« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

18 May

2015

Değişim

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

Kafka’nın “Değişim” romanında kahramanın bir sabah kocaman bir böceğe dönüşmesi gibi, 17/25 Aralık’ta bildiğimiz iktidar birden kayboldu, içinden hiç tanımadığımız bir hilkat garibesi çıktı.

Anlaşılan bir metamorfoz değil, vücudun içine yerleşen asalak bir yaratığın yavaş yavaş bünyeyi ele geçirmesi ve onun yerine geçmesi türünden bir değişim. Hadiseleri arka arkaya getirip birbirine bağladığımız zaman bu yaratığın bünyede 2012 yılının başlarında gelişmeye başladığını, 17/25 ile hazırlıklarını tamamlamadan, üstünü başını düzeltip makyajını yapmadan karanlıklardaki en ucube haliyle arz-ı endam ettiğini anlıyoruz.

Bütün hazırlıklar yapılmış, projeler tamamlanmış ve 2012’nin Nisan ayında sadece tek adamın yöneteceği bir ülkenin inşasına başlanmış. Ak-Saray’ın temelinin kazılmasını başa alarak bu süreci gün gün takip edebilirsiniz. Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu var. Erdoğan önceki gün Arnavutluk’tan dönüş yolunda gazetecilerine paralel yapı hikâyesi anlatırken, karanlıkta kalan bu gerçekleri ilk ağızdan veriyor. Yunus Emre merkezlerinin birdenbire yayılması, TÜRGEV’in Türkiye çapında faaliyete geçmesi, bir yıl sonra kardeş kuruluş TÜGVA’nın ortaya çıkması tek tek izlenmeli. Sivil toplumu totaliter bir yönetime bağlarken bu işi üstlenecek tipte stratejik kurumlara ihtiyacınız var. Önceki gün Erdoğan Türk okullarının kapatılması talebini ilettikleri ülkeleri tek tek sayarak, Maarif Vakfı’na yol veriyor. Bu okulları besleyen ve bu okullardan beslenen teşebbüs gücünün karşısına da DEİK’i yerleştiriyor. Bugün rahatça telaffuz edilen projenin başlangıç tarihini vurgulamak için, dershane tartışmasının durduk yere ne zaman başladığını hatırlamanız yeterli.

Bu köklü dönüşümün sırrı, iktidarı ele geçirmek için gerekli olanlarla, iktidarı elde tutmak için yapılması gerekenler arasındaki farkta saklı. Birincisi halktan devletin zirvesine uzanan meşakkatli bir yolculuk gerektiriyor. Arkanıza aldığınız geniş halk desteği ile devlet ele geçirilince, bir de bakıyorsunuz ki zirve daracık, hem artık kimseye ihtiyacınız yok; bu sefer devlet gücünü ve imkânlarını seferber ederek sağınızda-solunuzda size destek olanlara tekmeyi yapıştırıp dizginleri tek başınıza ele alıyorsunuz. Erdoğan sadece cemaate mi savaş ilan etti? Yola çıktığı gün arkasında ve aynı hizada duranlardan bugün kaçı yanına yaklaşabiliyor? 2010 referandumunda her şeylerini ortaya koyanlardan bugün iktidara onay veren kaç kişi bulabilirsiniz?

Fakir ve aç biri burnunu fırının sıcak buğular yükselen camına yapıştırıp uzun süre iştahla içeriyi seyretmiş. Sonunda dayanamayıp içeri girmiş ve kasanın başında sessiz sessiz oturan fırıncıya sormuş: “Bu ekmekler senin mi?” Fırıncı “evet” demiş. Bizim aç adam bu sefer kızgın bir sesle: “Be adam madem senin neden yemiyorsun?” Hikâyedeki aç adamın, aynı kafayla fırıncı olduğunu varsayın: Bugünkü iktidarın hali gözünüzde canlandı mı?

Dün sivil topluma dayanan, bugün devetlü sivil toplumu Türkiye’nin sosyal sermayesinin başına başıbozuk paşası gibi diken, iktidar olmadan önce Kırmızı Kitap’ı gayrimeşrû ilan eden, şimdi yargıyı aynı kitapla hizaya çekmeye kalkan aydınlık ve karanlık kadar ters vizyonlara bakıp da, canavarı ortaya çıkaran değişimin iktidarın tepesi ile sınırlı olduğunu zannetmeyin. Bozulma bulaşıcı ve anında iktidara destek olanlara yayıldı. Bugün iddialı bazı kalem sahiplerinin bu ejderhanın yedi başından biri olması ve seviyenin “abime söylerim seni döver”in üzerine bir türlü çıkamaması bu yüzden gayet normal. Çomar, sokak köpeği olarak yetiştiği için havlamasını iyi bilir ve önüne arada sırada bir lokma koyan hane sahiplerine sonuna kadar sadıktır; üstelik çanağındaki yağlı kemiğin hangi fukaranın sofrasından çalındığını umursamaz.

Peki bu değişimin sonu nereye varacak? 17/25, canavarın erken doğumuna sebep oldu. Çirkinliğini, iticiliğini saklayacak zamanı olmadı. Üstelik bu ülkenin ne toprağı ne de havası böyle bir ejderhanın yaşamasına elverişli değil.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 13488

ulkucudunya@ulkucudunya.com