini ve tefsirlerin hatâlı olduğunu bildirmiştir. Bu konudaki tebliğ özetle şöyledir:

<<Partinin ülkücü ve fedakâr mensupları kendilerine verilen her statüde her ödevi ciddiyet ve feragatla kabul edip hizmetlerine şevkle devam halindedirler. İstekleri karşılanamıyan gayrimemnun bir iki üyenin, Heyeti Umumiyenin bu tutumuyla bağdaşmayan beyan ve davranışları teessüf ve teessürle karşılanmıştır.

Müstafi parti sözcüsü sayın Gökhan Evliyaoğlu’nun seçim neticelerini tahlil eden görüşü şahsî fikridir. Partiye hakim düşünceye ve kendisine verilen direktife aykırıdır. Millî iradeye ve millî iradenin meclise gönderdiği heyete hürmet esastır. 400 kağnıya karşı 4-5 tank tarzındaki benzetmelerin gerisindeki düşünceyi Meclise ve millete hürmetsizlik telâkki ederiz.>>



Vatan, 19 Ağustos 1965.

Özdağ: Siyaset sokağa çıkmamalı sonu kötü olur



Cumhuriyet, 19 Ekim 1965.

Evliyaoğlu Akkoyunlu ile tartıştı

Önceki gün CKMP sözcülüğünden istifa eden Gökhan Evliyaoğlu ile Parti Genel İdare kurulu Üyesi Fazıl Akkoyunlu dün Parti Merkezinde sert şekilde münakaşa etmişlerdir. Münakaşa Akkoyunlu’ya ait sözlerin Evliyaoğlu tarafından basına duyurulması iddiasından çıkmıştır.

Evliyaoğlu daha sonra, kapıya getirdiği bir otomobile eşyasını soldurarak partiden uzaklaşmıştır.

Diğer taraftan dün Parti Genel Başkanlığının yayınladığı bir bildiri ile Gökhan Evliyaoğlu’nun bir süre önce seçim neticeleriyle ilgili tahlilinin şahsî fikri olduğu bildirilmiş ve bu tahlilin <<Partiye hâkim düşünceye ve kendine verilen direktife aykırı>> olduğu iddia edilmiştir.

Bildiride ayrıca, Evliyaoğlu’nun 400 kağnıya karşı 4-5 tank tarzındaki benzetmelerinin de millete ve Meclise saygısızlık olduğu ileri sürülmüştür.



Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 19 Ekim 1965.

Yere Serilme!

CKMP’nin basın sözcüsü olan Evliyaoğlu Gökhan Bey, âcilen bu görevinden istifa etmiş diye duydum. Ama önce doğrusu inanmak istemedim. Nasıl olur efendim? Basında kalem oynatamayacak olan Evliyaoğlu Gökhan Bey, hiç olmazsa bir partinin basın sözcülüğünde kalsaydı, biraz kendini tatmin ederdi.

Ama bir bakıma da haklı CKMP nin harika çocuğu. Milletvekili olamayınca basın sözcülüğünün ne lâfı olur?

Hem iyi ki milletvekili de olmamış. Baksanıza 14 lerden Fazıl Akkoyunlu ne demiş efendim? <<Eğer Türkeş teşkilâtın arzusu hilâfına uyarak Gökhan Evliyaoğlu’nu seçseydi tabancamı çeker ve yere sererdim.>>

Allah korumuş Evliyaoğlu Gökhan Bey’i. Milletin oylarıyla yere serilen CKMP de demek Gökhan’ı yere serecekti.

Ne diyelim, iyi olur inşallah.



Adalet, Fatin Fuad, 19 Ekim 1965.

Millete Hiddet

Akşam gazetesi, Pazar günkü nüshasında bir Millî Birlik Komitesi artığının, CKMP Genel Merkezinde Türk Milletine küfrettiğini yazmakta idi. Akşam gibi, bu çeşit yaratıkların bütün günâhlarını bir kedi hassasiyetiyle üstlerine toprak atıp örtbas etmek ve onları her ne bahasına olursa olsun omuzlamak meşrebinde olan bir gazete yazmasaydı yine inanmıyacaktım.

Bu sefil adam şöyle bağırmış: <<Biz istediğimizi yaparız. Milletin istediğini falan bilmem. Milletin anasını…… .>>

Bundan daha ağır bir suç olabilir mi? Temenni etmek istiyorum ki, Akşam gazetesinin bu haberi savcılarımızın gözünden kaçmasın, ihbar olarak tahkikata girişilsin ve bu sözleri sarfeden mecnun da lâyığı ne ise onu bulsun…>>



Son Baskı, 19 Ekim 1965.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, bugün bir basın toplantısı yaparak, 10 Ekim sonuçlarının Türk Milletine hayırlı olmasını dilemiştir.

Özdağ, <<Milletin, mesuliyeti anonim olmaktan kurtararak karşısında bir çoğunluk iktidarı görmek kararı isabetsiz sayılamaz.>> demiş ve halkın yeni iktidardan olumlu çalışmalar beklemekte haklı olduğunu belirtmiştir.

CKMP Genel Başkan Yardımcısı, gerek iktidar ve gerekse muhalefet sorumlularının basiret, itidal ve yurtseverlik içinde olmasını dilemiştir. Özdağ devamla şunları söylemiştir:

<<- 1965 Meclisinde siyasî mücadele, mazinin şahsî, kinli çekişmelerinden çıkmalı, millî iktisadî kalkınma için metod tercihi ve millete hizmet yarışı haline gelmelidir. Siyaseti, büyük Meclisten sokağa çıkarma hevesleri ve böyle bir neticeyi tahrik edici davranışlar memlekete rejim ve sorumlular için meş’um akıbetler hazırlayabilir.>>

Muzaffer Özdağ, 1969 seçimlerinin CKMP’nin gerçek seçimi olacağını ileri sürmüş ve <<CKMP Toplumcu bir partidir. İnançlarının temeli insanın mutluluğu ve insan sevgisidir.>> demiştir.

CKMP Genel Sekreteri, iktidardan, idarede ve toprakta reform, vergi adaletini gerçekleştirme, petrol davasının halli ve Kıbrıs’ta acil ve adil bir sonuç alınmasını isteyeceklerini de açıklamıştır.

Özdağ, CKMP içinde huzursuzluk olduğu konusundaki haberlerin asılsız olduğunu söylemiş, Gökhan Evliyaoğlu ile ilgili bir soruya cevap olarak da <<Yüzümüzü yarına dönelim. Geçmişle uğraşmayalım.>> demiştir.

BAZI ÜYELER FERAGAT ETMİŞ

CKMP Genel Başkanlığı bugün bir bildiri yayınlayarak, Millî Bakiye oylardan genel merkezce gösterilecek üç milletvekilinin tesbiti sırasında, Genel İdare Kurulu üyelerinden İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Sadrettin Tosbi, Fazıl Akkoyunlu, Kemal Tamer ve Kemal Cabioğlu’nun adaylıktan feragat ettiklerini açıklamıştır.



Son Havadis, 20 Ekim 1965.

Bakiyeden giren 6 milletvekili değişti; Mebusluğu Kaybedenlerin Arasında Numan Esin de Var

Dün resmî gazete ile Millet Vekili isimlerinin ilânından sonra TİP’in itirazı üzerine TİP, CKMP ve YTP nin bakiye oylardan Yüksek Seçim Kurulunun tesbit ettiği 6 milletvekilinin isimlerinin ve vilâyetlerinin değiştirilmesine gece geç vakit karar verilmiştir.

Yüksek Seçim Kurulunun kararına göre CKMP de ise Çanakkale’den Numan Esin, Afyon’dan Kemal Çıracıoğlu Milletvekilliğinden düşmüş, bunların yerine Kastamonu’dan İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Ağrı’dan Abdülbaki Aydoğan Milletvekili olmuşlardır.



Ulus, 20 Ekim 1965.

CKMP, ne yapacağını açıkladı

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ , dün partisinin, yeni devrede, AP iktidarından toprak reformunu ve vergi adaletini gerçekleştirmesi ile petrol dâvasını çözümlemesini isteyeceğini açıklamış, Başbakan Ürgüplü’nün son beyanlarının ise, devlet adamı basireti ve ödev şuuru ile bağdaşamayacağını söylemiştir. [Ulus, 17 Ekim 1965. Ürgüplü Makarios idaresini uyardı: Kıbrıslı Türklere dokunmayın. Başbakan Suat Hayri Ürgüplü “Kıbrıs’ta bugün bir tek soydaşımız öldürülürse, İstanbul’da yarın ne olacağını ben temin edemem” dedi.]

Düzenlediği basın toplantısında, parti direktiflerine aykırı harekette bulunduğu ileri sürülen Gökhan Evliyaoğlu hakkında herhangi bir disiplin cezası uygulamasına gidilip gidilmeyeceğine dair soruları cevapsız bırakan ve sadece <<malûmatım yok>> diyen Özdağ, CKMP programına inanan ve bunu benimseyen partililerle sonuna kadar birlik olunacağını bildirmiş, parti içi meselelere temastan dikkatle kaçınmış ve özetle demiştir ki:

<<Önümüzdeki devre büyük güçlüklerle doludur. İktidara ve muhalefetlere basiret, itidal ve yurtseverlik duygularının hâkim temenni ediyoruz. Siyaseti, büyük Meclisten sokağa çıkarma hevesleri ve böyle bir neticeyi tahrik eden davranışlar memleket rejim ve sorumlular için meş’um akıbetler hazırlayabilir. CKMP faşizme karşıdır. Nazariyede mahkum edilmiş faşizmin fiiliyattaki kalıntı ve uygulamalarına karşı da mücadele edilecektir. CKMP enternasyonalizme, komünizme de karşıdır.>>

KIBRIS KONUSUNA

Kıbrıs meselesinde, son hükümetin izlediği <<bekle – gör>> politikasının Makarios’a hizmet ettiğini ve bu hususta hükümetin devamlı uyarıldığını da söyleyen Özdağ, bunun ardından görüşlerini şöyle özetlemiştir:

<<Askerce görüşüme dayanarak söylüyorum. Kıbrıs’ta zaman Makarios’un lehine çalışmaktadır. Ada’da durum, her gün biraz daha Türklerin aleyhine gelişmektedir. Türkler, âdeta Makarios’un insafına terkedilmiştir.>>

KONTENJAN MESELESİ

CKMP Genel Merkezi, dün ayrıca, kontenjan adaylarının tesbiti sırasında Genel Yönetim Kurulu üyelerinden İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Sadrettin Tosbi, Fazıl Akkoyunlu, Kemal Tamer ve Kemal Cabioğlu’nun adaylıktan feragat etmiş oldukları da açıklanmıştır.

Bildirildiğine göre, kontenjan adaylarının tesbiti, genel yönetim kurulunca seçilen bir alt komisyonun yaptığı incelemelerden sonra doğrudan doğruya Genel Başkan Türkeş’e verilmiş, Türkeş de bu yetkiye dayanarak adayları seçmiş ve seçimi genel yönetim kurulu onaylamıştır.




Zafer, Başmakale, 20 Ekim 1965.

10 Ekim ve CKMP

Nisbî temsil sistemi, genel olarak, küçük partileri koruyan ve onların seçim şanslarını kuvvetlendiren bir sistemdir. Politikayı daha ziyade Parlâmentoya girmek gibi bir amaçla birlikte yürüten bir çok kimseler kuvvetli bir partinin listesinin sonlarında veya ortalarında bulunmaktansa, küçük bir partinin başında bulunmayı tercih ederler.

Bu sisteme bir de Millî Bakiye usulü eklenince bizim memleketimizde küçük partilerin zorla ayakta tutulmak istendiği kolayca anlaşılır.

Bu derece elverişli genel şartların yanında CKMP kendi durumunu kuvvetlendiren daha başka sebeplerin de mevcut olduğuna inanmakta idi. Zira bu parti seçimlerin arefesinde, lideri ile birlikte idareci kadrosunu da değiştirmiş ve yepyeni bir hüviyet kazanmıştı. Albay Türkeş’in CKMP’ye yeni bir hava getirmiş olduğu sanılıyordu.

Bu sebeplerle CKMP 10 Ekim seçimlerine büyük hayallerle girdi. Lider seçim günü radyo muhabirine kendilerinin seçimlere çok kuvvetli bir teşkilât olarak girdiklerini söylüyor ve seçimde büyük bir sürpriz olabileceğini sözlerine ekliyordu. Beklenen sürpriz hiç şüphe yok ki, liderin dahi barajı aşamamak ihtimalini hatıra getirecek değildi.

Evet CKMP 10 Ekim’de umduğunu bulamadı. Yeni kadronun, partiyi en küçük bir oranda bile geliştirememiş olduğu seçim sonuçları ile ortaya çıkmış bulunuyor.

CKMP 1961 seçimlerinde oyların yüzde 14 ünü elde etmiş, daha sonra yapılan mahallî seçimlerle, kısmî senato seçimlerinde ise büyük kayıplara uğramıştı. Topladığı oyların oranı yüzde 14 den yüzde 2.99 a düşmüştü.

Bu çöküntü parti içerisinde moral düşüklüğü doğurdu.

Partinin idaresini ele geçirmek isteyen yeni ekip, bu ortam içerisinde çok etkili olan bir propagandaya girişti: bu büyük oy kaybından, CKMP’yi yıllardanberi idare eden pasif politikacılar sorumludurlar. Parti genç ve enerjik ellere geçecek olursa derhal bir hamle yapacaktır, deniyordu.

Türkeş ve arkadaşlarının eskilere karşı açtıkları mücadelenin kolayca başarıya ulaşmasının gerçek sebebi partililerde ustaca uyandırılan bu ümitti.

Fakat bütün bu hesapların boş olduğu şimdi anlaşılmıştır. 10 Ekim seçimleri bu parti mensuplarını yeni yeni hayal kırıklıklarına düşürdü; yeni liderler, partiyi kurtarmak şöyle dursun, kendilerini dahi kurtaramamışlardır. Bulundukları illerde listelerin başlarını tutan yeni kadro mensupları, lider de dahil, hiçbir yerde barajı aşamamışlardır.

Bu durum CKMP’de bir hoşnutsuzluk doğurmuştur. Millî Bakiye kontenjanının kullanılış tarzı, her partide görüldüğü gibi, CKMP’de de bir takım şikâyetlere yol açmış ve bu hava içinde parti sözcüsü Gökhan Evliyaoğlu sözcülükten, bazı kimseler de partilerinden istifa etmişlerdir.

Olayların seçim sonu atmosferi içinde ne yöne gelişmeler kaydedeceğini yakında göreceğiz.




Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 20 Ekim 1965.

CKMP de Kavga

Seçim sonucu alındı ama bazı partilerde çekişmelerin, kavgaların sonu alınamamış. Duyduklarım doğru ise bugünlerde en çok kavgaya sahne olan parti CKMP imiş. Millî Artık kontenjanına yerleşen 14 lerden Fazıl Akkoyunlu Bey, nedense Evliyaoğlu Gökhan Bey’le bir iyice arayı açmış. Hem öyle açmış ki, küfür ve hakaret düellosu bitince Fazıl Bey tabancasına bile sarılmışmış. İnşallah rivayettir diyorum. Çünkü biz demokratik rejimlerde tabancanın yeri olmadığına inanıyoruz. Anlaşılan Bay Akkoyunlu henüz tabancasını belinden çıkarmamış. Onu da çıkarır birgün herhalde.



Tercüman, Suna Kan, Anahtar Deliğinden, 20 Ekim 1965.

GÖKHAN

Şu <<3 te 1 ler>> seçilenler ile seçilmeyenleri birbirine kattı. 3 te 1 lerin bayrağını da eski AP li yeni CKMP li Gökhan Evliyaoğlu açtı.

Konya’dan 1 inci aday oldu, seçilemedi. Seçim Kurulunu 3 te 2 sine giremedi… Son ümit 3 te 1 de idi… Türkeş’in ekibi ona bu hakkı vermedi.

Şimdi, Gökhan Evliyaoğlu, Türkeş’i vefasızlıkla suçluyor… Niye beni seçmedi, diye. Ben bunca iyilik edeyim de beni seçmesinler, diye…

Bu yüzden bir zamanlar aralarından su sızmayan Fazıl Akkoyunlu ile kanlı bıçaklı oldu…

Benim Evliyaoğlu’na bir çift sözüm var…

Vefasız kim? Milletvekili olmasına sebep olan AP yi yüzüstü bırakan mı, ikinci defa kapılandığı partide kendisini milletvekili yapmıyan mı?..

Benim Türkeş’e kanım ısınmadı… Ama bu konuda ona hak veriyorum, hem de terden göğe dek…

Bir kere, Türkeş Gökhan’ı aday yoklamalarına sokmadı.

Sonra tuttu CKMP nin en kuvvetli olduğu yerden, Konya’dan Merkez kontenjan adayı olarak birinci sıraya koydu… Bu bir <<vefa>> örneği idi.

Ama, seçmen vatandaş Evliyaoğlu’nun sürüklediği CKMP listesine oy vermedi.. Oysa, CKMP den atılan Hasan Dinçer, koca AP listesini sürükledi, götürdü…

Meselâ, AP de kalsaydı, Gökhan, bugün artık veya artık olmıyan bir milletvekili idi…

Şimdi siz okuyucularıma soruyorum… Türkeş mi haklı, yoksa Evliyaoğlu mu?..




Cumhuriyet, Medeniyet, 20 Ekim 1965.

Özdağ Basınla konuştu

CKMP de Alparslan Türkeş ve taraftarlarının seçimlerden sonra, partiyi tamamen ele geçirdiğini ve bakiye milletvekilliklerini de Türkeş’in kendi arkadaşları arasında taksim ettiğini iddia eden bir kısım eski CKMP liler genel kongrenin en kısa zamanda toplantıya çağrılması için çaba sarfetmektedirler.

Bunlar, hemen her gece bir partilinin evinde toplanarak durumu incelemekte, Türkeş ve taraftarlarına karşı tedbirler düşünmektedirler. Bunlardan bir kısmı, CKMP kongresinin kısa zamanda toplanmasını sağlamaya çalışacaklardır. Bundan bir sonuç alamadıkları takdirde toptan istifa edeceklerini söylemektedirler.

İstifa edeceklerin başında, Hazım Dağlı, Mustafa Kepir, Faruk Küreli ile bazı teşkilât ileri gelenlerinin bulunduğu bildirilmektedir.

Bilindiği gibi, 1965 seçimlerinde hezimete uğrayan bazı CKMP Genel İdare Kurulu üyeleri merkez kontenjanından da milletvekili seçilememişlerdir. Bunların başında Türkeş’in başkan seçilmesine kadar Genel Başkan Vekilliği yapan Mustafa Kepir bulunmaktadır. Kepir’in merkez kontenjanından milletvekili seçilmemesi teşkilâtta büyük tepki ile karşılanmış ve bu sebeple kongrenin bir an önce toplanarak Türkeş’in eski CKMP lileri tasfiye etme yolundaki çabasının bir an önce önlenmesi istenmiştir.

Diğer taraftan Özdağ dün yaptığı Basın toplantısında <<1969’da Türkiye’yi biz kalkındıracağız.>> demiştir.



Yeni İstanbul, 20 Ekim 1965.

