Zaman zaman sağlığında, ardından da daha sık olmak üzere Servet Somuncuoğlu hakkında epey söz söyledik, yazılar yazdık. Vefatının sene-i devriyesine tekabül eden günlerde en son paylaşımımız onun gül yazılarından biri idi. Unutulmamayı ve hayırla anılmayı ne kadar hak ettiğini Bursa’daki muhteşem toplantıda bir kez daha müşahede ettik.
Bursa Türk Ocaklarının 6 Ağustos 2017 Pazar günü saat 15.00’te Bursa Heykel Eğitim Araçları Salonunda tertip ettiği anma toplantısına katılmak üzere İstanbul’dan beş araç hareketle önce köyüne uğradık, kabri başında dua ettik. Saatinde Bursa’ya geldik.
Aşırı sıcağa rağmen her yaştan güzide bir milliyetçi topluluk salonu doldurdu. Gelen her gönüldaşımız onun yazısında belirttiği birer gül insanı olmak suretiyle salonu gül bahçesine çevirdi. Okul arkadaşlarımızla, can dostlarımızla, Başbuğ devirlerinin yadigârı ülkü devi değerli ağabeylerimizle, eski cefakâr ve vefakâr il yöneticilerimizle kucaklaştık. Bursa’nın yanı sıra Servet’in Adapazarı, Osmaniye, İstanbul, Çanakkale, Ankara, İznik, Giresun ve sair yerlerden gelen dost ve akrabaları yalnız bırakmadı.
Değerleri konuşmacılar güzel sözler söylediler, katılımcılar memnun kaldı, kitapları umulanın üzerinde alaka gördü. Bir değerli konuşmacı, 2004 seyahati öncesi ve sonrası Servet’ten, milat gibi şeyden bahsetti. Burayı tasrih etmezsek süreceğe benziyor. Servet Somuncuoğlu’nun hayatında milat yoktur. 1975 yılında on bir yaşındaki ülkücü Servet Somuncuoğlu ne ise, 2004 yılında da odur, 2013’te kırk sekiz yaşında veda ettiğinde de aynıdır. Hayatında kilometre taşları vardır, dönüm noktaları vardır, ilham aldığı kişiler ve vesileler vardır ama milat yoktur. Tabiatı icabı kimsenin gölgesine sığmaz, böyle bir vazife yüklenemez. O, yaradılışında var olan kahramanlık ruhunu, Başbuğ Alparslan Türkeş’ten, ülkücü ağabeylerimizden, hocalarımızdan, arkadaşlarımızdan, ailesinden aldığı ilhamla mecz ederek muvaffak olmuştur. Emeği ve katkısı geçen herkesi de defalarca ve çoğu zaman da fazlasıyla zikretmiştir. Yani onun bir seyahate katılmasına vesile olmak diyet borcu gibi ifade edilmeye çalışılacak bir lütuf ve ihsan değil; kişinin kendi hanesine kazanç olarak kaydedeceği şahsi ve milli bir kazanımdır. Yakında yayınlanacak olan Seyahatname kitabında en baştaki yazı bu ilk Orta Asya yurt dışı gezisini anlatmaktadır.
Buraya kadar iyi ve güzel. Bundan sonrası için özür dileriz. Kendimize yapılsa bu kadar zorumuza gitmezdi. Konu Servet Somuncuoğlu olunca, yaptığı milli hizmetlerden dolayı onun hak ve hukukunu korumak milletin her ferdinin üzerine bir vecibedir. Nitekim bir iki defa sanal alemde çatıştığımız il başkan yardımcısı mıdır nedir birisiyle orada karşılaştık, hem toplantının mahiyeti, hem de yanındaki çok değerli insanların yüzü suyu hürmetine el uzattık. Ama ahmaklığın ilacı yok, iflah olmayan bir illet. İl yöneticiliği bunlara kaldıysa zaten vah halimize.
