« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Mar

2015

Akan kan üzerlerinde

Emin Çölaşan 01 Ocak 1970

Sevgili okuyucularım, bundan dört yıl öncesine kadar bir komşumuz vardı. Yaklaşık 900 kilometrelik ortak sınıra sahip olduğumuz Suriye…
İyi veya kötü, orada bir devlet vardı.
Eski günler geride kalmıştı, komşumuzun bize hiçbir zararı yoktu. Türkiye aleyhine bir faaliyeti, bize terör ihraç etmek, iç işlerimize karışmak gibi bir durumu da yoktu.
Örneğin sınırımızda bir sorun olduğu zaman, muhatap olacağımız bir Suriye Devleti olduğunu bilirdik.
Bütün bunların sonucu olarak Tayyip’le Esad arasında iyi bir dostluk kurulmuştu. İkisi de karşılıklı ziyaretler yapar, aile boyu sarmaş dolaş olurdu.
Tayyip, partisinin mitinglerinde bile Esad’dan saygı ve sevgiyle söz eder, kendisi için “Kardeşim Esad” derdi.
Günün birinde Tayyip’e ABD’den bir talimat geldi:
“Biz Esad’ı devirmeye karar verdik, ona göre davranacaksın.”
Ve Tayyip, Suriye olayına balıklama daldı. Esad’ın en kısa zamanda devrileceğine inanıyor, “Cuma namazını yakında Şam’da kılacağız” diyordu. Dolduruşa gelmişti ama farkında değildi.

* * *

Suriye’de durup dururken iç savaş başlatıldı. Katar, Suudi Arabistan, Çeçenistan ve özellikle de Türkiye gibi ülkeleri kullanan profesyonel teröristler komşumuz ülkeye bizim topraklarımızdan girdi.
Adına IŞİD, El Nusra vesaire denilen İslamcı terörist örgütleri ve daha niceleri ilk kez Suriye’de boy gösterdi.
Kanlı çatışmalar başladı. Tayyip iktidarı onlara her türlü silah ve cephane yardımı yapıyordu.
Suriye’yi harabeye döndürdüler.
Bu ülkenin başına gelenler önceki gün resmen açıklandı. Özetlediğim şu bilançoya bakınız:
- Dört yılda 220 bin sivil öldü. 4 milyon 800 bin kişi ülke dışına göç etmek zorunda kaldı. 2 milyon kişi Türkiye’ye sığınıp başımıza bela oldu.
– 10 milyon kişi evlerini ve işyerlerini terk etti.
– Kentlerin ve kırsal kesimin yüzde 83’ünde ışıklar söndü.
– Kaçanlar nedeniyle ülke nüfusu yüzde 22 oranında azaldı.
– Halep dahil büyük kentler bombalandı, ülke tümüyle harabeye dönüştü.
– 5 milyon 600 bin çocuk terörden etkilendi.
– Ekonomi çöktü. Her beş Suriye vatandaşından dördü şu anda yoksulluk sınırı altında, perişan bir durumda yaşıyor.

* * *

Peki ama bunlar olurken bizim açımızdan ne değişti, ne elde ettik?
Hiçbir şey!
Ama itiraf edelim, bazı kazançlarımız da oldu!
Sınırımızda yeni komşular edindik… PKK, IŞİD, Müslüman Kardeşler, El Nusra vesaire! Yeni komşumuz IŞİD Süleyman Şah Türbesi’ni kuşatınca, biz vatan toprağını tahliye etmek zorunda kaldık.
Başımıza milyonlarca kişiden oluşan sığınmacı belası açıldı. Bazılarını kamplarda besliyoruz. Paramız onlara gidiyor, Tayyip ağlaşıyor:
“Birleşmiş Milletler bize para vermiyor, biz onları daha ne kadar besleyeceğiz!”
Daha da beteri, terör Türkiye’ye girdi. Reyhanlı bombalandı, binlerce terörist, ajan, casus ve karanlık tip Türkiye’de iş tutmaya başladı…
Ve Tayyipgiller iktidarı, bütün bu terör örgütlerine Esad’ı devirirler umuduyla silah ve cephane gönderdi. Adana’da yakalanan MİT’e ait TIR’ları unutmayın.

* * *

Bu anlamsız olaya durup dururken, ortada hiçbir neden yokken, sadece Esad’ı devirmek için girdik.
Sonuç tam bir fiyasko, tam bir hayal kırıklığı.
Şam’da cuma namazı kılacaklardı!
Ülkesi mahvoldu ama Esad yerinde duruyor…
Dikkat ediniz, bizim hacı cavcavlar artık Suriye’den, Esad’dan falan hiç söz etmiyorlar.
Açtılar başımıza belayı ve şimdi suspus olmak zorunda kaldılar.
Komşumuz olan, aramızda hiçbir ihtilaf bulunmayan, bize zararı dokunmayan Suriye’yi karıştıran, yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın göç edip perişan olmasına, Türkiye’nin de parasal kaynaklarının sıfırlanmasına neden olan bu iktidar!..
O ülkede ölen herkesin, her Müslümanın kanını üzerinde taşımaktadır. En baş sorumlu ise Tayyip’tir.
Kesinlikle inanıyorum dolduruşa geldiklerini anlayıp şimdi pişman oldular ama iş işten geçti. Son pişmanlık fayda etmiyor.

Rektör Bey’i şimdiden kutluyorum!

İstanbul Üniversitesi Türkiye’nin en büyüklerinden biri. Boşalan rektörlük makamı için önceki gün bütün hocaların katılımıyla seçim yapıldı.
Muhalefetin adayı Prof. Dr. Raşit Tükel 1.202 oyla birinci, iktidarın adayı Prof. Dr.Mahmut Ak 908 oyla ikinci, cemaatin adayı olduğu söylenen Prof. Dr. Harun Cansızise 382 oy aldılar.
AKP’nin arka bahçesi ve yan kuruluşu olan YÖK, yasa uyarınca şimdi en yüksek oyu alan ilk altı aday arasında yeni bir sıralama yapıp tercih listesini Tayyip’e sunacak.
Ama YÖK listesi hiç önemli değil. Tümüyle göstermelik.
Rektör seçiminde son sözü Tayyip söylüyor…
Kimin rektör olacağına (sıralamaya falan bakmadan) o karar veriyor.
Benden duymuş olmayın ama seçeceği kişi şimdiden belli:
Öğretim üyelerinden en çok oyu alan Raşit Tükel değil, yarışı ikinci sırada bitiren Mahmut Ak.
Koskoca İstanbul Üniversitesi’ni kendi adamı olmayan bir rektöre bırakır mı!
Öğretim üyeleri demokratik bir seçim yapmış, Tayyip’e ne!
Seçeceği rektör bellidir, Mahmut Bey’i şimdiden kutluyorum.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 35076

ulkucudunya@ulkucudunya.com