Barışı muktedirlerden korumak
Mehmet Kamış 01 Ocak 1970
Türkiye her geçen gün anayasanın rafa kaldırıldığı, hukukun ayaklar altına alındığı, keyfîliğin bütün ülkeye yayıldığı, bütün kurumların anlamını yitirdiği, her şeye tek kişinin karar verdiği bir ülke haline geliyor.
Her şey direkt olarak Saray’a bağlandı. Trafik ihlallerinin bile Saray tarafından denetlendiği, muhtarların Saray’da mesken tuttuğu bu dönemde bir kişi neredeyse bütün ülkenin toplamından daha çok şeye karar veriyor. Bu yeni ülkenin devam edip etmemesi görünüşe bakılırsa en çok 7 Haziran’da yapılacak seçimlere bağlı. Bugün fiilen yaşadığımız hadise, Anayasa’nın askıya alınması sürecidir. Ya bu süreç kurumlaşacak ve yerleşecek ya da Türkiye en azından yıllar içerisinde elde ettiği kazanımlarına yeniden kavuşacak.
Başta Recep T. Erdoğan olmak üzere AKP hükümetinin, tek meşruiyet kaynağı olması nedeniyle, ne yapıp edip bu seçimlerde ihtiyaç duyduğu sandalye sayısını elde etmeye bakacağını tahmin etmek zor değil. Yani başta Kürt meselesi olmak üzere 7 Haziran’a kadarki Türkiye politikalarının tamamı, seçimlere etkisi merkezinde şekil alacaktır.
Çözüm süreci ile gelen barış havası bütün bölge halkını heyecanlandırıyor ve ne olursa olsun bu barış havasının bozulması asla istenmiyor. Bu nedenle HDP’nin ne pahasına olursa olsun bu barışı bozucu davranışta kesinlikle bulunmaması gerekir. Ancak oluşan havanın bozulup bozulmaması AKP oylarının alacağı seyre bağlı. Eğer 7 Haziran’a doğru hükümetin oylarında ciddi bir düşme görülürse, yürütülen politikalarda Recep T. Erdoğan’ın düşüncesi hakim olacak ve iktidar her geçen gün şahinleşecek. Erdoğan’ın iç güvenlik yasasındaki ısrarlı tavrı bu söylediklerimin en somut kanıtı. Buradan ‘AKP’ye istediği oyu verelim, yoksa savaş çıkar’ manası anlaşılmamalı. İstediğini aldığında zaten çıkaracak. Sözün hiçbir değerinin kalmadığı günümüz siyasetinde kimse söylenenlere bakmıyor, herkesin gözü yapılanlarda. Bir taraftan barış süreci deyip diğer taraftan ısrarla iç güvenlik yasaları çıkartmak, gelecekle ilgili niyetlerin hiç de iyi olmadığını göstermeye yetiyor.
Hükümetin İç Güvenlik Yasası’nı geri çekiyormuş gibi davrandığına bakmayın. Bu yasadaki en can alıcı maddeler Meclis’ten geçti. Benim kanaatim odur ki AKP hazirana yaklaştıkça daha çok şahinleşecek. Daha önce de yazmaya çalışmıştım; bunun iki nedeni var. Birincisi daha milliyetçi bir söyleme geçip MHP’den oy çalmak ve cumhurbaşkanı seçimleri sürecinde gelmiş oyların geri gitmesini engellemek. İkincisi ise Kürt meselesiyle daha çok ilgilenen sosyal demokrat bir Türkiye partisi olma hedefindeki HDP’ye batı bölgelerinden gidecek oyların önünü kesmek. Kuşkusuz, HDP’nin yüzde 10 barajını geçmesinde batı bölgelerinden ve Kürt olmayanlardan gelecek oyların büyük etkisi olacaktır.
Burada HDP’nin yapması gereken en önemli hamlenin, ne olursa olsun barışın bitmesine müsaade etmemek olacağı kanaatindeyim. Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı sürecinde bütün Türkiye’yi kucaklayan politikaların artırılarak devam ettirilmesi, bütün Türkiye’nin problemlerine, demokrasi ve hukuk ihlallerine karşı hassas olunması ona yeni bir adres olmanın kapılarını açacaktır. Kobani eylemleri gibi eylemler kendi kitlesi dışından gelecek oyları mutlak surette ürkütür.
HDP kesinlikle barışı korumak durumundadır. Seçimlerde daha çok oya ihtiyacı olanların bir bahane bulup barışı bozma çabalarına karşı dikkatli davranmalıdır.