Her şey oldu ama gözü hâlâ yüce muhtarlıkta
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Hürriyet Gazetesi’ne karşı ileri sürdüğü “niyet okumalı tavır”, Cumhurbaşkanı’nın son yıllarda içine düştüğü haletiruhiyeyi çok net ifade ediyor!
Tayyip Erdoğan artık “buluttan nem kapan” bir cumhurbaşkanı haline geldi.
“Öyle yazdın da bu şu anlama gelir, ben sizin ne demek istediğinizi bilmiyor muyum” tavrı bu.
“Yağmur yağacak” diyorsan bu “bana ördek demek istiyorsun” paranoyasında olduğu gibi bir şey.
Yağmur yağarsa yerlerdeki çukurlar suyla dolar, orada da ördekler yüzer… O halde sen bana ördek dedin…
Aslında bu tavır “intikam duygusu”yla ortaya çıkan bir tavırdır ve intikam duygusunun ileri hallerinin insanoğlunu hangi çöllere savurduğunu göstermesi bakımından da ibret-i alem bir durumdur.
Hürriyet Gazetesi Tayyip Erdoğan için siyasi yasaklı olduğu zaman “Artık muhtar bile olamaz” başlığını kullanmıştı ve fakat Tayyip Erdoğan o günden bugüne yükselişte.
Parti başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı hatta rejimin kendisi haline geldi.
Sarayında muhtarları toplayıp sık sık toplantı yapması da eğer muhtarlardan başkaca bir beklentisi yoksa “Muhtar bile olamaz” sözünün doğurduğu kin ve nefret ile beslenen bir tavırdır.
Tayyip Erdoğan bugün muhtar olmanın dışında,
- İktidar partisi başkanı
- Başbakan,
- Cumhurbaşkanı,
- Parlamentonun kendisi,
- Belediye başkanı,
- Hakim-savcı,
- Medya patronu,
- Kırmızı Kitap yazarı,
- Halife,
- Serok…
Ve de…
- Bağlılarının aşırı derecede kutsamaya başladığı birisi oldu, olabildi. Öyle ki Erdoğan bugün için “Yasama, Yürütme, Yargı”nın bizzat kendisi oldu!
Bütün engellemeleri ezdi geçti, fiilen, intikam duygusunun bütün tatminini yaşadı.
Ve fakat, onun gözü hâlâ yüce muhtarlıkta.
Orada takılıp kaldı.
Bu gidişle onu da olacak galiba!
“Muhtar bile olamaz” sözünün intikamını biz seçmenler onu cumhurbaşkanı yaparak aldık, onu cumhurbaşkanı yaptık. Ama o hala bu sözün doğurduğu kinin etkisiyle Cumhurbaşkanlığı ile bağdaştırılmayacak tavırlar sergiliyor. Cumhurbaşkanlığı onu kesmiyor, muhtarlığı arıyor hâlâ…
“Horoz ölür gözü çöplükte kalır!”
“Arayan bulur, aramayan bulamaz!”
Neyse, bırakalım bunları, biz kendi şiirimizi okuyalım:
“Bir bardak su gibi çalkandı dünyâ;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikât, al sana rûyâ!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!”
Necip Fazıl Kısakürek’ten bir alıntı daha:
“Kaçır beni ahenk, al beni birlik;
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şairlik,
Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.”