Türkeş “AP ye yardımcı olacağız”

İsmail Baltacıoğlu bildiriyor:

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş ile dün özel bir görüşme yaparak parti ve memleket meseleleri hakkında görüşlerini aldık. Türkeş sorularımıza, yapacağı işi plânlamış, kesin ifadelerle cevap vermiştir.

Soru – Partiden istifalar olacağı söyleniyor. Ne dersiniz? Sizce bu istifalar partinin kuvvetini kaybettirir mi?
Cevap – Böyle istifalar olacağını sanmıyorum.

Soru – Gökhan Evliyaoğlu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Cevap – Yorum yok!.

Soru – İstifalar karşısında parti politikasında bir değişiklik olabilir mi?
Cevap – Parti politikası Temmuz sonunda yapılmış olan olağanüstü kongremizin direktiflerine ve yeni programımıza göre ayarlanmıştır. Kongrece karar alınmadıkça partinin politikasında bir değişiklik yapılmaz.

Soru – CHP’nin muhalefette kalmasının mahzurlu olacağı söyleniyor. Bu doğru mudur? Mahzurları ne olabilir?
Cevap – Her parti zaman zaman muhalefette kalabilir. İktidara da gelebilir. Bu demokratik nizamın bir icabıdır.

Türkeş’in bu cevabı, bazı kimselerin ve bilhassa son günlerde bu konuda polemiğe girişmiş olan bir parti liderinin endişelerinin yersiz olduğunu anlatmaya ve demokratik nizamın Türkiye’de bozulmayacağı fikrinde olduğu kanaati uyandırdığı için bu konuda ısrarı yersiz bularak diğer sorularımıza geçtik.

Soru – Yeni hükûmetten parti lideri olarak neler bekliyorsunuz?
Cevap – Yeni hükûmetten adalet ve kanun hâkimiyeti, partizanca tutumlardan sakınmak, vatandaş şeref ve haysiyetine saygı bekliyoruz.

Umumi kanaat olarak, vatandaşın da bu isteklerde olduğuna bakılırsa, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi lideri olarak Alparslan Türkeş’in halka inmiş ve onun sorunlarını görmüş olduğunu anlamak güç olmasa gerek.

Soru – Torak reformu konusu sizce nasıl halledilmeli?
Cevap – Bu konuda daha önce geniş bir şekilde fikirlerimi açıklamıştım. Toprak reformu tarım reformundan ayrılmaz. Bunların her ikisinin birlikte ve hattâ endüstrileşme, endüstri devrimi ile beraber her üçünün bir arada yürütülmesi zorunludur. Toprak reformu derken özet olarak şunları belirtmek isterim. Memleket topraklarının analizleri yapılarak, fizikî bünye, iklim şartlarına göre çeşitli ürünler bakımından randıman ve rantabilitenin tesbit edilmesi. Gübre, ilâç, ziraat makinaları endüstrisinin geliştirilmesi, modern ziraata geçişin hızla sağlanması, sulama ve erozyonu önleme tedbirlerinin uygulanması, ucuz ve çabuk ulaştırma imkânları ve pazarlamanın düzenlenmesi için gerekli teknik bilgi ve yeteri kadar kredi sağlanması, rekolteyi yükseltecek ilmî ve teknik tedbirler alınması, Ziraat Bankasının bütün imkânlarını yalnız köylüye tahsis olunması, tarıma elverişli topraklarımızın ne miktar nüfus ile işletilebileceğinin kesin olarak hesaplanması gerekir.

Soru – Yeni hükûmetin komünizmle nasıl ve ne şekilde mücadele etmesini arzu edersiniz?
Cevap – Üç yolla. Birinci yol, Türk gençlerine ve halka millî şuur, millî terbiye ve telkinler sağlıyacak faaliyetleri teşvik, düzenleme ve yürütme yolu. İkinci yol, halk yığınlarının hızla refaha ulaştırılmasını sağlıyacak tedbirler almak. Üçüncü yol ise: Kanun tedbirlerini tesirli şekilde uygulamaktır.

Soru – Partinizin muhalefetteki tutumu ne olacaktır? Daha önce hükûmete yardımcı olacağınızı söylemiştiniz. Hangi konularda ve ne şekilde yardımcı olacaksınız?
Cevap – Partimiz, muhalefette yapıcı tenkidlerle hükûmetin halka en yararlı yolda yürümesine yardımcı olmaya çalışacaktır.

Soru – Gençliğin yurt kalkınmasındaki önemi malûmdur. Gençliğin bu kalkınmaya ne şekilde iştirak etmesi ve hükûmetin bu iştiraki ne tarzda organize etmesini istersiniz?
Cevap – Gençliğin yurt meselelerinde söz sahibi olmasını ve kalkınmada ödev almasını çok uygun görmekteyiz.



Yarın, 20 Ekim 1965, Sayı 131.

CKMP’de kırgınlar var

<<Türkeş, Mustafa Kepir yerine Rifat Baykal’ı seçmekle iyi hareket etmedi. Bu partinin anahtarlarını bize Fuat Uluç’la birlikte teslim eden Mustafa Kepir’di,>>

Bu sözleri söyleyen CKMP’nin Genel Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra kimsenin sözünü dilemeden hareket etmeğe başlayan Alparslan Türkeş’in ideal arkadaşlarından talihsiz Sakarya adayı Münir Köseoğlu idi. Zaten Türkeş’e itirazlar CKMP’nin seçimler neticesinde hiçbir yerden barajı dolduramayıp 11 milletvekilini de kontenjandan getirince kendisine büyük ümitler bağlanan Türkeş’in sanıldığı gibi bir kuvveti olmadığı ortaya çıkmıştı. Gerçi seçim neticeleri belli olunca Türkeş ve etrafındakilerden bazısı <<biz daha seçime hazır değildik, erken yakalandık, teşkilâtımızı bile tamamlayamamıştık>> demişlerdi ama, bu sözler dışarıya karşı sarfedilen sözlerdi. Parti bünyesinde eskidenberi bulunanlar bu seçimlerin manasını anlamışlardı. Bir zamanlar üçüncü parti durumunda olan CKMP 10 Ekim seçimleri sırasında istisnasız her yerde sonunculuğa düşmüş ve çok yerde bağımsızlar tarafından bile geride bırakılmıştı.

CKMP’nin seçimlerde böyle kötü netice almasının başlıca iki sebebi vardı. Birincisi CKMP ye CKMP olmak hüviyetini veren kimselerden çoğu son büyük kongreden sonra bu partiden ayrılmışlardı. Teşkilâtın büyük kısmı yeni gelenlere ve partiye bir kışla havası vermiş olanlara karşı itimatsızlık içindeydiler. İkincisi CKMP’nin oy deposu durumunda olan yerlerde Türkeş’in kendisine sadakatı bilinen kimseleri liste başı yapmış olmasından ileri geliyordu.

İşte bu iki sebep CKMP’yi 10 Ekim seçimlerinde en az oy alan parti durumuna sokmuştu.

Yoksa <<teşkilât tamamlanmadan seçimlere girmek>> gibi sudan mazeretleri kimsenin ciddiye almasına imkân yoktu. Olsa olsa, bu sözler CKMP yi ele geçirme gayretlerinin CKMP teşkilâtı tarafından benimsenmediği gerçeğinin bir başka şekilde itirafı olabilirdi. Bu ise, Türkeş’e ve arkadaşlarına bir şey kazandırmazdı.

Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra ortaya çıkan bu itirazların daha mühimi, millî bakiye kontenjanının tesbitinden sonra belirmişti. Türkeş’in CKMP Genel Merkezi tarafından tesbit edilmesi gereken üç milletvekilliği için Muzaffer Özdağ, Rifat Baykal ve Fuat Uluç’u seçmesi parti içinde büyük gürültülere sebep olmuştu. İlk baş kaldıranlar eski partililerdi. Bunlar Genel Merkezde seçimdeki isabetsizliği söylerken 14’lerden Fazıl Akkoyunlu bermutat ağzından çıkanı kulağı duymayacak şekilde konuşmağa başlamıştı. Bu arada sonradan tekzib etmesine rağmen <<…Milletin anasını…>> dediği ısrarla söyleniyordu. MBK üyesi iken yurdu dolaştığı sırada <<… Öküz gibi ne bakıyorsunuz>> dediği bilinen Fazıl Akkoyunlu’ya bu defa söylediğinde ısrar edilen sözler yakıştırılmıştı.

Milletvekili olmak gibi bir arzusu bulunmayan partililerin itirazlarından sonra Millî Savunma Bakanı Hazım Dağlı ile Sivas’ta tekrar seçilen Cevad Odyakmaz’ın itirazı kendini göstermişti. Hele Kongreden sonra bizzat Türkeş’in yüzüne karşı oldukça ağır şekilde konuşan Hazım Dağlı bu son davranıştan sonra CKMP den çekilmek için birkaç gün sonra vuku bulacak Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’nün istifasını bekliyordu. Bunlar nisbeten sessiz olan itirazlardı.

Asıl gürültülü sözler Türkeş taraftarlarının başında gelen Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Evliyaoğlu’ndan gelmişti. Biz zamanlar Türkeş’i göklere çıkarmakla kendisini vazifeli sayan Gökhan Evliyaoğlu bir defa daha yanlış ata oynadığını geç de olsa görmüştü. Türkeş’in Genel Başkan olabilmesi için üç ay kadar önceki Büyük Kongrede her türlü oyunları oynamış olan Evliyaoğlu şimdi böylesine fedakârlık yaptığı Türkeş tarafından açıkta bırakılmıştı. Bu atlatılışın neticesi olarak sözcülükten istifa ediyor ve kendisinden CKMP içinde daha büyük vazifeler bekleyen kimseler olduğunu sanıyordu. Bahsettiği <<daha büyük vazifeler>> her halde CKMP nin Genel Başkanlığı idi. Öyle anlaşılıyordu ki, Gökhan Evliyaoğlu, Türkeş taraftarlarının hakimiyeti altında olan Haysiyet Divanı tarafından Şubat veya Mart ayında toplanacak Büyük Kongreye kadar ihraç edilmez ve CKMP içinde kalabilirse, bu defa Genel Başkanlık için oynayacaktı.

Üç gün önce gelecek 11 CKMP li milletvekilini 4 – 5 tank olarak vasıflandıran Gökhan Evliyaoğlu, aradan iki gün geçtikten sonra tecrübeli parlamenterlerin Türkeş tarafından Meclis’e sokulmadığından şikâyet eder olmuştu.

Zaten Gökhan Evliyaoğlu’nun 4 -5 yıllık politik hayatı daima birbirini nakzeden zikzaklarla doluydu. Parlamentoda üç yıl Adalet Partisi’nin en güç zamanlarda sözcülüğünü yapıp, en büyük müdafii olduğu halde sonradan hiç çekinmeden yıllarca içinde çalıştığı partiyi <<Tüccar Kulübü>> olarak vasıflandırmıştı. Mecliste özel sektör ve Amerika’nın en hararetli taraftarı olmuş, sonra da TİP’in paraleline girerek özel sektörü memleketi satmakla, Amerikayı emperyalist olmakla suçlamıştı. Türkeş’i CKMP’nin başına geçirmek için Büyük Kongrede her şeyi yapmış, Kongrenin aldığı kararları zabıtlara geçirtmemiş; sonra da sadece bakıye kontenjanından milletvekili seçilmedi diye Türkeş’i ithama başlamıştı.

Hakikaten Türkeş’in yaptığı affedilir şey değildi. Partinin anahtarlarını Fuat Uluç’la bir olup kendisine teslim eden eski arkadaşı Mustafa Kepir ile bu gayretinde kendisine yardımcı olan Kemal Tamer, Rahmi İnceler gibiler hep elenmişti. Hatta Türkeş’i tuttuğunu Adalet Bakanı iken İrfan Baran’a <<faşizmin nasıl aleyhinde bulunursun>> diye itham eden Saadet Evren bile Türkeş’in kaale almadığı isimler arasındaydı. Tahtakılıç’ı bu tasfiyeden kurtaran ise, sadece Yüksek Seçim Kurulu tarafından millî bakiyeden seçilmiş olmasıydı. Aksi halde o da diğer arkadaşlarının akıbetine uğrayacaktı.

Seçim neticeleri milletin ve hatta bir çok CKMP linin Türkeş’i istemediği sonucunu ortaya koymuştu. Şimdi CKMP için tek kurtuluş çaresi, Büyük Kongre’de Türkeş’i ve CKMP içine yerleştirdiği 14’leri tasfiye edebilmekti. Bu başarılamadığı takdirde, CKMP ihtiras sahibi bazı eski askerlerin toplandığı bir parti olarak kalmağa mahkumdu. 10 Ekim seçimleri ve bakıye kontenjanlarının tesbiti Türkeş’in Türkiye için Hitler gibi bir tehlike olamıyacağını açıkça ortaya koymuştu. Ama, buna rağmen hâlâ CKMP li kalan eskilerin dikkatli davranmaları şarttı.


Saf Bir Politikacı

Geçen devre Mecliste bir Gökhan Evliyaoğlu vardı: Ateşli bir hatip olarak tanınıyordu. AP nin en sıkıştığı zaman kürsüye çıkar ve partisini savunurdu. Sonraları ne olduysa oldu. Süleyman Demirel’in Genel Başkan seçilmesi partiyle arasının açılmasına sebeb oldu. O kadar ki, bir zamanlar gölgesine kurşun attığı İnönü’yü bile savunur hale geldi. AP’ye en ağır hücumlar ondan geliyordu. İhrac edilmeden istifa etti. Kapağı ideal arkadaşının girmiş bulunduğu CKMP ye attı. O kadar ki, CKMP Olağanüstü Kongresinde bir takım taktiklerle eskileri ekarte etti. Alparslan Türkeş’e Partinin anahtarları ile birlikte tapusunu da teslim etti. İş, Millî bakiyeden merkez kontenjanına gelince Gökhan Evliyaoğlu saf dışı bırakıldı. Tabii hemen partinin sözcülüğünden ayrılmakla feraha kavuştu? Gerçi Gökhan Evliyaoğlu’nun yüreğinde aslan yatmakta idi. Şimdi CKMP Genel Başkanı olmak için çalışacaktı. Tabii buna dermanı yeterse… Bazı Meclisler vardırki, orada bulunanlardan bazıları unutulamazdı. Evliyaoğlu biraderlerden küçüğü de böyle idi. Ama gelin görünki, yıllarca Bayrak ettiği ve her vesileyle halka lanse ettiği Türkeş kendisine oyun oynamıştı. Evliyaoğlu Türkeş’in bir asker olduğunu eski askerlerin dışında kimseye oy vermiyeceğini bilemeyecek kadar saf imiş!



Tercüman, Suna Kan, Anahtar Deliğinden, 21 Ekim 1965.

KAPLAN

Bugünlerde dostları, CKMP nin İstanbul milletvekili adayı Mustafa Kaplan’ı durmadan tebrik ediyorlarmış: - <<Haydi millî bakiye sana yaradı. Mebus çıktın!.” diyorlarmış…

Mustafa Kaplan, ilk telefonlarda inanmış milletvekili olduğuna… Hattâ bir dostuna, <<Aslan da sonra Kaplan da Meclis’e girdi>> demiş… Aslan dediği, Alparslan Türkeş…

Ankaralılara telefon etmiş.. <<Böyle bir şey yok!.>> demişler. Telefonların ardı arkası kesilmemiş. Öyle ki bir arkadaşı <<yemin billah>> etmiş: - <<Vallahi de billahi de listede Mustafa Kaplan var>> diye…

Sonunda Mustafa Kaplan meseleyi öğrenmiş. Efendim, gerçekten Mustafa Kaplan adı listede varmış. Ama bu ad, bir AP liye aitmiş… Ve AP li, 10 Ekim 1965 sabahı, Millî Bakiyeye kalmadan milletvekili seçilmiş.

Bu tebriğin ve sevincin sebeb-i hizmeti AP li Mustafa Kaplan ile eski ihtilâlci Mustafa Kaplan’ın karıştırılmasıymış.



Yeni Tanin, Server Sadık, Duvar Geçen, 21 Ekim 1965.

BİR SEÇİM ANATOMİSİ…
CKMP

CKMP’nin bu seçimlerdeki durumu için fazla bir söz söylemeğe lüzum yoktur. Halkın içinden gelmeyen, halkla beraber olmıyan ve boş sözlerle halkı oyalamağa kalkıp, son günlerde ilk söylediklerinin tersini ifade edenlerin bu kadar oy almaları bile mucizedir.

CKMP’de bir kişi için söz edilebilir. Bu bay Gökhan Evliyaoğlu’dur. Bay Evliyaoğlu geldiği gibi gitmiştir. Nereye diyeceksiniz?.. İşte orası bilinmez..



Cumhuriyet, 22 Ekim 1965.

Türkeş TRT ye takdirlerini bildirdi

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, TRT Genel Müdürlüğüne gönderdiği bir mektupla, TRT’nin seçim öncesi ve seçim sonrası çalışmalarını <<takdirle karşıladıklarını>> bildirmiştir. Genel Başkan Türkeş’in mektubu şöyledir:

<<Seçim öncesi ve seçim sonrasında tarafsız tutumu ile şahsım ve partim adına, haberlerin ve olayların umumî efkâra aksettirilmesindeki Genel Müdürlüğünüzün tutumunu takdirle karşılar, teşekkür ederiz. TRT’nin bundan sonraki çalışmalarında da aynı şekilde başarılı olmasını dilerim.>>



Hürriyet, 22 Ekim 1965.

Özdağ “Kalkınma için Zati Sungur olmak lâzım” dedi

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ, dün sabah düzenlediği basın toplantısında, “Türkiye halihazırda faşizmle idare ediliyor. Bu şartla içinde faşizm, geleceğe ait bir tehlike değildir.” diye konuşmuştur.

Seçim kampanyasında partilerin dini istismar ettiklerini de ileri süren Özdağ “Süleyman Demirel’in mason olduğuna dair beyannameler dağıtılmasını da dini istismar olarak kabul ediyoruz.” diye konuşmuştur.

Bir gazetecinin, CKMP nin savunduğu millî kalkınmayı nasıl sağlıyacağı sorusuna Özdağ, “millî organizasyon olabilmesi için sihirli bir el lâzımdır. Âdeta Zati Sungur olmak lâzımdır.” cevabını vermiştir.



Dünya, 22 Ekim 1965.

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Afyon Milletvekili Muzaffer Özdağ, dün <<Memleketin genel durumu>> hakkında bir basın toplantısı yapmış ve <<Kurtuluş Savaşımızın 41 inci yılında halk çoğunluğu insanlık onuruna uygun yaşama şart ve imkânlarından mahrumdur.>> demiştir.

CKMP NİN YÖNÜ

Özdağ, konuşmasında CKMP nin yönü hakkında da bilgi vermiş ve şunları söylemiştir: <<- Bizim bütün partilere, iktidara ve muhalefetlere karşı tutumumuz aynıdır. Bizim için bir partiye husumet, bir başkasına yakınlık bahis konusu değildir.>>

GENEL GÖRÜNÜŞ

CKMP Genel Sekreter Yardımcısı daha sonra, yurdumuzun genel görünüşü hakkında şunları söylemiştir:

<<Devlet adeta vatanın bütünü üzerine teessüs etmemiştir. Cumhuriyet, demokrasi, inkılâp belediye hudutlarını aşmamıştır. Genellikle köy ve köylü devletin hizmet ve mesuliyet çerçevesi dışında kalmış, kendi kaderine, imkânsızlıklarına terk edilmiştir.

