« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Mar

2015

Erdoğan ve Başbuğ arasında “Kozmik Oda” tartışması

Saygı Öztürk 01 Ocak 1970

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast yapılacağına ilişkin sahte olduğu ortaya çıkan ihbarla başlayan sürecin çok bilinmeyenleri var. Devlet sırlarının birilerinin eline geçmemesi için gösterilen ikna çabaları, bir yanlışlık olmasın diye binadan 27 gün hiç ayrılmayan komutanların emekleri bir anda boşa çıktı. Çünkü, Genelkurmay’da bekletilen kayıtlar, Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’ye Genelkurmay görevlileri tarafından teslim edildi. Ancak, Savcı Bilgili belgelerin inceleme görevini bu kez TÜBİTAK’a verince, “Devlet sırrı” denilen belgeler de kaybolup gitti. Genelkurmay Başkanlığı şimdi bunun için “adli yollara” başvuracakmış. Geçmiş olsun!
Savcının 23 Aralık 2009’da girmek istediği Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığı’ydı. Buradaki 11 ve 16 numaralı odalarda “devlet sırrı”niteliğindeki bilgilerin olduğu belirtiliyor ve bu odalarda arama yapılması istenmiyordu.

“SİZ BURAYA GİREMEZSİNİZ”

Savcıların, polislerle birlikte Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığı’na geldiği bilgisi Özel Kuvvetler Komutanı’na bildirildi. Komutan, Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi Başkanı Tümgeneral Selahattin Kısacık’ı aradı. Kısacık, saat 01.00 civarında oradaydı. Savcılar, “Kozmik Oda”ya girmek istiyordu. Tümgeneral Kısacık, “Siz giremezsiniz buraya” dedi. Savcı Bilgili, “İçeri giremeyeceğime göre hakim talebinde bulunmanız lazım” karşılığını verdi.
Komutan, hakim görevlendirilmesi talebinde bulunduğu gece, Kadir Kayan nöbetçiydi. Daha önce Fethullah Gülen’le ilgili verilen beraat kararında onun da imzası bulunuyordu. Arama yapmak üzere Kadir Kayan geldi. İşte o sırada Daire Başkanı Tümgeneral Selahattin Kısacık, durumu Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a telefonla bildirdi. Başbuğ, “Kimse girmesin, her tarafı kapatın, mühürleyin, yarın Başbakan’la görüşeceğim” dedi. Başbuğ, hakim Kadir Kayan’ı da Genelkurmay Başkanlığı’na davet etti. Geldiklerinde yanında Kara Kuvvetleri Komutanı da oturuyordu.

“BİZDEN SAKLAYACAK NEYİNİZ VAR?”

O görüşmede, İlker Başbuğ, Başbakan’la görüşme yapıncaya kadar kozmik odalara girilmemesini rica etti. Kadir Kayan, o gece kozmik odaya girmedi. Ertesi gün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü. Erdoğan’a, “Oraya girilmesi halinde devlet sırlarının ifşa olacağını” söyledi. Başbakan da bunun üzerine, “Bizden saklayacak neyiniz var, niye böyle yapıyorsunuz?” dedi. Kozmik odaya hakimin girmesini istedi. Başbuğ, Tümgeneral Selahattin Kısacık’a, “açın, verin oraların hesabını” dediğinde sesi son derece boğuktu. Arama başladı.
Savcı Mustafa Bilgili, ilk geldiğinde odaya girmek istediğinde Tümgeneral Kısacık, “Giremezsiniz” demişti. Savcı ise “Şöyle bir girip-çıkacağım, müsaade edin” karşılığını verdi. Israrla içeriye girmek isteyince orada bir sertleşme yaşandı. Komutan, “Ne demek içeriye girmek-çıkmak. Girip-çıkmaya yetkiniz yok” diyordu. Savcı Mustafa Bilgili’yi 11 ve 16 numaralı kozmik odaya sokmadılar.
Bu sırada tartışmalar da yaşanıyordu. Askerler, albayın yutmak istediği öne sürülen kağıdı gündeme getiriyor, “O yazı bizlere ait değil. Bunu polis yazdı” diyordu. Bilgili’den, bunun için askerlerin ve polislerin yazı örneklerinin alınıp kriminal inceleme yapılmasını istiyordu.

O BELGELER SAVCIYA VERİLMEDİ

Savcı Mustafa Bilgili, inceleme yaptıktan sonra istediği belgelerin kendisine teslim edilmesini söyledi. Ancak Tümgeneral Selahattin Kısacık, “Biz her şeyi açtık, size gösterdik. Hakimin de görmediği belge kalmadı. Bunları götürmeye yetkili değilsiniz. O yüzden size teslim etmiyorum” dedi. Yine “verirsiniz-vermezsiniz” tartışması başladı. Artık iş yine mahkemelik olacaktı.
Mahkeme orta bir yol buldu, “O belgeler aynı odada durmasın, Genelkurmay Başkanlığı’nda uygun bir yerde muhafaza edilsin” kararı verdi. O yer, Genelkurmay Destek Kıtası’ydı. Orada da bunlar yine kasa içine konuldu. Sadece evraklar için bir “yer değişimi” yapılmıştı. Bilgisayar imajı da savcıya verilmemişti.

SIRLAR DÖKÜLMÜŞ OLDU MU?

Hakim Kadir Kayan, bilgisayar içindeki her şeye bakacağını söylüyordu. Bununla ilgili 6 tutanak düzenlendi. Askerler, bunlara karşı çıkıyor ve karşı olduklarını tutanakta da belirtiyorlardı. Komutan Selahattin Kısacık ısrarla, “Devlet sırrı bilgilerine sahip olmazsınız. Siz, arkadaşlarımıza yöneltilen suç neyse bu suçla ilgili arama yapabilirisiniz” diyordu. Hakim, arama yapılacak kelimeleri belirledi. Bu çıkarılacak kelimelerle ilgili her şeye bakacaktı. Askerler de öyle olmasını istiyordu. İki gün, Kadir Kayan bilgisayar başında çalıştı, bilgileri kontrol etti. Ertesi gün “Siz haklısınız böyle arama yapamayız” dedi. Yeni kelimelere göre belgeler çıkarıldı.
Hard disteki bilgileri TÜBİTAK’tan gelen kişiler kopyaladı ve o da kasa içine konuldu. Onların içerisinde de sadece Ankara bölge başkanlığına ait bilgiler vardı. Ama ne olursa olsun, Başbuğ döneminde çıkarılmayan belgeler, Orgeneral Necdet Özel döneminde savcılığa gönderiliyor ve sonrası malum… Tümgeneral Selahattin Kısacık ve arkadaşlarının 27 gün evlerine gitmeden bekleyişleri de böyle hazin bitiyordu.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 34686

ulkucudunya@ulkucudunya.com