Hem suçlu hem güçlü hem de şişman herkesten
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Bill Clinton’un Monica Lewinsky ile ilişkisi ortaya çıkınca Clinton önce yalanlama yolunu seçti.
Hemen hemen bütün gazeteler, televizyonlar bu olaydan bahsediyordu. Hem de her türlü detayı en ince ayrıntısına kadar veriyorlardı. ABD Başkanı adeta linç ediliyordu.
Clinton “Yok böyle bir ilişki” diyordu ve yalanında da epey direndi. Ancak sonunda yaptığı hatayı kabul etti ve halkın huzuruna çıkıp “Halkı yanılttım, özür dilerim” dedi.
Amerikan adaleti Clinton’u Monica ile Oral Ofis’te girdiği ilişki sebebiyle değil, bu konuda yalan beyanda bulunduğu için yargıladı!
Amerikan toplumuna ve adaletine göre bir başkanın halkına yalan söylemesi, halkını kandırması, gayrimeşru cinsel ilişkiden daha vahim bir durum oluşturuyor!
Amerikan medyası Clinton-Lewinsky ilişkisini biliyor fakat yazmaya cesaret edemiyordu.
Ta ki drudgereport.com sitesinde olay patlayana kadar. Bundan sonra bütün medya zincirlerinden boşandı ve aylarca bu konu konuşuldu Amerika’da.
Konu manşetlerden inmedi ve sonunda Clinton halka yalan söylediği için yargılandı.
Olayın yalan boyutu, Türkiye’de yaşadığımız Suriye’ye giden TIR’larla ilgili skandala benziyor.
Fakat İrangate Skandalı bugünlerde “vatana ihanet” kavramı eşliğinde tartıştığımızSuriye’ye giden TIR’lar skandalına daha fazla benziyor.
Özeti şu: ABD Nikaragua’da solcu hükümete karşı savaşan gerillalara yardım için İran’a silah satıyor. Buradan elde ettiği paranın bir bölümünü de Nikaragualı gerillalara aktarıyor.
İran’a ABD ambargosu olduğu halde uçaksavar ve tanksavar füzeleri satıyorlar. Bu silahların sonradan en radikal ABD karşıtı İran Devrim Muhafızlarına gittiği ortaya çıkıyor!
Amerikan yönetimi yakalanmıştı!
Başsavcı buradan elde edilen gelirin Nikaragua’daki solcu hükümeti devirmek için çalışan gerillalara gönderildiğini doğruladı.
Kongre çok kızdı. Çünkü Nikaragua’daki gerillalara yardım da kongre tarafından yasaklanmıştı.
Beyaz Saray’ın karıştığı ciddi yasa dışı davranışlar ve bunu resmi olarak örtbas etme çabaları, hatta başkanın doğrudan doğruya olaya karışması söz konusuydu.
Soruşturma başlatıldı ve kongredeki soruşturma görüşmeleri televizyonlardan canlı yayınlandı.
Komisyon raporu resmi makamların kamuoyunu aldattığını, açıkça yasa dışı etkinlikte bulunduğunu belgeledi. Başkan Reagan bir TV konuşmasıyla olaydaki sorumluluğunu kabul etti.
Yukarıda anlattığım her iki olayın ABD kamuoyunda tartışılması sırasında…
1- Hiçbir medya aracı olayın ortaya çıkarılmasının “vatana ihanet” olduğuna dair tek bir söz dahi etmedi.
2- Söz konusu ABD başkanları sorumluluklarını kabul edip halktan özür diledi.
3- Her iki olayda da açık bir soruşturma yapıldı ve soruşturma komisyonlarının çalışmaları televizyonlarda canlı yayınlandı.
Hükümetler ya doğrudan ya da istihbarat örgütleri eliyle bir kısım yasa dışı işlere bulaşabiliyorlar. Fakat bunun bir şartı var, yakalanmamak!
Yasa dışı işlere tevessül ediyorsanız yakalanmayacaksınız. Yakalanırsanız kesinlikle yargılanırsınız ve sizin arkanızda kimse durmaz, duramaz. Size bu işi yaptıranlar sizi tanımazlar.
Ama bizde böyle olmuyor!
1- Hem yasa dışı iş yapıyorlar.
2- Hem yakalanıyorlar.
3- Yakalananlar değil yakalayanlar cezalandırılıyor.
4- Bununla ilgili haber yapanlar, yazıp çizenler ile ilgisiz kişiler vatan haini ilan ediliyor.
Tıpkı 17/25 olayında hırsızların bırakılıp, hırsızları yakalayanların cezalandırılması gibi…
Oh ne ala melmeket, değil mi?