Köylü mağdur, mazlum ve muzdariptir. Halkın çoğunluğu devlet varlığı içinde ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi görmüştür, görmektedir. Bu şartlar içinde faşizm geleceğe ait bir tehlike değildir, yaşanan haldir.>>

KALKINMA YOLU

Konuşmasında kapitalist, komünist ve millî olarak üç türlü kalkınma yolu bulunduğunu belirten Özdağ, <<Türkiye’nin millî kalkınma yolu ile refaha ulaşabileceğini>> belirtmiştir. Özdağ, daha sonra, seçim kampanyasına değinmiş ve <<CKMP dışındaki bütün partilerin dini istismar ettiklerini>> ileri sürmüştür.



Medeniyet, 22 Ekim 1965.

CKMP dün görev taksimi yaptı

CKMP Ortak Grupu dün öğleden sonra saat 15.45 de Genel Başkan Alparslan Türkeş’in başkanlığında bir toplanmıştır. Toplantıda Grup Başkan Vekilleri, Grup İdare Heyeti ve Grup Haysiyet Divanı seçimleri yapılmıştır.

Dünkü toplantıya sadece Sadık Aldoğan’ın cenazesine giden Ahmet Tahtakılıç katılmamıştır.

Yapılan seçim sonunda Grup Başkan Vekilliğine Cevad Odyakmaz, Kudret Bayhan, Grup İdare Heyeti üyeliklerine Cemil Karahan, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Grup Haysiyet Divanına Ahmet Tahtakılıç, Mehmet Altınsoy ve Rifat Baykal seçilmişlerdir.



Yeni İstanbul, 22 Ekim 1965.

Muzaffer Özdağ

“Memleket bütünlüğünü ve milleti korumak için yemin etmiş bir asker sıfatı ile söylüyorum: Nâzım Hikmet’i öven bir vatan hainidir.”

Türk mahkemeleri tarafından vatan hainliği tescil ve Moskova’ya kaçar kaçmaz “Beni Stalin yarattı, vatanım Rusya’ya gelmekten çok memnunum” diyen komünist Nâzım Hikmet ile ilgili solcu basını son günlerde neşriyatını arttırmıştır.

Nâzım Hikmet ile ilgili solcu basının neşriyatını arttırması ve methiyesinin yapılması üzerine görüştüğümüz CKMP Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ şunları söylemiştir:

“Nâzım Hikmet Atatürk devrinin Türk İnkılâp Adliyesince vatana açık hiyaneti tesbit edilerek mahkûm edilmiştir. Nâzım Hikmet sadece Türk Adliyesince değil, Türk halkı ve vicdanınca da mahkûm edilmiştir.

Nâzım Hikmet kendisini mahkûm eden fiillerini gizlememekte ve masum olduğunu iddia etmemektedir. Bir adlî hatâ da asla bahis konusu olamaz.

Nâzım Hikmet ruhu ile, vicdanı ile bizim toplumun insanı değildir.

Nâzım Hikmet’i bugün kahraman gösterenler, ya emsalsiz bir gafletin veya benzeri bir hiyanetin mümesilleridirler. Biz hiyanete müsamahayı ve hoşgörürlüğü de hıyanet sayarız.

Nâzım Hikmet, bütünüyle tam bir millet, bir vatan hainidir. Eserleri ancak bir ibret vesikası olarak görülebilir, incelenebilir. Onu bir halk kahramanı halinde göstermek ve eserlerini takdim etmek, hiyaneti teşvik etmekten başka bir şey değildir. Biz böyle sapıklara imkân verilmesini doğru bulmuyoruz.

Bunu bir politikacı sıfatı ile değil, gayesi yurt bütünlüğünü ve milleti korumak olan ve bunun için yemin etmiş bir asker sıfatı ile söylüyorum.”



Adalet, 23 Ekim 1965.

Densizin zoruna bak!

Ay’ın kırpılıp bir çok yıldız yapılması gibi, kırıntı oylarla mebus yapılan Muzaffer Özdağ: <<Memleket bütünlüğünü ve milleti korumak için yemin etmiş bir asker sıfatı ile söylüyorum.>> demiş ve Faşizm’den bahsetmiş.

Biz de <<Memleket bütünlüğünü ve milleti korumak için yemin etmiş bir yedeksubay sıfatı ile.>> söylüyoruz ki…

Bu memlekette Türkeş gibi, Özdağ gibi faşist eğilimlilere asla fırsat vermeyeceğiz. TD.



Tercüman, Medeniyet, 23 Ekim 1965.

GRAVAT TAKMAYAN AP’Lİ MİLLETVEKİLİ OSMAN SERDENGEÇTİ MECLİS’TEN ÇIKARTILDI

Meclisin ilk içtimaında gravatsız olarak gelen salona giren AP Aydın milletvekili Osman Yüksel, ilgililer tarafından dışarıya çıkarılmıştır.



Vatan, 23 Ekim 1965.

KRAVATSIZ BİR MİLLETVEKİLİ İÇERİ ALINMADI

AP milletvekili Osman Yüksel’in kravatı olmadığı için salona girememiştir.



Milliyet, 24 Ekim 1965.

Abdi İpekçi - Seçimden Sonra Liderler Ne Düşünüyor

Beş yıl önce şu günlerde Albay Türkeş, Millî Birlik Komitesi üyeliğinden henüz uzaklaştırılmamıştı. Üzerinde toplanan şimşekler, hakkında çıkarılan söylentiler artmış, çoğunluk Türkeş’in gizli bir liderlik arzusu beslediğine, iktidarı sivil yönetime devretmeyip, Türkiye’nin muhtaç olduğu köklü reformları başarma ihtirası taşıdığına inanmıştı. 13 Kasım 1960’da bu imkândan yoksun bırakılan Türkeş, , beş yıl sonra yasama organına bu defa demokratik yoldan girmiş bulunuyor. Hem de bir parti lideri olarak… Ama Millî Birlik Komitesinin önemli bir kısmını etkileyebilen Albay, şimdi parlâmentoda en zayıf kadroya sahip partinin lideridir. Arkadaşlarının çoğu seçilememiş, Türkeş, kendisiyle birlikte CKMP’li milletvekilinin meclise girebilmesini ancak millî bakiyeden toplanan oylarla sağlayabilmiştir.

5 Yıllık Yanlış Tutum

Sonuç neden böyle olmuştur? Neden CKMP, parlâmentoda en zayıf parti durumuna düşmüştür?

Türkeş’in bu soruya verdiği cevap şudur:

<<13 Kasımdan bu yana Millî Birlik Komitesi’nin ve ondan sonra işbaşına gelen hükûmetlerin güttükleri yanlış politika, vatandaş çoğunluğunun AP etrafında gruplaşmalarına yol açmıştır. Böylesine bir teveccühe aslında lâyık olmadığı halde, başkalarının yaptığı hatâlardan yararlanan Adalet Partisi, seçim kampanyası sırasında CKMP aleyhinde şiddetli bir propaganda açmıştır. Bu propaganda ne ahlâk, ne de kanun çerçevesinde bulunmayan bir faaliyetti. Bu yüzden bize oy verecek seçmenlerin bir kısmı AP’ye gitti, bir kısmı da oy’unu kullanmadı.

Bizim bu propaganda karşısında mücadele imkânlarımız zayıftı. Malî bakımdan en az yarım alan parti bizdik. Büyük kongremizi, tam seçim hazırlıkları başlayacağı sırada yapmak zorunda kalışımız önemli mahzurlar yarattı. Çalışmaya vakit bulamadık. Kongre sonucunda partimizden ayrılanlar, teşkilât içinde bizi baltalamaya başladılar. Yine kongre yüzünden, Ankara’da toplanan mahallî yöneticilerimiz önseçim kütüklerini zamanında veremediklerinden yirmi ilde seçime katılabilme imkânını kaybettik. Bu dezavantajlara rağmen aldığımız sonuç hiç de fena sayılmaz. Esasen biz asıl çalışmalarımıza şimdi başlıyoruz. Gerçek kudretimizi ortaya koyacak seçimler, önümüzdeki seçimler olacaktır.>>

TİP’i Ümitli Görmüyorum

– Halk Partisi’nin aldığı sonuç hakkında ne düşünüyorsunuz?

<<Halk Partisi, aydınların güvenini kaybetmiş görünüyor. Uzun yıllar iktidarı elinde tuttuğu halde, vaad ettiği reformları başaramamasının bunda rolü büyük oldu herhalde…>>

- Seçim kampanyası sırasında TİP ile sık sık çatıştınız. Onların aldığı sonuca ne dersiniz?

<<TİP’in, bir kısım CHP oylarını topladığı anlaşılıyor. Sonuç onlar için başarı sayılabilir. Fakat ben geleceklerini ümitli görmüyorum. Demokratik sosyalizme dayanan bir parti olmaktan ziyade Marksist bir parti hüviyeti taşıyorlar. İleri gelenlerinin Marksist oldukları yıllardan beri bilinmektedir.>>

AP’nin Başarı Şansı

– Adalet Partisi’nin aldığı sonuç ve iktidardaki başarı şansı için ne düşünüyorsunuz?

<<Millî irade bu şekilde tecelli ettiğine göre bize bu durumun memleket için hayırlı olmasını dilemek düşer. AP’liler girişecekleri faaliyetlerde demokratik memleketlerde olduğu gibi muhalefetle samimî bir işbirliği kurarlarsa ve devamlı istişarelerde bulunurlarsa doğması muhtemel bir çok tepkileri önleyebilirler. Geçmiş olayları kurcalamaktan ve intikamcı davranışlar gütmekten kesin olarak sakınmaları gerekir. Bunu yaparlar ve 27 Mayıs’a karşı tecavüzkâr konuşmalardan vazgeçerlerse, memlekette huzur sağlanabilir. Demirel’in bir yabancı gazeteye kin ve intikamın sözkonusu edilemeyeceği hususunda verdiği demeç güzeldir. Bunda samimî ise ve teşkilâtına da bu ruhu hâkim kılabilirse, memleket birbirine kaynaşan insanların huzuru içinde mutluluğa doğru bir havaya girebilir.>>

Seçim Sistemi Değişebilir

- Adalet Partisi iktidara gelirse ilk değiştireceği kanunlardan birinin Seçim Kanunu olacağını açıklamıştı. Özellikle millî bakiye sistemini değiştirmek istedikleri anlaşılıyor. Oysa, siz bu sayede meclise milletvekili sokabildiniz. CKMP için bu bakımdan çok önemli olacak bu değişiklik konusundaki görüşünüz nedir?

<<Yürürlükteki seçim kanunu yeni bir kanundur. Birkaç seçim devresi denenmeden, mahzurlu olup olmadığı kesinlikle tesbit edilmeden değiştirilmeye kalkışılması doğru değildir.

Demirel millî bakiye sistemi aleyhindeki görüşlerini size açıklarken CKMP’nin 6000 oy aldığı Mardin’de kur’a ile üç milletvekili çıkardığına işaret etmiş ve bunun haksız olduğunu iddia etmiş. Bu durum aslâ haksız değildir. Onlar sadece Mardin’de alınan 6000 oyla değil, bütün vatan sathında toplanan oylarla seçilmişlerdir. Milletvekili, bir bölgenin değil, bütün memleketin, milletin vekilidir. Oyları Mardin’den veya başka bir yerden almış olmak önemli değildir ve Demirel’in iddiasına mesnet teşkil edemez.

Dar Bölge Sistemi

Onlara şunu hatırlatmak isterim: CHP 1950’de, o zamana kadar savunduğu çoğunluk sisteminin kurbanı olmuştur. Bu defa nisbî sistemi benimsemişler fakat ondan da yararlanamamışlardır. Bu, samimiyetsizliği gösterdiği gibi durumun değiştiğini de ortaya koymaktadır. Şimdi ilerde ne olacağı belli değildir. AP de aynı durumda kalabilir.ve şimdi kendi işine geldiği için değiştirmek istediği sisteme ilerde kendisi muhtaç olabilir.

Şunu da belirtmek gerekir ki nisbî sistem, memlekette çeşitli fikirleri savunan partilerin Parlâmentoda adaletle temsilini sağlamaktadır. Bununla beraber eğer bugünkü sistem değiştirilecekse bize göre dar bölge sistemi uygun olabilir.>>

TRT’nin Durumu – AP’nin değiştirmek istediği kanunlar arasında TRT var. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?

<<TRT bugüne kadar tarafsız kalmıştır. Herhangi bir değişikliği gerekli kılan aykırılıklara rastlamadık. Her partiye ait haberleri yayınlıyorlar. CKMP’nin bütün tebliğleri yayınlandı ve daima eşit muamele gördük.>>



Yeni İstanbul, Sırasında Köşesi, 25 Ekim 1965.

AP’ye de kendine de hayır gelmez

Ankara Adalet gazetesinde kendi anlayışına göre ve bilhassa belirli kimselerle mücadele eden TD arkadaşımız, iki gün evvel büyük bir haksızlık yaptı. Bir çokları onun her zaman haksızlık yaptığını ileri süreceklerdir. Biz buna karışmayız. Fakat evvelki gün, Muzaffer Özdağ’ın gazetemizde çıkan Nâzım Hikmet’le ilgili konuşmaları hakkındaki yazdıkları hem haksızlık, hem de en önemli bir memleket meselesi hakkında anlayışsızlıktan başka bir şey değildi.

Özdağ, Nazım Hikmet’ten bahsederken, bu adama inanmanın memleketseverlikle bağdaştırılamayacağını kuvvetle belirtmek için:

“Memleket bütünlüğünü ve milleti korumak için yemin etmiş bir asker sıfatıyla söylüyorum..” demişti. TD. bunu alay konusu yapıyor. Üstelik, Özdağ’ın bunları söyledikten sonra, faşizmden bahsettiğini ileri sürüyor. Yani, böylece Nâzım Hikmet ve benzerlerinin memlekete getireceği tehlikeden bahsetmek faşizm oluyor.

Bir kere, Özdağ ve arkadaşlarının faşistliği sadece ötekinin berikinin, bilhassa kendilerine ilerici diyenlerin uydurmalarından ibaret. Özdağ ve arkadaşları, TD’nin ilâmiyle de faşist veya başka şey olacak değillerdir.

TD. ille Özdağ ve arkadaşlarına çatmak için, komünizm meselesinde aleyhde yükselen bir sese faşist üniforması giydiriyor. TD. şimdi AP’den milletvekili de seçildiği için, bu türlü davranışları bırakması gerekir.

Çünkü, kendisine hiçbir şeref kazandırmayan bu türlü hücumlar, son derece mühim memleket meseleleriyle karşı karşıya bulunan AP’ye hiçbir şey kazandıramaz. Ama, milletvekili olan bir mensubunun, en mühim memleket dâvâsını, kendi adam çürütme metodlarına uygun olarak şirazesinden çıkarması AP’ye çok şey kaybettirir. Bütün mesele, muhalefette iken kullanılan usullerin iktidarda hiç değilse devam ettirilmemesindedir. AP akl-ı seliminin TD’ye bu gerçeği hatırlatacağına inanmak istiyoruz.



Adalet, 26 Ekim 1965.

Lüzumsuz müdahale

Dünkü Yeni İstanbul gazetesinde hayret ettiğimiz bir yazı çıktı. Bizim Muzaffer Özdağ isimli vatandaşın beyanatı üzerine yazdığımız bir fıkrayı ele almış ve bize akıl vermeye, yol göstermeye kalkışmışlar. Mesele neymiş efendim?

Muzaffer Özdağ adındaki vatandaşımız Nazım Hikmet’e karşı imiş, o sebeple biz de onu desteklemeli ve onun zihniyetini hoş görmeli imişiz.

Bu derecede şaşılan bir mantığı cevaplandırmak da aslında abesle iştigaldir. Lâkin, fıkra yazarının milletvekili seçilmiş olması sebebi ile AP akl-ı seliminin yazara müdahalesini tavsiye ettiği için Yeni İstanbul yazarına bir hususu öğretmek ihtiyacını duyduk:

Bu gazetede çalışanlar, bir gaye etrafında toplanmış ve o gaye için Adalet’i çıkarmışlardır. Bir gaye için mücadeleye girişenler rüzgâra göre yelken açmaz ve görüşlerine aykırı telkinlere itibar etmezler.

Bu gazetede çalışanların hedefi milletvekili olmak değildir. O, milletin bahşettiği bir şeref payesinden ibarettir. Gerekirse sahibine iade de edilebilir. Bu itibarla bu gazetenin mensupları dâvalarını bir menfaate fedâ edecek çıkarcılar değildir.

Hele hele, inanmadıkları istikamette vukubulacak telkinleri ne bahasına olursa olsun ellerinin tersi ile itmek bu gazetedekiler için bir şeref görevidir. Ama Yeni İstanbul’daki yazar bunu anlıyamazsa mazurdur. Biz onu hiçbir suretle kınamayacağız.

Biz, komünizme ne kadar karşı isek, faşizme ve nasyonal sosyalizme de o derecede hasımız. Her ikisinin de bu memlekete felâket getireceğine inanmış ve mücadelemizi bu inanca istinat ettirmişizdir. Muzaffer Özdağ ile onun üstadının faşist veya nasyonal sosyalist eğilimli olup olmadığı hakkındaki kanaatımız için ise Yeni İstanbul gazetesinden bilgi almaya ihtiyaç hissetmemekteyiz.

Bu itibarla Yeni İstanbul’un hariçten okuduğu gazelin gerçek sebebini ve daha doğrusu kendilerine böyle bir yazı yazmaya ve bize akıl vermek gibi gülünç bir duruma sevkeden mecburiyetin tahlilini de kendilerine ve değerli okuyucularımıza bırakıyoruz. TD.



Cumhuriyet, 25 Ekim 1965.

AP, iki CKMP liye transfer teklif etti

AP li yöneticiler, daha kuvvetli bir hükümete gidebilmek için muhalefette kalan partilerden transfer faaliyetlerine girişmişlerdir. Meclisin ilk günkü toplantısında bazı CKMP lilerle temas kuran AP liler, partilerine transfer etmek istediklerine yeni kabinede görev verileceğini vaadetmişler, fakat red cevabı almışlardır.

Geçtiğimiz cuma günü, Millet Meclisi koridorlarında 4 üncü koalisyonda görev alan CKMP li Bakanlardan Mehmet Altınsoy ve CKMP Sinop milletvekili Cemil Karahan’la bir görüşme yapan bazı AP ileri gelenleri bunlara partilerinden ayrılarak AP ye girmelerini teklif etmiş ve böyle bir transfer karşılığında da kendilerine kabinede görev verilebileceğini vaadetmişlerdir.



Cumhuriyet, 25 Ekim 1965.

Bütün yurtta sayım yapıldı

1965 Genel Nüfus Sayımı dün bütün yurtta yapılmıştır. Bu sayımlarda Türkiye nüfusunun 32 milyondan fazla olduğu İstatistik Enstitüsü tarafından tahmin edilmektedir. İlk geçici sonuçlar beş gün sonra yayınlanacaktır.

Sayım dolayısiyle dün sokağa çıkma yasağı uygulanmıştır. Sayım saat 7 de başlamış ve akşam üzerine kadar devam etmiştir. Sayımın bitişi siren düdükleri çalınarak ilân edilmiştir.