Toplantının başlangıcında sokakta zuhur eden on, on iki kişilik çete görünümlü tekinsiz bir güruh salonun önünden yan yan bakarak çağanoz gibi geçip giderken dikkatimizi çekmiş, programla meşgul olduğumuzdan ve misafir sıfatıyla kendimize vazife saymadığımızdan üzerinde durmamıştık. Bunlar karşıt görüşlü, bölücü filan değil. Yine bizim diyelim, ayak takımı serseri taifesi olduğu besbelli. Kiminin dişinde tel olduğu sonradan ifade edilen yeni yetmeler. Gül aşısı yaparsan belki tutar gül olur, aşılamazsan kesin kuduz it olur cinsten.
İkinci kısımda Bünyamin ağabey Türk dünyasının türkülerini çalıp çığırırken bir nefes almak üzere dışarıya yönelmiştik. Kapıda feryad figan. Camlar patlıyor, dışarıda birinin üzerine çullanmış vuruyorlar, ayırmak isteyenleri itip kakıyorlar.
Meğer bu it sürüsü ileride bir yerde pusuya yatmış, bazı siyasi hesaplarla hedef aldıkları kişileri kollayıp, yalnız gördüklerinde alçakça ve kalleşçe saldırmışlar. Ayırmaya çalışanları itip kakmışlar. İçeridekiler çıkmaya başlayınca tabanları yağlayıp kaçıp gittiler. Altmış yaşındaki insanların gömleklerinde kan lekeleri, yüzlerinde darb izleri. Böyle kalleş tuzaklar çok eskiden vatan hainleri ülkücülere saldırdığı zamanlarda yaşanırdı. Meğer ihanet bitmemiş.
Bu rezil hadise tadımızı kaçırdı.
Servet Somuncuoğlu gibi her kesimden insanın saygı duyduğu, küçücük kızlarımızın, hanımefendilerimiz, analarımızın bulunduğu ve Bursa’da ülkücü hareketi defalarca ayağa kaldırmış Türk milliyetçilerinin bir arada olduğu kültürel bir toplantıda itlik edenler kimlerdir. Bu adi mahlûkları imal eden, besleyen, yönlendiren, himaye ve teşvik eden şeref yoksunları kimlerdir. Muhakkak ki bu süfli bir tercihin, melun bir zihniyetin neticesidir. Türk milletinin düşmanlarına karşı zelilce el avuç oğuşturan, dostlarına ise kahpece tuzak kurduran kişiliksiz, karaktersiz, haysiyetsiz bir zihniyet.
Bunların kim olduklarını bulmak ve cezasını kesmek devletin ve teşkilatların görevidir. Niçin sorusunun cevabı, hemen herkesin aklında bellidir. Alakaları olsun olmasın, bu pisliği temizlemek işte o ilk akla gelenlerin boynuna borçtur. Canları isterse bir saatte toplayıp bacaklarını kırarlar. Yapmıyorlarsa kendi acizlikleri ve adilikleridir. Varlıklarını sürdürebilmek için it sürülerine bel bağlayanların kısa sürede tarihin çöplüğüne gitmeye aday oldukları bu vakadan bellidir. Pusu kuran bu namert itler de bilmelidir ki, orada feleğin çemberinden geçmiş ülkücü bozkurtların en mülayimi er meydanında topunu tekme tokat önüne katar kovalar. Eskaza içlerinden birine bir şey olsa saldırtanlar kendi itlerinin leşine sahip çıkmaz, ortada bırakırlar. O yüzden akıllarını başlarına almalı, cami duvarına pislemekten vazgeçmelidirler. Hedef olanlara da bir çift sözümüz var; madem bir yola çıktınız, tedbirli olursunuz ve kelleyi koltuğa alır gereğini yaparsınız kardeşim.
Bunun dışında; toplantıya emeği geçen, iştirak eden, gelmek isteyip gelemeyen bütün dostlara teşekkür eder, büyük Türk milletinin sahte kahramanlardan arınıp, Servet Somuncuoğlu gibi ülkücülerden feyz ve ışık almış nice kahramanlar çıkararak birlik ve beraberlik içinde istikbale emin adımlarla yürümesini dilerim.
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.