Karanlık bir devir kapanırken!..
Mehmet Türker 01 Ocak 1970
8 Haziran’dan itibaren “tek başına iktidar” olamayacaklarını kendileri de anladılar…
Bu korku, bu panik, bu telaş o yüzden!..
Yarın (bugün) Yenikapı’da Fetih bahanesiyle “muhteşem ikilinin” düzenleyeceği mitingi de o sebeple bir gövde gösterisine dönüştürmeye çalışıyorlar…
Ama korkunun ecele faydası yok, 13 yıllık bir iktidarın çöküşünü engellemeye güçlerinin yetmeyeceği bütün verilerle ortada!..
* * *
Karanlık bir dönem sona eriyor…
Kuvvetler ayrılığını “kuvvetler birliği” haline dönüştürmeleri, korkutarak sindirme harekatı da yetmeyecek…
Halk iradesi hepsinin üstesinden gelecek…
Fazla detaya girmeden son 13 yılda neler oldu, Türkiye bir kâbus haline gelen dönemi nasıl geçirdi, ülke nasıl itibarsızlaştırıldı, demokrasi nasıl iğdiş edildi biraz ona bakalım…
K. Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirilmesi bu dönemin ilk şok edici olayı idi…
Kurtuluş Savaşı vermiş bir millet böyle bir zillete mahkum edildi!..
* * *
PKK terörü bunlar zamanında azgınlaştı ve Türkiye al bayrağa sarılı şehit tabutlarının sıra sıra gelişini gözyaşları içinde izledi…
Terör karşısında teslim bayrağı çektiler, terörle mücadele yerine teröristlerle pazarlığı tercih ettiler…
Oslo’da yapılan gizli pazarlık ortaya çıkınca apışıp kaldılar ve sonra pazarlıkları aleni yapmaya başladılar… MİT Müsteşarını “kişiye özel yasa” çıkartarak koruma altına aldılar…
“Çözüm” dediler terör karşısında çözüldüler, verdikleri bütün tavizlere karşın hiçbir sonuç da alamadılar…
* * *
13 yıllık dönemde Türkiye’yi idare eden bu ampul iktidarı “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” Anayasa Mahkemesi kararıyla kesinleşti…
Atatürk unutturulmaya çalışıldı, ilke ve devrimleri rafa kaldırıldı, eğitim imamlaştırıldı, Türkiye Cumhuriyeti’ni simgeleyen T.C. ibaresi teröristlere şirinlik olsun diye kaldırıldı…
* * *
Askeri etkisizleştirmek için AB ipine sarıldılar, müzakere tarihi alınca gündüz vakti havai fişekler patlatma görgüsüzlüğüyle kutlamalar yaptılar, 13 yılın sonunda AB’den daha da uzaklaştılar…
“Kıbrıs sorununu biz çözeriz” dediler, “Çözümsüzlük çözüm değildir” diye ortalarda dolandılar, Kıbrıs’ın anıt adamı Denktaş’ı yediler, sonuçta Güney Kıbrıs AB üyesi oldu, Türkiye kapıda kaldı…
* * *
El ele, kol kola birlikte iktidara geldikleri, polisiyle yargısıyla bütün devlet kurumlarını paylaştıkları Fethullahçıların Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurduğu kumpası sevinçle izlediler, savcısına zırhlı Mercedes verdiler…
Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk gibi davalarda yüzlerce insan içeri atılırken ellerini ovuşturdular…
Deniz Kuvvetleri tarumar edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin beli kırıldı, dönemin Genel Kurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanı hukuksuzluklara isyan edip istifa etti, umurlarında bile olmadı…
Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı terör örgütü üyeliğinden aylarca hapis yattı…
* * *
Sonunda 17-25 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarında suçüstü olunca, eski ortaklarını “paralel” yaptılar… Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını da “darbe teşebbüsü” ilan ettiler…
Oysa insanlar ölmüş, hayatlar kararmış ama bunların umurunda bile olmamıştı…
Bu defa polis, polisin peşine düştü; savcılar yargıçlar hapse atılmaya başlandı…
* * *
Taksim Gezi olaylarının faili bunlardır…
Kabataş ve “Camide içki içtiler” yalanlarıyla toplumu tahrik etmeye çalıştılar; gençler polis şiddetiyle öldü, kör kaldı, aileler feryat etti, ölen küçücük çocuğun annesi meydanlarda yuhalatıldı…
* * *
Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu kelle kesen radikal İslamcı terör örgütü IŞİD tarafından basıldı, Türk toprakları işgal edildi, 49 konsolosluk mensubu rehin alındı, zar zor takasla kurtarıldı, Türkiye’nin itibarı yerle bir oldu…
Esad’ı yıkma ihtirasıyla muhaliflere destek verirken IŞİD güçlendirildi; dış politika stratejik derinliğe kurban gitti, Türkiye’nin bölgesinde dostu da itibarı da kalmadı…
Ve “insani yardım” malzemesi taşıdığı söylenen MİT TIR’larında silah ve cephane olduğu iddialarına artık ses çıkaramaz hale geldiler…
Bu arada Süleyman Şah Türbesi’ndeki boş sandukaları da kaçırmak zorunda kaldılar…
* * *
Ülkeyi kutuplaştırdılar, “Benden olanlar, benden olmayanlar” diye ikiye böldüler, basına ağır baskılar getirdiler, havuz medyası oluşturdular…
Düşünce ve ifade özgürlüğü yok edildi, demokrasinin ırzına geçildi…
Türkiye bir “korku imparatorluğu” haline geldi…
Ama bu karanlık dönem artık kapanıyor…
Türkiye, 8 Haziran sabahı aydınlığa ve özgürlüğe uyanmaya hazırlanıyor!..