Sayımlar dolayısiyle dün yurtta 320.000 görevli çalışmıştır. Her sayım memuru ortalama 100 kişiyi saymıştır. Sayımlardan sonra, yapılan çalışmaların doğruluğunu anlamak için 10 ilde kontrol sayımları yapılacaktır.


GÜRSEL <<HANIMLAR EVİN HÂKİMİ OLMALI>>

Görevi: Devlet Başkanı, adı ve soyadı: Cemal Gürsel…

Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel Çankaya’da Cumhurbaşkanlığı Köşkünde sayıldı. 70 yaşındaydı Cumhurbaşkanı. Sayım yapılırken Gürsel ile gazeteciler arasında <<hane reisliği>> konusunda konuşmalar geçti. Cumhurbaşkanı, eşini kastederek; <<Aile reisinin onun ya da benim olmasının bizim için önemi yok. Şu da bir hakikattir ki, evin idarecisi hanım olmak lâzım gelir. Bayanların eve hâkimiyetini küçük görmemek gerekir.>>


İNÖNÜ, DEMİREL, ALİCAN VE TÜRKEŞ NASIL SAYILDI?

İNÖNÜ SAYILIYOR

Fikret Otyam Ankara’dan yazıyor

24 Ekim 1965 Pazar. Genel Nüfus Sayımı, saat 10.00… Şehit Ersan Caddesi, numara 14.

Hava puslu. Şehit Ersan Caddesi 14 numaralı evin kapısında askerler... Kocaman bir bahçe, bahçenin ortasında pembe bir ev, pek yeni değil. Bu pembe evin reisinin bir başka adı: Tarih...

*
<<Hanımefendiiii… Hanımefendi gelsin… Oturun bakalım. Hoş geldiniz.. Sen nesin?>> <<Kontrol memuru..>> <<Siz?>> <<Sayım memuru..>> <<Sayım memuru nedir? Kontrol memuru nedir?>>

*
<<Burhaaaaaan.. Burhaaaaan.. Kulaklığımı getirsin. Hanım gelmiyor mu?>>

<<Gelmiyor.>> <<Gelmiyor olur mu? Sayım var.. Metiiiiin.. Hanım gelmiyor mu?>> <<Geliyor Paşam..>> <<Kaça kadar sürecek bu iş?>> <<Onyediye kadar..>> <<Biter mi onyediye kadar? Yoksa bitene kadar mı?>> <<Bitene kadar efendim.. Adınız?>> <<İsmet. Yaz bakalım yazabilecek misin?>> <<Soyadınız?>> <<İnönü.>> <<Medeni haliniz?>> <<Evli.>> <<Esas işiniz ve mesleğiniz?>> (Bir ses: Milletvekili). <<Şimdi bu evde, hane halkından kaç kişi……>> <<Dokuz..>> Metin Toker:<<Sekiz>> İnönü: <<Dokuz..>> Metin: <<Sekiz, misafir dün gece gelmedi, başka yerde yattı..>> İnönü: <<Sekizmiş..>> <<Başka misafir var mı Paşam evde?>> <<Yok..>>

Gazeteciler: <<Bizi saymıyor musunuz Paşam?>>
İnönü: <<Haaa.. Fikret.. Fikret Otyam var.>>
<<Bu hane halkında kaç aile var?>> <<İki>> <<Mutfak var mı, müstakil mi?>> <<Var, müstakil..>>
<<Doğum yeriniz?>> <<İzmir.>> <<Ana diliniz?>> <<Türkçe. Nedir o?>> <<Başka diller?>> <<Hepsini mi yazacaksınız?>> <<Evet Paşam.. En iyisi?>> <<Fransızca… Almanca da var.. İngilizce…>>
<<Dininiz?>> <<İslâm.. O nedir o? Nedir?>> <<Cinsiyet Paşam.>> <<Erkek.>>
<<Son oniki ayda meslek, iş?>> <<Başbakan.. Oniki ay oldu mu?>> Gazeteciler <<Oldu Paşam oldu.. Sekiz ay..>> <<Son bir hafta içinde bir meslek için çalıştınız mı? <<Çalışmadım.>>

Metin Toker kendi kendine: <<Neden çalışmasın, milletvekilliği için çalıştı…>>

<<Paşam, afedersiniz, yaşınızı sormayı unuttum.>>
<<Seksen bir bitti.>>
<<Hanımefendinin yaşı?>>
<<Kimbilir onu? Ben bilmem.. Durun bakayım, benden 14 yaş küçüktü. Seksen bir… Altmış, altmış yedi…>>

Bütün hane halkı tek tek sayıldı, kızlar, damat, torunlar, evdeki yardımcılar.. Ahçı. Bahçıvan..

<<Paşam Allahaısmarladık.. Gelecek sayımda da görüşmek üzere..>>

Paşanın eli, bunu söyleyenin elini tuttu. İnönü gülümsedi, cevap vermedi…

Sonra mı? Sonra band bitti, teypler kapatıldı.


DEMİREL 41 YAŞINDA İNGİLİZCE, FRANSIZCA BİLİYOR

Sait Terzioğlu

Sayım günü, ben de Demirel ailesinin misafiri olarak kütüğe yazıldım. Uzun saatler beklemeden Demirel’in evinde sıcak bir odaya alındık. Birkaç dakika sonra Demirel salona girdi. Üç katlı binanın üst katından aşağıya inmişti. Hemen sayım memurlarının yanına geçildi.

Sorulara verilen cevaplardan Süleyman Demirel ile Nazmiye Demirel’in Isparta’nın İslâmköyünde doğduklarını, Genel Başkan Demirel’in 41, bayan Demirel’in ise 37 yaşında olduklarını öğreniyorduk.

Demirel ailesi sekiz odalı bir apartmanda ikâmet ediyorlar. Kira vermiyorlar, eve sahip bulunuyorlar. Çocuksuz evliydiler. Demirel, İngilizce, Fransızca biliyor. İstanbul Teknik Üniversitesinden mezun… Demirel geçmiş 12 ay içindeki görevi konusunda şu cevapları verdi.

<<- AP Genel Başkanı.>>

Halihazır göreviniz sorusuna verdiği cevap:

<<- Milletvekili…>> Başka bir işle ilgim yok>> oldu.

Bayan Demirel, sayım memurlarının yanına çıkmadı. Soruları Demirel cevapladı. Bayan Demirel Enstitü mezunu, ev kadını…

Sonra sıra bana geldi. Ev halkına misafir olarak bir de ben eklendim ve sayım memurunun sorularına gerekli cevapları verdim. Başbakan adayı Demirel, kapıdan uğurlarken <<Artık den de aileden sayılırsın>> diyordu.


ALİCAN

Orhan Duru

YTP Genel Başkanı Ekrem Alican, evine gittiğimiz zaman bazı ev plânları üzerinde çalışıyordu. Bizi gözlüklerinin üzerinden bakarak karşıladı. Masasının üzerinde ciltli İngilizce bir kitap vardı: <<Komünist partisinin ve Sovyetler Birliğinin tarihi>>.

<<Hayrola Beyefendi>> dedik. <<Çok enteresan bir kitap>> dedi. <<Ben bunu Londra’da öğrenciyken almıştım. Altı peniye. Geçen günü elime geçti kitaplarımın arasında. TİP’in yaptığı propagandalar aynı bu kitaptaki propaganda şekline uymaktadır.>> Kitabın kapağında “Alican, Londra 1939>> yazıyordu. Bayan Alican bize kahve ikram etti. Biraz sonra sayım memuru geldi.

Alican’ın işi konusunda küçük bir tartışma oldu. Memur <<milletvekili>> yazmak istiyordu. Alican <<Milletvekiliyim ama esas işim ticaret ve ziraat. İş olarak senatör ve milletvekilliğini almamak lâzım aslında.>> diyordu. Sonradan anlaşma oldu ve milletvekili diye yazıldı. Adı Ekrem, soyadı Alican, doğum yeri: Adapazarı, doğum tarihi 1916, ana dilinden başka bildiği en iyi bildiği dil İngilizce. Bitirdiği okul: Siyasal Bilgiler Okulu. Çalıştığı yer TBMM, ücretli.

Sıra Bayan Naciye Alican’a gelince Alican, <<Yaşın doğru söylenmesi gerekir>> diye şaka yaptı. Bayan Alican ana dilinden başka Sırpça biliyordu ve 37 yaşındaydı. Bu arada Alican ailesinin Nilüfer adında 17 yaşında, Canan adında 13 yaşında iki kızları ve Yusuf adında 7 yaşında oğlunun adları yazıldı kâğıda. Bu arada ev halkı arasında Döneşahin adındaki hizmetçilerinin de kaydı yapıldı


ALBAYIN EVİNDE

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in Gaziosmanpaşada Kader sokağındaki evine ise daha sayımcılar uğramamıştı. Saat 12 ye geliyordu. Sayımcılar gelmeden Türkeş’in sayımını biz yaptık. İşi: Emekli subay (Son 12 ay içinde yaptığı iş içine milletvekilliği girmiyordu.). Hane halkı 7 kişiydi. Türkeş Kıbrıs’ta Lefkoşe’de doğmuştu. En iyi bildiği yabancı dil İngilizceydi, som olarak Almanya’da atom nükleer okulunu bitirmişti. Dört kız ve bir erkek olmak üzere beş çocuğu vardı.



Cumhuriyet, 26 Ekim 1965.

TİP ve CKMP nin itirazı karara bağlanamadı

Başkanlık divanı üyeliklerinin parti grupları arasında paylaşılması için, dün Meclis Başkanı Ferruh Bozbeyli’nin başkanlığında, parti grup yöneticilerinin katıldığı bir toplantı yapılmış, ancak bir sonuca varılamamıştır.

TİP, CKMP gruplarının, başkanlık divânında temsil edilmelerini istemeleri üzerine yapılan toplantıda, CHP grup yöneticileri kendi gruplarına ayrılan kontenjandan fedakârlık yapabileceklerini, ancak AP nin de fedakârlıkta bulunması gerektiğini ileri sürmüşler, fakat AP grupu adına gelen Ethem Kılıçoğlu, yeni AP grup yönetim kurulunun seçilmediğini, dolayısiyle tam yetki ile cevap veremiyeceğini bildirmiştir. Bu sebepten toplantı dağılmıştır. Yeniden ileride bir toplantı yapılması kararlaştırılmış, ancak toplantı günü tesbit edilmemiştir.

Bilindiği gibi, 13 kişilik başkanlık divanı, yedi üye AP ye, dört üye CHP’ye, bir üye MP ye ve bir üye de YTP ye olmak üzere daha önce paylaştırılmıştı.



Zafer, 26 Ekim 1965.

OSMAN YÜKSEL İLE BİR KONUŞMA

Karşımda yeni elbisesi, değişmeyen eski fikirleriyle gazetemiz yazarlarından, ağabeyimiz OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ var.. Ben de herkes gibi günün konusu olan kıravat meselesini kurcalıyorum..

– Bazı gazeteler, meselâ Tercüman, Medeniyet, Vatan, sizin kıravat takmadığınız için meclisten çıkarıldığınızı yazıyor.. Ne dersiniz?

– Dün mecliste siz de vardınız. Böyle bir şey olmadı.. Benim meclise kıravatsız gittiğim doğru.. Esasen şimdiye kadar da kıravat takmadım..

Dün mecliste arkadaşlarım yarı ciddî, yarı şaka takıldılar; <<Kıravat takmayacak mısın? Yemin edeceksin yahu?>> diye.. Onlara şu cevabı verdim:

- Evelallah şimdiye kadar hiçbir şeyi takmadım. Ne diye kıravatı takayım.. Kırat, evet… Kıravat, hayır!. Hem efendim biz kıravatın üzerine yemin etmiyeceğiz ki.. Namusumuz üzerine yemin edeceğiz.. Güldüler arkadaşlar. Fakat bizim Fethi Tevetoğlu zorladı.. Beni bir odaya soktu.. Nerdeyse Ondokuz Mayıs çocuğu gibi soyacaktı.. Doktor değil mi soymaya alışmış..

Orada bulunan bir arkadaşın kıravatını alarak taktı boynuma.. Bunalacak gibi oldum. Patladım.. Gevşettim. Kazağın altına saklayıverdim.. Yemine de öyle çıktım. Üstelik tasnif heyetine de seçildim.. Böylece gazeteciler bol bol fotoğraf aldılar..

– Peki kıravatta ne var, niçin takmıyorsunuz?

– Kırksekiz yaşındayım.. Hiç takmamışım.. Bana bir tuhaf geliyor. Sonra herkesin bir şahsiyeti, hususiyeti var. Bu hususilik giyinişte de kendini gösterir.. Hem ben bu kıravatsız fakir milletin vekiliyim. Her hususta milletime benzemek isterim. Milletimden ayrılmam.. Dahası var: Milliyetçi, muhafazakâr Müslüman bir Türk olarak, kıravat takmıyarak yabancı şekil ve kıyafetlere, bu şekilde tepki göstermiş bulunuyorum. Sanki herşeyimiz tammış, tamammış gibi, yakınlarımın bunu bir noksan telâkki edip üzerinde durmalarını doğru bulmuyorum.

– Siyasî hayata niçin atıldınız?

– Ben atılmadım.. Yıllardır yaptığımız mücadele ister istemez bizi siyasete sürükledi..

1940’dan beri, tam 25 yıldır mücadele eden bir insanım… Şimdiye kadar hiç bir partiye de girmemiştim.. Birkaç defa serbest namzetliğimi koydum. Çok rey almama rağmen olmadı.. Olmuyor.. Bu da bir teşkilât işi.. Gazetelerle, mecmualarla, kitaplarla yaptığım mücadeleyi, bu sefer mecliste yapmak istiyorum.

– Gazetelere yazı yazmayacak mısınız? Mecmuanızı çıkarmayacak mısınız?

– ZAFER gazetesinde yazı yazmaya devam edeceğim. Ayrıca SERDENGEÇTİ mecmuasını da çıkaracağım.. Neşredeceğim kitaplarım da var. Bu sefer mücadele iki taraflı olacak.. Konuşarak, yazarak meclis içinde meclis dışında..

– Sizden Halk Partisi ile, TİP’le kavga edecek ekibin başında diye bahsediliyor.. Bu hususta ne dersiniz?

– Biz meclise kavga etmeye gelmedik. Fakat kavga ederlerse, savaş meydanından da kaçmayız.. Meclis’te kaba kuvvetler değil, kafalar, fikirler çarpışacaktır.

Çok eski bir mücadeleciyim.. Onların Cemaziyülevvellerini bilirim.. Bizi konuşmaya zorlarlarsa kirli çamaşırlarını öylesine ortaya dökerim ki.. Bu kirli çamaşırları Ankara’nın çamaşır makinaları temizleyemez…

- Adalet Partisine bir öç alma partisidir diyorlar.. Siz ne dersiniz?.
– Adalet Partisi Adâvet Partisi değildir. İsmi üzerinde Adalet Partisi’dir. Büyük Türk Milletinin, büyük partisidir..

– Süleyman Demirel’i nasıl buldunuz?
– Kalbi ve kafası millete açık, enerjik, sıhhatli, neş’eli, kuvvetli bir adam. Üstelik yerli bir ruha sahip.. Ben eskiden onu böyle sanmıyordum. Kendini hem evinde gördüm, hem partide hem mecliste.. Demirel her yerde aynı adamdı. Yapmacık, fantastik adam değil.

– Demek beğendiniz.
– Evet, ben, bilirsin kolay kolay her adamı beğenmem!

- Konuşması, hitabeti nasıl?
– Demirel kuvvetli bir hatip değil.. Konuşması sürükleyici, körükleyici, ateşli değil. Fakat meselelerin bam teline basmasını biliyor.. Teşhisleri, tahlilleri kuvvetli, Sokratik bir usulle konuşuyor. Sualli, cevaplı.. Sürüklemiyor, fakat meseleleri didikliyor.. Söz adamı değil iş adamı. İşin alayında ve kolayında değil.. Mes’uliyet adamı.. İnşallah muvaffak olur.. Allahtan dileğimiz budur.



Cumhuriyet, 27 Ekim 1965.

General Güventürk iki ayda 30 sarık topladığını söyledi

Diyarbakır – Büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp’in 41 nci ölüm yıldönümü münasebetiyle Ziya Gökalp Üniversitesini Kurma ve Yaşatma Derneği tarafından bir sohbet gecesi yapılmıştır.

Bu toplantıda konuşan Kolordu Kumandanı Tümgeneral Faruk Güventürk, Ziya Gökalp ile Nâmık Kemal’in Millî Müadelenin fikrî cephesini hazırlamak yolunda yaptıkları işleri anlatmış, ve daha sonra sözü İslâmiyet ve İslâm peygamberlerine getirerek şunları söylemiştir.

<<Kişisel karakteri ve davranışları ile Türk olduğu açıkça anlaşılan Peygamberimiz bilindiği gibi bir çok hadislerinde Türkleri daima korumuş ve onların üstün vasfını belirtmiştir. Peygamberimizin soyca Türk olduğuna dair belgeler el’an Mısır’da gizlenmektedir. Bunları açıklamak elbette ki Arapların işine gelmez. Amma er geç bu hakikat meydana çıkacaktır.



Tercüman, Suna San, Anahtar Deliğinden, 28 Ekim 1965.

KRAVAT

Politikamız bugünlerde pek <<kravatlı>> oldu.. Türkeş , arkadaşlarına <<kravat tak>> emri verir.. AP li Osman Yüksel, <<kravat>> ı yok diye Meclise sokulmaz..



Yeni İstanbul, 29 Ekim 1965.

Türkeş, Türk milletinin bayramını tebrik etti.

Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Cumhuriyet Bayramı dolayısiyle, millete hitaben bir mesaj yayımlamıştır. Türkeş, mesajında şöyle demektedir:

“Aziz Türk milletine,

Büyük Atatürk’ün kurucusu bulunduğu, Cumhuriyetimizin 42. yılını idrak etmiş bulunuyoruz. Kutsal bayramımızın yüce milletimize hayırlı olmasını dilerim.

Tarihle birlikte var olan, büyük medeniyetlerin temel kurucusu, insanlık ideali ve hürriyetin savunucusu, kahraman ve asil milletimizin gelecekte de daha çok mutlu ve müreffeh bayramlar idrak etmesini temenni ederken, gerek şahsım, gerekse partim adına en samimi dileklerimi, büyük milletime iletmeyi borç bilirim”



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 2 Kasım 1965.

MANGA BAŞLARI NERDE?

Peki diğerleri nerede? Meselâ, Osman Bölükbaşı’nın, millete küstüğünü ilân ettiğinden bu yana hiç sesi çıkmıyor. Yoksa sesi kısıldı mı Bölükbaşı’nın? Hani olabilir. Zira yine her zaman olduğu gibi, bu seçimlerde de konuşma rekorunu kimseye kaptırmadı. O kadar lâfa çene ne yapsın, ses ne yapsın. Kısılır da kesilir de…

Kudretli Albay’ın da sesi çıkmaz oldu bu arada. Acaba ne düşünüyor dersiniz? Malûm ya, o durur durur, bakarsınız birden bire kimsenin aklına hayaline gelmedik bir iş yapıverir. Yine böyle bir şey mi tasarlıyor dersiniz? Meselâ, partiyi ve particiliği bırakıp, bir cemiyet kurabilir Alparslan Türkeş… Yapar mı yapar.

