Ürküten yalnızlık
Gökhan Bacık 01 Ocak 1970
Benim de katıldığım ve içlerinde etkin Alman parlamento ve AmerikanKongre üyelerinin olduğu bir toplantıda bir numaralı konu “Türkiye’nin NATO değerleriyle uyum içinde olup olmadığıydı.”
Nitekim dün New York Times başyazı olarak “Türkiye’nin NATO’dan ayrıldığı” konulu bir makale yayınladı.
Türk dış politikası üzerine önemli analizler yapan Behlül Özkan bana Twitter’dan yazdığı notta “En son NATO üyesi bir ülke hakkında benzer tartışma 1970’lerde Albaylar Cuntası’nın yönettiği Yunanistan hakkında olmuştu” dedi.
Türkiye ve Batı ittifakı arasında işlerin asgari düzeye kadar indiğini görmek için bir uzman olmaya gerek yok.
Şimdiye kadar IŞİD gibi konularda “genel olarak eleştirilen Türkiye” artık çeşitli olaylar bağlamında İngiltere, Kanada gibi NATO müttefikleri ile adeta “ağız dalaşı” içinde.
Ya Batı dışı
Türkiye’nin artık ürperten düzeye gelen diplomatik yalnızlığı sadece Batı ile ilişkiler konusunda bir mesele değil.
Yeni gelen bir habere göre Rusya Devlet Başkanı Putin, 24 Nisan tarihinde “Soykırım Anma Günü” münasebetiyle Ermenistan’da olacak.
Muhtemelen Batı ile çatışma içindeki Putin, Kafkaslar’da elinde kalan önemli müttefik Ermeniler’in “kalbini kazanmak için” 24 Nisan günü Erivan’a bakan yüksek bir yamaçta inşa edilmiş olan Soykırım Müzesi’nin bahçesinde anma töreninin “en ön safında” yer alacak.
Peki, Ruslar Türkiye’nin bir (veya iki) numaralı ticari ortağı iken hiçAnkara’nın tepkisinden çekinmiyor mu?
Biz ABD Kongresi “Ermeni tasarısını” kabul etmesin diye her yıl “geleneksel uğraşı haftası” yapıyoruz lakin Putin’in 24 Nisan günü Erivan’a gitmesi de göz ardı edilmeyecek kadar sembolik ve önemli bir olay.
Bu arada Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkeler Sisi’nin yönettiği Mısır’a 12 milyar dolar yardım yapma kararı aldı.
Yeni haberlere göre yeni Suudi Kralı Salman, HAMAS ile görüşerek bölgede taşları yerinden oynatacak bir hesabın peşinde.
Türkiye’yi “ülkesini karıştırmakla” suçlanan Libya Başbakanı el-Thinni ile Ürdün Kralı Abdullah yakın zamanda bir araya geldi.
Kapasitenin üstünde ihaleye girmek
Bütün bu olaylar şunu anlatıyor: “Türkiye, dış politikada üstesinden gelmesi imkânsız bir ihaleye girmiştir.”
Türkiye’nin ne parası ne askeri gücü ne “yumuşak gücü” bu sorunları bu haliyle çözmeye yeter!
Dahası Türkiye, ekonominin çarklarını çevirmek için ihtiyacı olan finansıbaşka ülkelerden gelen paradan sağlıyor. Yani, dış politikada bu kadar çetrefilli bir yola girip de Türk ekonomisinin zarar görmemesi imkânsız.
Üstüne üstün “Şangay İşbirliği Örgütü’ne girmek”, “Avrasya Birliği kurmak” gibi akla ziyan ve olması şimdilik imkânsız şeylerle kamuoyu geçiştiriliyor.
Rusya’nın önde gelen dış politika uzmanlarından Fyodor Lukyanovgeçenlerde “NATO üyesi olduğu sürece Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü’ne katılması imkânsız” dedi.
Neden? Çünkü bu örgütün kuruluş amaçlarından birisi NATO’yu dengelemek!
Eğer Ankara’da birileri “NATO üyesi olup Çin füzesi kullanmayı ve bu arada amaçlarından birisi NATO’yu dengelemek olan Şangay İşbirliği Örgütü üyesi olmayı hayal edebiliyorsa” zaten söz bitmiş demektir.
ABD eski Başkanı J. Kennedy’nin şu sözünü hatırlamak lazım: “İç politika en fazla sizi mağlup eder ancak dış politika sizi öldürebilir.”
Dış politika üzerine bir atasözümüz olduğunu sanmıyorum ancak ataların şu sözünü bu bağlamda kullanmak yerinde olur diye düşünüyorum: “Bal ile kaymağı herkes yer, ama her keseye göre değil.”