Terörden hem PKK hem iktidar sorumlu
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Tayyip Erdoğan hiç değişmemiş. Son seçimlerde halkın tepkisinden ders almamış. Aynı havada yoluna devam ediyor. Ona çatıyor, buna çatıyor, sürekli gerginlik üretiyor.
Konuşmaları 2 bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, eski mağduriyetlerini hatırlatıyor; ikinci bölüm, herkesi suçluyor; yerden yere vuruyor. Hakaret ediyor. İllâ ki onun senaryosuna inanacaksınız. Yani, “Hırsızlık, yolsuzluk yok; AK Parti iktidarını devirmek üzere darbe yaptılar.” Bu safsataya sadece biat kültürüyle yetişmiş olanlar ya da AK Parti ile menfaat ilişkisi kurmuş olanlar inanabilir.
Bugünkü terörü, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonundan ayırmak mümkün değil. Ne irtibat var diyeceksiniz… Askerlerimizi, polislerimizi PKK şehit ediyor… Tamam siz bu PKK ile masaya oturmadınız mı? 7 Haziran’dan önce masayı niye devirdiniz? Cevabını vereyim: “Barış süreci HDP’ye yarıyor” diye… “Aman barajı aşmasın, biz TBMM çoğunluğunu kaybetmeyelim. Zira çoğunluğu kaybedersek, bize çıkarılacak ağır bir fatura var.”
Seçimlerden sonra da senaryo aynen devam ediyor. Oysa 6-7 Ekim Kobanê olaylarında devlet, Öcalan ile konuştu ve bütün eylemler kesildi. Şimdi, niçin Öcalan tecrit edilmiş durumda? Neden açıklamaları kamuoyu ile paylaşılmıyor? Çünkü 7 Haziran’dan sonra çıkan iradeye saygı yok. Daha doğrusu, biçare Başbakan Davutoğlu, koalisyon kurmak istiyor lakin Ak Saray izin vermiyor. Zira koalisyon kurulsa, aynı zamanda TBMM’de komisyonların kurulmasına hiçbir engel kalmayacak. Zaten, savcılar da hemen harekete geçecek. Rıza Sarraf’ın yakasına yapışacak. Gerisi çorap söküğü.
Seçimler yenilenirse, bir ihtimal “paçayı kurtarırız” düşüncesi hâkim. Bunun için, PKK terörünün devam etmesi bir çare gibi görülüyor. Nasıl olsa kendi evlâtlarımız bir elleri balda bir elleri yağda huzur içinde yaşayıp gidiyorlar; başka ocaklara ateş düşüyor. İşte son Diyarbakır’ın Sur ilçesinde jandarma karakolu baskınında hayatını kaybeden Uzman Çavuş Fatih Gökşen… 40 yaşındaydı… Geride 3 yetim bıraktı. Eğer kamuoyunu, propaganda bombardımanı altında, istediğimiz istikamete doğru yönlendirebilirsek, PKK teröründen HDP’yi sorumlu tutup, onu barajın altına çekersek, hesap vermekten de kurtulabiliriz… Böyle düşünüyorlar.
Artan şiddet eylemlerini yorumlarken, 17-25 Aralık operasyonlarını denklem dışı tutmamak gerektiğinin altını çiziyorum. 2013 yılı sonunda, organize yolsuzluk çetesi ortaya çıkmasaydı, Türkiye’de bugün yaşananlar hiç yaşanmayacaktı.
Şimdi çare belli… Vatandaşın uyanık olması, tuzağa düşmemesi, şiddetin kaynağını iyi tespit edip, ona göre oy kullanması. Çeşitli kamuoyu araştırmalarında bu eğilimini belli ederse ve barış arzusunu kuvvetle vurgularsa, AK Parti yöneticileri, terör eylemlerinin artmasının seçim sandığına olumsuz yansıyacağını görüp, geri adım atacaklardır
Ama bu cinayetten sadece PKK sorumlu değil. Her şehit cenazesinden sonra kamuoyu araştırması yaptırıp, “Oyumuz ne kadar arttı” diye nabız yoklayan siyasetçiler de en az onun kadar sorumlu. Madem masayı devirecektiniz, o zaman neden karşılıklı oturup, görüşmeler yaptınız ve geçen süre zarfında terör örgütünün güçlenmesine fırsat tanıdınız?
İmam-Cemaat meselesi
Dün, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK ile mücadelesini eleştiriyordu: “TSK gerçekten peygamber ocağı olsaydı, arife günü kan döker miydi” diye soruyordu (10 Eylül 2010); hatta “Şehit kavramı İslam’da vardır ama ‘Türk-Kürt savaşında ‘şehit’ yoktur” diyordu. Çünkü ona göre Müslüman Kürt, Müslüman Türk’ü öldürünce, ölen kişi şehitlik mertebesine yükselmemiş oluyordu. Bugün hem şehit diyor hem de barış sürecini sona erdirecek şekilde Kandil’in bombalanmasını onaylıyor. Havuz medyası yazarı Hilal Kaplan’ın U dönüşleri, Twitter’da en çok paylaşılanlar arasında.