Bizim çocuklar da birader, bu unutulanları veya kendini unutturmaya çalışanları bulup buluşturup yazmıyorlar da, habire yükleniyorlar Adalet Partisi’ne. Adalet Partisi, iktidarı almış, istikrara kavuşmuş bir partidir. Onda meydana gelecek sarsıntılar, bundan sonra partiyi daha da sağlamlaştırmaktan ileri gitmez. Bundan sonra önemli olanlar, hezimete uğrayanları ve uğradıkları hezimeti bir türlü hazmedemeyenlerdir.

Sonra, Madanoğlu’lar, Topgülleler, Fahrettin Kerimler, Evliyaoğlu’lar da var işin içinde. Millet bugün için asıl onları merak ediyor…



Son Havadis, 2 Kasım 1965.

Bilgiç <<İhtilâf diye bir şey yoktur> dedi

Gazetelere gönderilen mektubun da âdi bir tertip olduğu açıklandı



Son Havadis, Tekin Erer, 3 Kasım 1965.

Milliyetçiler grupu

Pazartesi günü çıkan gazetelerden bazılarında <<12 kişilik Milliyetçi grup adına>> bir beyanname yayınlandığından bahsediliyordu. Bu beyannamede şu satırlar yer alıyor:

<<AP içinde teşekkül ettirdiğimiz ve mücadeleyi bayrak seçtiğimiz milliyetçi cephe grubu olarak, ilke ve amacımızdan asla tâviz vermemek azmindeyiz. İlk ihtarımızı AP grubundaki hükûmet programı müzakeresinde ve hattâ Meclis kürsüsünde, cesaret ve azimle vereceğiz. Biz Anadolunun bağrından doğduk, onun milliyetçi ruhunun sahibiyiz. Millet yolundaki çabamızda genç fikirlerimiz ile köhne hayâl âlemlerine sahip zavallıları yeneceğiz.>>

Sonra bu beyannamede imzası görülen bâzı isimler şöyle sıralanıyor:

Ali Fuat Başgil (İstanbul), İhsan Ataöv (Antalya), Yüksel Serdengeçti (Antalya), Aydın Yalçın (İstanbul), Ethem Kılıçoğlu, Cevat Önder, Ertuğrul Akça, İsmail Hakkı Tekinel, Şadi Pehlivanoğlu..

* * *

Milletin % 50 den fazlasının oylarını alarak Büyük Millet Meclisinde ekseriyeti teşkil eden Adalet Partisini iş yapamayacak hale sokmak, millet nazarında küçük düşürmek, halkın bu partiye karşı beslediği sevgi ve itimadı azaltmak için kurulan tertip ocakları neler yapıyor? Parti’nin birbirine bağlı birbirini seven birbirini derin saygı ve sevgi ile bağlı milletvekilleri arasında uçurumlar açmak, onları karşı karşıya getirmek için bu fesat zırvaları nasıl oyunlar icad ediyor?

Pazartesi günü yapılan grup toplantısında, bu tebliğde ismi geçenler bizzat kürsüye çıkarak bu adî oyunu tekzip ettiler… Yalanlar daha ilk dakikada bir saman alevi gibi söndü…

* * *

Adalet Partisi içimde <<Milliyetçi Grup>> diye bir teşkilât olur mu? Kendilerine faraza <<Milliyetçi Grup>> diye isim verenler çıksa, bunların dışında kalanlar <<Milliyetsiz Grup>> mu olacak? Böyle iftiralarda bulunanlar Adalet Partisi içindeki birliği ve beraberliği bir görseler utançlarından yüzleri kıpkırmızı olur. Fakat böyle yalanlarda ve iftiralarda bulunanlar, sahte beyanname dağıtanlar elbette yüz kızarması gibi insanî hislerden mahrumdurlar..

* * *

Şunu kat’iyetle ifade edebiliriz ki, Adalet Partisi içinde be böyle ayrılmış gruplar vardır, ne de partinin bünyesini kıl kadar oynatacak tertipler..

Adalet Partisi bir küldür. Milletin itimadını devam ettirecek birlik ve beraberlik içindedir. Devamı da böyle olacaktır. Üst tarafı: <<İt ürür, kervan yürür.>> Atasözünün hudutları içinde kalır.



Son Havadis, Orhan Seyfi Orhon, 3 Kasım 1965.

Hangi milliyetçiler?

Sözde AP milliyetçilerinden olduklarını söyleyen 12 kişilik bir grup, isimlerini açıklamadan gazetelere bir beyanname göndermiş. Milliyet gazetesi elle yazılmış bu beyannamenin fotokopisini yayınlıyor.

Bunlar kendilerine <<Milliyetçi cephe grupu>> adını vermişler.

<<- Meclise girmek için geçici bir işbirliği yapmak zorunda kaldığımız Demirel, (Maşallah, ne faziletli hareket!) beklenen lider olamadı, bir ahbap kabinesi teşkil etti.>> diyorlar.

Buraya bir nokta koyup durun!

Sahipleri bilinmeyen bu elle yazılmış beyannamenin alt tarafı daha acaip olduğu için buraya kadar olanı unutabilirsiniz!

* *

Bir defa milliyetçilik bir suç mudur ki, bunlar kendilerini saklayarak cunta sistemi bir faaliyete geçiyorlar? Hatırlarsınız, bir Halk Partisi iktidarı zamanında ihtilâl havasını devam ettirmek için gizli tedhiş komiteleri, <<SDK, MDO>> remizleri altında beyannameler yayınlıyorlardı. Onlar bundan biraz daha ciddî idi. Hiç olmazsa beyannamelerini yeter derece bastırıp herkese gönderiyorlardı. Böyle okul vazifesi halinde kargacık, burgacık bir yazıyla yazmıyorlardı.

Sonra pek de gizli değildiler. Ellerinde tehdit kuvvetleri bulunan kimselerdi. Sayın Turhan Fevzioğlu: <<- Kim olduklarını söylesem hürmet edersiniz!>> demişti.

* *

Adalet Partisinde <Milliyetçi cephe grupu>> olur mu? Bu parti iki yüzlü müdür ki, bir yüzü milliyetçi, öbür yüzü buna aykırı olsun. Bu partiden elenip, süzülüp çıka çıka bu 12 milliyetçi zat çıksın? Öbürleri menfaat ve dalâlet yolunda yürürken, bunlar aralarında bir hizip yapıp millet yoluna yönelsinler?

Milliyetçilik, siyasî bir parti değildir. Hizibcilik, cuntacılık, komitacılık, toprakaltı çakışmalarla da hiç ilgisi yoktur. Bedî, kültürel, ahlâkî bir harekettir. Gayesi, Türk milletine hiçbir karşılığı olmadan hizmet etmekten ibarettir.

Milliyetçilik sevgiye dayanır. Milliyetçi sadece bu hizmetten alacağı manevî bir zevkle yetinir.

* *

Böyle bir hareket gizli olur mu? Adalet Partisinde milliyetçi gençler, sessiz, sedasız çalışırlar. Partilerini bu sevgiyle kuvvetlendirirler, partilileri birbirlerine daha samimî daha sıkı bağlarlar.

<<Ben, sen yokuz, biz varız!.>>

Derler. Hele halkın bütün kuvvetiyle desteklediği bir lideri hizipçilikle düşürmeği asla hatırlarından geçirmezler. Milliyetçiler, bu milletin omuzunda taşıdığı adamı çiğnemeğe kalkarlar mı?

Bu nasıl milliyetçilik?

Sayın Demirel’in, halkın sevgisini kazanmadan başka ne kusuru var? Onda bu sevgi kuvveti olmasa, çok kısa bir zamanda bu partiye yaptığını bir dev olsa yapamazdı. Yerlerde hakaretle çiğnenen partiyi elinden tutup ayağa kaldırdı.

* *

O andan itibaren hasımların ağızları değişmiş terbiyeli konuşmaya başlamışlardır. Biraz sonra görülmemiş bir şey oldu. Bütçeye oy verilirken Demirel: <<Halk Partisi iktidarını düşüreceğiz!>> dedi, düşürdü. Bütün küçük partilerle bir koalisyon hükûmeti kurdu. Seçimler yapılırken de: <<Tek başına iktidara geleceğiz!>> dedi, geldi.

* *

Şimdi de: <<Memleketi fukaralıktan kurtaracağız, halka refah getireceğiz. İşsizliğe sefalete son vereceğiz!>> diyor.

<<Milliyetçi cephe grupu>> Adalet Partisine yapılacak hiç bir iş bulamamış, aralarında 12 kişilik bir hizip kurmuşlar Sayın Demirel’i bu yolda yürümesin diye düşürecekler, öyle mi?

* *

Sonra bunu yapacaklar da milliyetçiler! Bu partinin genel başkanını yerlere serip milliyetçiliğe zafer kazandırmaya çalışacaklar…

Bu hikâyeye ismi karışan kıymetli bir arkadaşımız Meclis Grupunda kürsüye çıkıp bu yalanı şiddetle reddetti. Milliyetçiliği bu iftiradan kurtardı!

Beyannamenin alt tarafından bahsetmiyorum. Görüyorsunuz işte, başlangıçtan belli; altı kaval, üstü şeşhane’



Zafer, 4 Kasım 1965.

CKMP İstanbul İl İdare Heyeti dün istifa etti

Genel Merkezin kontenjanları iyi kullanmamasından seçim öncesi karışan CKMP İstanbul Teşkilâtı ile Genel Merkez arasındaki ihtilâf nihayet dün İstanbul İdare Heyetinin istifası ile su yüzüne çıkmıştır. Servet Sürenkök başkanlığındaki İl İdare Heyeti istifasını vermiştir. CKMP yeni müteşebbis il idare heyeti Avukat Enver Yakupoğlu’nun başkanlığında kurulmuştur.



Milliyet, 8 Kasım 1965.

Büyük Millet Meclisinde dün
Program Tartışılıyor

Türkeş: Bir kısım kuvvetimiz NATO emrinden çıkmalı

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş , grubu adına yaptığı konuşmada özetle şunları söylemiştir: - NATO emrine tahsis edilmiş olan kuvvetlerimizin bir kısmı NATO emrinden çıkarılarak millî kuvvetler haline getirilmeli veya doğrudan doğruya bizim emrimizde olacak yeni millî kuvvetler tesis olunmalıdır.>>

Genel Kurmay Başkanlığının emrinde geniş karargâhlar halinde bulunan Kuvvet Komutanlıklarının kaldırılarak Kuvvetlerin direkt olarak Genel Kurmay Başkanlığına bağlanmasını, her kuvvetin Kurmay Başkan Yardımcısı nezaretinde düzenlenmesini uygun görmekteyiz.

Bugün gelmekte olan yeni haberler Kıbrıs’ta durumun iyiye gitmekten çok uzak olduğunu göstermektedir. Bu konuda hükûmetin gayet sür’atli, realist ve enerjik tedbirlere başvurmasına kesin lüzum olduğuna işaret etmek isterim. Kıbrıs’ta her gün tek taraflı oldu bittiler olmakta ve Türklerin haklarına tecavüzler meydana gelmektedir. Bu konuda bir liderler toplantısı yapılması zarurîdir.

Programda memleket gerçeklerine uygun şumüllü bir Af Kanunu tasarısının da hazırlanacağı ifade olunmuştur. Böyle bir tasarı hazırlanırken 21 Mayıs olaylarından dolayı hüküm giymiş olan vatandaşlarımızın da bundan faydalandırılmalarını tavsiye etmeyi vazife sayıyoruz.

Tasarruf Bonolarının hükûmetçe münasip tedbirleri bulunarak toptan kaldırılmasına çalışılmasını uygun görüyoruz.

Şimdiki Seçim Kanunu henüz bir kere tecrübe edilmiştir. Mahzurlu olup olmadığı da incelenmeye muhtaçtır. Birkaç devre kullanılmadan bir kanunun acele değiştirilmeye kalkışılmasının isabetli olmayacağı kanaatindeyiz.

Komünizme karşı yapılacak mücadeleye destek ve yardımcı olmak millî ödevimizdir. Masraflı ve ağır işleyen, verdiğinden çok alan, halkı ezen, hizmetleri yetersiz kalan idare cihazının verimli, rantabl işleyen modern demokratik bir halk hizmeti kurumu haline getirilmesi şarttır bu amaçla idarî reform zarurîdir.

Milletin hizmet vekâletini almış olan her iktidarın, her hükûmetin mutlaka muvaffak olmasını isteriz.

Vaadler ve ümitler vesikası olan hükûmet programı, seçimler sırasında AP’lilerin yaptıkları konuşulanlara uymamaktadır, tezat teşkil etmektedir.

Demokrasi ve cumhuriyeti inançsızlık, yalan, iftira ve zorlama temelinden sarsar ve yıkar. AP iktidarı mesullerinden yüksek siyasî ahlâk ve fazilet beklemek milletin hakkıdır.

Programda iktidarın muhalefetle istişare konusuna rastlamadık. Komünizmle mücadele için milliyetçilik ruhunun uyanık tutulması, zenginleştirilmesi de mücadelenin başlıca dayanağıdır.>>

Türkeş, konuşması sırasında kendisinden önce AP’lilerin protesto ettiği Aybar’ın cümlelerine benzer şekilde konuşmuş ve Türkiye’deki üslere değinerek <<Ayrıca Türk yetkili kumandanlarının ve şahsiyetlerinin girip denetleme yapamayacağı hiçbir saha, tesis ve yabancı birlik kurulmasına müsaade olunmamalıdır>> demiştir. Türkeş’in bu cümleleri AP’liler tarafından da alkışlanmıştır. Türkeş, NATO ve CENTO konusunda da şunları söylemiştir: - Bu ittifakların yeniden gözden geçirilmesini, bağımsızlık ve egemenliğimizle bağdaşmayan hususların dostlarımızla anlaşarak kaldırılmasını hükûmetten önemle rica ederiz.>>



Yeni İstanbul, 8 Kasım 1965.

Türkeş “Hükûmete yardımcı olmayı taahhüt ediyoruz”

CKMP Genel Başkanı, “Komünizmle mücadele millî görevimizdir” dedi.

Hükûmet programını tenkid etmek üzere CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş söz almış ve özetle şunları söylemiştir:

“Hizmet nöbetine gelmiş olanların başarısı ve bu başarıdan doğacak olan mutluluk milletindir. Bu düşünce ve duygu ile Adalet Partisi ve hükûmetinin başarılı olmasını samimiyetle diliyorum. CKMP olarak hükûmete iyi niyetli ve müsbet icraatlarında yardımcı olmayı taahhüt ediyoruz.

Kendi temel kültür ve inançlarına bağlı, tam bağımsız bir devlet ve millet olarak yaşama temel ülkümüzdür. Bağımsız millet varlığımıza, temel değerler sistemimize aykırı komünizme karşı yapılacak mücadeleye destek ve yardımcı olmak milli ödevimizdir.”

Daha sonra devlet düzeni ve rejim meselelerine temas eden Türkeş, “Demokratik hukuk ve refah devletinin temel kurumlarının gerçekleşmesi ile Türkiyemizde artık rejim meselesinin sistem ve siyasî düzen dâvasının çözülmüş olmasının tartışma konusu olmaktan çıkmasını arzu ederiz. Milletin Adalet Partisine hizmet ve vekâletini verip de zararlı neticelerin henüz bütünlüğü ile anlaşılmamış bir iktidar devrine duyduğu özlemden çok Türk milletinin özellikle mânevi değerlerinin korunacağına ve yüceltileceğine dair verilen taahhüde inanışın rolü vardır. Bu sebeple Adalet Partisi iktidarının mesullerinden yüksek bir siyasî ahlâk, fazilet ve prensiplere bağlılık beklemek ve istemek hakkıdır, hakkımızdır. Masraflı ve ağır işliyen, verdiğinden çok alan, halkı üzen, hizmetleri yetersiz kılan idare cihazının verimli, rantble işliyen modern demokratik bir halk hizmeti kurumu haline getirilmesi şarttır ve bu amaçla idarî reform zaruridir.” demiştir.



Bâbıâli’de Sabah, 14 Kasım 1965.

CKMP il merkezinde yapılan mülâkatta

Alparslan Türkeş <<Komünizmin kökü kesinlikle kazınacaktır>> dedi

Elimdeki notları okuduktan sonra ne düşündüğünü anlamak için gözlerimi Türkeş’e çevirdim. Mütebessimdi. Konuştuklarımızın dışında bir şey söylemek isteyip istemediğini sordum. <<Hayır>> dedi. <<Şimdilik söyliyeceğim başka bir şey yok.>> Mülâkat bitmişti. Daracık odanın kapısına doğru yürüdüm…

CKMP İl Merkezinden Klodfarer otelinin ışıklarıyla aydınlanan parke caddeye çıktığım zaman, buraya gelirken düşündüklerimle şimdi cebimde taşıdığım notların mukayesesini yapıyordum.

Ben CKMP Genel Başkanı sayın Alparslan Türkeş ile politika dışı konular üzerinde sohbet etmek istemiştim. Halbuki parti merkezindeki ciddi çalışma havasının tesiriyle ister istemez ağırlığını memleket meselelerinin teşkil ettiği bir mülâkat yaparak dönüyordum. Notlarımda sorular vardı, notlarımda cevaplar vardı.. Bana artık onları okuyucularıma sunmak kalıyordu.

Soru: Millî kalkınmamızın hangi mânevî güçlerin harekete geçirilmesi suretiyle gerçekleşeceğine inanıyorsunuz?

Türkeş’in cevabı: Toplumsal kalkınmada milliyetçiliği esas alıyoruz. Milliyetçilik Türk milletini sevmek ve toplum içerisinde müştereken yapılacak faaliyetlerin Türk milletinin yararına olacak şekilde yürütülmesi şuurudur. Bir milletin mânevî değerleri diri tutulmaz ise ve mânevî inançlar daima değer hükümlerinin temeli olarak bulundurulmazsa o milletin girişeceği kalkınma hareketleri boşlukta kalır ve verim sağlayamaz.

Bir toplumun hayatında dinin büyük bir yeri ve önemi vardır. Türk milletinin büyük çoğunluğu Müslüman bulunduğuna ve İslâmiyet de yeryüzündeki dinlerin en yükseği, en temizi ve akla tamamen uygun bir din olduğuna göre, dinimize toplum hayatında gerekli yeri tanımak lâzımdır.

Bunun için özellikle din adamlarının çok iyi yetiştirilmesine çalışılmalıdır. Müsbet ilimler sahasında iyi öğrenim ve eğitim yapmış memleket çocuklarını aydın din adamları halinde yetiştirmek ve bunları memleketin kalkınma faaliyetlerine hız vermek üzere görevlendirmek büyük faydalar taşır.>>

Soru: Bu görüşler açısından halk eğitiminde mühim yeri bulunan radyo, sinema, tiyatro ve basın gibi müesseselerimizin durumu tatminkâr mıdır?

Türkeş’in cevabı: Radyo, sinema ve basının da milliyetçi ve memleketçi bir görüş açısı içinde düzenlenmesi zorunludur.

Soru: Aktif komünist faaliyetlerin yurdumuzdaki etkileri hangi safhadadır?

Türkeş’in cevabı: Komünizm memlekette yayılma gayreti içindedir. Kendisini memleketin geri kalmış durumu ve fakirliği edebiyatı gerisinde gizleyerek sempatik görünmeğe çalışmaktadır. Millet, vatan, din gibi mefhumları kabul etmeyen, bunların yerine proletarya sınıfının yer yüzünde dikta kurmasını en kutsal gaye gören komünizm Türk milleti tarafından hoş görülmesine imkân yoktur. Kaldı ki 1953 yılında yakalanan Türkiye Gizli Komünist Partisi programı iktidara gelir gelmez Türkiyeyi üç ayrı devlet halinde parçalamayı peşin olarak kayıt etmişti. Biz Türkiyenin bütünlüğünü ve Türk milletinin bölünmezliğini en kutsal bir dâva olarak gören bir milletiz. Buna kast eden her fikir ve her teşebbüsü en sert tedbirlerle yok etmek başta gelen bir vazifemizdir. Bu özet sebeplerden ötürü komünizmin kökü memleketimizden kesinlikle kazınacaktır.

Soru: Kıbrıs konusunda Yunanlıların takip ettiği politika bugüne kadar önemli mesafeler katetmiştir. Durumu lehimize çevirmek imkânına hangi yollarla kavuşabiliriz?

Türkeş’in cevabı: Kıbrısta Rumların ve Yunanlıların zamanı kendi lehlerine kullandıkları ve her gün ileriye doğru mesafe aldıkları açıkça görülmektedir. Olayların başladığı gündeki statü ile, bugünkü durum arasında ne kadar fark olduğu herkesçe teslim edilmektedir. Bu ilgili hükûmetlerin daima olayların gerisinde kalmaları ve insiyatifi karşı tarafa bırakmaları yüzünden böyle olmuştur. Gerekli realist tedbirler alınmadıkça Kıbrısta durumun Türkler lehine gelişeceğini beklemek çok büyük bir hâtâ olur. Alınacak tedbirleri biz liderler toplantılarında ve dördüncü koalisyon hükûmetine gönderdiğimiz muhtırada belirttik. Bunları şimdilik açıklamayı memleketin menfaatleri yönünden uygun görmüyoruz.>>



Yeni İstanbul, Dünya, 14 Kasım 1965.

CKMP’nin yeşil oyu “Bekleme” demekmiş

CKMP basın bürosunun dün yayınladığı bültende, Millet Meclisinde CKMP grupunun hükûmete yeşil oy vermesi ile ilgili olarak; “bu kabulü veya reddi değil, hizmete intizarı ifade eder” denilmektedir.

Muş Belediye Başkanı seçimini CKMP adayının kazandığının bildirildiği bültende ayrıca şunlar kaydedilmektedir: “CKMP seçim sonrası yeni bir çalışma devresine girmiştir. Teşkilât partimizin umdelerine ve prensiplerine bağlı, şevkle çalışma ve gelişme halindedir. Müsbet bir muhalefet ve murakabenin en güzel örneğini verecek olan CKMP bir vaadler vesikası olan hükûmet programının, bütçede gerçekçilik ölçüsünün belirmesini bekliyecektir.


Dünya, 14 Kasım 1965.

CKMP <<İntizar>> devresinde



Ulus, Cenap Çetinel, Duydunuz mu?, 17 Kasım 1965.

Gökhan’ın Suçu Neymiş?

AP içerisinde iyi bir <<pozisyonda>> iken, eliyle kurduğu, kalemiyle geliştirdiği bu siyasî teşekkülden ayrılıp Alparslan Türkeş’in safında yer alan Gökhan Evliyaoğlunun milletvekili olamayışı, daha doğrusu milletvekili olmasına engel olunuşu politik çevrelerde hem hayret hem de merak uyandırdı.

Evliyaoğlu, <<ağzı laf yapan>> iyi bir hatipti.. Evliyaoğlu AP’nin zayıf noktalarını en iyi bilen bir politikacı idi.. Evliyaoğlu mücadeleci bir kaleme sahipti.. Ve bütün bunların üzerine bir başka husus daha vardı: Bu Evliyaoğlu Alparslan Türkeş’in CKMP Genel Başkanı seçilmesinde en büyük rolü oynamıştı.. Türkeş de, kendisi için öteden beri fedakârlıklar yapmış olan Evliyaoğlu’na <<milletvekilliğini garanti>> etmiş ve kendisine defalarca teminat vermişti…

Eeee, peki Evliyaoğlu niçin meclise sokulmamıştı. CKMP Genel Başkanı Türkeş, niçin bu oyunu oynamıştı Evliyaoğlu’na?..

Bu konuda herkes bir şeyler söylüyor ama, <<bir dedektif gibi>> bu işin peşine düşüp, sebebini araştıran ve bu meseleyle birinci derecede ilgili birisinin kanaati çok ilginç. Bu mesele ile birinci derecede ilgili şahsın söylediğine göre, Gökhan Evliyaoğlu’nun, millî bakiye kontenjanından milletvekili seçilmemesinde iki kişinin, Nihal Atsız’la Nejdet Sançar’ın büyük rolü olmuş. Güya Atsız ve Sançar Türkeş’e diyesilermiş ki:

<<- Sakın ha Gökhan’ı Meclise sokma. Çünkü onun milliyetçiliği ırk hesabına dayanmayan bir milliyetçiliktir…>>

Ve sonra güya, Türkeş’i fikrinden caydırmak için şunları da söylemişler:

<<- Hem bu Gökhan var ya, Gökhan, Şimâli Afrikalılar için destanlar yazdı, Amerikalı zenciler için makaleler kaleme aldı…>>

Herkes birşey söylüyor ama gerçek sebebi Türkeş’ten başkası bilemez..



Haber, 22 Kasım 1965.

Yakuboğlu ve Şar CKMP den istifa etti

CKMP İstanbul İl Başkanı Avukat Enver Yakuboğlu ile gazeteci Selâhaddin Şar partiden istifa etmişlerdir.

Yakuboğlu, seçim öncesi iş başına gelen yeni İl Yönetim Kurulu ile göreve başlamış, Selâhaddin Şar da, yoklamada İstanbul milletvekili adayı olarak teşkilât tarafından birinci sıraya seçildiği halde kontenjanla dördüncü sıraya düşürülmüş ve seçilememişti.

İstifası konusunda bir açıklama yapan Şar; koalisyonlarda bakanlık peşinde koşan idarecilerin CKMP’yi zayıflattığını, merkez kontenjanlarının kullanılış şeklinin partiyi iyice sarstığını, bütün basının parti aleyhine döndüğünü ileri sürerek şöyle demiştir:

<<Teşkilât bir çok yerde hâlâ müteşebbis kurullarla idare ediliyor. Kongreye gidilmesi hakkında yaptığımız müracaatlar bir netice vermedi. Bölükbaşı ayrıldıktan sonra program ve teşkilât tamamen unutuldu. İstanbul teşkilâtı başına gelmekle ısrar gösteren Tahtakılıç neticede bu ilden oy toplayamadı.>>



Dünya, 23 Kasım 1965.

CKMP’nin üç yöneticisi görevinden ayrıldı

CKMP Genel İdare Kurulu partinin yönetimini elinde bulunduran bazı yöneticilerin istifasını istemesi üzerine 3 yönetici dün görevlerinden ayrılmışlardır.

CKMP Genel Başkan Vekili Mustafa Kepir, CKMP Genel Sekreteri Fuat Uluç ve Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Özdağ Parti Başkanlık Divanındaki görevlerinden ayrıldıklarını CKMP Genel Başkanlığına bildirmişlerdir. Her 3 CKMP’li istifalarını Genel Yönetim Kurulunun daha faal yöneticiler seçme arzusunu göstermesi üzerine verdiklerini bildirmişlerdir.

CKMP Milletvekilleri bu haberi doğrulamaktan kaçınmışlar bazıları da esasen Başkanlık Divanında böyle bir değişikliğin beklendiğini söylemişlerdir.



Haber, 24 Kasım 1965.

Türkeş: “İstifalar resmiyet kesbetmedi”

Parti genel yönetim kurulundan istifa eden Mustafa Kepir, Fuat Uluç ve Muzaffer Özdağ’ın istifaları konusunda Türkeş: <<İstifalar henüz bana gelmiş değil. Bunun için resmiyet kesbetmedi. Yönetim kurulumuz toplanarak bu işi görüşecektir.>>



Milliyet, Hasan Pulur, Olaylar ve İnsanlar, 23 Kasım 1965.

Tevetoğlu Bir Kurt’tur

AP İstanbul Gençlik Kolu kongresinin en ateşli hatibi Senatör Fethi Tevetoğlu’ydu. Tıp doktoru olmasına rağmen bunca yıldır yaptığı mücadele ona <<Komünizm Doktoru>> ünvanını vermişti.

Türkiye’de komünistlerin çalışma metodunu onun kadar bilen azdı. Bu uğurda kitaplar yazmış, nutuklar atmış ve kendini bildiği o günden bugüne kadar her gördüğü yerde komünizmin kafasını ezmek için güç harcamıştı. Kendisi, kendi tâbiriyle <<komünistlerin çanına ot tıkayan adam>>dı. Kürsüye kitaplarla, vesikalarla çıktı. Komünizmin ne olduğunu, komünistlerin neler yaptığını bir bir anlattı.. Sonra kendisini tanıttı:

- Bu nâçiz ağabeyiniz yirmi beş yıldır kızıl köpeklerin peşinden koşan kurttur!



Milliyet, 24 Kasım 1965.

Türkeş, “Hiçbir hükûmet Kıbrıs için başarılı olamadı”

CKMP Lideri Türkeş, dün Kıbrıs konusunda bir basın toplantısı yapmış, Birleşmiş Milletlere gitmeden önce, Hükûmetin muhalefetle görüşmemesini tenkid ederek <<Son olaylar karşısında Selânik, Batı Trakya ve Ege adalarının Türk gençliğine hedef gösterilmesi zamanı gelmiştir… Gelmiş geçmiş hiçbir Hükûmet, Kıbrıs meselesinde diğerinden daha başarılı olmamıştır.>> demiştir. Adaya asker çıkaran Birinci Millî Komitesini bunun dışında tutan Türkeş şu noktalara değinmiştir.

1- Papaz Hırisostomos’un heykelini diken ve Küçük Asya’da gerçek Yunan topraklarından söz edenler, Türk Yunan dostluğuna hançer sokmuşlardır. Lozan ve 1947 anlaşmaları, Türk – Yunan ilişkileri yeniden gözden geçirilmelidir.

2- Yunan uyruklular yurt dışına çıkarılmalıdır. Patrikhane’nin durumu izlenmelidir. Bu konuda hükûmetin bir plânı, programı olsa gerektir. Bunu öğrenmek isteriz.



Medeniyet, 24 Kasım 1965.

Türkeş: Türk – Yunan Dostluğu Hançerlendi



Tercüman, 24 Kasım 1965.

Türkeş “Kıbrıs fiilen Yunan işgalinde” dedi

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün bir basın toplantısı yaparak, Kıbrıs konusunda, Birinci Millî Birlik hükûmeti hariç, diğer iktidarları yanlış bir politika gütmekle suçlamış, <<Tarih ve coğrafyasıyla Türk olan ve Türkiye güvenliği için hayatî bir önem taşıyan Kıbrıs fiilen Yunan işgaline girmiştir>> demiştir.

ÇÖZÜM NEDİR?

Yeni hükûmeti, Birleşmiş Milletlere delegeleri göndermeden, muhalefete Kıbrıs konusunda bilgi vermemekle <<Hatalı>> bulan Türkeş <<Hükûmetin Kıbrıs konusundaki çözüm yolu nedir? Bunu bilmek isteriz>> demiş, konuşmasına şöyle devam etmiştir: <<Mes’ul hükûmetler Kıbrıs Türk varlığını ve Türkiye’nin hukukunu koruyacak müessir tedbir almaktan uzak kalmışlardır. Ada’da durum her an Türklük ve Türkiye aleyhinde gelişmektedir. Biz Kıbrıs’ta insanlığa karşı işlenen cinayetlere son verilmesini, Kıbrıs Türk varlığının muhafazasını, medenî milletlere ve Türkiye’ye bir görev sayıyoruz.>>

ANLAŞMALAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR

Yunanistan’da Papaz Hristostomos’un heykelinin dikilişi sırasında meydana gelen olaylara ve Yunan Başbakan’ın yaptığı konuşmaya değinen Türkeş, <<Bu hâdiseyi gerek iç, gerekse dış politika bakımından vahim ve ciddî bir olay olarak görmekteyiz>> demiş, Türkiye ile Yunanistan arasındaki 12 ada ile Lozan anlaşmalarının gözden geçirilmesini istemiştir.

Türkeş daha sonra <<Selânik, Batı Trakya, Anadolu’nun parçalarını teşkil eden adaları Türk Gençliğine hedef olarak göstermenin gerekli olduğunu düşünmek zorundayız. Heykel olayı Türk – Yunan dostluğuna büyük bir hançer vurmuştur>> diye konuşmuştur.

BİR DEĞİL, 10 MUHTIRA

Gazetecilerin, <<Kıbrıs konusu ile ilgili hükûmete bir muhtıra vermeyi düşünüyor musunuz>> sorusuna Türkeş, <<Bir değil, 10 muhtıra vereceğim, olayların gelişmesini bekliyorum>> diye cevap vermiş bir başka soru karşısında da şunları söylemiştir: <<Kıbrıs politikasında iktidarlar sorumsuz hareket ediyor. Anlaşmalara göre çıkarma hareketi meşru olduğuna göre her nedense hiçbir iktidar tarafından tatbik mevkiine konulmamıştır.>>

Türkeş ayrıca, Patrikhane konusuna da temas etmiş ve hükûmetin bu konuda bir plân ve program hazırlaması gerektiğini belirtmiş ve Yunan uyrukluların derhal sınırdışı edilmesini istemiştir.



Dünya, 26 Kasım 1965.

CKMP: İki yeni yönetici seçildi

CKMP Genel Başkan Vekilliğine Genel İdare Kurulu üyesi Niğde Milletvekili Mehmet Altınsoy, Genel Sekreter Yardımcılığına ise Kurucu Meclis üyesi Abdülhadi Toplu getirilmiştir.



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 27 Kasım 1965.

GÖKHAN BİRADER

Gökhan birader, ne yapacağını şaşırmış. Kendisini Adalet Partisine başkan yapmadılar. CKMP de boy göstereyim dedi, o da olmadı. Türkeş, kendisini büsbütün unutuverdi. Oysa, Gökhan biraderin amacı, Muzaffer Özdağ’ı CKMP’de safdışı bırakıp, onun yerini almaktı. Evet konunun bu yönü açığa çıkmadı ama gerçek bu idi. Fakat Gökhan birader, böyle yapayım derken kendisi saf dışı bırakıldı. Şimdi yeni bir parti kurmaya çalışıyormuş. Artık ne partisi kuracaksa? Kuracağı partiye genel başkan olacakmış. Her halde bu parti Fıstıkçı Cahit’in partisi gibi bir şey olacak. Mesele parti kurmakta değil, Gökhan Biraderin parti genel başkanı olmasındadır. Kâmuran birader, yaptığı bütün politik trafik kazalara rağmen, hiç olmazsa milletvekilliğini kaybetmedi. Gökhan birader, onu da başaramadı, zavallının elinden milletvekilliği de gitti.



Hürriyet, 28 Kasım 1965.

Gençlere Selânik ve Batı Trakya’yı hedef olarak gösteren
TÜRKEŞ, KIBRIS’IN İŞGALİNİ İSTEDİ

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Türkocağı salonunda gençlere Kıbrıs konusunda bir konferans vermiş, “En küçük bir hâdise vukuunda” Kıbrıs’ın işgalini istemiştir.

Türkeş, İkinci Dünya Savaşından sonra İngiltere’nin ve diğer müttefik devletlerin Ege Adalarını işgâl etmeleri için Türk devlet adamlarına yalvardıklarını ileri sürmüş ve bu konuda şunları söylemiştir:

- “İkinci Dünya Savaşından sonra, Türk Devlet adamları, çok yanlış politika takip etmişlerdir. Ege Adaları için İngilizler, ‘Buyurun beyler, işgal edin’ dediler. Bizimkiler de anlaşılmayan bir tutumla, ‘Ne bir karış toprak alırız ve ne bir karış toprak veririz’ diye direndiler. 1947 Anlaşmaları yapılırken, bu anlaşmalara katılmadılar.”

Türkeş, Türkiye’nin Garantör Devlet olarak müdahale hakkı bulunduğu halde, Hükümetin dış politikada, “Uyuşuk davranması” sebebiyle müdahalede bulunmadığını bildirmiş, şöyle demiştir:

- “Ben olsaydım, bu hâdiseler 1963 te meydana gelir gelmez, Türkiye’nin neresinde olura olsun, bir alay doğru oraya giderdi. Adayı işgal ederdim.”



Medeniyet, 28 Kasım 1965.

TÜRKEŞ: <<BİR TABUR ASKER OLSA KIBRIS’A ÇIKARIRIM>>

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş önceki akşam Türkocağı Salonunda <<Dış Politikamız ve Kıbrıs>> konusunda bir konferans vermiş <<Türkiye için bir Kıbrıs meselesi vardır. Bu meselenin halli için uyuşukluk ve durgunluk çıkar yol değildir.>> demiştir. Türkeş şöyle demiştir:

<<- Yunan mikrobik devleti Türkiye’nin iç politikasını dikkatle takip ederek adaya silâh yığmıştır. Buna mukabil Türkiye ne yapmıştır… Hiç. Neden mukabil hareketlere propagandalara girişmemiştir? Eğer ben iktidarda olsaydım ne yapardım, elime ne geçerse, bir tabur bir alay doğru Kıbrıs’a… Bütün dünya Kıbrıs’a girdiğimizi sabah radyolardan işitirdi.. İskenderun’da kuvvetlerimiz yığılmış bekliyor. Kıbrıs’a bugün çıkılacak yarın çıkılacak diyorlar. Bu durum Türkiye’yi diğer devletlere karşı alay mevzuu etmiştir.>>

BİZİMKİLER NE YAPIYOR?

CKMP lideri Asya – Afrika Konseyinde 24 devletin Kıbrıs konusunda Türkiye aleyhine ve Yunanistan lehine karar verdiklerini belirtmiş <<Bu durum Yunan diplomasisinin hızla çalışmasından ileri geliyor. Buna mukabil bizimkiler ne yapıyor? Yunanlılar geçenlerde Hıristostos adında aslen İzmirli olan bir Türk düşmanının heykelini diktiler… Bizde de böyle birisi var. Gazeteci Hasan Tahsin… Bunun da İzmir’e heykeli dikilmelidir.>>

ÇÖZÜM YOLU

Türkeş Kıbrıs konusunun halli konusunda da, <<Plânlı bir propaganda, diplomatik bir faaliyet.. Uyuşukluk ve durgunluk çıkar yol değildir. Türkiye’nin istikameti Selânik ve Batı Trakya olacaktır.>> demiştir.



Son Baskı, Benli Belkıs, Dedikodu, 4 Aralık 1965.

Demir’in Tabutlukları

Ahmet Demir’in nasıl Emniyet Genel Müdürü yapıldığını düşününce o günleri yeniden yaşar gibi oluyorum. Neydi o günler? Hiç kimsenin aklında hayâlinde yokken İsmet Paşa, birdenbire onun adını ortaya atmış ve Demir’i bir çırpıda Genel Müdürlük koltuğuna oturtmuştu. Bunun üzerine basında hoşnutsuzluk örneği bir hayli yazılar yazılmıştı. Evet, basın çoğunlukla bu duaya <<Amin>> dememişti. Bu memlekette Ahmet Demir’den başka kimse yok muydu da, İsmet Paşa, yeniden onu Emniyet Genel Müdürü yapmıştı? Ahmet Demir ki, bir zamanlar, bu memleket çocuklarından bir kısmını tabutluklara sokmuş, Türkiye tarihinde ilk ve son defa tabutluklar kurmuş, tabutluklar kahramanı bir polis hafiyesiydi. Şeflik devrinin bu yürekler acısı olayları daha zihinlerden silinmeden, o devirde işkencelere, zulümlere maruz bırakılmış insanları daha hayatta iken, aynı Ahmet Demir’in yeniden <<Polis hafiyesi>> yapılması doğru olur muydu? Bu tayin olayı, memlekette yeni bir huzursuzluk kaynağı olmaz mıydı? İşte Ahmet Demir’in İsmet Paşa tarafından Emniyet Genel Müdürlüğüne getirildiği günlerde, bu tayine itiraz eden basının gerekçesi bu idi.

KUBBEDE HOŞ BİR SADA

Oysa, Ahmet Demir hakkında yazılanların hiç biri yalan değildi. Üstelik basın mensuplarının, ne Ahmet Demir’e ve ne de onu yeniden Emniyet Genel Müdürü yapanlara garezleri vardı. Basın mensupları, her zaman olduğu gibi yine görevlerini yapıyorlar, yine gerçekleri su yüzüne çıkarıyorlardı. Ama dinleyen olurdu, ama olmazdı. Önemli olan olayların tescil edilmesiydi. Nitekim öyle oldu. Tabutluklar devrinin meşhur polis hafiyesi Ahmet Demir’in, İsmet Paşa tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü’ne getirilişi de tescil edildi. Ondan sonra köprülerin altından sular geçti. Yapraklar döküldü. Bir akşamüzeri bir baykuş öttü. Daha sonra da bülbül sesleri duyulmaya başlandı. Şimdi öğreniyoruz ki o fani koltuk Ahmet Demir’e de kalmamış. Böylece Emniyet Genel Müdürlüğü <<Kubbe>>sinde, Ahmet Demir’den de bir sada kalmış oluyor. Bu sadanın <<Hoş>> olup olmadığı hususunda hükmü başkaları versinler. Şimdilik Emniyet Genel Müdürlüğü, Nakıboğlu’na intikal etti. Umarız ki, Nakıboğlu, Ahmet Demir’in düştüğü hatalara düşmez. Ahmet Demir’e gelince, o zaten evine, çoluk çocuğuna kavuşmak istiyordu. <<Gece gündüz gözlerime uyku girmiyor. Ne istirahat var, ne huzur..>> diyordu. Şimdi özlediklerine kavuşmuş oldu. İşi gücü rast gelsin tabutluklar kahramanının! Nakıboğlu’na başarılar.



Dünya, 4 Aralık 1965.

CKMP Grubu dış politikada Meclis araştırması isteyecek

CKMP Grupu, önümüzdeki günlerde Türkiyenin dış politikası hakkında bir <<Meclis araştırması>> açılmasını istiyecektir. Bu konudaki önergeyi bir kaç gün içinde Meclis Başkanlığına verecek olan CKMP Grupu yöneticileri, Millet Meclisinde Kıbrıs, ikili andlaşmalar ve Vietnam konusunda görüşme açılmasını istemektedir.

Grupun bu konudaki ön hazırlıkları bitirilmiştir. Nitekim, Kastamonu Milletvekili İsmail Hakkı Yılanlıoğlu bu konudaki bir soru önergesini dün Meclis Başkanlığına vermiştir. Yılanlıoğlu önergede, Birleşmiş Milletlere üye olan yirmi dört Afrika ülkesinin Kıbrıs konusunda hazırladığı karar tasarısının nedenlerini sormakta ve Türk dış politikasını yönetenlerin bu başarısızlığına hangi faktörlerin sebep olduğunun cevaplandırılmasını istemektedir.



Ulus, 8 Aralık 1965.

CKMP dış politikada araştırma isteyecek

CKMP Grubu dün toplanmış ve dış politika konularını görüşmüştür. Konuşmalar sonunda, Mehmet Altınsoy tarafından verilen bir önerge kabul edilmiş ve hükümetin dış politikası üzerinde bir Meclis araştırması açılmasına karar verilmiştir. Meclis araştırması konusunda üzerinde durulan hususlar, Kıbrıs, Vietnam ve Türkiye’nin yabancı devletlerle yaptığı ikili anlaşmalardır.



Zafer, Ayşe Duyar, Perde Arkası, 5 Aralık 1965.

BİZİM OSMAN YÜKSEL!

Antalya Milletvekili Osman Yüksel Serdengeçti, geçen gün bizim gazeteye uğradı. Uzun zamandır görmemiştik Yüksel’i. Beni görünce başını iki yana sallayıp,

- Yahu Ayşe Abla, dedi. Halimi hiç sormuyorsun.

Haline dikkatlice baktım. Üstelik dokunulmazlık gibi bir üstünlüğü vardı.

– Lâf değil bu, diye konuşmaya başlayınca sevinçle sözünü kestim.
– Biliyorum, dedim. Af’dan bahsedeceksin Osman Yüksel. Af Kanunu üzerinde çok çalıştığın için gözükmedin herhalde.
- Yahı dur hele, diye başladı konuşmaya. Önce kendi halimi anlatayım. Akseki’ye gittim Akseki’ye.
- İyi. Seçmenlerini şimdiden ziyarete başladın demek?
- Aman Ayşe Abla. Akseki’ye hanımı almaya gittim canım. Hanım bu. Tam on günde toplayıp getirebildim. Ah bu kadınlarla uğraşmak.

Milletvekilliğinden daha zor demek. Hoşsohbettir bizim Osman Yüksel vallahi.



Dünya, 8 Aralık 1965.

HAZIM DAĞLI CKMP DEN AYRILDI

CKMP Çankırı Senatörü Hazım Dağlı dün partisinden istifa etmiştir.

Dağlı istifa mektubunu CKMP Genel Başkanlığına göndermiş ayrıca Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına bildirmiştir.

Çankırı Senatörü, parti yöneticileri ile arasında bir anlaşmazlığın olup olmadığı sorusunu <<Yok böyle bir şey>> şeklinde cevaplandırmıştır.



Dünya, 15 Aralık 1965.

CKMP gölge kabine kurdu

CKMP ortak grubunun dünkü toplantısında partinin Meclis çalışmalarına yön vermek amacıyla bir gölge kabine kurulması kararlaştırılmıştır.

Bütçe görüşmelerinde ve memleketimizin ana dâvâlarında CKMP grubunun görüşlerini ayrıntılı olarak ortaya koyacağı bildirilen gölge kabineye parlâmento dışından bazı Üniversite üyelerinin de yardımcı olarak katılacakları bildirilmektedir.

CKMP’nin hükûmet denetimini kolaylıkla yapmayı sağlıyacak bu kararından sonra kurulacak gölge kabinede kimlerin görev alacağı henüz açıklanmamıştır.

CKMP grubunun kurduğu gölge kabinenin başkanlığına Alparslan Türkeşin getirildiği açıklanmıştır. Gölge kabinede görev alacak öteki üyelerden Cevad Odyakmaz’ın Başbakan yardımcılığı ve Devlet, Muzaffer Özdağ’ın Millî Eğitim ve Çalışma, Abdülbaki Aydoğan’ın Sanayi, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’nun Sağlık, Fuat Uluç’un Gümrük Tekel, Kemal Aytaç’ın Ulaştırma, Cemil Karahan’ın Turizm Tanıtma, Rifat Baykal’ın Devlet, Ahmet Tahtakılıç’ın İçişleri, Mehmet Altınsoy’un Adalet Bakanlıklarına getirildikleri bildirilmektedir.



Yeni İstanbul, 17 Aralık 1965.

Numan Esin CKMP G. Başkan yardımcısı oldu

G. Sekreterliğe Mustafa Kaplan, Yardımcılığına da Ziya Tansu getirildi

CKMP Genel Merkezi tarafından dün açıklandığına göre, özel işleri sebebiyle Başkanlık Divanından ayrılan üyeler yerine, Genel İdare Kurulunda yapılan seçimler sonunda, Genel Başkan Vekilliğine Numan Esin, Genel Sekreterliğe Mustafa Kaplan, Genel Sekreter Yardımcılığına Ziya Tansu ve Genel Muhasip Yardımcılığına da Sırrı Çakmak getirilmişlerdir.

Genel İdare Kurulu, ayrıca, partinin politikasında öncelik verilecek ve Büyük Millet Meclisine götürülecek meseleleri görüşmek üzere, Genel İdare Kurulu ile parti meclis grupunun 7 Ocak 1966 Perşembe günü müşterek bir toplantı yapılmasını kararlaştırmıştır.

Öte yandan, Genel İdare Kurulu ile İl Başkanları arasında 16 Ocak Cumartesi günü Ankara’da ortak bir toplantı düzenlenmesi hususunda da karara varılmıştır.



Dünya, 17 Aralık 1965.

Türkeş, af ve Kıbrıs konusunda Başbakan’a görüşlerini bildirdi

Başbakan’la görüşen CKMP lideri Çağlayangil’in Kıbrıs teklifine itiraz ediyor

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş dün Başbakan Süleyman Demirel’i ziyaret ederek, Kıbrıs ve Af konularında CKMP’nin görüşlerini bildirmiş, affın şümulünün geniş tutulmasını istemiştir.

Bir saat 10 dakika süren görüşmeden sonra Türkeş görüşme isteğinin kendisi tarafından olduğunu ve bu görüşmede özellikle Kıbrıs ve Af konularında CKMP’nin görüşlerinin Başbakana iletildiğini söylemiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:

<<Başbakan’dan Kıbrıs konusunda bilgi rica ettik. Kendi fikir ve görüşlerimizi de belirttik. Ayrıca Af meselesini de konuştuk. Affın şumülünün geniş tutulmasını rica ettik. Bunlardan başka memleketin güvenliği ile ilgili konular ve aşırı akımlar üzerinde durduk. Kıbrıs konusunda teklifimiz oldu. Kendilerine görüşlerimizi bildirdik. Görüşmede Başbakan af üzerinde çalışıldığını henüz kesin bir şeklin ortaya çıkmadığını söyledi ve Kıbrıs konusundaki teklifimizi dikkatle inceleyeceğini bildirdi.

TASVİP ETMİYORUZ

CKMP Genel Başkanı Türkeş Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in Birleşmiş Milletlerde yaptığı Kıbrıs konusundaki konuşmasını tasvip etmediklerini söylemiş, bir gazetecinin <<Kıbrıs konusunda bu görüşmeye niçin ihtiyaç duydunuz?>> şeklindeki sorusuna <<Muhalefet olarak lüzumlu gördük. Olağanüstü bir durum yok. Yetkili kaynaktan bilgi almak zorundayız.>> cevabını vermiştir.

Affın şumulüne 20-21 Mayıs ve Yassıada hükümlülerinin de girip girmeyecekleri sorusuna Türkeş; <<20-21 Mayıs hükümlüleri için bir kanun teklifi verdik. Yassıada hükümlüleri üzerinde durmadık. Bu konuda bir şey söylemedik.>> karşılığını vermiştir. Çağlayangil’in <<Yunanistan Enosis’ten vazgeçerse biz de taksimden vazgeçeriz.>> yolundaki sözlerine değinerek, <<Böyle bir ifadeyi isabetsiz sayıyoruz. Tasvip etmiyoruz.>> demiştir.

CKMP NİN TEKLİFİ

CKMP’nin, Demirel – Türkeş görüşmesinde Zürich ve Londra anlaşmalarındaki statünün kesin olarak muhafazası ve Yunanistan’ın 15 bin askerini çekmesinin Yunanistan’dan talebedilmesini teklif ettiği öğrenilmiştir.

Ayrıca Türkeş bugüne kadar gelen hükûmetlerin bu konuda kararsız hareket ettiklerini AP hükûmetinin de aynı kararsızlığa düşmesinin zararlı olacağını söylemiştir.

Ayrıca, Genel Başkan Alparslan Türkeş’in bugün İstanbul’da <<Türkiye’nin dış politikası ve Kıbrıs>> konulu bir konferans vereceği bildirilmiştir.

DEMİREL’İN SÖZLERİ

Başbakan Süleyman Demirel dün CKMP Genel Başkanı Türkeşle yaptığı görüşmeden sonra <<Kıbrıs tezimiz anlaşmalara dayanarak adada halkımızın ve haklarımızın korunmasıdır>> demiştir.

Demirel, Türkeşle yaptığı görüşme hakkında ise şunları söylemiştir: Türkeş, Kıbrıs konusunda bilgi istedi, verdik. Çağlayangil’in konuşmasını tasvip etmediğini söyledi. Konuşmanın tam metni henüz elimizde değil. Kıbrısla ilgili bazı tekliflerde bulundu. Bunları açıklayamam. Affın şümulünün genişletilmesini istedi. Memleketin yaraları sarılsın dedi. Aşırı cereyanlar konusunda görüştük. Komünizme karşı tedbir alınmasını istedi.>>



Dünya, 18 Aralık 1965.

Türkeş, hedefimiz 12 Ada ve Kıbrıs olmalı, dedi

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün akşam Eminönü Öğrenci Lokalinde Kıbrıs konusunda verdiği konferansta <<Türk Gençliğinin millî hedefi oniki Ada ve Kıbrıs olmalıdır.>> demiştir.

Bir partili olarak değil, Türk milliyetçisi sıfatı ile konuşacağını belirten Türkeş konuşmasını politika, Türkiye’nin dış politikası ve Kıbrıs olarak üç ana noktada toplamış ve dış politikamızı yermiştir.

Çoğunlukla gençlerin bulunduğu ve salonun ayakta bile yer kalmayacak şekilde dolduğu lokale Türkeş girerken <<Yaşasın Başbuğ>> diye karşılanmış ve alkışlanmıştır.

Türkeş, Kıbrıs’ın kısaca tarihçesinden söz ettikten sonra Yunanlıların, Kıbrıs’ın Osmanlılardan alındığı 1878 yılından beri ENOSİS peşinde koştuklarını, politikalarında hiç bir değişme olmadığını belirtmiş, bizim ise <<Kıbrıs Türktür>>, <<Taksim>> gibi çeşitli tezler ortaya attığımızı ileri sürmüştür.

Kıbrıs dâvasında çok blöf yaptığımızı söyleyen Türkeş, <<Çıkarma meselesi alay konusu oldu>> demiştir.



Tercüman, 18 Aralık 1965.

Gençler, Türkeş’e Ayasofya’yı cami yapın, diye bağırdı

Kıbrıs Kültür Derneğinin tertiplediği seri konferanslardan dünkünde CKMP Lideri Alparslan Türkeş konuşmuş ve gençler kendisine <<Ayasofya’yı cami yapın>> diye tezahürat yapmışlardır.

Türkeş konuşmasında, Kıbrıs’a yapılan çıkarma teşebbüslerimizin âkim kalması ve blöf intibaı uyandırmasının, itibarımızı sarstığını, zamanın Türkiye aleyhine işlediğini ifade ile <<Ada’da kuvvete dayanan fiilî durum yaratılmalıdır. Milletlerarası münasebetlerde insaf ve merhamet beklenemez>> demiştir.

Gençliğin, Kıbrıs, 12 Ada, Batı Trakya ve Selânik’i Millî hedef ittihaz etmesini talep eden Türkeş, Türk dış politikasının hatası yüzünden 40 mil mesafemizdeki Kıbrıs’a müdahale edemediğimizi ve Yunanistan’ın 15 bin asker çıkardığını söylemiş ve İzmir’e, Yunanlılara ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin bey’in heykelinin dikilmesini ileri sürmüştür.



Milliyet, 20 Aralık 1965.

Türkeş: <<Türkiye çavuş kafalı devlet adamlarının sebep olduğu sıkıntıları çekmektedir>>

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün Kıbrıs konusunda bir basın toplantısı yaparak <<Türkiye, birkaç köprü inşa ettirmek ve millet kesesinden birkaç kente ve köye su götürmekle meselelerin çözümlenebileeğini sanan çavuş kafalı devlet adamlarının sebep oldukları sıkıntıları çekmektedir.>> demiştir.

“Ben Türk milletine ilân ederim ki, Kıbrıs’ı kaybetmedik. Millî haklarımızdan hiç birini kaybetmedik>> diyen Türkeş şöyle devam etmiştir:

<<Bu karar, BM Anayasasının birinci maddesine aykırıdır. Biz bu kararı aslâ tanımayacağız.>>

CKMP Lideri <<Türkiye’nin ciddî buhranlarla karşı karşıya bulunduğunu, iç politikada düzensizliğin dış politikaya da tesir ettiğini>> belirterek şunları söylemiştir:

<<Alınan bu karar, devlet adamlarımızın ve çeşitli devlet kurumlarımızın beceriksizliği neticesidir. Bir Dışişleri Bakanı düşünün ki, kendisine rakip devletin Dışişleri Bakanına “Siz Enosis’ten vazgeçin, biz de taksimden vazgeçeceğiz” gibi devlet adamlığı ve millî menfaatlerle bağdaştırılmayacak sözler sarfeder ve bu ifadesiyle Türk tezinin vazgeçilecek kadar zayıf ve benimsenmemiş olduğunu belirttiğini farkedemez”



Yeni İstanbul, 20 Aralık 1965.

Türkeş: Ben Türk milletine ilân ederim ki, biz Kıbrıs’ı aslâ kaybetmeyeceğiz.

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, dün parti il merkezinde yaptığı basın toplantısında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Kıbrıs’la ilgili kararının Birleşmiş Milletler Anayasasının I. maddesine ve insan haklarına aykırı olduğunu söylemiş, “Türk milletine ilân ederim ki, biz Kıbrıs’ı kaybetmedik. 12 adaları kaybetmedik, millî haklarımızdan hiç birini kaybetmedik ve kaybetmiyeceğiz. Bunların hepsini ve öncelikle Kıbrıs’ı kazanacağız.” demiştir.

Birleşmiş Milletlerde Türkiye aleyhinde ve Yunan tezi lehinde alınan kararın, devlet adamlarımızın ve dışişleri teşkilâtının beceriksizliği ile yetersizliğinin büyük payı olduğunu belirten Alparslan Türkeş Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’e de çatarak şöyle demiştir:

<<- Bir dışişleri bakanı düşününüz ki, karşısındaki rakip devletin dışişleri bakanına “Siz Enosis’ten vazgeçerseniz, biz de taksimden vazgeçeriz” gibi ne devlet adamlığı ile ne de hakiki menfaatlerimizle bağdaşan sözler sarfeder ve bu ifadesiyle Türk tezinin, Yunan hükûmeti Enosis’ten vazgeçtiği anda terkedilecek kadar zayıf benimsenmiş olduğunu farketmez. Buna karşılık, Yunan dışişleri bakanı, BM’de bütün milletlerin delegeleri önünde Enosis’ten hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerini söylemekten çekinmez.”

Bir kısım gazetelerin “Kıbrıs’ı kaybettik” şeklinde manşetler atmalarına da temas eden Türkeş “Bu gazeteleri idare edenlerin millî davalar ve toplum bilgisi bakımından çok düşüncesiz, kaygusuz ve itinasız olmaları üzülünecek bir davranıştır.” diyerek şöyle devam etmiştir:

“Ben Türk milletine ilân ederim ki, biz Kıbrıs’ı kaybetmedik. 12 adaları kaybetmedik, millî haklarımızdan hiç birini kaybetmedik ve kaybetmeyeceğiz. Bunların hepsini ve öncelikle Kıbrıs’ı kazanacağız. Önemli olan şey, Türk milletinin kendine inanması, güvenmesi ve iradesini göstermesidir. BM nin aldığı karar, Yunan entrikalarının bu milletlerarası organizasyona da bulaştığını göstermektedir. Bu karar BM gibi bütün millerin ümit bağladığı bir teşkilât için talihsizlik ve güven sarsıcıdır. Kıbrıs’ta en vahşi şekilde öldürülen Türkler için Yunan kaatilliklerinin BM de bu kararla tasvip edilmesi, yeni topyekûn imhâ (jenosit) veya katliâm hadiselerine seyirci kalması esef vericidir. Biz bu kararı aslâ tanımayacağız. Türk milleti hakkından emin, kendi gücüne inanmış halde çok yakın bir zamanda mutlu sonuçlara yakınlaşacaktır.”



Son Baskı, 21 Aralık 1965.

CKMP Genel İdare Kurulu’nun isteği Liderler Kıbrıs için toplanmalı

CKMP Genel Yönetim Kurulu ile Meclis Grubu dün ortak bir bildiri yayınlıyarak, Kıbrıs konusundaki parti görüşünü açıklamıştır. Bildiride, CKMP nin Kıbrıs için bir liderler toplantısı yapılmasını istediği açıklanmaktadır.



Dünya, 22 Aralık 1965.

CKMP iktidar ve muhalefetin yeni bir dış politika anlayışında birleşmesini istedi

CKMP Genel Yönetim Kurulu ile Meclis Grubu dün ortak bir bildiri yayınlıyarak, Kıbrıs konusundaki parti görüşünü açıklamıştır. Bildiride, CKMP nin Kıbrıs için bir liderler toplantısı yapılmasını istediği açıklanmaktadır.

CKMP ortak bildirisinde, hükûmetin Birleşmiş Milletler kararından sonra derhal enerjik tedbirler alması istenmekte ve şöyle denilmektedir:

<<- Kıbrıs dâvamızdaki son ağır durum, dünya ve milletimiz önünde bugüne kadar kuvvet ve basiret temelinden mahrum bir politika takip eden hükûmetlerimizin başarısızlığını tescil ettirmiş, ayrıca Türkiye dış politikasının bütünüyle istiklâl ve hayatiyetten yoksun olduğunu ortaya koymuştur.

Milletimiz sorumluları affetmiyecektir. Bununla beraber biz, son derece vahim ihtilâflara yol açacak sorumlulukların tesbitinin acilen aranmasından daha çok, makul kuvvet temeline dayanan çok taraflı ve hareketli bir yeni dış politika anlayışında iktidar ve muhalefetin Millî Birlik ruhu içinde birleşmesini zaruri bulmaktayız.

İlk olarak, hükûmeti ivedilikle enerjik tedbirler almaya ve aynı zamanda son durum hakkında muhalefete bilgi vermeye davet ediyoruz.

Bildiride enerjik tedbirler alınması halinde Kıbrısın kaybedilmiyeceği ve yeni dış politika esaslarının parti liderleriyle bir toplantı yapılarak müşterek tesbiti istenecektir.



Yeni İstanbul, 23 Aralık 1965.

Türkeş Liderler toplantısı istedi

CKMP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Kıbrıs konusunda acele bir liderler toplantısı yapılması için Başbakan ve siyasî parti liderlerine birer mektup yazmıştır. Türkeş’in mektubu şöyledir:

“Kıbrıs dâvamız aleyhinde Birleşmiş Milletlerde alınan üzücü karar dolayısı ile yeni bir durum hâsıl olmuştur. Devletin yüksek menfaatleri bakımından, birlik ve beraberlik ruhu içinde süratle enerjik tedbirlere gidilmesi zarureti vardır. Kırgınlık ve ayrılıkları arttıracak veya yenilerinin doğmasına sebep olacak ithamlara girişmeksizin milleti sevindirecek âcil ve isabetli yeni faaliyet ve teşebbüsleri tespit ve icrasını desteklemek üzere bir liderler toplantısının yapılması faydalı olacaktır kanaatindeyim. Bunun için gereken davetin yapılması keyfiyetini arz ederek toplantının en kısa zamanda yapılması için müzaharetlerinizi istirham ederim.”



Dünya, 23 Aralık 1965.

Meclis, Kıbrıs için genel görüşme talebini kabul etti

CKMP karara katılmadı

Meclisin dünkü oturumunda, Kıbrıs konusunda genel görüşme açılması kararlaştırılmıştır. Genel görüşme, Millet Meclisinin Pazartesi günü yapacağı oturumda başlıyacaktır. Dün, bu konuda görüşme açılması yolunda Meclis Başkanlarına verilen önergeler oylanmış ve kabul edilmiştir.

CKMP sözcüsü İsmail Hakkı Yılanlıoğlu genel görüşme açılmasının faydalı olmayacağını, oysa yapılacak olan bir liderler toplantısında konunun etraflıca görüşülebileceğini, böylelikle Kıbrıs probleminin politik çıkarlara âlet edilemiyeceğini söylemiştir.



Dünya, 23 Aralık 1965.

CKMP, dış politikaya dair Meclis araştırması istiyor!

CKMP Genel Başkan Vekili Niğde Milletvekili Mehmet Altunsoy, Kıbrıs konusunda Meclis araştırması açılması konusunda Millet Meclisi Başkanlığına verdiği önergenin metnini açıklamıştır.

Önergenin ilk bölümünde B. Milletler Genel Kurulunun Kıbrıs konusunda kabul ettiği karar suretine değinilmekte ve <<Kıbrıs konusunda varılan üzücü merhale bir sürpriz olmayıp yıllardanberi takip edilegelen hatalı, basiretsiz, isabetsiz ve gayesiz, uzak görüşten ve enerjiden yoksun dış politikamızın saptığı çıkmaz sokaklardan birisidir. Bu neticenin mukadder olduğu hükûmetlerin daha önceki hatalı davranışlarının tabiî bir mahsulü olacağı hayli zamandır bilinmekte idi>> denilmektedir.

Önergede, millî bir dış politika ülküsüne hükûmetlerin titizlik göstermediği kaydedilmekte ve Türkiye’nin dış politika konusunda bir Meclis araştırması açılmasının faydalı olacağı kaydedilmektedir.

Önerge Dışişleri teşkilâtında bir zihniyet ve teşkilât reformu yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmekte, ayrıca NATO ile olan ilişkilerimizin incelenmesi de istenmekte, Amerika ile yapılan ikili andlaşmalarının zararlı taraflarının tasfiyesinin sağlanması gerektiği belirtilmekte ve böylece bu konunun iç politikada istismarının önüne geçilebileceği ileri sürülmektedir.

Önergede komşularımızdan aleyhimizde oy kullanan Suriye ile çekimser kalan Irakla olan ilişkilerimizin yeniden gözden geçirilmesinin yararlı olacağı belirtilmektedir.

Önergede, Türk – Sovyet ilişkilerinin değerlendirilmesi istenmekte ve Türk – Yunan ilişkilerinin geleceği konusunda hükûmet görüşü sorulmaktadır.

Önergede ayrıca, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkiler hakkında parlamentoya bilgi verilmesi ve bunun ışığında bu ülkelerle münasebetlerimizin tayini gerektiği kaydedilmektedir.



Son Baskı, 25 Aralık 1965.

CKMP, Kıbrıs için liderler toplantısında ısrar ediyor

CKMP tarafından, bugün yayınlanan bir bildiride, Kıbrıs konusunda liderler toplantısı yapılması fikrinde ısrar edildiği ve bu toplantıdan büyük faydalar umulduğu belirtilmektedir.

CKMP Genel Başkanı Türkeş tarafından, parti liderlerine ve Başbakan’a gönderilen liderler toplantısı davetinin, parti liderlerince olumlu karşılandığı sadece Başbakanın <<Kıbrıs meselesinin bir genel görüşme mevzuu yapılmış olması dolayısiyle şu anda parti başkanları ile toplantı yapılmasında bir fayda mülahaza olunmadığı>> yolunda cevap verdiği bildirilmekte, buna rağmen CKMP’nin bu toplantı konusunda ısrar edeceği açıklanmaktadır.

Bildiride ayrıca, Meclis’te bir genel görüşme açılması yolundaki teklife, CKMP’nin davanın partilerarası çekişme konusu olmasını önlemek için, karşı koyduğu belirtilmekte, liderler toplantısının dünya kamu oyu önüne, bir millî politika ile çıkılması bakımından istendiği belirtilmektedir.



Yarın, 29 Aralık 1965, Sayı 141.

CKMP yeniden karışıyor

Türkeş’in genel başkanlığa getirilmesinin CKMP’ye bir şey kazandırmadığını görenler artık başka türlü hareket etmeğe karar vermişlerdi. O kadar ki, CKMP’ye Türkeş ile birlikte el koyanlar bile hareketlerini tasvip etmiyorlardı. Bu arada meselâ eskidenberi Türkeş’in yakınları arasında olduğu bilinen Ziya Tansu Başkanlık Divanındaki vazifesinden istifa etmişti. Fakat vakta ki, Enver Kök Genel Başkan yardımcılığından çekilmişti. İşte o zaman Türkeşçileri bir telâş almış hepsi yeniden bir araya gelmek lüzumunu hissetmişlerdi. Nitekim Enver Kök’ün istifasından hiç bahsedilmeden, geçenlerde bir gün Başkanlık Divanının yeniden vazife taksimi yaptığı ilân edilmişti. Ancak buna neden lüzum görüldüğü hakkında hiçbir açıklama yapılmamıştı. Bu defa CKMP içinde hızla ilerleyen Muzaffer Özdağ, Genel başkan yardımcılığına kadar yükselmek imkânını bulmuştu. Enver Kök’ün de istifasından sonra ortaya çıkan durum dolayısıyla Türkeşçiler birleşmek zaruretine kâni olunca bir müddet evvel istifa eden Ziya Tansu yeniden vazife almış ve Genel Sekreter Yardımcılığına getirilmişti.

Türkeşçileri birleştiren sadece Enver Kök’ün istifası değildi. Türkeş’in parti içine girip yerleşmesinde ve damgasını vurmakta fayda görenlerden Hazım Dağlı da istifa etmiş bulunuyordu. Üstelik partinin çeşitli kademelerinden gelen sesler Türkeş ve arkadaşları için hiç de güven verici değildi.

Bütün bunlara ilâveten parti içinde kalan eski CKMP’lilerin en tanınmışı Ahmet Tahtakılıç, kongrenin toplanması için ısrara başlamıştı. Tahtakılıç 100 kişi ile birlikte olan bile bir kongrenin yapılmasını ve partinin içine düşürüldüğü hazin vaziyetin mesullerinin aranmasını istiyordu. Tahtakılıç haklı olarak, CKMP’lilerin bazı kimselerin davranışlarıyla aldandığını, bunun neticesinde partilerinin idaresini tanımadıkları bir ekibe teslim ettikleri kanaatindeydi.

Bu ekip CKMP’yi vadettiği gibi zafere değil hezimete sürüklemişti. Bir zamanların kudretli ve tesirli üçüncü partisi şimdi oy itibariyle de Meclislerdeki temsil itibariyle sonuncu parti durumuna düşürülmüştü. Seçim listeleri en olmayacak şekilde tanzim edilmiş, Türkeşçi olmayanlardan sadece Ahmet Tahtakılıç milletvekili olabilmişti. Bunun dışında aday listelerindeki kontenjanlar da, bakiyeden düşen milletvekillikleri de hep Türkeş’in etrafındakilere dağıtılmıştı: bu durum parti içinde büyük kaynaşmalara sebep olduğu gibi, partiyi kendisine teslim eden bazı kimseleri de darıltmıştı. Mustafa Kepir böyle darılanlardan biriydi.

Türkeş ve arkadaşlarını düşündüren, yapmağa alışık oldukları tertiplerle toplanacak kongreye hâkim olamamak değildi. Onlar daha ziyade yapacakları kongreye kimsenin gelmemesinden endişeliydiler. Böyle bir durum kendilerinin yeniden seçilmelerine mâni olmasa bile politik olarak mağlûbiyetleri olacaktı. Tabiî gene gelmeyen delegeler yerine Ankara’dan bazı kimselere delege kartı verilerek kongreye gelmeleri temin edilebilirdi ama seçimlerde mavi boncuk verdiği halde milletvekili yapmadığı kimseleri eskisi kadar kolaylıkla çalıştırabileceği sanılmazdı,

Özdağ’ı, birkaç hafta önce Millet Meclisinde daha faal olabilmek gayesiyle istifasından sonra bu defa Genel Başkan Yardımcılığına getirme bu zır duruma karşı alınmış bir tedbirden başka bir şey değildi. Üstelik Türkeş’in Genel başkan seçildiği sözde kongreyi idare eden Gökhan Evliyaoğlu da Türkeş’in aleyhine dönmüştü ve CKMP’lilerin kendisinden daha önemli vazifeler beklediği inancındaydı. Böylece önümüzdeki Kongrede üç Genel Başkanlık adayı oldukça sıkı bir çekişmeye gireceğe benziyordu. Ancak Türkeş ile Evliyaoğlu’nun aynı grubun oylarını paylaşacakları dikkate alınırsa, Tahtakılıç’ın daha avantajlı olacağı ortaya çıkıyordu. Yok eğer gene bazı tertiplerle Türkeş gene Genel Başkanlık koltuğuna oturursa, yıllardır çile çeken ve bir prensib mücadelesi yapan vefakâr CKMP’lileri artık aynı parti etrafında tutmağa imkân kalmazdı.



Vatan, 30 Aralık 1965

Alparslan Türkeş, Kıbrıs’a fiilî müdahale istedi

AP’liler Türkeş’i protesto ettiler

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aleyhimizdeki bir karar tasarısını kabulü ile Millet Meclisi’nde açılan Kıbrıs konusundaki Genel görüşmeye bugün de devam edilmiş, CKMP grubu adına ilk konuşmayı yapan Alparslan Türkeş, hükûmetin enerjik politika gütmediğini tenkit ederek derhal harekete geçilmesini istemiştir.

CKMP Lideri, zamanın Türkiye aleyhine gelişmekte olduğunu ifadeyle Yunan Megalo İdeası’nın süratli bir şekilde yayıldığını ve hedefine ulaşmakta olduğunu söylemiştir.

Bu durum karşısında hükûmeti hiç bir tedbir almamakla suçlayan Türkeş, <<bugüne kadar hükûmette hiç bir hareket görmedik, insiyatifi ele almak gereklidir. Makarios, şunu yapacakmış, ya da bunu yapacakmış, yapsın da ona göre hareket edelim diyerek, olayların gerisinden gidersek bu yoldan hiç bir neticeye ulaşamayacağımız ortadadır.>> demiştir.

Bu arada, memleketin politikasını Başbakanın tayin ettiğini ve bütün sorumluluğun onun üzerinde olması icap ettiğini söylemesi üzerine AP milletvekilleri <<Ne bağırıyorsun?>> diyerek konuşmacıyı protesto etmişlerdir.

Yaptığı uzun konuşmada bugüne kadar tatbik edilen dış politikayı tenkit eden Türkeş, kişiliği olan bir politika güdülmesinin şart olduğunu, bu arada gereken sert tedbirlerin alınması icap ettiğini söyleyerek, fiilî müdahalenin şart olduğunu söylemiştir. Türkeş, bu durumda Türkiye müdahale etse idi yahut bugünden sonra müdahale etse karşı tarafın ada’yı talebiyle karşılaşacaktır. Ve böylece Türkiye’nin de Ada’daki Yunan kuvvetlerinin geri çekilmesi şartını öne süreceği ve sürmesi hakkıydı. Bu sayede Türkiyenin prestiji kurtulacak ve insiyatif Türkiyede olmak üzere bir politika güdülecektir.>>



Vatan, 30 Aralık 1965

Türkeş, İnönü politikasını tenkid etti…

Kıbrıs konusunda genel görüşmeye dün de devam edilmiştir. Dünkü görüşmeler sırasında ilk konuşmayı CKMP adına Genel Başkan Alparslan Türkeş yapmış <<Zaman zaman bazı devlet adamları gördük. Bu fobideki devlet adamlarının isabetli kararlar alması güçtür>> demiştir.

Konuşmasına millî birlik ve bütünlüğümüzü korumanın gerekliliğini belirterek başlayan Türkeş, Kıbrıs’ın arkasından başka gailelerin çıkmasının muhtemel olduğunu ifade ile şunları söylemiştir:

<<Kıbrıs meselesi Yunan Megalo İdea’sı ile ilgilidir. Bunun temeli, Türkiye aleyhinde genişlemektir. Kıbrıs bunun bir safhasıdır ve bu Yunan emperyalizminin ta kendisidir.>>

CKMP Genel Başkanı, CHP Genel Başkanı İnönü’nün Başbakanlığı sırasında gazetecilerin <<Çizmeyi çekecek misiniz?>> sorularına <<Çizmem yok, aklım var>> şeklinde cevap verdiğini belirtmiş, <<Bu, meseleyi diplomatik yollarla çözeceğim. İşi silâha dökmeyeceğim. Harbi göze alamıyorum demektir. Bunu öğrenen hasım devlet politikasını ona göre ayarlar, biz de başarısızlığa mahkûm oluruz>> demiştir.

İnönü zamanında Kıbrıs’a çıkarma yaptık, yapacağız politikasını yeren Türkeş, o zamanki hükûmetin, dediklerinden hiç birini yapmadığını, bunun ise hasım devletlerce blöf kabul edildiğini ifade etmiştir. Türkeş, ABD ve Sovyetlerin müdahaleye karşı çıktığının söylendiğini, oysa Yunanistan’ın 15 bin asker çıkarmasına ses çıkarmadıklarını, Yunanistan’ın bu çıkarmayı gizli yaptığını ve çıkan askerlerine <<gönüllülerdir>> dediğini belirterek, ABD’den alınan silâhların bir engel olarak İnönü hükûmeti zamanında karşımıza çıkarıldığını, halbuki Kıbrısta öldürülen Türklerin Nato silâhlarıiyle öldürüldüğünü söylemiştir.

Türkeş daha sonra Birleşmiş Milletler kararının hukukî olmadığını belirterek, <<Biz bu kararı tanımayacağız>> demiştir. Türkeş, partisinin, Kıbrıs konusunda hal yolundaki görüşlerini açıklayarak sözlerini bitirmiştir.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

21 Eki 2024

1969 SEÇİMLERİ ÖNCESİ; ŞÛLE YÜKSEL ŞENLER, MEHMED ŞEVKET EYGİ, MUSTAFA POLAT, MÜNEVVER AYAŞLI ATSIZ: NURCULUK DENİLEN SAYIKLAMA Millî Hareket, Ekim 1969, Sayı 39.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

14 Eki 2024

Halim Kaya

30 Eyl 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 121,50 M - Bugn : 153710

ulkucudunya@ulkucudunya.com